Ekstrem hava koşullarına rağmen beklentileri aşan yüzer rüzgar santrali, enerji üretim rekorları kırmaya devam ediyor.
Dünyanın ilk yarı batırılabilir yüzer rüzgar santrali olan WindFloat Atlantic, faaliyete geçtiği üç yıl boyunca güç çıktı rekorlarını ardı ardına kırmaya devam ediyor. 2023 yılında, bir önceki yılın üretim miktarını aşarak 80 gigavatsaat (GWh) elektrik üretimi ile yeni bir başarıya imza attı. Bu santral, 25.000’den fazla evin elektrik ihtiyacını karşılayarak, 33.000 ton karbon dioksit salınımının önüne geçiyor.
Rüzgar santralinin teknik özellikleri
Portekiz’in Viana do Castelo belediyesinde, Porto’nun kuzeyinde, kıyıdan 20 kilometre uzaklıkta konumlanmış olan bu yüzer rüzgar santrali, deniz tabanına zincirlerle bağlanmış yarı batırılabilir, üç sütunlu yüzer platformlar üzerine kurulu üç adet 8.4 megavatlık (MW) Vestas rüzgar türbini içeriyor. Santral ile kıyı arasındaki 20 kilometrelik (12.4 mil) kablo, onu karadaki bir alt istasyona bağlıyor.
Bu proje, EDPR (İspanyol yenilenebilir enerji şirketi), ENGIE (global enerji firması), Repsol (İspanyol enerji firması) ve Kaliforniya merkezli yüzer rüzgar firması Principle Power tarafından gerçekleştirilen bir ortak girişim.
Karşılaşılan zorluklar ve başarılar
WindFloat Atlantic, 2019’un sonunda şebekeye bağlandı ve 2020’de devreye alındı. Avrupa’yı kasıp kavuran Storm Ciarán gibi ekstrem hava olaylarına rağmen, 20 metre dalga yüksekliklerine ve saatte 140 kilometre rüzgar hızlarına dayanıklılık gösterdi. Bu veriler yüzer rüzgar santralinin, özellikle zorlu deniz ve hava koşullarında bile, istikrarlı bir şekilde çalışabilmesi ortaya koyuyor.
Teknolojik yenilikler
Principle Power tarafından geliştirilen WindFloat teknolojisi, deniz ortamında yüksek seviyede stabilite sağlama, yapısal ağırlığı minimize etme ve hem kurulum hem de işletme aşamalarında lojistik süreçleri kolaylaştırma hedefleriyle tasarlanmış. Bu teknoloji sayesinde, yüzer rüzgar türbinleri, yalnızca küçük yazılım güncellemeleri gerektiren yapısal düzenlemelerle donatılarak, denizdeki hareketlerden (dalgalanma ve dönme gibi) etkilenmeksizin etkin bir şekilde çalışabilmekte. Bu, mevcut deniz üstü rüzgar türbinlerinin, platformun bir sütununa monte edilerek, denizdeki değişken koşullara karşı olağanüstü bir stabilite ile enerji üretmesini sağlamakta. Kısacası, WindFloat teknolojisi, rüzgar türbinlerinin denizde sabit kalmalarını ve en zorlu koşullarda bile maksimum performansla çalışmalarını mümkün kılan yenilikçi bir çözüm sunuyor.
Türkiye perspektifi
Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki potansiyeli düşünüldüğünde, WindFloat Atlantic projesinin başarıları, Türkiye açısından da önemli bir ilham kaynağı olabilir. Ülkenin sahil şeritleri ve rüzgar enerjisi kapasitesi göz önünde bulundurulduğunda, benzer teknolojilerin Türkiye’de de uygulanabileceği ve enerji portföyünün çeşitlendirilmesine katkıda bulunabileceği düşünülebilir.
WindFloat Atlantic’in başarısı, yüzer rüzgar santrallerinin gelecekteki enerji üretiminde önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Türkiye gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmayı hedefleyen ülkeler için bu tür projeler, sürdürülebilir ve temiz enerjiye geçiş konusunda önemli bir adım olabilir.