İzmir’de açıklanan yeni rapor, Türkiye’nin deniz üstü rüzgar potansiyelini vurguluyor.
TÜREB ve SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin iş birliğiyle hazırlanan ve İzmir’de tanıtılan “Deniz Üstü Rüzgar İhaleleri: Küresel Eğilimler ve Türkiye için Öneriler” başlıklı rapor, Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında atılım yapmasının önünü açıyor. Bu öncü rapor, Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerjisi sektöründe nasıl bir lider haline gelebileceğine dair kritik bilgiler ve stratejik öneriler sunuyor.
TÜREB ve SHURA’dan Türkiye’nin enerji geleceğine ışık
TÜREB Başkanı İbrahim Erden’in vurguladığı üzere, “Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili olması, deniz üstü rüzgar enerjisinden elde edilebilecek potansiyeli oldukça yüksek kılıyor. 2035 yılına kadar 5 GW deniz üstü rüzgar gücü hedefimize ulaşmak için belirlenen stratejiler ve somut adımlar bu raporla birlikte daha da netleşti.” Rapor, Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerjisi alanında uluslararası arenada nasıl rekabetçi bir konuma gelebileceğinin altını çiziyor.
Karşılaşılan zorluklar ve öne çıkan çözümler
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü’nün belirttiği gibi, “Deniz üstü rüzgar enerjisi projeleri, karada inşa edilenlere göre daha maliyetli ve teknik olarak daha karmaşık olabilir. Ancak bu rapor, yatırımcıların karşılaşabileceği zorlukları aşmak için gerekli bilgileri ve çözüm yollarını sunuyor.” Güllü, etkili bir yarışma sistemi ve projelerin çevresel ile sosyal etkilerinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesinin önemine dikkat çekiyor.
SHURA Araştırma Merkezi Koordinatörü Ahmet Acar tarafından rapor hakkında sunulan ayrıntılı bilgilere göre, Türkiye’deki deniz üstü rüzgar enerjisi sektörünün karşı karşıya olduğu bazı temel riskler arasında teknik ve yönetimsel ölçümlerin yetersizliği, döviz kuru ve enflasyon riskleri, finansman erişimi sorunları ile cezaların etkili bir şekilde uygulanmaması yer alıyor. Acar, bu sorunların üstesinden gelmek için rapor kapsamında önerilen stratejileri detaylandırdı.
Bu öneriler arasında;
- Adayların gerçekçi teklifler sunabilmesi için gerekli olan kapsamlı met-ocean analizlerinin yapılması ve bu analizlerin ilgili taraflarla paylaşılması,
- Teknik ve finansal yeterlilik kriterlerinin adaylar tarafından sağlanması,
- İhale süreçlerinde farklı coğrafi koşulların dikkate alınarak uygun yaklaşımların benimsenmesi,
- Enerji tedarik anlaşmalarının 15-20 yıl gibi uzun ve istikrarlı olması,
- İzin süreçlerinin daha net ve hızlı hale getirilmesi,
- Cezai yaptırımların etkili bir şekilde tasarlanıp uygulanması,
- İhale takvimlerinin önceden belirlenmesi,
- Şebekeye erişim koşullarının iyileştirilmesi,
- Yatırımcılara ihaleye hazırlık için yeterli zaman tanınması,
- İhale süreçlerinin şeffaf ve rekabetçi olması,
- Yerli bileşen zorunluluğu getirilirken yabancı yatırımcıların Türkiye’ye çekilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması şeklinde sıralanmaktadır.
Sektörün geleceği ve yol haritası
Rapor, Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerjisi sektöründe sürdürülebilir bir büyüme için stratejik önerilerde bulunuyor. Bu kapsamda, enerji tedarik anlaşmalarının uzun vadeli ve istikrarlı olması, yatırımcılara açık ve şeffaf ihale süreçleri sunulması gibi öneriler öne çıkıyor. Ayrıca, sektördeki insan kaynağı açığının giderilmesi için eğitim ve araştırma faaliyetlerinin artırılması gerektiği vurgulanıyor.
Uluslararası deneyimlerden yararlanma ve iş birlikleri
WindEurope Politikalar Direktörü Pierre Tardieu’nun değindiği gibi, “Avrupa’nın deneyimleri, Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmesi için önemli bir kaynak olabilir. Türkiye, uygun politikalar ve uluslararası iş birlikleri ile bu alanda önemli bir oyuncu olabilir.” Tardieu, Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerjisi sektöründe başarıya ulaşması için gerekli koşulları oluşturmanın önemine işaret ediyor.
Bu makalemiz ilginizi çektiyse “Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi İhaleleri Raporu yayınlandı” başlıklı makalemizi de ziyaret edin.
|
