Geçtiğimiz 10 yılda tüm dünyada enerji üretim ve tüketiminde karbon salımının azaltılmasına yönelik önemli adımlar atıldı. Hem dünyada hem Türkiye’de enerjide yapılan yeni yatırımların yarısından fazlası enerji dönüşümüne yani, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, destekleyici teknolojiler ve bunun altyapısına yapılıyor. Tüm çabalara ve ekonomik büyümenin enerji ve karbon yoğunluğundaki azalmaya rağmen karbon salımındaki artış sürüyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enerji dönüşümünün ilerlemesinde kamu politikaları kritik önem taşıyor. Bu bağlamda kamu politikasının başlıca araçları arasında yer alan teşvik, destek ve sübvansiyonların rolü sıklıkla tartışma konusu oluyor. Bu bağlamda özellikle fosil yakıtların tüketimine dönük sübvansiyonlar önemli bir gündem maddesi. G20 ülkelerinin 2009 yılında fosil yakıtların aşırı tüketimini teşvik edecek sübvansiyonların kademeli olarak kaldırılması konusunda uzlaşmaya varması bu konudaki uluslararası eğilimlerde belirleyici oldu. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre doğrudan son kullanıcılar tarafından tüketilen veya elektrik üretiminde girdi olarak kullanılan fosil yakıtlara sağlanan sübvansiyonları küresel düzeyi 2018’de 400 milyar dolara ulaştı.
YENİLENEBİLİR YATIRIM MALİYETİ FOSİL İLE BAŞA BAŞ DÜZEYE GELDİ
Diğer taraftan, 2000’li yıllar boyunca gelişmiş batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yenilenebilir enerjiden elektrik üretimine destek verilmesi genel bir politika olarak kabul gördü. Bu dönemde henüz gelişmekte olan yenilenebilir enerji teknolojilerine verilen desteğin başlıca dayanağı yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminde piyasa koşullarında yatırım ve üretim maliyetlerinin görece yüksek olmasıydı.
Son yıllarda yenilenebilir enerji düşen yatırım maliyetleri, şebeke ölçeğindeki yenilenebilir enerji santrallerinde üretim maliyetini kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtlarla başa baş düzeye getirdi. Böylece fosil yakıtlara verilen desteklerin yanı sıra yenilenebilir enerji santralleri için sağlanan desteklerin daha etkin hale gelmesi gündeme gelmeye başladı.
1990’lardan bu yana enerji piyasalarının serbestleştirilmesi doğrultusunda küresel bir eğilim olsa da, tam serbestleşmeden sapmalar ve doğal tekel alanlarının düzenlenmesine ek olarak belirli sübvansiyonların, teşviklerin ve destek mekanizmalarının yaygınlığını koruyor. Sübvansiyon ve destek mekanizmaları nüfusun savunmasız kesimlerini korumak, yatırımcıları desteklemek ve bütçe ve ödemeler dengesi üzerindeki baskıları, enerji politikası öncelikleri doğrultusunda minimize etmek üzere, ülkelerin başvurdukları stratejiler arasındadır.
DESTEKLERİN 4’TE 3’Ü YEKDEM KAPSAMINDA VERİLİYOR
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından yayınlanan çalışmaya göre Türkiye’de enerji sektöründe elektrik üretimi ve tüketimiyle binalarda ve imalat sanayisinde ısıtma amacıyla yapılan enerji tüketiminde teşvik, destek ve diğer kamu transferlerinin toplam büyüklüğü yıllık 8 milyar dolar seviyesine ve GSYH’nin %1’ine ulaşıyor. Çalışma bulgularına göre Türkiye’de bu rakama dışsallıklar ve çevresel maliyetler dahil değil.
Enerji tüketicilerine yönelik destekler ağırlıklı olarak devlete ait kamu işletmeleri tarafından fosil yakıt tüketimi için verilirken, enerji üretimine yönelik destekler içinde en büyük payı yenilenebilir enerji üretimine yönelik destekler alıyor. Enerji üretimine yönelik desteklerin üçte ikisi yenilenebilir enerjiye verilen desteklerden oluşuyor. Yenilenebilir enerjiye verilen desteklerin dörtte üçüyse YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması) kapsamındaki garantili alımlarla elektrik üreticilerine sağlanan desteklerden oluşuyor.
DÜŞÜK GELİRLİ HANELERE UYGUN MALİYETLE ERİŞMELİ
Fosil yakıtlardan enerji üretimine verilen destekler ise çoğunlukla kamu işletmeleri tarafından fosil yakıt üretimi ve dağıtımı için yapılan yatırımlarla fosil yakıt üreten kamu işletmelerinin zararlarının telafisi için yapılan kamu transferlerini kapsıyor. Tüketicilere yönelik desteklerde ise en büyük payı ısınma için binalarda kullanılan ve ithalat maliyetine kıyasla düşük tarifelendirilen doğal gaz, ardından düşük gelirli hanelere yapılan kömür yardımı alıyor.
Mevcut destekler bir yandan enerji dönüşümüne katkı sağlarken, diğer taraftan özellikle uygun maliyetli ısınma ve yerli kömürden elektrik üretimi için fosil yakıtların tüketimi destekleniyor. Hem enerji dönüşümü için finansmanın hem de fosil yakıt tüketimine yönelik sübvansiyonların yeniden düşünülerek tüm nüfusun özellikle düşük gelirli hanelerin enerjiye uygun maliyetle erişimini de sağlayacak politikaların geliştirilmesi önem taşıyor.
*Yael Taranto SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti’dir. yael.taranto@shura.org.tr