Amerika Birleşik Devlenleri’nde deniz üstü rüzgar enerjisi projeleri, büyük yeşil teşviklere rağmen kar elde etmekte zorlanıyor. Türkiye için tecrübe transferi yapılabilecek bu gelişmeleri ele almak istedik.
Deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisi çiftlikleri, iklim krizine karşı en iyi çözüm yollarından biri olarak görülüyordu. Fakat yatırımlarda gelişmeler beklendiği gibi gitmiyor. ABD’de yeşil enerji devrimi, rüzgar enerjisi çiftlikleriyle güç kazanmış ve karlı bir gelecek vaat ediyordu. Bu hedefler, projelerin kar etme konusunda yaşadıkları zorluklarla yara alıyor. Amerika’da rüzgar enerjisi endüstrisinin ayağa kalkması için şirketlerin ve politikacıların yeni çözüm yolları bulması gerekiyor.
Ørsted, yatırımlarında büyük kayıplar yaşıyor
Önceden petrol ve gaz üreticisi olan Ørsted, dünyanın en büyük deniz üstü rüzgar enerjisi çiftlikleri geliştiricisi haline geldi. Ancak şirketin hisse senedi, geçen hafta ABD projelerinde 2.3 milyar dolarlık değer kaybı yaşayabileceği duyulduğundan sonra 10 milyar doların üzerinde değer kaybetti. Moody’s, şirketin hisse senedi derecelendirmesini düşürdü. Ørsted, projelerini finanse etmek için kaynak ihtiyacı duyarken bu gelişmeler sorunları büyütebilir.
Biden’ın hedefi ve teşvikler
Biden yönetimi, 2030 yılına kadar 30 gigavat deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesine sahip olmayı hedefliyor. Enflasyon Azaltma Yasası’ndaki cömert teşvikler, yatırımları hızlandırmak amacıyla yer aldı. Ørsted, yerel üretilen bileşenleri kullanmak için iklim yasasındaki ek vergi kredilerini bekliyordu, ancak şimdi rüzgar çiftliklerinin bunlara uygun olmayabileceğini söyleniyor.
Şirket, daha fazla hükümet desteği alamazsa projelerini terk edeceğini belirtiyor ve diğer sektör oyuncusu şirketler de ABD planlarını yeniden gözden geçirmekte. Shell ve Avangrid, Massachusetts’teki deniz üstü rüzgar enerjisi çiftliklerini terk etmeleri nedeniyle milyonlarca dolar ceza ödemek zorunda kaldılar. Ayrıca tedarik zincirinin daha yukarısında da sorunlar var. Siemens Gamesa ve Vestas, Çin dışındaki projelerin türbin kanatlarının ve jeneratör gövdelerinin yaklaşık% 80’ini ürettikleri halde zarar etmekteler.
Rüzgar enerjisi projeleri ve faiz oranları
Tüm yenilenebilir enerji projeleri arasında, deniz üstü rüzgar enerjisi çiftlikleri Amerika’da yükselen faiz oranlarına en savunmasız durumda olanlar. Çünkü bu projeler inşa etmek daha uzun sürüyor ve yüksek başlangıç maliyetlere sahipler.
Lazard’ın güç, enerji ve altyapı global başkanı George Bilicic’e göre, bir ABD deniz üstü rüzgar enerjisi çiftliği inşa etmek, ortalama tahminle 4,000 dolarlık bir kilovat başına maliyetle gerçekleşmekte. Kara tabanlı çiftlikler için bu rakam ortalama sadece 1,360 dolar ve güneş enerjisi tesisleri için 1,050 dolar. Deniz üstü rüzgar çiftliği inşa etmek için ortalama maliyetler, 2019’dan bu yana% 36 arttı, kara tabanlı olanlar için ise bu oran %5’te kaldı. Aradaki fark yüksek finansman ihtiyacı ve artan faizlerin etkisi.
Deniz üstü rüzgar enerjisi ve verimlilik
Deniz üstü rüzgar enerjisi, sermaye yatırımı yapıldığında oldukça verimli bir temiz enerji teknolojisi. Okyanus rüzgarlı olduğundan, deniz üstü çiftliklerin elektrik üretme verimliliği, kara tabanlı rüzgar çiftlikleri ve güneş enerjisinden daha yüksek. Türkiye için de bu geçerli.
Sorunlar ve politika engelleri
Amerika’da endüstri her seviyede siyasi engellerle sıkışmış durumda. Deniz üstü rüzgar çiftliklerinden gelen enerjiyi karaya taşımak için iletim hatlarının oluşturulması, projeleri zamanında teslim etmenin önemli bir engeli halinde. Yeşil teşvikleri veren hükümetler, deniz tabanı ihaleleri için daha olumsuz koşullar belirliyorlar.
Ayrıca, kendi kendine yaratılan sorunlar da bulunuyor. Türbin üreticileri daha büyük ve daha büyük modeller yapmak için yarıştılar. Birçok bölgede deniz üstü rüzgarı fosil yakıtlarla birebir üretim büyüklüğünde rekabet haline geldi. Ancak hızlı dönüşüm, aynı zamanda tedarik zincirinin önemli parçalarını kullanılmaz hale getirdi. Eski kurulum gemileri yeni, süper boyutlu türbin kanatları ve kuleleri taşıyamıyor.
Geleceğe Dair Öneriler
ABD’de sözleşmeler, enflasyonla bağlantılı olmalı. Şu anda geliştiriciler bir teklif kazandıklarında büyük riskler üstleniyorlar. Gelecekteki gelirleri bir tutarda sabit kalıyor. Bir rüzgar çiftliğini çalıştırmak için yıllar boyunca yükselen girdi maliyetlerine maruz kalmış oluyorlar. Hükümetler bu maliyetleri taşımalıdır ve projeleri geciktiren izin süreçlerini gözden geçirmelidirler.
Avrupa’daki yavaşlama
Avrupa’da deniz üstü rüzgar enerjisi endüstrisi daha olgun olsa da, yayılma hızı yavaşladı. 2022’de Avrupa Birliği, 2015’teki 3 gigavat yerine yalnızca 2.5 gigavat yeni deniz üstü kapasite kurdu.
Finansal piyasalardaki değişim
Finansal piyasaların düşük enflasyonlu, serbest para dünyasından uzaklaşmasının bir sonucu olarak, deniz üstü rüzgar enerjisi giderek daha fazla pahalı görülüyor. Endüstri ve politik destekçileri, daha fırtınalı zamanlara daha uygun bir model bulmak için birlikte çalışmalılar.
Deneyimler, Türk rüzgar enerjisi sektörü için bir rehber
ABD’de yaşanan bu deneyim, Türkiye’nin yeşil enerji sektörü için önemli bir rehber olabilir. Türk sektörü, deniz üstü rüzgar enerjisi projeleri konusundaki bu zorlukları aşmak ve sürdürülebilir enerjiye daha fazla katkıda bulunmak için bu öğretileri dikkate almalı.
Amerika’da yaşananların ışığında, Türk hükümeti, yerel enerji üretimi bileşenlerini kullanma konusunda teşvikler sunarak ve projelerin zamanında tamamlanması için izin süreçlerini hızlandırarak Türkiye’deki deniz üstü rüzgar enerjisi projelerini destekleyebilir.
Ayrıca, Türk enerji endüstrisi, uluslararası örneklerden ders çıkartarak gelecekteki yatırımlarını daha dikkatli bir şekilde planlayabilir ve maliyet artışlarına karşı hazırlıklı olabilir. Yeşil enerji sektörü, hem özel sektör hem de hükümetler arasında işbirliği yaparak geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemeli. Deniz üstü rüzgar enerjisi gibi temiz enerji kaynakları, Türkiye’nin enerji bağımsızlığını artıracak ve çevreye daha az zarar veren güçlü bir enerji kaynağı olacaktır.
Bu zorlu dönem, Türkiye için yeşil enerjiyi daha çekici ve sürdürülebilir bir seçenek haline getirmek için bir fırsat olarak görülmeli. Türk sektörü, Amerika’nın deneyimlerinden öğrenerek, yeşil enerjiye geçişin önündeki engelleri aşabilir ve daha temiz bir enerji geleceği inşa edebilir.