Carbon Tracker tarafından yayınlanan bir rapora göre, dünyada kömüre dayalı termik santrallerin beşte ikisi şimdiden zarar ederken, 2030’da rüzgâr ve güneşten elektrik üretimi kömüre dayalı elektrik üretiminin yüzde 96’sından daha ucuz olacak.

Uzmanlar dünyada ilk defa Carbon Tracker tarafından yapılan bu çalışmanın, yeni kömürlü termik santrallere ihtiyaç olmadığını ve Paris Anlaşması doğrultusunda kapatılmalarının ekonomik açıdan anlamlı olduğunu ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Raporun Türkiye bölümünde ise, “Hükümet kömüre dayalı elektrik üretimini arttırmayı ve Rus doğal gazına olan bağımlılığı azaltmak için yerli linyit kaynakların kullanımına öncelik vermeyi planlıyor. Türkiye’de güneş ve rüzgâr enerjisinde yaşanan hızlı büyümeye bakıldığında, Türkiye’de yenilenebilir enerjiye yapılacak yatırımların kömüre dayalı elektrik üretiminin artırılmasından daha az finansal risk taşıdığı görülüyor”denildi.

KÖMÜR SANTRALLERİNİN YARISI KAPATILMALI

Carbon Tracker’ın bu çalışmasında dünyada işletmede olan kömürlü termik santral kurulu gücünün yüzde 95’ini (1900 GW) ve inşa halindeki kurulu gücün yüzde 90’ını (220GW) teşkil eden 6 bin 685 kömürlü termik santralin ilk kâr analizi gerçekleştirildi.

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, küresel ısınmanın 1,5°C derecede tutulması için 2030 yılına kadar dünyadaki kömürlü termik santrallerin en az yüzde 59’nun kapatılması gerekiyor ve birçok ülke kömürden çıkış tarihi belirlemiş durumda.

RAPORUN TEMEL BULGULARI

-Küresel ölçekte kömüre dayalı termik santral kurulu gücünün yüzde 42’si yüksek yakıt maliyetleri nedeniyle kar edemiyor. 2040 yılında bu oran yüzde 72’ye çıkabilir çünkü mevcut karbon fiyatlandırma ve hava kirliliği düzenlemeleri maliyetleri arttırırken, kıyı rüzgâr ve güneş enerjisi fiyatları düşmeye devam ediyor; gelecekte yapılacak tüm düzenlemeler kömür enerjisi kâr marjını daha da düşürecek.

-Kömürlü termik santrallerin yüzde 35’inin işletmede kalması yeni yenilenebilir enerji santralleri kurulmasından daha maliyetli; 2030 yılı itibarıyla, yeni yenilenebilir enerji santrallerinin kurulması bugün mevcut olan ve planlanan kömürlü termik santrallerin yüzde 96’sını çalıştırmaktan daha ucuz olacak.

-Çin, mevcut planlarını devam ettirmek yerine, Paris İklim Anlaşması doğrultusunda kömürlü termik santrallerini kapatarak 389 milyar dolar tasarruf sağlayabilir; Avrupa Birliği 89 milyar doları, ABAD 78 milyar dolar ve Rusya 20 milyar dolar tasarruf yapabilir.

Rapor, elektrik şirketleri ve hissedarlarının, Avrupa’nın büyük kısmı ve ABD’nin bazı bölgelerinde olduğu gibi, elektrik üreticilerinin rekabet ettikleri serbest piyasalarda atıl varlık riskiyle karşı karşıya oldukları konusunda uyarıda bulunuyor. Kömürlü termik santraller, hükümetlerden teşvik almadıkları ya da çevre düzenlemelerinde gecikme ya da azalma olmadığı takdirde, kapatılmak zorunda kalacak.

NİHAİ YATIRIM RİSKİ HÜKÜMETLERDE

Rapora göre, kömürün rekabetten korunduğu düzenlenmiş piyasalarda nihai yatırım riskini hükümet alıyor. Çin, Hindistan, Japonya ve ABD’nin bazı bölgelerinde, yönetim genelde enerji üretimi maliyetini onaylıyor ve bu maliyeti tüketicilere yansıtıyor. Kömüre destek vermek uzun dönemde rekabeti ve kamu finansmanını tehdit edecek zira politikacılar kömür enerjisine teşvik sağlamak ile tüketici elektrik fiyatlarını arttırmak arasında bir seçim yapmaya zorlanacak.

Tüketiciler ve vergi mükelleflerinin, ekonomik olmayan kömürlü termik santralleri desteklemenin faturasını ödeyerek, birçok düzenlenmiş piyasada kömürün kârlı kalmasını sağladığını savunan raporda, kömürden çıkışın tüketici ve vergi mükelleflerine milyarca dolar tasarruf sağlayacağı ve kömür sektörünün kârına da darbe vuracağının altını çiziyor.

Rapora göre kömürlü termik santraller, hükümetin desteklediği mevcut planlar yerine Paris Anlaşması doğrultusunda kapatılırsa, sektör Güney Kore’de 92 milyar ABD doları, Hindistan’da 76 milyar ABD doları ve Güney Afrika’da 51 milyar ABD doları kaybedebilir.

KÖMÜR SANTRALLERİ TERKEDİLMELİ

Carbon Tracker hükümetlerin kömürden sistemli bir biçimde çıkması gerektiğini ve en düşük kârlı kömürlü termik santrallerin kapatılmasına öncelik veren planlar geliştirmesi gerektiğini ifade ediyor. Rapor yeni yenilebilir enerji ve gaz santrallerinin yeni kömürlü termik santral inşa etmekten daha ucuz olduğu yerlerde, hükümetlerin yeni kömür yatırımlarını yasaklama yoluna gitmesini savunurken, Avrupa, ABD, Hindistan ve bazı Latin Amerika bölgeleri şimdiden bu noktaya vardıklarını hatırlatıyor.

Raporda bu konuda şöyle deniliyor: “Yeni yenilenebilir enerji ve gaz santrallerin kurulma maliyetleri mevcut kömürlü termik santralleri işletmede tutma maliyetinden düşük olduğu anda, hükümetler kömürden çıkış planlarını uygulamaya geçirmelidir. Bu, 2018 yılında elektrik ihalelerinde güneş enerjisi ve kıyı rüzgârı enerjisi tekliflerinin kömürden daha ucuz olduğu Almanya, ABD ve diğer ülkeler için çok yakın bir tarihte gerçekleşecek.”

“TÜRKİYE YERLİ KÖMÜRÜ TEŞVİK EDİYOR”

Raporda Türkiye’ye ilişkin bölümde ise, Türkiye’nin 2018’de işletmede olan kömürlü termik santral kurulu gücünün 19 GW, inşaat aşamasındaki kömürlü termik santral kurulu gücünün ise 1,3 GW olduğu belirtilerek, “Hükümet kömüre dayalı elektrik üretimini arttırmayı ve Rus doğal gazına olan bağımlılığı azaltmak için yerli linyit kaynakların kullanımına öncelik vermeyi planlıyor.

Halihazırda toplam elektrik üretiminin üçte biri kömürle yapılırken, planlanan 42 GW ek kömürlü termik santral kurulu gücü elektrik üretiminde kömürün payını yaklaşık olarak yüzde 150 artıracak. Yeni kömürlü termik santral planlarının büyük kısmı özel şirketler tarafından sunuldu ve bu santrallerin ithal kömür kullanması bekleniyor” denildi.

“YENİLENEBİLİR ENERJİ DAHA AZ RİSKLİ”

Türkiye’nin elektrik sektöründe iddialı bir serbestleştirme ve özelleştirme başlatarak, özel şirketlerin ikili elektrik üretim ve dağıtım sözleşmeleri yapmalarını sağladığı belirtilen raporda şu görüşlere yer verildi: “Türkiye’nin kömür kapasitesini önemli ölçüde arttırma planları ülkenin yenilenebilir enerji potansiyeliyle ters düşüyor.

BNEF’e (Bloomberg New Energy Finance) göre, 2010 yılından bu yana hemen hemen iki misli artan güneş ve rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 2050 itibarıyla toplam kurulu gücün yüzde 70’ini teşkil etmesi bekleniyor. Güneş ve rüzgâr enerjisinde yaşanan hızlı büyümeye bakıldığında, Türkiye’de yenilenebilir enerjiye yapılacak yatırımların kömüre dayalı elektrik üretiminin artırılmasından daha az finansal risk taşıdığı görülüyor.”

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.