küreselleşme

Yirminci yüzyılın son çeyreğinden beri Batı’nın fişeklediği küreselleşmeyle yaşadığımız dönemdeki küreselleşme arasında fersah fersah fark var.

“Yeni sömürgecilik” olarak tanımlanan bu süreç, eski Üçüncü Dünya’nın yükselen ekonomileri lehine dümen kıvırıyor gibi. Nitekim, “kızıl” kapitalist Çin, serbest piyasa, serbest ticaret, serbest sermaye amentüsünün en ateşli savunucusu konumuna kaydı. ABD, AB ve Japonya ise sermaye akımlarının, ticaretin kontrolü, vergi cennetlerinin ortadan kaldırılması gibi küreselleşme karşıtı adımlar atıyor.

KÜRESELLEŞME ESKİDİ Mİ?
Amerika’nın küresel ekonominin geleneksel liderliği emin ellerde değil. Donald Trump, ülkesinin rolünün “Önce Amerika” prensibi etrafında gelişeceğini ortaya koyuyor. Tarih özellikle de “Büyük Depresyon” dönemi bize küresel düzenin lideri kendisini geriye doğru çektiğinde yerini boşluğa, belirsizliğe ve kaosa bırakabileceğini göstermiştir. ABD’nin yerine küresel ekonominin liderliğini Çin üstlenir mi? Xi Jinping’in Davos Zirvesi’nde işaretlerini verdiği gibi Pekin, bölgesel süper güçten küresel serbest ticaret şampiyonluğuna soyunur mu? Bunun Avrasya, Orta Doğu/Körfez ve Afrika’daki yansımaları ne olur? Çin, açık denizlerde ABD’ye meydan okuyabilir mi? Son on yıldır sürekli olarak “Asya yüzyılı”nın geldiğini, gücün Batı’dan Doğu’ya kaymakta olduğunu söylüyoruz. Lakin bu hedefe yaklaştıkça, tıpkı bizim AB üyeliğimiz gibi, birden dinamikler değişiyor; ya derin bir mali kriz patlak veriyor ya da jeopolitik mücadele ısınıyor. Mevcut manzara öyle gösteriyor ki Çin’in önderliğindeki “Asya Yüzyıl”ı bir süre daha ertelenecek gibi. Ekonominin sürükleyici gücü olan ihracat eskisi gibi artmıyor, hatta gerileme eğiliminde. Altyapı yatırımları artık avantaj sunmuyor. Bankalarda geri dönmeyen borçlar şişti. Ayrıca “Tek Kuşak-Tek Yol” denilen Çin’den Avrupa’ya ekonomik koridor açma girişimi hız kazanıyor.

YENİ KÜRESELLEŞME OTOYOLU
Mark Zuckerberg’in yurt odasında kurduğu bir platform olan Facebook’un bugün 1,7 milyar insanın kullandığı 360 milyar dolarlık bir sosyal medya devi haline geleceğini kim bilebilirdi ki? Bugün tek bir arabası bile olmayan Uber, dünyanın en büyük lojistik şirketi. Tek bir odası bile olmayan Airbnb ise dünyanın en büyük konaklama şirketi. Tüm bu gelişmeler ise yeni küreselleşmenin sonucu. Kesin olan, sanayi mallarının üretimine dayanan fabrika ve makine eksenli hayat tarzımızın, enformasyonun üretim sisteminin temeli olduğu bir hayat tarzıyla yer değiştirdiği.

İstihdamın sektörel dağılımında tarımın sanayi karşısında uğradığı erozyona benzer şekilde şimdi de sanayinin bu dağılımdaki yüzdesi hizmet sektörünün lehine hızla azalıyor. Küreselleşme, rekabet edebilenlerle edemeyenler yani küresellesenlerle küreselleşemeyenler arasında uçurum yarattı. Bu eşitsizlik hem ulusların içinde hem de uluslararası kulvarda hissediliyor. Tüketim, değerler ve anlamlar küçük bir azınlık için küreselleşirken büyük kesimlerin payına sadece yoksulluk düşüyor. Şurası bir gerçek ki küreselleşme kazanandan çok kaybeden yarattı.

BRICS ÜLKELERİ GÜÇLENİYOR
Oxfam’ın raporuna göre dünyanın en zengin 62 dolar milyarderinin serveti; dünya nüfusunun neredeyse yarısının mal varlığına denk geliyor. Bu yüzden, artık esamesi okunmayan “Washington Konsensüsü” yerine devlet kapitalizmine vurgu yapan “Pekin Konsensüsü” popülerlik kazanıyor, özellikle de “Demokrasiyi boşver, kalkınmaya bak” diyen ülkeler arasında. Ülkelerin ekonomik kapasiteleri, kaynakları, nüfus yapısı ve eğitim seviyesi, sorun çözebilme yeteneği, bölgesel ve küresel sorunlara ve çözümlere etki edebilme gücü, güvenlik sağlama kapasiteleri, bölgesel ve küresel hedefleri güç dengelerini belirleyecek. Yeni küreselleşme otoyolunun sürat şeridinde direksiyonda kimin oturduğunu net şekilde görmek zorlaşıyor. Batılı şirketler, dünya pazarlarında artık istedikleri gibi at koşturamıyor, tekel konumlarını muhafaza edemiyorlar. BRICS ülkelerinin çokuluslu şirketleri giderek güçleniyor, Batılı rakiplerini ciddi şekilde zorluyorlar. Artık sadece Üçüncü Dünya değil, OECD ülkelerinde bile rekabet güçleriyle ciddi ekonomik varlık gösterebiliyorlar.

DALGANIN ÜZERİNE ÇIKMASINI BİLENLER
Örnek çok; Tata Motors, ArçelorMittal, Chery Automobiles, Embraer, Cemex, Haier, Lenovo, CNPC, Aramco, Gazprom, Petrobras, Şişecam, Arçelik, Genel Energy. Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım. Başından itibaren küreselleşme süreci dünyada, özellikle de Asya’da, yoksulluğun azaltılmasına, demokratikleşmeye, eğitimin yaygınlaşmasına, enerji-gıda-şu güvenliğinin artırılmasına ciddi katkılar sağladı, sağlıyor. Birçok ülkeye küme atlattı. Onu ne şeytan ne de melek olarak görmeli. Onda dalganın üzerine çıkmasını bilenler en fazla yararı sağlıyor.

Content Protection by DMCA.com
Önceki İçerikÇedaş’dan tasarruf yapana bedava elektrik
Sonraki İçerikEski HES türbinleri gözden geçirilmeli
Mehmet Öğütçü
1983'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitiren Mehmet Öğütçü, London School of Economics (LSE)'den Uluslararası Ekonomi üzerine yüksek lisans derecesi aldı. Bruges'deki College d'Europe'da Avrupa Yönetimi alanında master da yapan Öğütçü, halen zaman zaman LSE, Reading University, Dundee University ve Harvard'ta “Enerji Jeopolitiği”, “Rekabet Gücü”, “Su-Gida-Enerji Denklemi” ve “Kalkınma İçin Yatırım” gibi konularda ders veriyor. Çin, Rusya, Orta Asya, Ortadoğu ve Türkiye ile ilgili enerji, jeopolitika ve yatırım konularında, uluslararası bir otorite olarak kabul edilen Öğütçü, BBC, France-24, Dünya, CNBC, Bloomberg, Habertürk, Al Jazeera, CNNTürk, Hürriyet Daily News, Moscow Times, International New York Times, World Journal of Trade and Investment ve OECD Observer gibi yayınlara yazılı/sözlü katkılar sağlıyor. Mehmet Öğütçü, Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve konuşma düzeyinde Çince biliyor.

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.