güneş ve rüzgar enerjisi

Halihazırda dünyada elektriğin beşte biri yenilenebilir enerjiden üretiliyor. Güneş ve rüzgar enerjisi tüm beklentileri alt üst eden bir süratte gelişiyor.

2014-2017 arasında güneş maliyetleri yüzde 50 oranında azaldı ve enerjiye tahsis edilen sermayenin çok önemli bir bölümünü çekiyor. Yeni kapasitenin neredeyse yarısı güneşten. Onu, rüzgar (üçte biri) ve hidroelektrik (yüzde 15) izliyor.

Sadece 2018’de 100 GW fotovoltaik güneş enerjisi dünya enerji envanterine dahil oldu. 2025’e kadar rüzgarı, 2030’e kadar da kömürü geçmesi muhtemel. 2060’a kadar uzanan senaryolarda dünyada yenilenebilirin elektrik üretimindeki payının yüzde 40’a yükselmesi öngörülüyor. Fosil yakıtlar 1970’den bu yana sadece yüzde 5 pay kaybetti (yüzde 86’dan yüzde 81’e inerek) ve 2060 senaryolarında hala yüzde 50-70 menzilinde görünüyor.

2040 yılında 300 milyon elektrikli araç yollarda olacak

Elektrikli araçlar, sanıldığından daha süratle, yollarımızda seyahat edecek. Bugün dünyada 2 milyon elektrikli otomobil var. Bu sayının 2040’da 300 milyona ulaşması öngörülüyor. 2025’e kadar yeni araç filo kapasitesinin dünyada yüzde 15’i, AB ülkelerinde ise yüzde 25’i elektrikli araçlardan oluşacak.

Petrolün araçların yüzde 92’sine enerji sağladığı düşünülürse, bu dönüşüm petrol talebinde önemli düşüş yaratabilir. Ben yenilenebilirin görünür gelecekte fosil yakıtlar ile kıyaslanabilir bir düzeyde enerji bileşenimizde yer alacağına inanıyorum. Akıllı bir liderlik, bize küresel enerji sisteminde “kazan-kazan” ortaklıklarla, üstünlük sağlayacak bir yenilenebilir devrimini yaşatabilir. Şayet daha fazla geç kalmaz ve dünya eğilimlerini yakından takip edersek.

Yüzde 100 yenilenebilir gerçekçi değil

Ancak fosil yakıtları tamamen hesap dışı tutma, yüzde 100 yenilenebilire yönelme çabaları gerçekçi değil. Yenilenebilir enerjinin pembe bir gelecek sunmadığını da kabul edelim. Yenilebilirde aslında birçok ülkeye örnek teşkil edecek politika ve uygulamalara imza attık. Ama hatalarımız da oldu. Bence hükümet ve özel sektör önümüzdeki dönemde dört alana odaklanmalı. İlk olarak, teknoloji, Ar-Ge, tasarım, inovasyon ve üretimde liderlik hedeflenmeli.

İkincisi, çevre ülkelerde üretim tesislerine yatırım ve Türkiye’ye bağlanacak yenilenebilir enerji şebekesi sayesinde bölgesel elektrik ticareti kurulmalı. Üçüncüsü, geçmiş deneyimlerin, dünyadaki başarılı örneklerin ışığında yeni bir finansman modeli oluşturulmalı. Son olarak, iklim değişikliği ve çevresel etkiyi minimize edecek bir yaklaşım benimsenmeli.

Yeşil Mutabakat’a hazırlanmazsak maliyeti ağır olacak

Diğer yandan Yeşil Mutabakat’a acilen hazırlanmazsak ekonomik ve siyasi  maliyeti ağır olacak. İklim değişikliği dayatması, ekolojik faktörler ve yaşam, bizleri her alanda “yeşillenme” sürecine soktu, bundan sonra da artarak devam edecek.

Yeşil tarım, yeşil enerji, yeşil çevre, yeşil teknoloji, yeşil kentler, yeşil nesil, yeşil eğitim, yeşil finans olarak çeşitli adlarla karşımıza çıkacak. Kovid-19’un yarattığı tahribatı tamir etmek, yaraları sarmak için yeşil canlanma paketleri, yeşil büyüme hedefleri gündemimizin en üst sırasında yer alıyor şimdi. Kaçınılmaz şekilde yeşil düzen kıstasları yürürlüğe girdiğinde iş hayatımızı, hükümet politikalarını, birey olarak bizleri temelden etkileyeceğinden kuşku duymuyorum.

Onun için yumurta kapıya dayanmadan küresel düzenin 2050’de karbon nötralizasyon hedefleri tutturulana kadar “amentüsü” olacak Yeşil Mutabakat’a şimdiden uyum sağlamak için çalışmak zorundayız. Siyasi kıstas haline bile gelebilir.

Yeşil Mutabakatın en fazla etkileyeceği ülkeler arasındayız ve bu etkiler tüm sektörlerde hissedilecek. Özellikle AB’ye ihracat yapan sektörler, işletmeler ticaret kısıtlama ya da yaptırımları ile karşılaşacaklar gerekli uyum adımları şimdiden atılmazsa. Çok taraflı ya da ticari finansman kuruluşlarından fon sağlamak imkansız hale gelecek. AB ile Gümrük Birliği’nin modernizasyonu çabası engellemeler yüzünden kesintiye uğrayacak.

Önceki İçerikHavacılıkta emisyon tartışması
Sonraki İçerikLisanssız elektrik üretiminde büyük riskler
Mehmet Öğütçü
1983'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitiren Mehmet Öğütçü, London School of Economics (LSE)'den Uluslararası Ekonomi üzerine yüksek lisans derecesi aldı. Bruges'deki College d'Europe'da Avrupa Yönetimi alanında master da yapan Öğütçü, halen zaman zaman LSE, Reading University, Dundee University ve Harvard'ta “Enerji Jeopolitiği”, “Rekabet Gücü”, “Su-Gida-Enerji Denklemi” ve “Kalkınma İçin Yatırım” gibi konularda ders veriyor. Çin, Rusya, Orta Asya, Ortadoğu ve Türkiye ile ilgili enerji, jeopolitika ve yatırım konularında, uluslararası bir otorite olarak kabul edilen Öğütçü, BBC, France-24, Dünya, CNBC, Bloomberg, Habertürk, Al Jazeera, CNNTürk, Hürriyet Daily News, Moscow Times, International New York Times, World Journal of Trade and Investment ve OECD Observer gibi yayınlara yazılı/sözlü katkılar sağlıyor. Mehmet Öğütçü, Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve konuşma düzeyinde Çince biliyor.

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.