Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) son dönemde oldukça tartışılıyor, hatta gerekliliği sorgulanıyor. Özellikle 2020 sonrasında kaldırılmasının beklendiği şu günlerde YEKDEM’e farklı açıdan bakılabilmesi için bazı veriler paylaşmak istiyorum. Bu sene sonuna doğru yayınlanması beklenen yeni teşvik sistemimizin başta ülkemizin, tüm yenilenebilir enerji yatırımcılarının ve yerli imalatçıların beklentilerini karşılaması ümidi ile yazıma başlıyorum.
Bilindiği gibi Türkiye’de 2020 yılı sonuna kadar devreye girecek olan tüm yenilenebilir enerji santrallerine YEKDEM ile 10 yıl boyunca ABD Dolarına endeksli bir teşvik uygulanıyor. Bu sayede ülkemizde özelikle son 10 yılda önemli miktarda yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretim santrali kurulmuştur. Son dönemde malesef YEKDEM desteği sorgulanırken, gerekliliği tartışılmaya başlanmıştır. Dönemsel olarak YEKDEM, özellikle dövizin aşırı değer kazandığı dönemlerde sorgulanmakta, TL’nin güçlü olduğu dönemlerde ise unutulmaktaydı. 2014 yılına kadar neredeyse hiçbir santral YEKDEM’e girmezken, dövizdeki ani hareketler nedeni ile şu an tüm uygun projeler YEKDEM’e katılmıştır.
Enerji yatırımlarında kısa vadeli düşünülmemelidir, dönemsel olarak bir yük gibi görünen YEKDEM’in bize son 10 yılda kazandırdıklarından bahsetmekte yarar var. Belirttiğim gibi enerji yatırımlarında kısa vadeli düşünerek başarılı bir strateji geliştirilemez, daha sonra ödenecek bedeller çok daha ağır olur.
Yazıya birkaç sayısal veri üzerinden devam etmek istiyorum. Dilerseniz önce 2019 yılı nihai YEKDEM listesi üzerinden sayılar ile bir analiz yapalım.
2018’DE YEKDEM KAPSAMINDA 48 GWh ELEKTRİK ÜRETİLMİŞTİR
2018 yılında Türkiye’de üretilen toplam elektrik enerjisi 304 GWh olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimin 48 GWh’i YEKDEM dediğimiz destek mekanizmasına tabi olarak gerçekleşmiştir. Dolayısı ile bahsettiğimiz destek toplam elektrik üretiminin sadece yüzde 15’ine denk gelmektedir. Ülkemizde 2018 yılsonu itibarı ile YEKDEM’e tabi;
Hidroelektrik kurulu gücü / Toplam üretimi : 12,6 GW / 24,7 GWh
Rüzgar kurulu gücü / Toplam üretimi : 6,5 GW / 16,7 GWh
Jeotermal kurulu gücü / Toplam üretimi : 1,3 GW / 4,9 GWh
Biokütle kurulu gücü / Toplam üretimi : 0,5 GW / 1,7 GWh
Güneş kurulu gücü / Toplam üretimi : 0,08 GW / 0,024 GWh
Türkiye’de hidroelektrik santrallerin toplam kurulu gücü 28,4 GW’tır. Hidroelektrik santrallerin yarısından daha azı YEKDEM sistemine tabidir. Örneğin toplam 24,7 GWh üretimin dağılımına baktığımızda kanal tipi HES’lerin 13.8 GWh, rezervuarlı ve kanal tipi HES’lerin ise 10,9 GWh olmak üzere listede en büyük payı Hidroelektrik santraller ( HES ) almaktadır.
Bu HES’lerin de yüzde 50’si ilave yerli imalat teşviğinden faydalanmaktadır. Bugün ülkemizde hidroelektrik santrallerin türbin ekipmanlarının tümü yerli olarak imal edilebilmekte ve üretici firmalarımıza kazandırılan bu önemli yetki sayesinde sadece iç pazara yönelik değil ihracat ağırlıklı önemli bir iş kolu yaratılmıştır. Ekonomik daralma dönemlerinde özellikle medyada sıkça dile getirilen ancak yanıtı bir türlü bulunamayan “katma değerli üretime yönelelim ama nasıl” sorusunun sanayi uygulamasında en basit ve hızlı yöntemidir.
TEŞVİK SÜRERSE ÜRETİM MERKEZİ HALİNE GELEBİLİRİZ
Elbette artan döviz kurları nedeni ile toplam YEKDEM yükü artmıştır ancak biraz bakış açımızı genişletip bir geçtiğimiz 10 yıla bir de gelecek 10 yıla farklı bir tarafıyla şöyle bir göz atalım. YEKDEM’e ilave yerli imalat teşviğini sadece yatırımcıya sunulan bir avantaj gibi düşünmemek gerekir. Ülkemizde yaratılan istihdam, ek ihracat getirisi ve uluslararası firmaların imalat mühendislik bilgisi ile sadece hidroelektrik türbin ekipmanında bile dünya standartlarında üretim yapan birçok imalatçımız olmuştur.
Aynı gurur verici sonuç güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütle için de geçerlidir. Teşvik sistemi makul şekilde devam ederse önümüzdeki 10 yılda şu an geldiğimiz noktanın da ilerisinde, ülkemiz tam anlamıyla bir üretim merkezi haline gelecektir. Bunun için gerekli tüm altyapımız mevcuttur.
Örnek bir diğer başarı öyküsü rüzgar santrallerine verilen yerli imalat teşviği sayesinde bugün birçok global marka Türkiye’yi bir üretim üssü haline getirmiştir. GE’nin Bergama’daki kanat fabrikasında 1000’e yakın kalifiye mühendis ve teknisyen çalışmakta, üretiminin dörtte üçünü Avustralya, Güney Amerika dahil tüm dünyaya ihraç etmektedir. 2018 yılında yerli kanat kullanımı ile rüzgar santrallerine verilen ek destek sadece 20 milyon ABD Doları iken, ülkemize milyarlarca dolarlık kanat üretimi ve yan sanayi tesisleri kazandırmış, yan sanayileri ile birlikte onbinlerce kişiye istihdam sağlamıştır.
Ülkemizde tarım dışı kalkınmanın en önemli en kilit noktası ihracat ağırlıklı endüstriyel lisanslı üretimdir. Bir sonraki aşama kendi markalarımızın yaratılmasıdır bu çok daha zor, zahmetli, uzun ve riskli bir süreçtir. Ancak endüstriyel marka yaratıcısı olmak için bu ilk aşamayı tam anlamı ile tamamlamış olmamız gerekiyor.
TÜM ENERJİMİZİ YERLİ KAYNAKLARDAN SAĞLAYABİLİRİZ
Yerli ve yenilenebilir enerji kullanımının ülkemize bir diğer uzun dönemli faydası da cari açığımızın en büyük kalemi olan enerji ithalatı giderlerimizin azaltılmasıdır. Tüm enerjisini tamamen yerli kaynak ile karşılayan bir ülke düşünelim. Ebette bir teşvik maliyeti olacak ancak en fazla 10 – 15 yıl içinde yatırımlar kredi borç yükümlülüklerini tamamlayacak ve dövize endeksli olmayan, cari açığa sebep olmayan bir enerji ile elektrik fiyatları ucuzlayacak, imalat sanayi daha rekabetçi olacak, hayat kalitesi artacak.
Elbette bunları söylemek kolay, işin zor yanı ve birinci aşaması tamamı ile elektrifikasyona geçiş, yani taşıtlarda, ısınmada, sanayide fosil yakıt kullanımının en aza indirgenmesi ve ikinci aşama tüm kaynakların etkin şekilde kullanılarak tamamı ile yerli enerjiye dönüşmesidir. Pratikte zor olsa da hedef ve amacımız bu doğrultuda olduktan sonra tüm problemler çözülür.
Aslında petrol zengini olan Norveç’te taşıtların yüzde 32’si elektrikli araçlardır, 2019 yılında satılan her iki araçtan biri elektriklidir. Norveç elektrik enerjisinin yüzde 99’unu yenilenebilir kaynaklar ile karşılamaktadır.
UZUN VADELİ BAKMAK VE DOĞRU KARAR ALMAK ÖNEMLİ
Uzun dönem teşvik sistemi döviz paritelerinin yüksek olduğu dönemlerde genellikle eleştirilmiş, paritenin düşük ve serbest piyasa elektrik fiyatlarının döviz bazında teşvikten daha yüksek olduğu dönemlerde gözardı edilmiştir. Eleştirmek ve eleştiri almak gelişim için her zaman olumludur önemli olan konuyu tüm yönleri ile objektif bir şekilde değerlendirmek ve uzun dönemli bakabilmek ve doğru karar alabilmektir.
YEKDEM temel desteği olan 10 yıllık baz destek, yatırımların sürdürülebilir, kredilendirilebilir ve yapılabilir olması için halen gereklidir. Yenilenebilir enerji doğası gereği belirsizlikleri çok olan bir yatırımdır. Bir örnek ile YEKDEM’e dahil HES’lerde lisansa işlenen (santral yapılmadan önce tahmin edilen) elektrik üretimi 50 GWh iken, 2018 de gerçekleşen üretim bunun yarısıdır.
Tüm yenilenebilir enerji kaynaklarında bu riskler fazladır. Ayrıca ülkemizde malesef AB’deki gibi sıfıra yakın faizli proje finansmanları mümkün değildir. Yatırımcı ve girişimciler çok yüksek faiz oranları ile mücadele ederken bir taraftan proje risklerini de tamamen üzerlerine almaktadır. Tüm enerji yatırımlarında olduğu gibi santraller para basıyor algısı tamamıyle yanlıştır yatırım geri dönüşleri 15-20 yıla kadar çıkmaktadır. Ülkemizde mevduat faizinin dahi yüzde 20’ler civarında olduğu dönemlerde enerji yatırımı yapmak birçok açıdan zahmetlidir, risklidir ve özveri ister.
Özet olarak, yerli ve yenilenebilir enerjiye verilen her destek ülkemizin geleceği, dışa bağımlılığımızın azaltılması, temiz ve yaşanabilir bir çevre, cari açığın bitmesi, imalat sanayimizin gelişmesi ve ihracatçı sınıfına geçişimiz, kalifiye istihdamı ve daha sayılamayacak birçok etkisi ile son derece değerlidir. Net dış borç ödeyicisi ülkemizin her 10 yılda bir yaşadığı darboğazlardan en hızlı ve kalıcı çıkış yoludur diye düşünüyorum.