Sektörel sorunlara çözüm aranırken, iklim değişimine dirençli, karbonunu yöneten tarım ve gıda sektörlerine ulaşma hedefinin de dikkate alınması gerektiğini belirten İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, “Çünkü tarımsal sistemler doğayı tahrip ederek insana ürün sunmamalıdır” dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, karbon izinin azaltılması konusunun tarım-gıda sektörü için yaygın ve öncelikli yer almadığını fakat mevcut durumun da umut verici olduğunu söyledi.

Karaosmanoğlu, “Karbon yönetimi ve üst başlığında sürdürülebilir üretim-tüketim için bilinç artmakta, ihracat başarısı gereklilikleri ve yeşil tüketici eğilimleri sektörü tetiklemektedir. Sürdürülebilirlik raporlaması yapan şirketlerin sayısı da giderek artmaktadır. Kuruluşlarda ilgili istihdam yapılması ve/veya ilgili bölümlerin kurulması çalışmaları da umut vericidir.

Hepimizce malum sektörel sorunlara çözüm aranırken, iklim değişimine dirençli, karbonunu yöneten tarım ve gıda sektörlerine ulaşma hedefi de dikkate alınmalıdır. Çünkü tarımsal sistemlerde doğayı tahrip ederek insana ürün sunulmamalıdır. Son günlerde duyduğumuz zeytinlik, mera alanları gibi konular da kaygıları artırmaktadır” diye konuştu.

TARLADAN SOFRAYA KARBON YÖNETİMİ

Tarladan sofraya yaşam döngüsü sürecinde karbonu yönetmenin şart olduğunu belirten Karaosmanoğlu, “İklim değişimi ile insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan gıdaya erişim tehlikeye girer. Bu nedenle tarladan sofraya yaşam döngüsü sürecinde karbonu yönetme şarttır. Ürün veya hizmetin yaşam döngüsünün farklı aşamalarındaki çevresel etkilerinin belirlenmesi, beşikten mezara toprak-hava-suya yapılan etkilerinin belirlenmesi, girdilerinin azaltılması, en iyi atık yönetimi, mevcut en temiz teknolojiyi kullanabilmek için “Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi” önemli bir karar verme ve karşılaştırma aracıdır.

Kaynaktan tüketime tarımsal faaliyetlerde ve gıda üretiminde başta su ve enerji olmak üzere kaynaklar tüketilirken çevreye katı-sıvı-gaz kirleticiler salınarak iklim değişimine etki yaratılır. Her bir ürün soframıza karbon ayak izi ile ulaşır. Tarımsal üretimde ve gıda sektöründe sera gazlarının azaltılması için en büyük potansiyel enerji tüketimindedir. Tarladan sofraya enerji verimliliği ile karbon ayak izi düşük ürünler bizlere, yeşil bir yolda, sürdürülebilir üretimle ulaşabilir” dedi.

I.ULUSAL ENERJİ VERİMLİLİĞİ EYLEM PLANI

Her bir tarımsal ürünün yaşam döngüsündeki karbon azaltım başarısı, ülkemizin I. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı (UEVEP) uygulamasına katkı yapacağını sözlerine şöyle devam etti: “UEVEP kapsamında tarım için, tarım makinelerinin ve araçların yenilenmesine yönelik teşvikler, sulamada, su iletim randımanının artırılması için kapalı sistemlere, uygulama randımanının artırılması için ise tarla içi basınçlı sulama yöntemlerine geçiş, tarım sektöründe enerji verimliliği projelerinin desteklenmesi, yerinden üretim, sulamada güneş enerjisi (PV) teşvikleri ve biyoenerji, enerji elde etmek amacıyla tarım yan ürünlerinin ve atıkların kullanılması, potansiyel değer tahmini incelemesi başlıkları altında enerji verimliliği eylemleri ilerleyecek ve tarımımız ardından gıda sektörü düşük karbon ekonomisinde yeşil gücü ile “Sera Gazı Emisyonları Azaltımı için T.C. Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkısı” hedefine uyumlu ilerleyecektir.”

ÖNCE KARBON AYAK İZİ BELİRLENMELİ

“Karbon ayak izi belirlemeye karar verme yönetim stratejisidir” diyen Karaosmanoğlu, karbon ayak izinin düşürülmesi için firmaların yapabileceklerini şu şekilde aktardı: “Ülkemizde toplam sera gazı salımlarının yaklaşık yarısını oluşturan elektrik ve buhar üretimi ile enerji yoğun sektörler olan çimento, demir-çelik, rafineri, seramik, kireç, kâğıt, cam gibi sektörler için “Sera Gazı Emisyonları Takibi” ilgili yönetmelikle yapılmaktadır. Diğer sektörler için gönüllülük esastır. Karbon ayak izi belirlemeye karar verme bir yönetim stratejisidir.

Karar verme ardından firma çalışanlarının tümünün, mavi ve beyaz yakalıların konuyu özümsemeleri, sahiplenmeleri gereklidir. Firmada çekirdek bir kadro oluşturmak, bir ekip yaratmak yararlı olur. Ardından ilgili standart çalışmaları kolaylıkla yürütülebilir. Karbon ayak izinin belirlemesi ardından asıl olan karbon ayak izini düşürmektir. Karbon ayak izi belirlemesi ve azaltımı çalışmaları firmaların sürdürülebilirlik eylem planlarının itici gücüdür. Bu yolda firma elemanları yeşillenir ve/veya yeni yeşil istihdamlar da gerçekleşir.”

Firmaların karbon ayak izini saptama ve azaltım çalışmalarını bir fırsat olarak görmesi gerektiğini ifade eden Karaosmanoğlu, “Öncelikle mevcut durumun saptanması gerekir. Karbon ayak izim nedir? diye başlayarak, sonra karbon ayak izini düşürme yoluna çıkılmalıdır. Firmalar karbon ayak izi saptama ve azaltım çalışmalarını bir fırsat olarak görmelidir. Karbonunu yöneten her firma bugünü ve yarınını mükemmel yönetecek ve çevre kirliliği mevzuatı ötesine ulaşarak kirletmeden önlem almayı, en temiz üretimi gerçekleştirecek ve ticari başarı doğal bir sonuç olacaktır.

Karbon ayak izini azaltmak için uğraş veren firmada yenilikçi çözümlere ulaşma ile inovatif yön geliştirecektir. Diğer deyişle, firma işi içinde adeta yeni bir iş yaratacaktır. Firma için “Sürdürülebilirlik Kültürü ve Yol Haritası” oluşumu konusunda ilerlenirken teknolojik çözümün yanı sıra sosyal bir değişim de gerçekleşecektir” dedi.

2030 YILINA KADAR YÜZDE 21 AZALTIM HEDEFİ

Türkiye’nin yüksek emisyon azaltım potansiyeline sahip olduğunu ifade eden Karaosmanoğlu, devletle birlikte sanayicin ve KOBİ’lerin paydaşlığına ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Karaosmanoğlu “Türkiye “Ortak Fakat Farklılaştırılmış Sorumluluklar, İlkesinin Korunması Gerek” söylemi ile hızla kalkınan bir ülke olarak, yüksek emisyon azaltım potansiyeline sahip.

Emisyon azaltım için Yeşil İklim Fonu ve teknoloji desteklerinden yaralanmak isteyen ülkemiz için firmaların “Türkiye İklim Değişikliği İle Mücadele 2030 Yol Haritası” kapsamında kendilerine düşeni yapmak üzere duruş almaları, mücadelenin, iklim değişimine karşı imecenin öğesi olmaları şarttır. Türkiye 2030 yılına dek sera gazı salınımlarını yüzde 21 oranında azaltma hedefini 30 Eylül 2015 tarihinde BMİDÇS Sekreteryasına sundu. Bu hedefe ulaşmak için sanayicimizin, KOBİ’lerimizin paydaşlığı gerekli” diye konuştu.

TÜKETİCİ NELER YAPMALI?

Türkiye’de fert bazında sürdürülebilir üretim-tüketim-hizmet olgusunda ciddi bilgi ve kapasite eksikliğinin olduğunu belirten Karaosmanoğlu, sürdürülebilir yaşam kültürünün okul öncesinde başlayarak eğitim-öğretimde yer alması gerektiğini söyledi. Karaosmanoğlu, “Karbon ayak izi azaltım sorumluluğu bireylerin günlük yaşamının parçası olmalıdır. Kişiler kullandığı her ürünün ve aldığı hizmetin bedelini bilmelidir. Ürünün satış bedeli ve ürünün yerküreye bedeli. Ürünün ucuz-pahalı olması ile yanı sıra ürünün karbon ayak izi başta olmak üzere yerküreye yaşam döngüsünde verdiği zarar da değerlendirilmeli. Diğer deyişle ürünün, teknik öyküsü, eko-etiketi sorgulanmalı. Bu hiç kolay değil.

Fert bazında sürdürülebilir üretim-tüketim-hizmet olgusunda ciddi bilgi ve kapasite eksikliği var. Tüketiciyi koruma hedefli sivil toplum örgütlerinin bu konuların bilinir olması ve tüketiciyi koruma politikaları içinde yer alması için uğraşır olması yararlı olacaktır. Henüz yaygın odaklanma yok. Sürdürülebilirliği yaşam kültürünün öğesi yapan, iklim değişimi için benim de yapmam gerekenler var diyen bireyler için okul öncesinden başlayarak konunun eğitim-öğretimde yer alması yararlı olacaktır. Kolaylıkla günlük karbon ayak izimizi hesaplayabiliriz. Arama motorlarında hemen karşımıza basit hesaplama çıkacaktır. Asıl olan bulduğumuz karbon ayak izimizi düşürmektir. Yapabiliriz. Bir küp kesme şekerin, bir dilim ekmeğin, bir fincan kahvenin bize ulaşmasının karbon ayak izi olduğunu ve gıda tüketirken iklim değişimine etki yaptığımızı da unutmamalıyız” dedi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KAYNAĞI NEDİR?

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) “Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliklerine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklik” şeklinde iklim değişikliğini tanımlamaktadır. İklim değişimi sonucu yağış anormallikleri, kuraklık, küresel yüzey ve küresel okyanus sıcaklıklarında artış, deniz seviyesi yükselmesi, kar ve buzulların yitirilmesi sonucu tüm yaşam döngüsü olumsuz etkilenir.

Yerküremizde insanoğlu, bitki ve hayvanların saldığı doğal sera gazları karbon döngüsünde atmosferden uzaklaşır ve sorun yaratmaz. İnsanoğlu biyolojik varlığı ile masumdur. Sorunun kaynağı insanoğlunun refah ve konforu için sera gazlarının artmasına neden olması, yerküremizin karbon döngüsüne olumsuz etki etmesi ve yanısıra gezegenimizin sera gazı karasal yutak alanlarının, orman ve bitki örtüsünün azalması, toprak yönetimi ve arazi kullanımı değişiklikleridir.
Dünya

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.