Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin yayınladığı “Gıda Krizi Raporu”, küresel ve yerel düzeyde gıda krizinin derinleşmesine odaklanıyor.
Birleşmiş Milletler’in raporuna göre, Haziran 2022 itibarıyla dünya, tarihindeki en ciddi gıda, enerji ve ekonomi krizlerinden birini yaşıyor. Rusya-Ukrayna savaşı, küresel gıda, enerji ve finans sistemlerindeki krizi derinleştiriyor, 94 ülkede yaklaşık 16 milyar kişi, yani her 5 kişiden biri, artan gıda ve petrol fiyatları ile mücadele etmekte zorlanıyor. Türkiye’de de bu durum hissediliyor; gıda enflasyonu, yeterli beslenememe ve açlık sınırında yaşama sorunlarını daha da derinleştiriyor. Türkiye’de 2022 itibarıyla nüfusun %22’si dengeli ve yeterli beslenemiyor, %8,5’u ise açlık sınırında yaşıyor.
Gıda krizinin ana nedenleri ve etkileri
Gıda paylaşımındaki adaletsizlik
Gıda paylaşımındaki adaletsizlik, krizin önemli bir nedeni. Örneğin, 2017 verilerine göre, ABD’de kişi başı ortalama et tüketimi 124 kilo iken, Nijerya’da bu sadece 10 kilo civarında. Bu durum, özellikle Güney Asya ve Sahra’nın güneyi başta olmak üzere Afrika’da yetersiz beslenen insanların sayısını artırıyor.
Gıda israfı
Yılda yetiştirilen gıdanın üçte biri, yaklaşık 1,3 milyar ton, tarladan tezgaha ulaşmadan israf ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu kaybın büyük kısmı hasat ve işleme aşamalarında, gelişmiş ülkelerde ise tüketim aşamasında gerçekleşiyor.
Besin değerinin azalması
Gıda olarak sunulan ürünlerin besleyici özelliklerinin azalması, tarımda kullanılan sentetik kimyasallar ve katkı maddeleri nedeniyle yetersiz beslenme kaynaklı sağlık sorunlarına yol açıyor.
Savaşlar ve yanlış politikalar
Savaşlar, çatışmalar, iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve yanlış politikalar sonucu yaşanan üretim kayıpları, gıda krizinin çözümünü güçleştiriyor. Türkiye gibi bazı ülkelerde bu duruma gıda enflasyonundaki artış ve alım gücünün düşmesi de ekleniyor.
Gıda Krizi Raporu: Çözüm yolları ve öneriler
Endüstriyel tarım yöntemleri, gıda güvenliğini ve gezegenin geleceğini tehdit ediyor. Gıdanın nereden geldiği, kimler tarafından nasıl üretildiği ve nasıl ulaştığı gibi konular, sadece insan sağlığını değil, tüm gezegeni ve yaşamı etkiliyor.
Gıdanın gerçek maliyeti ve paradigma değişikliği
Gıdanın maliyeti, hammadde, enerji, lojistik, tanıtım, emek gibi parasal bedellerle birlikte ekolojik, sosyal ve sağlık için ödenen bedelleri de kapsıyor. Bu maliyet hesabını bütün olarak yapmadığımız sürece ödediğimiz bedeller artmaya devam edecek. Üretim, tedarik ve tüketim yöntemlerinde paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Gıdanın gerçek bedelini sorgulamamız ve sağlıklı, adil gıdaya yönelik üretim, tedarik ve tüketim yöntemlerini hayata geçirmemiz gerekiyor.
Sosyal ve ekonomik adaletsizlikler
Gıdaya erişimde yaşanan sorunlar, sosyal ve ekonomik adaletsizliklerle de doğrudan ilişkili. Kırsalda girdi maliyetleri yüzünden refahını sağlayamayan ve giderek yoksullaşan çiftçiler, üreticiden tüketicilere dönüşüyor. Kendine yeterli topluluklar giderek satın alma zorunluluğu altında ve alım gücü düşen yoksul tüketicilere dönüşüyor.
Gıda Krizi Raporu’nun genel Bakışı ve hedefleri
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin hazırladığı “Gıda Krizi Raporu”, tohumdan sofraya kadar gıda ve beslenme konusundaki sorunlara yönelik çözüm önerilerini sunuyor. Rapor, gıdanın sadece ekonomik değil, aynı zamanda ekolojik, sosyal ve sağlıkla ilgili maliyetlerini de ele alıyor. Gıda üretimi ve tüketimi, ekolojik, sağlık ve çevresel maliyetler açısından yıllık ortalama 18 trilyon USD’ye mal oluyor, bu da gıda fiyatlarının piyasa fiyatlarına dahil edildiğinde bugünkünden üç kat daha pahalı olması anlamına geliyor.
Buğday Derneği’nin bu kapsamlı raporu, gıda krizinin çözümüne yönelik pratik ve stratejik adımlar önererek, hem Türkiye’deki hem de küresel bağlamdaki gıda sorunlarının üstesinden gelmek için bir yol haritası sunuyor. Raporun tamamı için tıklayınız.