küresel enerji krizi

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın etkilerinden biri olan enerji krizi, dünya genelinde karbon salımının 2050 yılına kadar sıfıra indirilmesi başta olmak üzere Paris İklim Zirvesi’nde belirlenen hedefleri düşürmesinin ötesinde çevreyi en çok kirleten enerji kaynağı olan kömüre talebi artırdı.

Europe Active sitesine göre, Avrupa Birliği ülkeleri 2030 yılı itibarıyla enerji kaynaklarını yüzde 45’e ulaştırma yönünde koyduğu hedefi yüzde 40’a düşürdü. Gelişmiş ülkeler hala iklim değişikliğiyle mücadelede az gelişmiş ülkeleri destekleme taahhütlerini yerine getirmedi.

Avrupa kıtasında 2022 yılı iklim değişikliği açısında olağan dışıydı. Kıtada geniş tarım alanlarını sulayan ve bazılarının hidroelektrik santralleriyle enerji ürettiği nehirler kurudu.

Bundan daha kötüsü ise iklim değişikliğinin etkili olduğu Afrika Boynuzu bölgesiydi. Bu ülkelerdeki kuraklık, insanları göç ve açlığa sürüklediği gibi çatışmaları da alevlendirdi.

Uzmanlar iklim değişikliğini küresel ısınmaya bağlıyor

Afrika kıtasındaki Çad Gölü’ndeki durum iklim değişikliğinin insan hayatı üzerindeki etkisinin en açık örneği olarak dikkati çekiyor. Çad Gölü’nün suyu, on binlerce insanın hayatını tehdit edecek derecede çekilmiş durumda. Bölgede on binlerce insan için içme suyu kaynağı olmasının yanı sıra balıkçılık ve tarımsal sulama imkanı sağlayan Çad Gölü havzası, terörist gruplar ile hayvan hırsızı çetelerin yuvası haline dönüştü.

Bu arada 2021 yılında Cezayir başta olmak üzere Akdeniz’in birçok ülkesinde onlarca kişinin hayatını kaybetmesine yol açan büyük yangınları unutmak mümkün değil.

Öte yandan kuraklık ve yangınların tam aksine bu yıl Pakistan topraklarının üçte birini sular altında bırakan sel felaketleri, can kayıplarının yanı sıra korkunç maddi hasarlarla sonuçlandı.

Uzmanlar da iklim değişikliğini, özellikle kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazları emisyonunun yol açtığı küresel ısınmaya bağlıyor.

Rusya Ukrayna savaşı sonrası Avrupa ülkeleri kömür tüketimine olan kısıtlamaları hafifletti

Ukrayna savaşından sonra Rusya’nın Avrupa’ya enerji ihracatını kısması ve karşı tarafın da hem Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulma hem de Moskova’ya yaptırım çabaları, doğal gaza olan talebi artırdı. Bunun sonucunda küresel piyasalardaki doğal gaz fiyatları, ülkelerde evlerin elektrik ve doğal gaz faturalarına doğrudan yansıyacak şekilde arttı.

Avrupa Birliği ülkelerindeki hükümetler de elektrik üretimi için doğal gaz ve nükleer enerji tüketiminin yanı sıra kömür tüketimine olan kısıtlamaları hafifletmeye gitti. Öyle ki, Avrupa’daki hükümetin bu yöndeki adımları çevrecilerin öfkesine yol açtı.

Dolayısıyla enerji krizi gölgesinde çevresel öncelikler geriledi ve yenilenebilir enerji konusunda planlanan hedeflere ulaşılamadı. Sonuç itibarıyla dünyadaki enerji kaynakları arasında hala fosil yakıtlar ilk sırada yer alıyor.

Aslında Ukrayna savaşı, dünyadaki enerji üretiminde yenilenebilir enerji payının yükselmesine ve uluslararası şirketlerin temiz enerjiye yönelmek üzere petrol ve doğal gaz arama yatırımlarını azaltmasına rağmen dünyanın hala enerji dönüşümüne hazır olmadığını gözler önüne serdi.

Aralık 2015 tarihinde düzenlenen Paris İklim Zirvesi’nde küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceye düşürme hedefi konulmuş olsa da mevcut konjonktür bunun pek mümkün olmayacağını gösteriyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas, BBC’ye yaptığı bir açıklamada, “Bazı ülkeler hala küresel ısınmayı 1,5 derece yükseltme hedefine ulaşma mücadelesi veriyor. Dolayısıyla 1,5 santigrat dereceye gerileme yerine halihazırda 2,5-3 dereceye doğru ilerliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Uygulamadaki zorluk

Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen iklim zirvesinin önündeki en büyük zorluk, yeni kararlar almaktan ziyade, 2015 Paris Anlaşması başta olmak üzere önceki zirvelerde üzerinde anlaşmaya varılanları uygulamak.

Mısır Dışişleri Bakanı ve COP27 Başkanı Samih Şukri Zirve’de yaptığı konuşmada, bu konuyla ilgili, “Müzakere ve taahhüt aşamasından ‘uygulama’nın öncelikli olduğu bir aşamaya geçmenin zamanı geldi. Bu yaklaşıma devam etme lüksümüz yok.” değerlendirmesinde bulundu.

BM’ye göre, 190 ülkeden 100’ün üzerinde devlet ve hükümet yetkilisi ile 40 binden fazla katılımcının beklendiği COP27 Zirvesi’nin amacı “iklim acil durumunun çözümü” için kararlı adımları uygulamaya geçirmek.

Uygulamaya acilen geçmesi beklenen adımlar arasında; sera gazı emisyonlarının azaltması, iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlanması ve gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki iklim değişikliğiyle mücadele eylem planını finanse etme (yaklaşık 100 milyar dolar) taahhütlerini yerine getirmesi yer alıyor.

Petrol ve gaz ihraç eden Afrika ülkeleri, uluslararası şirketlerin iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde hidrokarbon sektöründeki yatırımlarını azaltarak güneş enerjisi, rüzgar, hidroelektrik ve deniz dalgası enerjisi gibi temiz enerjilere daha fazla yatırım yapmaya yönelmesinden dolaylı olarak etkilenmiş durumda.

Enflasyon, durgunluk ve Rusya-Ukrayna savaşı az gelişmiş ülkelere olan desteği azaltıyor

Uluslararası şirketlerin yatırımlarını yenilenebilir enerjilere kaydırması, ekonomilerinin temel kaynağı hidrokarbon ihracatına bağlı olan Nijerya, Cezayir ve Angola gibi ülkelerde petrol ve gaz sahalarının geliştirilmesinde zorlukları da beraberinde getirdi.

Enerji piyasasındaki değişimin petrol ve gaz ihraç eden gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Bu durum ise onların temiz enerji üretimine geçmesi için mali ve teknolojik olarak desteklenmesini gerektiriyor.

Ancak küresel enerji krizi, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’daki büyük ekonomilerde yükselen enflasyon göstergeleri, küresel ekonomik durgunluk ve Rusya-Ukrayna savaşının devam ediyor olması gibi etmenler sanayileşmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede destekleme taahhütleri konusunda şüphe uyandırıyor.

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.