Türkiye’de toplam enerjinin yaklaşık üçte biri binalarda tüketiliyor. Binalardaki toplam enerji ihtiyacının hızlı şehirleşme ve nüfus artışı nedeniyle önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik ve ısı ise giderek artan bir eğilimle binaların enerji tüketimini karşılama yolunda öncü bir potansiyel olarak duruyor.
Çatı üstü güneş sistemleri bu konuda öne çıkan örneklerden biri. Üretilen enerji, binalarda hem ev aletleri ve aydınlatma için ihtiyaç duyulan elektrik, hem de elektrikle entegre ısıtma ve soğutma sistemleri için temiz ve ucuz bir kaynak sağlıyor.
Türkiye’de 2019 verilerine göre yaklaşık 6 GW’lik güneş enerjisi kurulu gücü bulunuyor. Bu kapasite yoğun olarak şebeke ölçeğinde hizmet veriyor. Küresel düzeyde bakıldığında dağıtık/yerinde üretim gitgide daha çok tercih ediliyor. Ülkemizde ise şu anda daha kısıtlı bir pazar seviyesine ulaşmış olan çatı üstü güneş sistemleri, şebeke elektriğine olan ihtiyacı azalttığı gibi, yerinde üretim sayesinde dağıtım kayıplarını azaltarak sistem verimliliğini artırma potansiyeli sunuyor.
İLGİYİ SÜREKLİ KILMAK KRİTİK KONU
Mayıs 2019’da yayımlanan mahsuplaşma yasasına göre artık gerçek veya tüzel kişiler, lisans alma veya şirket kurma yükümlülüğü olmaksızın elektrik enerjisi üretebiliyor ve ihtiyaç fazlası üretimlerini şebekeye verebiliyor. Bu yasayla birlikte, dağıtık çatı üstü elektrik üretiminde bir artış olması söz konusu. Nitekim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre çatı üstü güneş sistemi uygulamalarına, Şubat 2020 itibariyle 1207 sanayi tesisinden 862 MW’si ve 1218 konuttan 12 MW’yi bulan başvurular ile yoğun ilgi olduğu biliniyor. Bu ilgi artışını sürekli kılmak ve çatı üstü elektrik üretimini daha iyi işler hale getirmek için mevzuatın yanı sıra, iş modelleri ve finansman mekanizmaları ile teknik kapasite ve farkındalık artırımı kritik konular.
Türkiye’deki binalarda kurulabilecek çatı üstü güneş sistemlerinin potansiyelinin, mevcut kurulu güneş enerjisi gücünden birkaç kat fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu potansiyelin hayata geçmesi için en önemli kriterlerden biri, güneş enerjisi sistemlerinin ilk yatırım maliyetinin düşmesi ve fiyat rekabeti yaratan finansman mekanizmalarının uygulanması. Elbette, teknolojinin gelişimiyle birlikte verimliliğin artması da bu rekabetçiliğin yakalanmasına olanak sağlıyor.
Çatı üstü güneş sistemlerinin hayata geçmesi konusunda dünyada geliştirilmiş birçok finansman mekanizması mevcut. İmtiyazlı krediler, hibeler, risk paylaşım mekanizmaları, tüketici kredileri, sigortalar ve leasing sistemleri yatırımcıları cesaretlendirecek yöntemler olarak kaydediliyor. İlk yatırım maliyetlerinin ve faiz oranlarının düşmesi vergi indirimi ve finansman mekanizmalarıyla desteklendiğinde, son kullanıcılar için ülkemizde bu sistemler daha cazip hale gelecektir.
ÇATI ÜSTÜ POTANSİYEL ÇOK YÜKSEK
Politika mekanizmalarında ise güncel olan mahsuplaşma (net metering) yöntemine ek olarak, garantili satın alım tarifeleri, prim sistemi ve net billing yöntemleri öne çıkıyor. Bu yöntemlerden mahsuplaşma gibi küresel düzeyde başarılı olanların arasından, aylık mahsuplaşmanın ülkemizde de uygulanması ile ilk adımlar atılmış durumda.
Küçük üreticinin tüketim fazlasını şebekeye veya diğer tüketicilere satması ve elektrik alışverişinin yönetimi üzerine kurulu iş modelleri ise destekleyici mevzuatın, ayrıca finansman mekanizmalarının geliştirilmesi ile birlikte yerinde üretimi daha yüksek bir ivmeye sahip kılabilir.
Türkiye’nin çatı üstü güneş sistemleriyle elektrik üretim potansiyeli oldukça yüksek. Bu potansiyelin hayata geçmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve iş modelleri ile finansman/politika mekanizmalarının geliştirilmesi, yenilenebilir enerji payının artmasına, verimliliğin iyileşmesine ve yerli kaynakların daha fazla kullanılmasına katkıda bulunacaktır.