Suudi Arabistan 2050 yılına kadar 700 milyar dolarlık bir büyüklüğe erişmesi öngörülen hidrojen yakıt pazarında söz sahibi olmak için büyük bir proje başlatıyor.
Suudi Krallığı tümüyle güneş ve rüzgar enerjisini kullanacağı 5 milyar dolarlık proje ile hidrojen üretimine 2025 yılına kadar başlamayı hedefliyor. Hidrojen ihracatı ile Suudi Arabistan petro dolarlara bağımlılığını da azaltmayı planlıyor.
Yeşil hidrojen, fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanılarak üretiliyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na (IEA) göre bir kilogram hidrojen üretmenin şu anki maliyeti 5 doların biraz altında. Avrupa Birliği ülkeleri ve Çin’in yanısıra Suudi Arabistan’ın da göz diktiği hidrojen pazarı için bir dizi ülke rekabet halinde bulunuyor.
Suudi Hükümeti Helios Green Fuels isimli yeşil hidrojen tesisini Riyad merkezli Acwa Power ile 58 milyar dolarık bir piyasa değerine sahip Pensilvanya merkezli Air Products and Chemicals Şirketi ile birlikte gerçekleştirecek. Tesisin elektrik enerjisi ise Neom megakentinde kurulu güneş ve rüzgar santrallerinden sağlanacak.
Rüzgar ve güneşle elektrik üretimi için elverişli topraklar
Suudi Arabistan, sürekli güneş ışığı, rüzgarı ve kullanılmayan geniş arazileriyle rekabet üstünlüğüne sahip bir ülke olarak görülüyor. Helios’un maliyetleri muhtemelen küresel olarak en düşük maliyetler arasında olacak ve 2030 yılına kadar kilogram başına 1,50 dolara kadar düşebilecek bu maliyet. Bu rakam günümüzde yenilenemeyen kaynaklardan sağlanan hidrojene göre çok daha ucuz bir maliyet olacak.
Konuya ilişkin Bloomberg NEF’te yer alan analize göre güneşin kavurduğu geniş alanlar ve sabit Kızıl Deniz meltemleri, Suudi Arabistan’ın kuzeybatı ucunu krallığın yeşil hidrojen için küresel bir merkez haline gelmesini umduğu büyük bir arazi haline getiriyor.
2030’a kadar yenilenebilirin payi yüzde 50 olacak
Suudi hükümeti, kendi yetersiz yenilenebilir enerji kullanımını da artırmaya çalışıyor. Şu anda yenilenebilir enerji yoluyla üretilen elektrik 700 MW’ın altında faaliyet gösteriyor. Bu da İspanya’nın kurulu kapasitesinin yüzde 2’sinden daha az bir rakama denk geliyor. Ülke enerji ihtiyacının yarısını 2030 yılına kadar yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı planlıyor ve yenilenebilir enerji alanında yapım aşamasında veya yakında başlayacak birkaç projeye de sahip bulunuyor.
Suudi Arabistan da elektrik üretmek için düzenli olarak ham petrol yakan birkaç ülkeden biri durumunda. Son derece kirletici olan yöntem nedeniyle geçen yıl ağustos ayında bu rakam dört yıllık bir zirveye ulaştı.
İklim değişikliği hedefleri petrolcüleri zorluyor
Hidrojen fabrikası günde en fazla 15.000 varil petrol eşdeğeri üretecek, bu da krallığın günlük pompaladığı 9 milyon varil ham petrolün yanında çok düşük bir rakam olacak. Hesaplamalara göre küresel çaptaki iklim değişikliği hedefleri nedeniyle petrol ihracatçısı ülkeler 2040 yılına kadar 13 trilyon dolar kaybedecek ve Suudi Arabistan da en çok etkilenmesi beklenenler arasında yer alacak.
Hidrojen, zeplinlerde, roketlerde ve nükleer silahlarda kullanılan niş bir güç kaynağından bu projelerle birlikte büyük bir işe dönüşecek. Avrupa Birliği, altyapısını büyütmek için tek başına 500 milyar dolarlık bir yatırım taahhüdünde bulunmuş durumda.
Çin ve AB’ye kaptırmak istemiyor
Hükümetler ve endüstriler hidrokarbonlara karşı daha az kirletici alternatifler ararken, dünyanın en büyük ham petrol ihracatçısı olan Suudi Arabistan, gelişen hidrojen işini Çin, Avrupa veya Avustralya’ya kaptırmak ve potansiyel olarak büyük bir gelir kaynağını kaybetmek istemiyor. Bu yüzden, Suudi Krallığı 2025’te Neom’un planlanan mega kenti açıldığında Helios tesisi dünyanın en büyük yeşil hidrojen üreticileri arasında yer alacak .
Hollandali enerji uzmanı dümende
Belçika büyüklüğündeki bir çöl parçasını yenilenebilir enerjiyle desteklenen bir metropole dönüştürme görevi ise Almanya’nın en büyük kamu hizmeti ve temiz enerji şirketi Innogy SE olan RWE AG’nin eski CEO’su Peter Terium’a emanet edilmiş durumda. Hollandalı Terium’un bu projede göstereceği performans Suudi Arabistan’ın petrodolarlara bağımlı bir ülke olarak temiz ya da kirletici olmayan yakıt tedarikçisi konumuna geçip geçemeyeceğini de belirlemeye yardımcı olacak.
Terium, “Şimdiye kadar bu boyutta veya bu düzeyde bir meydan okuma görmedim ve duymadım. Son iki yılda zihnimi tümüyle bu proje etrafında geçiriyorum ve şimdi çok fazla icraat moduna adım atmış durumdayız” dedi.
AB’nin hiçbir şekilde tüm hidrojeni kendileri üretemeyeceğini belirten Terium, “Hidrojen üretimi için off shore rüzgar santrali anlamında ne Kuzey Denizi yeterli ne de diğer kaynaklar” yorumunu yaptı.