2024, iklim göstergelerinin rekor seviyelere ulaştığı ve felaketlerin ağırlaştığı bir yıl oldu. Ancak enerji dönüşümü, doğanın korunması ve gıda sistemindeki değişimlerle ısınmayı durdurma şansı devam ediyor.
Dünya, kendi tahmin ettiği geleceğin içinde yaşamaya başladı. İklim değişikliği onlarca yıldır küresel gündemde yer alıyor. 1980’lerde Exxon gibi fosil yakıt devlerinin bilim insanları tarafından yapılan tahminler bugünün verileriyle birebir gerçekleşiyor; bugün yaşanan tablo tesadüf değil. Artan etkileriyle derinleşen iklim krizi, insan yaşamını, ekonomileri ve ekosistemleri ağır bir faturayla karşı karşıya bırakıyor. Yine de birçok ülke emisyon hedeflerinden uzak ve 1,5°C sınırını korumak için gereken adımlar atılmıyor.
Yeni yayımlanan küresel değerlendirme raporu, gezegenin gidişatını net şekilde ortaya koyuyor: İklim krizi hızlanıyor, maliyetler katlanıyor ve kriz yeni bir evreye taşınıyor. Bu analiz, ilk olarak bilimsel analiz formatıyla The Conversation’da yayımlandı. Raporda, üç kritik alanda — enerji, doğa ve gıda — uygulanabilir iklim krizi çözümleriyle oyunun seyrinin hâlâ değiştirilebileceği vurgulanıyor.

Dünya’nın yaşamsal göstergeleri alarm veriyor
2024, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl olarak öne çıkıyor. Bilimsel kayıtlar, bunun son 125.000 yılın en sıcak dönemi olabileceğini gösteriyor.
Takip edilen 34 küresel iklim göstergesinin 22’si eşi benzeri görülmemiş düzeye ulaştı. Bu göstergeler yalnızca uyarı vermiyor, hızla yeni bir iklim düzeni dayatıyor. Atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu artıyor, okyanuslar ısınmaya devam ediyor, orman yangınları geniş alanlara yayılıyor. Bu tablo, küresel ölçekte iklim krizi etkisinin ne kadar hızlı derinleştiğini açıkça gösteriyor. Bu gerçekler, yalnızca rakamlardan ibaret değil; hayatlarımızın biçim değiştirdiği bir döneme işaret ediyor.
- Dünyanın mercan resiflerinin yüzde 84’ü 2023–2025 döneminde kitlesel beyazlaşma yaşıyor.
- Grönland ve Antarktika buz kayıpları hızlanıyor.
- Aşırı hava olayları daha ölümcül hâle geliyor; yalnızca ABD’de 2024’te yaşanan seller ve yangınlar yüz milyarlarca dolarlık zarar yaratıyor.
- 2000 yılından bu yana iklim bağlantılı felaketlerin ekonomik kaybı 27 trilyon ABD dolarını aşıyor.
Bu tablo yeni değil, ancak iklim krizi artık geri dönülebilir sınırların ötesine yaklaşan bir eşiğe sürükleniyor.
Enerji: Fosil bağımlılığından kopmadan çözüm yok
Güneş ve rüzgâr enerjisinin küresel kullanımı 2024’te tarihin en yüksek seviyesine çıkmasına rağmen fosil yakıt tüketiminden 31 kat daha düşük seviyede kalıyor. Yenilenebilir enerji, dünyanın büyük bölümünde artık en ucuz enerji seçeneği olmasına rağmen, fosil yakıt sübvansiyonları, mevcut altyapı bağımlılığı ve enerji güvenliği kaygıları dönüşümün önünde ciddi engeller oluşturuyor.
Bu nedenle enerji dönüşümü artık bir tercih değil; ekonomik, teknolojik ve politik dinamiklerin kesiştiği zorunlu bir rota hâline geliyor. 2024’te enerji kaynaklı emisyonlar yüzde 1,3 artarak 40,8 gigaton CO₂ eşdeğeri seviyeye yükseldi ve yeni bir rekor oluştu. En çok emisyon yapan ülkeler sırasıyla:
- Çin (yüzde 30,7)
- ABD (yüzde 12,5)
- Hindistan (yüzde 8,0)
- Avrupa Birliği (yüzde 6,1)
- Rusya (yüzde 5,5)
Bu beş ekonomi küresel emisyonların yüzde 63’ünü oluşturuyor.
Uzmanlara göre 2050’de küresel elektriğin yüzde 70’i güneş ve rüzgârdan üretilebilir. Bunun gerçekleşmesi, enerji dönüşümünü hızlandıran politika reformları, yeni yatırımlar ve fosil yakıt üretiminin kademeli olarak sona erdirilmesiyle mümkün. Bu geçiş, aynı zamanda uygulanabilir iklim krizi çözümleri arasında en etkili alanlardan biri olarak öne çıkıyor.

Doğa: Çözümün en güçlü müttefiki
Doğal ekosistemler yalnızca karbon yutağı değil, aynı zamanda iklim direncinin temel unsuru. Doğa, iklim sisteminin pasif kurbanı değil; geleceğin altyapısını belirleyen aktif bir bileşen. Bu nedenle doğa tabanlı yaklaşımlar, sürdürülebilir iklim krizi çözümleri arasında giderek daha fazla önem kazanıyor.
- Ormanlar, sulak alanlar, mangrovlar ve turbalıklar korunup restore edildiğinde 2050’ye kadar yılda 10 gigaton CO₂ salımını önleme potansiyeline sahip.
- Bu, bugünkü küresel emisyonların yaklaşık yüzde 25’ine denk geliyor.
Ancak mevcut gidişat bunun tam tersini işaret ediyor. 2024’te 30 milyon hektara yakın ağaç örtüsü kaybedildi. Tropik bölgelerdeki birincil orman kayıpları, özellikle yangınlar nedeniyle yüzde 370 artarak 3,2 milyon hektara ulaştı.
Bu durum yalnızca karbon dengesini değil, biyoçeşitliliği, su döngüsünü ve yerel toplumların geçim kaynaklarını da tehlikeye atıyor. Doğayı korumak, enerji dönüşümü kadar kritik bir iklim krizi çözümü hâline geliyor.
Gıda: Tabağımızdaki tercih iklimi değiştiriyor
Küresel olarak üretilen gıdanın yüzde 30’u çöpe gidiyor. Bu kayıp, tüm küresel emisyonların yüzde 8–10’una neden oluyor. Gıda israfını azaltmak, iklimle mücadelede atılabilecek en hızlı ve en düşük maliyetli adımlardan biri.
Et ağırlıklı beslenme, özellikle büyükbaş hayvanlardan yayılan metan nedeniyle tarım sektörünün en büyük sorunlarından biri. Bu nedenle tarım sistemleri, sürdürülebilir iklim krizi çözümleri içinde özel bir yer tutuyor.
- Hayvancılığın metan salımı, tarımsal emisyonların yaklaşık yarısını oluşturuyor.
- Et tüketimini azaltmak, yıllık 0,7–8 gigaton CO₂ eşdeğeri iklim kazanımı yaratabilir.
Buna rağmen kişi başı et tüketimi 2024’te tarihin en yüksek seviyesine çıktı ve gezegene her hafta 500.000 yeni geviş getiren hayvan ekleniyor. Bu nedenle gıda tercihi, bireylerin iklim krizi üzerindeki en doğrudan ve hızlı etki alanlarından biri hâline geliyor. Gıda tercihlerindeki değişim, üretim zincirlerinin yönünü belirliyor ve politikaların hızlanmasına zemin hazırlıyor.

Toplumsal kırılma anı yaklaşırken
Araştırmalar, toplumsal normların küçük bir kesim tarafından bile kısa sürede dönüştürülebileceğini gösteriyor. Nüfusun yalnızca yüzde 3,5’inin kararlı, barışçıl ve sürdürülebilirlik odaklı hareketi, ülkelerin politika ve davranışlarını kökten değiştirecek bir sosyal devrilme noktası yaratabiliyor.
Bugün çoğu insan, gezegenin korunması konusunda azınlıkta olduğunu düşünüyor. Oysa küresel kamuoyu verileri, iklim krizi çözümlerine verilen desteğin düşündüğümüzden çok daha güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Bu algı farkı kapandıkça toplumsal dönüşüm hızlanabilecek bir eşiğe taşınabilir.
Zaman daralıyor, seçenekler değil
İklim krizi, gezegenin tüm yaşam sistemlerine baskı kurmaya devam ediyor. Ancak çözüm yolları belli, uygulanabilir ve ekonomik açıdan mantıklı. Enerji dönüşümü ivme kazanıyor, doğa tabanlı yollar güçleniyor ve gıda sistemindeki değişiklikler büyük fark yaratıyor.
Bugün gereken yalnızca bilgi değil; kararlılık, cesaret ve kolektif irade. Gezegen geri dönülmez bir noktaya gelmeden, iklim krizi çözümleri harekete geçirilirse ısınmayı sınırlamak hâlâ mümkün — ancak bu pencere artık milimlerle ölçülen bir açıklığa dönüşüyor; bundan sonrasını ısı değil, kolektif irade belirleyecek.
İlgili Makaleler
- Küresel Isınmada kritik eşik için son 3 yıl kaldı: Yeni rapor
- Küresel ısınma eşiği aşıldı: Mercan resifleri çöküyor
- 2025 Enerji Dönüşümü Endeksi: Türkiye 59. sırada
- BM Genel Sekreteri Guterres: Yeni bir enerji çağının şafağındayız

















