Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) TBMM’ye sunulan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ile 4342 sayılı Mera Kanunu ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, başta gıda güvenliği olmak üzere, çevre ve insan sağlığı, doğal hayat ve tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit etmesinden endişe duyulduğunu açıkladı. TEMA açıklamasında tasarıyla zeytinlik sahalarda her çeşit hayvan otlatılması yasaklanırken, zeytin alanlarının yok edilmesine izin verilmesinin çelişki oluşturduğuna dikkat çekildi
TEMA’nın konuyla ilgili açıklaması şöyle;
Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen yeni bir kanun tasarısı ile 24 adet kanunda ve 2 adet kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması öngörülmektedir.
3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, başta gıda güvenliğimiz olmak üzere, çevre ve insan sağlığı,doğal hayat ve tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit etmesinden endişe duymaktayız.
ZEYTİNLİKLER, MERALAR VE KIYILAR TEHDİT ALTINDA
1) Zeytinlik sahanın tasarıdaki tanımına göre; bir dekar alanda 15 ağaçtan daha az ağacın bulunduğu sahalar, zeytinlik sahası dışında tutularak, Kanun’un zeytinlik alanlar için öngördüğü korumacılıktan mahrum bırakılmaktadır.
Ziraat Mühendisleri Odası’nın (ZMO) açıklamasında da değinildiği üzere, ülkemizde geleneksel olarak daha önce kurulmuş zeytinliklerde bir dekar alandaki ağaç sayısı 10-12 arasında değişmektedir. Tasarı ile zeytinlik saha için 15 ağaç sınırı getirilmesi kadimden beri zeytinlik olan, yaşlı ağaçların bulunduğu sahalarda önemli sorunlara ve telafi edilemez tahribatlara yol açacaktır.
Tasarı, zeytinlik sahalarda her çeşit hayvan otlatılmasını yasaklarken, zeytin alanlarının yok edilmesine izin verilmesi çelişki oluşturmaktadır. Tasarıda “Yatırımları yapanların bu faaliyetlerini izin amacına uygun, çevre ve zeytinlik sahalarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle yükümlü olduğu” belirtilse de bu durum uygulamalarda çok farklı sonuçlanacaktır. Çünkü herhangi bir zeytinlik sahaya tesis yapılırken ağaçların korunması mümkün olmayacaktır.
2) Tasarıda yer alan en sorunlu düzenlemelerin, 3573 sayılı Kanun’un 20. maddesinde yapılan değişikliklerle ilgili olduğu görülmektedir.
1.i) Tasarıda zeytinyağı fabrikaları ile tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın (GTHB) iznine bağlı olması zorunluluğu devam etmektedir. Ancak “bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir” ifadesi sorunludur.
Taslağa göre zeytinlikler bakanlıklarca alınacak kararla kamu yararı güden tüm yatırımlara tahsis edilebilecektir. Taslağı hazırlayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sadece tasarıyı kendi ilgi alanına giren endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleri ile sınırlı da tutmamaktadır. Aksine “Bakanlıkların” denilerek kapsam daha da genişletilmektedir.
2.ii) Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu: Tasarıda zeytinlik sahası bulunan her ilde valinin başkanlığında dokuz kişiden oluşan zeytinlik sahaları koruma kurulu tanımı yer almaktadır.
Kurulun ziraat odaları ve ziraat fakültesi dışındaki üyeleri, Valinin emrinde yer alan çeşitli Bakanlıkların; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının İl Müdürlükleridir. Kurulda bunlara ilave olarak Ziraat Fakültesi, Ziraat Odaları ve GTHB Araştırma Enstitüleri`nden birer üye yer almaktadır.
ZMO’nun 25.05.2017’de yaptığı açıklamasında dikkat çektiği gibi tasarıda bu kurulun dokuz kişiden oluşacağı belirtilmektedir. Ancak her ilde ziraat fakültesi olmadığından, bu kurula katılan sayısı yedi, sekiz kişi de olabilir. Ayrıca taslakta sadece araştırma enstitüsü ifadesi yer almaktadır. Ülkemizdeki bazı araştırma istasyonları doğrudan konuyla ilgili oldukları halde, kurulda yer alamayacaktır.
Kurulda zeytin üreticisi ve onların kuruluşları ile çevre ve ekosistem ile ilgili gönüllü sivil toplum kuruluşlarının da yer alması, çevrenin korunması ve arazinin kullanımında “katılımcılık” esaslı temel düzenlemeler içeren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3. ve 9. maddelerinin de gereğidir. Kurulların içinde yer alacak zeytincilikle ve toprakla ilgili çalışan kurumların bu doğrultuda genişletilmesi gerektiğine inanıyoruz.
iii) Tasarıda, zeytinlik sahaları koruma kurulunun görevleri hakkında da sakıncalı düzenlemeler yer almaktadır. Bu kurulun yetkisi, yatırım taleplerine ilişkin görüş bildirmekle sınırlandırılmaktadır. Görevleri arasında yatırım izinleri verilmesi yer almamaktadır.
MERA ALANLARININ DARALMASINA SEBEP OLACAKTIR
Tasarıda yatırım izinlerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verileceği, Bakanlığın bu yetkisini, gerektiğinde valiliklere devredebileceği öngörülmektedir. Bakanlığın, izin yetkisini valiliklere devretmesi durumunda, valilikler kendi başlarına izin verebilecektir. Kurulun yatırıma ilişkin görüşünün bağlayıcılığının bulunmamasının ve valiliklere bırakılacak yetki devrinin sorunlu olduğuna inanıyoruz.
Yasada, kurula ilişkin bir diğer sakıncalı durum ise kurula zeytinlik sahalarının geliştirilmesi, korunması, verimli kullanılmasına yönelik, inceleme, değerlendirme ve izleme yapılması görevi verilmesidir. Çünkü kurulda yer alan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının İl Müdürlükleri’nin zeytin ile ilgili hangi yetkinliklerinin bu görevin yerine getirilmesi için öngörüldüğü anlaşılmamaktadır.
Ayrıca tarım ithalatı içinde en yüksek kalemlerden birinin ham yağ ve yağlı tohumlar olduğu bilinmektedir. Zeytin alanlarının daraltılması bu kalemlere ilişkin ithalatın daha da artmasına sebep olacaktır.
3) Tasarının öne çıkan bir diğer sakıncalı hususu da meralarla ilgilidir. Tasarının 30. maddesinde, 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 14. maddesinde yer alan istisna maddelerine bir ek daha yapılması mera alanlarının daraltılmasına sebep olacaktır. Eklenen madde ile endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ile yerleşim alanları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin ve münferit sanayi işletmelerinin yerleşim yeri dışına çıkarılması ve gerekli arazi ihtiyacının karşılanması için meralar tahsis edilebilecektir.
SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM İLKESİ
Yem ithalatı, tarım ithalatında önemli kalemlerden biridir. Bu nedenle mera alanlarının daraltılması bir çelişki olarak görülmektedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde %56’sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek %19’a gerilemiştir. Mera alanlarındaki bu ciddi gerileme, söz konusu tasarı ile çok daha artacaktır. Ayrıca, tasarının 26. maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda da değişiklik yaparak, kıyılarda sağlık tesisleri ve endüstri bölgelerinin yapılmasının önünü açmaktadır. Bu durum ekolojik açıdan hassas ve değerli kıyı ekosistemlerinin tahrip edilmesine neden olacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle, zeytincilik, meralar ve kıyılar başta olmak üzere, doğal varlıklarımızla ilgili düzenlemelerin “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”ndan çıkarılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, karar vericileri tasarıyı, sürdürülebilir yaşam ilkesi çerçevesinde gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Notlar:
3573 sayılı Kanun’un değişiklik yapılması planlanan maddeleri aşağıdadır.
1) 3573 sayılı Kanun, Madde 9 (mevcut hali)
“Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28. maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.”
2) 3573 sayılı Kanun, Madde 20 (mevcut hali)
“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.
Zeytinlik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez.
Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez, İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç başına ikimilyon liradan beşmilyon liraya kadar hafif para cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir.
Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir.”