Fas kömür çıkışı Türkiye enerji dönüşümü kömürden çıkış planı

Fas, yeterli uluslararası finansman sağlanırsa 2040’ta kömürden çıkacağını, finansman olmasa da 2040’larda çıkışı hedeflediğini açıkladı.

Bu net tarih sinyali, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefiyle uyumlu, somut ve takvime bağlanmış bir kömür çıkış politikasının neden artık ertelenemeyeceğini gösteriyor.

Hızlı bakış

  • Fas’ın 2040’ta kömürden çıkış planı, Türkiye için somut bir tarih sinyali oluşturuyor.
  • Türkiye elektrik kurulu gücünün %18’i kömür ve %20’si doğalgazdan sağlanıyor, yenilenebilirler ise %60’a yakın pay almış durumda.
  • Türkiye’de ithal kömürle elektrik üretimi %61 gibi yüksek düzeyde. Bu dışa bağımlılık mali dengeyi zorluyor.
  • Tarih ilanı önemli olsa da baz yükü güvenle taşıyacak nükleer, depolama ve enterkonneksiyon altyapısı henüz yeterince olgunlaşmış değil.
  • Adil dönüşüm ve yerel kalkınma modeli, dönüşüm sürecinin toplumsal meşruiyetini artıran kritik unsur olarak öne çıkıyor.

Fas kömür çıkışı Türkiye enerji dönüşümü kömürden çıkış planıFas’ın net tarih sinyali: Risk primi ve yatırım akışının anahtarı

Fas’ın güncel NDC’sine giren 2040 koşullu kömür çıkışı, yalnızca yeni kömür kapasitesini durdurmakla kalmayan, mevcut kömür santrallerinin kontrollü kapatılmasına yönelen bir sistem kararı. Bu kararın finansal karşılığı, ülkenin risk primini aşağı çeken öngörülebilirlik, borç-iklim takasları ve sonuç odaklı finansman gibi araçların kilidinin açılması. Kısacası tarih vermek, politika beyanından çok, bankaların ve yatırımcıların bakacağı temel parametreyi belirliyor.


Fas’ın mevcut enerji profili ve dönüşüm yönelimleri ışığında

Fas, 2024 itibarıyla elektrik üretiminde kömür ağırlığının yüksek seyrettiği, buna karşılık yeni kömür projesi planlarının durdurulduğu ve yenilenebilir kapasite hedeflerini artırdığı bir dönüşüm patikasında. Bu resim, “çıkış”ın yalnızca tek bir kararla değil, birden fazla politika ve finansman aracının eşzamanlı devreye alınmasıyla mümkün olacağını gösteriyor.

Çıkış takviminin koşulları: Finansman, erken kapatmalar ve sözleşme reformları

“Koşullu 2040” ifadesi, çıkışın uluslararası iklim finansmanı, mevcut sözleşmelerin yeniden yapılandırılması ve sosyal boyutu gözeten adil dönüşüm mekanizmalarıyla desteklenmesi gerektiğine işaret ediyor. Böyle bir takvim sinyali, santral ömürlerinin yeniden planlanmasını ve kömür varlıklarının finansal riskinin görünür hâle gelmesini sağlayarak yatırımcı güvenini artırabilir.

Fas örneği neden kıyas değil, örnekleme?

Fas kömür çıkışı kömürden çıkış planı Türkiye enerji dönüşümü

Fas’ın elektrifikasyon düzeyi ve toplam/kişi başı elektrik tüketimi Türkiye’ye kıyasla daha düşük. Bu, sistem ölçeği ve karmaşıklığı bakımından Fas için geçişin teknik olarak daha yönetilebilir olabileceği anlamına geliyor. Dolayısıyla burada “birebir model” değil, “ölçek farkını bilerek örnekleme” yapıyoruz. Daha küçük bir ekonominin tarih koyma iradesi, daha büyük sistemlerde de plan disiplininin önemini hatırlatıyor.

Elektrik tüketimi ve ölçek farkı: Fas–Türkiye karşılaştırmasının sınırları

Türkiye’nin elektrik sistemi daha büyük, talep büyümesi daha yüksek ve sanayi yük profili daha yoğun. Bu farklar, aynı geçiş adımlarının Türkiye’de daha yüksek yatırım ihtiyacı ve daha sofistike şebeke-entegrasyon çözümleri gerektireceğini gösteriyor. Aynı zamanda, büyük ölçekte atılan her adımın emisyon ve dış ticaret dengesi üzerindeki etkisi daha belirgin.

Ölçek farkını sayılar net gösteriyor. Fas’ta kişi başı elektrik tüketimi 2023’te yaklaşık 980 kWh iken toplam tüketim 36.379 GWh düzeyinde. Türkiye’de kişi başı tüketim 2023’te yaklaşık 3.450 kWh ve toplam tüketim 294.807 GWh. Enerdata’nın yakın dönem özeti de bu aralığı doğruluyor: Fas için kişi başı ~980 kWh, Türkiye için ~3.600 kWh bandı.

İthal kömür bağımlılığı ve mali denge baskısı

Türkiye’nin kömürle elektrik üretiminde ithal kömürün payı son yıllarda artış eğiliminde. Yerli üretimde kapasite artışı hedeflense de kalite, maliyet ve lojistik farkları nedeniyle ithal kömür kullanımı baskın durumda. 2024’te kömürle üretilen elektriğin %61’i ithal kömürden sağlandı. Bu oran 2013’te %54 düzeyindeydi. İthalatın özellikle Rusya, Kolombiya ve Güney Afrika kaynaklı olduğu belirtiliyor.

Türkiye enerji dönüşümü kömürden çıkış planı Fas kömür çıkışı Kömürde kalmak, enerji güvenliği açısından yalnızca teknik bir tercih değil. Aynı zamanda döviz cinsinden yakıt bağımlılığı nedeniyle kur riski ve cari denge üzerinde doğrudan baskı yaratıyor. Artan ithalat hacmi, kömür fiyatlarındaki dalgalanmalarla birleştiğinde elektrik üretim maliyetlerinde öngörülemezlik yaratıyor. Bu nedenle kömürden çıkış, iklim hedeflerinin yanı sıra makroekonomik kırılganlıkların azaltılması açısından da stratejik bir politika alanı.

Yıl Kömürle elektrik üretiminde ithal kömür payı (%) Kaynak
2024 61 Ember, Türkiye Electricity Review 2025
2023 60 Ember, Türkiye Electricity Review 2024
2013 54 Global Energy Prize, 2024 analizi

Tanım: Tablo, kömürle çalışan elektrik santrallerinde kullanılan ithal kömürün payını göstermekte. Türkiye’nin kömür kaynaklı elektrik üretiminin yüzde kaçının ithal yakıta dayandığını ifade eder.

Baz yük, nükleer ve depolama olgunluğu: Tarihin sistemdeki yeri

Kömürden çıkış, “hazır olmadan” ilan edildiğinde kağıt üzerinde bir tarih olur. Türkiye’de baz yükün güvenle taşınabilmesi için nükleer üretimin devreye girmesi, depolama kapasitesinin ölçeklenmesi ve enterkonneksiyonların güçlenmesi gerekir. Yine de bir tarih sinyali, sistem planlamasında hedefi pekiştirir. Önemli olan, tarihi olgunluk ölçütlerine bağlamak ve esnek bir ara hedef mimarisiyle desteklemektir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Eylül 2025 itibarıyla Türkiye’nin toplam kurulu gücü 121,4 GW seviyesinde. Bunun 21,9 GW’ı kömür (yerli + ithal), 24,7 GW’ı doğalgaz ve geri kalan yaklaşık %62’si yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor. Bu tablo, kömürden çıkışın yalnızca tarih değil, kapasite ve teknolojik olgunluk meselesi olduğunu gösteriyor. Nükleer santral devreye alınmadan ve depolama altyapısı ölçeklenmeden, sistemin baz yük dengesini koruyacak yapının henüz tam oluşmadığı anlaşılıyor.

kömürden çıkış planı Türkiye enerji dönüşümü Fas kömür çıkışı Kömür çıkış tarihi olmadan iş modeli eksik kalır

Türkiye, 2053 net sıfır hedefi ve yaklaşan ETS–CBAM uyumuyla kritik bir eşiğe geldi. Somut bir kömürden çıkış takvimi olmadan elektrik sektörünün yatırım sinyali bulanık kalıyor, bu da yenilenebilir+depolama, esneklik yatırımları ve iletim-dağıtım modernizasyonu için gereken sermayenin maliyetini yükseltiyor. Tarih yoksa, iş modeli de yok ilkesi burada belirleyici. Bankalar, sigortacılar ve sanayi PPA tarafları, varlık ömrü ve kapanış patikasını bilmek istiyor.

Shura’nın adil dönüşüm çerçevesi: Yerel istihdam, yeniden yetkinleşme ve bölgesel plan

Shura’nın kömür bölgelerinde adil dönüşüm analizleri, Zonguldak’tan Afşin-Elbistan’a uzanan havzalarda kapanışın ancak yerel istihdam planı, KOBİ dönüşümü, yeniden yetkinleşme ve bölgesel kalkınma fonlarıyla toplumsal meşruiyet kazanacağını gösteriyor. Bu çerçeve, tarih + finansman mimarisi + yerel yol haritası üçlüsünün birlikte tasarlanmasını gerektiriyor. Aksi halde kapanış teknik bir dosya değil, sosyoekonomik bir kırılma olur.

Türkiye enerji dönüşümü kömürden çıkış planı Fas kömür çıkışı ETS geliri, kapasite piyasası reformu ve erken santral kapatma sepeti

Türkiye’nin ilk iklim kanunu ve ETS tasarımında, adil geçiş fonksiyonu netleştirilerek ETS gelirlerinin bir bölümü kömürden erken santral kapatmaya ve bölgesel dönüşüme tahsis edilebilir. Kapasite piyasası reformu, kapatma sürecine giren santraller için şeffaf ve rekabete açık bir kapanış tazmin mekanizmasıyla eşlenirse, finansman maliyeti düşer ve kapanış takvimi öngörülebilir hale gelir. Sonuçta sistem esnekliğini artıran depolama, talep tarafı katılımı ve enterkonneksiyon yatırımları hızlanır.

2035 hedef mimarisi ve eleştiriler: Hedef–gerçekleşme makasını kapatmak

2035 dönemine ilişkin eleştirilerin ortak noktası, güçlü talep artışıyla birleşen hedef belirsizliğinin emisyon eğrisini aşağı çevirmekte yetersiz kalabileceği. Kömürden çıkış takvimi açıkça ilan edilmediğinde, dağıtım şebekesi modernizasyonu, hızlandırılmış izin süreçleri ve bağlantı kapasitesi reformları dahi toplam etkiyi sınırlı bırakır. Bu nedenle 2030’ların başında başlayan ve ortasında hızlanan kademeli erken santral kapatma dalgası, 2053 net sıfır ile uyumlu bir ara hedef seti olarak tanımlanmalı.

Firecarrier önerisi: Beş adımda güvenli ve adil çıkış

Birincisi: Resmi kömürden çıkış tarihi açıklanmalı. Yeni kömür izni verilmemesi, 2030’larda kademeli erken santral kapatma ve kritik hub’lar için sabit kapanış yılları belirlenmeli.

İkincisi: ETS gelirleri, kalkınma bankacılığı ve uluslararası iklim finansmanı ile beslenen şeffaf bir adil geçiş fonu kurulmalı. İl ve havza bazında performans göstergeleri kamuoyuyla paylaşılmalı.

kömürden çıkış planı Türkiye enerji dönüşümü Fas kömür çıkışı Üçüncüsü: Erken santral kapatma finans mimarisi oluşturulmalı. Borç-iklim takasları, sonuç bazlı ödemeler ve kapasite piyasası reformu tek sepette kurgulanmalı.

Dördüncüsü: Esneklik yatırımları hızlandırılmalı. Batarya depolama, talep tarafı yönetimi, 24/7 yenilenebilir tedarik sözleşmeleri ve enterkonneksiyon güçlendirilmeli. Dağıtım şebekesinde dijitalleşme ve kalite göstergeleri güncellenmeli.

Beşincisi: Sanayi için CBAM odaklı elektrik karbon yoğunluğu azaltımı hedefleri açıklanmalı. YE+depolama PPA’ları ve 24/7 sertifikasyon ile ihracatçıların rekabet gücü güvence altına alınmalı.

Tarih bir hedef değil, sistem parametresi

Fas’ın 2040 koşullu çıkışı, net bir tarihin yatırım, sigorta ve istihdam planlamasının ortak dili olduğunu hatırlattı. Türkiye, ETS ve adil geçiş mimarisini net bir kömürden çıkış takvimiyle eşleştirdiğinde, finansman maliyeti düşer, şebeke esnekliği artar ve 2053 net sıfır rotası inandırıcılık kazanır. Ateş taşıyıcı bakış burada başlar. Tarihi açıklamak, dönüşümün geri kalan tüm eşiklerini tek tek çalıştırır.

Kaynaklar

Ember – Türkiye Electricity Review 2025: Türkiye’nin 2024–2025 dönemine ait elektrik üretimi, kömür payı ve ithal kömür oranı verileri.
Ember – Türkiye Electricity Review 2024: Türkiye elektrik üretim portföyü ve 2023 kömür kaynaklı üretim verileri.
Enerdata – Türkiye enerji pazarı görünümü: 2023 yılı toplam ve kişi başı elektrik tüketim verileri.
Worldometers – Türkiye elektrik istatistikleri: Elektrik tüketimi ve üretim bileşenlerine ilişkin tamamlayıcı veri.
Yeşil Haber – Shura analizine dayalı adil dönüşüm incelemesi: Kömür bölgelerinde adil dönüşüm çerçevesi, yerel istihdam ve bölgesel kalkınma temaları.

İlgili haberler


11 YORUMLAR

  1. Siz yukarıdaki tür yorum ve haberlerle yeşil enerjiyi değil de daha fazla kömürü ve nükleeri savunuyor görünüyorsunuz. Böyle devam edecekseniz adınızı kirli ithal enerjileri yani nükleer ve kömürü destekleyen (karahaber) olarak değiştirseniz nasıl olur .

    Çünkü, AB de Kömür üretimi %9 civarı Türkiye ‘de %35 ve fazlası. AB De 15’e yakın ülke kömürden ve nükleerden çıktı yada hiç başlamadı.
    2030’larda AB kömüre tamamen son verecek, Nükleerden ispanya gibi çıkanlar ise artacak.

    Siyin yazıda nükleere teşvik ve kömürün ömrünü uzatma amacı güdülmüş, yazık!

    • Biz kömürü ya da nükleeri savunmuyoruz. Tam tersine, plansız ve hazırlıksız bir çıkışın sistem kırılganlığını artırabileceğini, bu yüzden kömürden çıkışın planlı, adil ve finansal olarak uygulanabilir olması gerektiğini vurguluyoruz.

      Almanya örneğinde, nükleer santraller kapatılırken depolama ve yenilenebilir altyapı tam olgunlaşmadan doğalgaz akışı kesildi; bugün yeniden kömür ve sıvı yakıta dönüş bunun sonucu. Hidrojen henüz baz yük taşıyacak ölçekte yaygın değil.

      Yazımız, kömürün ömrünü uzatma amacı taşımıyor; tersine, çıkış sürecinin gerçekçi bir yol haritasına bağlanmasını savunuyor. Yeni nesil küçük modüler nükleer reaktörler, yapay zeka, veri merkezleri ve elektrikli araçlar gibi artan yüklerle birlikte yeniden tartışılıyor; biz de bu dönüşümün her yönünü rasyonel biçimde ele alıyoruz.

      Yeşil Haber’in amacı tartışma açmak, kutuplaştırmak değil. Enerji dönüşümü büyük bir yapısal süreç; biz de bu sürecin her aşamasını veriye ve deneyime dayanarak izliyoruz.

      Katkılarınız için teşekkürler.

  2. Almanya kömüre dönmedi yanlış biliniyor. Almanya’da 200 bin MW civarı GES artı RES var. Bizde ne kadar, 35 bin MW, yani devede kulak bile değil. Ayrıca Almanya bizdeki kadar HES baz gücü olmamasına rağmen nükleere son verdi, Kömürü de hızla azaltıyor. Aktüel %20 civarı. 2030’a kadarda son verecek. Dünyada Yüzün üzerinde ülkede kömür yok, 170 ülkede de nükleer yok.

    Tüketimi bizden çok fazla olan Brezilya’da yenilenebilir oranı %90. Norveç gibi 10 civarı ülkede Yeşil enerji %100., onlarca ülkede %70 ve üzeri. Bizde yenilenebilir üretim oranı %45 civarı. Kurulu güce aldanmayalım. Türkiye’de mevzuat halkın lehine değiştirilse bizde 2030’da en geç kömürden çıkabiliriz, 2035’de doğalgaza son verebiliriz.

    Size de ben biz bizim bu konulardaki medyadaki deatylı açıklamalarımızı ve makalelerimizi okumanızı tavsiye ederiz.

    Google vb. arama motoruna Bünyamin Kurt Enerji yazarsanız onlarcasını izleyebilir, okuyabilirsiniz.

    Saygılar

    • Taktir edersiniz ki paylaştığınız verilerin ve oranların farkındayız. Genel okuyucu için değişken değerleri genel olarak ayrıca cevabımızın sonunda iletiyoruz. Tarihsel bazda hatta ay bazında değişkenlik gösterebilen değerlerdir. Hedefler ise gerçekleşme tarihlerinde kontrol edilmelidir.
      Bu cevapta özetlediğimizin ötesinde, Yeşil Haber olarak karşılaştırmalı, duruma göre değişen ölçüm sistemleri ve kurum bazlı raporlama dinamikleri dahil olmak üzere tüm güncel verileri yakından takip ediyoruz.

      Hem ulusal hem uluslararası kaynaklardan — örneğin Enerji Bakanlığı, IEA, EIA, McKinsey & Company ve benzeri kurumların verileri — bizim kendi veri ölçeğimizle analiz edilmekte.
      Bu nedenle yalnızca rakamları değil, bu rakamların ardındaki sistemsel anlamı da yorumluyoruz.

      Ayrıntılar ve güncel küresel karşılaştırmalar için yayımladığımız haber ve makaleleri incelemenizi öneririz.
      Son dönemde yayın planımızda olan üç makaleyi sizin için aşağıda paylaşıyoruz:

      IEA: 100 ülkede fosil ithalatı hâlâ yüksek
      https://yesilhaber.net/iea-renewables-2025-100-ulke-fosil-ithalat/

      AB 2040 hedefi, ETS fiyat kontrolü ve dönüşüm süreci
      https://yesilhaber.net/ab-2040-hedefi-ets-fiyat-kontrolu/

      McKinsey 2025: Elektrik talebi artışı ve sistem gerçeği
      https://yesilhaber.net/mckinsey-2025-elektrik-talebi-artisi/

      Ek olarak, yapay zekanın elektrik talebini henüz tam olarak anlaşılmamış bir ölçekte artırdığını, bu artışın mevcut raporların öngörülerinin çok ötesine geçeceğini de öngörüyoruz.

      Verilerin ve değerlendirmelerin doğruluğu için Yeşil Haber’i takip etmenizi davet ediyoruz.

      “Almanya kömüre dönmedi.” Kömür payı 2024’te %26–27; düşüş eğiliminde
      “Almanya’da 200 bin MW GES+RES var.” Güneş + rüzgar kurulu gücü 2024 sonunda ~190 GW Türkiye’de toplam yenilenebilir ~72,5 GW
      “Bizde 35 bin MW, devede kulak.” Almanya: ~190 GW Türkiye: ~72,5 GW (35 GW değil)
      “Kömürü de hızla azaltıyor. Aktüel %20 civarı.” Kömür payı %26–27 Türkiye’de kömür payı ~%35–37
      “2030’a kadar son verecek.” Almanya hedefi: 2030’a dek kömürden büyük oranda çıkış, %80 yenilenebilir Türkiye’nin resmi takvimi yok 2030’da bakalım.
      “Bizde yenilenebilir üretim oranı %45 civarı.” Almanya: %59,4 (2024) Türkiye: %45–47 (2025)
      “Hidroelektriksiz yenilenebilir %31.” Almanya: Rüzgar+Güneş ~%43 Türkiye: ~%31

      Almanya’nın enerji geçişi: Kömür azalıyor ama sistem hala fosil destekli

      Almanya 2030’a kadar kömürden çıkış hedefini korusa da, mevcut tablo enerji güvenliğinin halen kömür ve LNG karışımına dayandığını gösteriyor.
      Sanayi elektriği hala kömür ve gaz kaynaklı

      2024 sonu itibarıyla Almanya’nın elektrik üretiminin yaklaşık %26–27’si kömürden, %10–12’si doğalgazdan sağlanıyor. Kömür üretimi azalma eğiliminde olsa da, 2025 başında artan kış talebiyle kısa süreli bir yükseliş yaşandı. Doğalgaz arzındaki açık ise yoğun biçimde ABD, Norveç ve Katar’dan ithal LNG ile karşılanıyor. Bu LNG santralleri “hidrojen dönüşümüne hazır” olarak planlanmış olsa da, henüz fiilen hidrojenle çalışmıyor.

      Sanayi elektriği maliyetleri yükseldi

      Enerji krizinin etkisiyle sanayi elektriği fiyatı 2021’e göre %40–60 oranında artmış durumda. Bu artış, enerji yoğun sektörlerde (çelik, kimya, cam, otomotiv) üretim maliyetlerini yükseltti; bazı firmalar üretimlerini azaltırken, bazıları üretim tesislerini başka ülkelere taşıdı.

      Yenilenebilir üretim artıyor ama baz yük hala fosil destekli

      Yenilenebilir enerji kaynakları 2024 sonu itibarıyla toplam üretimde %62 paya ulaşsa da, sistemin baz yük kısmında kömür ve gaz halen önemli rol oynuyor. Rüzgar ve güneş kaynaklarının kurulu gücü 190 GW’ı aşmış olsa da, üretim dalgalı. Depolama kapasitesi 19 GWh, hidrojen elektrolizör kapasitesi 10 GW civarında. Bu ölçek, sistemin baz yükünü güvenli biçimde taşıyabilmek için henüz yeterli değil.

      2030 hedefleri zorlu

      Almanya’nın 2030’a kadar kömürden çıkma ve elektriğin %80’ini yenilenebilirlerden üretme hedefi sürüyor. Ancak bu hedefi yakalayabilmek için sadece beş yıl içinde hidrojen üretimini birkaç kat artırması, depolama kapasitesini en az 10 katına çıkarması ve şebeke altyapısını yeniden inşa etmesi gerekiyor. Mevcut büyüme hızıyla bu hedeflerin 2030’a yetişmesi oldukça zor görünüyor.

      Geçiş süreci uzayabilir

      Almanya, nükleer santralleri kapatarak kararlı bir yeşil dönüşüm hedefi koydu. Ancak doğalgaz arzının azalması, sanayi yükü ve mevsimsel üretim dalgalanmaları nedeniyle ülke hâlen fosil destekli bir geçiş fazında. 2030 sonrası için hidrojen, depolama ve yeşil sanayi yatırımlarının ölçeği belirleyici olacak. Bu nedenle “kömürden çıkış” siyasi olarak kararlı görünse de, pratikte enerji güvenliği kaygıları Almanya’nın fosil payını birkaç yıl daha sistem içinde tutacak.

    • Yeşil Haber’in Firecarrier bakışı: Enerji erişilebilir, güvenilir ve düşük karbonlu olmalı

      McKinsey verilerini incelediğimizde, Yeşil Haber’in Firecarrier çizgisi bize dönüşümün hızını, sınırlarını ve gerçek ölçeğini hatırlatıyor.

      Enerji dönüşümü bir inanç değil, fizik ve ekonomi meselesidir. Elektrik herkese erişilebilir ve ödenebilir olmadığı sürece dönüşüm toplumsal meşruiyetini yitirir. Bu nedenle çok kaynaktan beslenen, temiz ve kesintisiz üretimi (nükleer, hidro, jeotermal), kesintili yenilenebilirleri (güneş, rüzgar), şebeke ve depolama yatırımlarını birlikte ele alan mimari zorunlu. Yapay zeka, veri merkezleri, elektrikli araçlar ve ısı pompalarıyla hızlanan talep, sistemin baz yük sütununu güçlendirmeyi gerektirir.

      Yeşil Haber olarak, Firecarrier çizgimiz; elektrifikasyonun hızını eski paradigmalara göre değil, yapay zeka çağının gerçek enerji ihtiyacına göre okumaktan geçiyor.

      Neden pro nükleer? Fiziksel zorunluluk ve adil erişim

      Bugünün teknolojik ve ekonomik gerçekliğinde, depolama ve hidrojen henüz ölçeklenmiş ve yaygın baz yük alternatifi sunmuyor. Kesintisiz, düşük karbonlu ve büyük ölçekli güç için nükleer enerji, yenilenebilirlerle tamamlayıcı bir rol oynuyor. Firecarrier’ın çizgisi ideolojik değil, fiziksel zorunluluğa dayanıyor: Güvenilirlik + erişilebilirlik + düşük karbon üçlüsü aynı anda sağlanmadan dönüşüm sürdürülemez.

      Politika ve yatırım mesajı: Tek mermi yok, sistem tasarımı var

      McKinsey’nin 2025 perspektifi, “tek doğru teknoloji” yerine bölgesel kaynaklara, maliyetlere ve güvenlik önceliklerine göre değişen bir yol haritasına işaret ediyor. Şebeke genişlemesi, izin süreçleri, iletim-dağıtım modernizasyonu, tedarik zinciri kapasitesi ve finansal araçlar (uzun vadeli PPA’lar, kapasite mekanizmaları, risk paylaşımı) olmadan teknoloji listeleri tek başına sonuç üretmez.

      Dönüşümün hızını fizik ve ekonomi belirliyor

      Elektrik talebi hızla artarken, fosillerin payı düşse de 2050’ye dek sistemde kalacak. Bu yüzden strateji, kesintili ve kesintisiz temiz kaynakları akıllı şebeke, depolama ve esneklik çözümleriyle birlikte büyütmektir. Firecarrier’ın önerdiği çizgi nettir: Enerji erişilebilir olacak, sistem güvenilir kalacak ve karbon yoğunluğu sürekli azalacak. Bunun yolu, nükleer dahil tüm temiz ve güvenilir seçenekleri rasyonel bir mimaride birleştirmekten geçer.

      Yorum Sizden: Enerji Dönüşümü Nereye Gidiyor?

      McKinsey raporu, elektrifikasyonun yapay zekâ çağında ivme kazandığını ama enerji sistemlerinin bu yükü taşımakta zorlanacağını söylüyor. Peki sizce insanlık 2050’ye kadar bu dönüşümü güvenli, adil ve sürdürülebilir biçimde tamamlayabilir mi? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın – tartışmayı birlikte şekillendirelim.

  3. Baha bey, mesleğiniz nedir bilmiyorum ama anlaşıldığı kadarı ile Enerjiden tam anılamıyorsunuz. Sadece birkaç örneğini vereceğim. Bundan sonra bunları yayınlamak zorunda değilsiniz. Niyetiniz iyi ise sağlam kaynaklardan önce enerjiyi doğru öğrenin. Bir daha cevap yazmayabilirim.

    1) Biz Almanya’nın GES artı RES gücü yazıyoruz siz karşılığında Türkiye’nin toplam yenilenebilir gücünü yazıyorsunuz. Ki biz 2024’ü değil, aktüel gücü yaklaşık yazdık. Kıyaslamanın doğru olması için Türkiye’nin GES artı RES yani 35 bin MW tı yazmalısınız.* Hangi enerji türleri yenilenebilir bu tam bilmediğiniz belli oluyor.

    2) McKinsey, fosil yakıt satan firmalara uzun yıllar danışmanlık yaptı (BP, ExxonMobil, Aramco gibi). ve nükleeri de destekliyor. Trump gibi fosilci ve nükleerci olan bu danışmanlık şirketinin fosili yüksek gösteren verileri ciddiye alınmaz. Bu konuda resmi IRENA verilerine bakım. (aşağıda)

    3) Fas’ın kişi başı enerji tüketiminin az olduğunu ve bundan dolayı 2040’da çıkabilmesi normal yazmışsınız. Bizde ise tüketimin fazla olduğu ve çıkış daha geç olmalı sonucu çıkıyor yazınızdan. Ancak Almanya’nın kişi başı tüketiminin bizden çok fazla olmasına rağmen hem nükleere son vermesine değinmiyorsunuz ve 2030’larda kömürden çıkış planından belki de haberiniz dahi yoktu ve de çıkabileceğine pek inanmıyorsunuz. Almanya’da 2 milyon civarı depolama sistemi var, Türkiye’de ise sadece ama sadece birkaç tane (en son iki idi). Yeşilci iseniz Ülkemizi enerjide çok geri bırakan, kirlici, nükleerci ve ithalata mecbur eden çok pahalıya sevk eden resmi enerji politikaları savunmayı bırakmalısınız

    3) Almanya’nın 2024 sonu kömür oranı: %20,9 ve aktüel son ayların ortalaması %15 civarı.**
    Üretim oranı ile kurulu güç oranının da sık sık karıştırıyorsunuz. Asıl önemli olan üretim oranı kurulu teorik güç değil!

    4) Belki de en önemli hatanız Final enerji ile elektrik enerjisi arasındaki farkı dahi bilmiyorsunuz. Yani fosilci, nükleerci, yenilenebilire pek sıcak bakmayan McKinsey görünümünü de yanlış anlamış ve kıyaslamışsınız:
    Çünkü sayfa 26 daki elektrik oranı ile sayfa 20 deki final (ısı, elektrik, ulaşım toplamı) enerji nedir anlamamışsınız, sitenizde yanlış bilgi vermişsiniz,

    Şöyleki sayfa 20: “A major finding of this year’s analysis is that, depending on the scenario, fossil fuels are expected to account for about 41 to 55 percent of global energy consumption in 2050 (Exhibit 8) Global nal energy consumption for scenarios, by fuel, millions of terajoules ” final enerjide yenileenbilir

    Sayfa 26: Renewables have the potential to provide 61 to 67 percent of the 2050
    global power mix. (sayfa 26) ile yani elektrik ile toplam enerji görünümünü karıştırmanız:
    Yani elektrikteki oran ise %67’ye kadar çıkabilecek diyor!

    Ancak dünya ortalaması bu düşük oranda kalsa bile bizi bağlamaz. Ki çok daha yüksek olacağı güvenilir ve de IRENA gibi resmi kuruluşaların 2050 görünümlerinde mevcut. Örneğin IRENA 2050 için dünyada elektrik için %91 ve final enerji için %79 yemlenebilir olacak raporlaması yaptı. Ayrıca dünya ortalamasında en çok etkili olan ülkelerden Çin, Hindistan’ın enerji ithalatı ortalaması çok düşük, %35 civarı. Ayrıca ABD ile Ortadoğu çok fazla enerji ihraç ediyor.

    Nüfusu dünyanın yaklaşık yarısı olan bu ülkeler ortalaması dünya ortalamasını düşürüyor. (Her ne kadar ABD ve Çin şimdi hızlı olsalar da, aktüel oranları düşük.) Bu ülkeler yavaş gitse bile, bunlara çok zararı yok, çünkü bizim gibi toplam final enerjide %75-80 ithalata (fosilde %90 civarı) bağımlı değiller. Bizim acil yerli yeşil enerjileri süper hızla artırmamız gerekiyor.

    Bize örnek olabilecek ülkeler enerjide ithalata yüksek olan AB ülkeleri. Onlarda ise durum çok iyi ve çok hızlılar. Bununla ilgili bugün bir grupta paylaştığım yazıyı size de bir sonraki yorumda paylaşacağım. Artık gerisi size kalmış!

    *https://gensed.org/turkiyenin-kurulu-gucu/
    **https://ember-energy.org/data/electricity-data-explorer/?entity=Germany&fuel=coal&data=generation&metric=pct_share

    • Bünyamin Bey, aktardığınız ayrıntılar için teşekkür ederim.
      Bizim paylaşımlarımızda kullanılan tüm veriler, Enerji Bakanlığı, IEA, IRENA, Ember ve McKinsey gibi kurumların açık veri setlerinden sistematik olarak derleniyor.
      Alıntılarda kurulu güç-üretim, elektrik-final enerji ve senaryo-gerçekleşme ayrımları zaten haber içinde bağlama göre işlenmiş durumda.

      Firecarrier çizgimiz, kaynakların tarafsızlığını sorgulamak yerine veriyi karşılaştırmalı okumaktır.
      Bu nedenle McKinsey, IRENA ya da Ember arasında birini “doğru-yanlış” şeklinde değil, farklı perspektifler olarak değerlendiriyoruz.

      Bu giriş cümlenize de artık bir yerde cevap vermek gerekli

      4 onaylanan
      [email protected]
      78.184.111.28
      Baha bey, mesleğiniz nedir bilmiyorum ama anlaşıldığı kadarı ile Enerjiden tam anılamıyorsunuz. Sadece birkaç örneğini vereceğim. Bundan sonra bunları yayınlamak zorunda değilsiniz. Niyetiniz iyi ise sağlam kaynaklardan önce enerjiyi doğru öğrenin. Bir daha cevap yazmayabilirim.

      Bünyamin Bey, klasik bir şekilde karşısındakini anlamadan onu belli bir sınıfa koyma çabaları bu tür tartışmalara yakışmıyor. Ben 1970’lerde Heidelberg Elektrik Mühendisliği geçmişi olan bir aile ortamında büyüdüm. bu, merakın ve sorgulamanın merkezde olduğu bir gelenekti. LinkedIn profilim de kolaylıkla bulunur; aldığım eğitim orada açıkça görülebilir.

      Ama şuna inanırım: liyakat, diploma ya da unvanlardan değil, gerçekten bağımsız düşünebilen, “ruhban sınıfı”na dönüşmemiş yapılardan doğar. Nice insan vardır ki duvarları diplomalarla doludur ama muhakemeleri eksiktir — bunu siz de bilirsiniz.

      Ben tartışmalarda “bilmemek” yaftasının ne kadar kolay kullanıldığını çok kez gördüm; o yüzden bilginin ötesinde anlayış ve dengeyi önemserim. Siz de emin olun, “eğitimi bilmemek” demek için ne kadar uzun bir yol gerektiğini öğretecek kadar tecrübem ve geçmişim var.

      Hesaplamalarınızda yapay zeka büyümesini çok algıyamadığınızı veya genel bir bakışınızdan dolayı görmezden geldiğiniz ortada.

      2030’a kadar yapay zeka, veri merkezleri, elektrikli araçlar ve ısı pompalarının küresel elektrik talebini nasıl değiştireceğine ilişkin özet tabloyu aşağıda verdim – rakamlar IEA (International Energy Agency) ve Bloomberg NEF (BNEF) verilerinden alınmıştır ve bağlantılar açık bırakılmıştır.

      Yapay zeka ve veri merkezleri

      IEA Electricity 2024 raporu: AI ve veri merkezleri 2030’a kadar küresel elektrik tüketiminin %6-8’ini oluşturabilir.
      https://www.iea.org/reports/electricity-2024

      The Guardian (10 Nisan 2025): Veri merkezi talebinin 2030’a kadar dört kat artacağı öngörülüyor.
      https://www.theguardian.com/technology/2025/apr/10/energy-demands-from-ai-datacentres-to-quadruple-by-2030-says-report

      Sonuç: 2030’da küresel talebin bugünkü ~30 000 TWh’den en az 1 800 TWh (≈ %6 artış) daha yüksek olacağı bekleniyor – bu, yaklaşık Japonya’nın yıllık tüketimine eşit bir ek yük.

      Elektrikli araçlar

      IEA Global EV Outlook 2023 raporuna göre elektrikli araç sayısı 2030’da 240 milyona yaklaşacak. Bu, bugünkü toplam elektrik tüketimine yaklaşık 900 TWh/yıl ek yük getirecek.
      https://www.iea.org/reports/global-ev-outlook-2023/prospects-for-electric-vehicle-deployment

      Isı pompaları

      IEA Future of Heat Pumps raporu: 2030’a kadar ısı pompalarının dünya genelinde yıllık elektrik talebini 500-600 TWh artırması bekleniyor.
      https://www.iea.org/reports/the-future-of-heat-pumps

      Toplam ek yük ve gereken altyapı

      AI + EV + ısı pompası birlikte 2030’a kadar yaklaşık 3 000 TWh/yıl (3 PWh) ek elektrik talebi doğurabilir.

      Bu yükü yalnızca rüzgâr ve güneşle karşılayabilmek için ≈ 0,8–1,0 TW (800–1000 GW) yeni VRE kapasitesi gerekir.

      Bununla birlikte baz yük dengelemek için en az 1,5-5 TWh (1500-5000 GWh) enerji depolama kapasitesinin devreye alınması zorunludur.

      2024’te kurulanlar:

      Güneş ≈ 597 GW

      Rüzgâr ≈ 117 GW

      Depolama ≈ 170 GWh

      Bu hızda ilerlenirse 2030’a gelindiğinde talep artışını karşılayacak ölçekte depolama ve şebeke altyapısına ulaşmak mümkün olmaz.

      Firecarrier bakışı

      Yapay zeka bugün sadece veri işleme alanında enerji tüketiyor gibi görünse de 2030’larda fiziksel ekonomiyle entegre olacak – otonom araçlar, robotik üretim hatları ve ısı geri kazanım sistemleri AI ile çalışacak. Bu da bugünkü sanal yükün yerine Akkuyu büyüklüğünde data merkezleri ve fiziksel enerji kullanımı anlamına geliyor. Dolayısıyla “AI enerji tüketimi artmaz” varsayımı fizik ve ekonomi yasalarıyla örtüşmez; asıl risk, şebeke esnekliğini zamanında ölçekleyememektir.

      Tüm eleştirilerinizi not ettim; Yeşil Haber’deki içerikler de bu tür katkılarla gelişiyor.
      Ancak kişisel değerlendirmeler yerine, rakamların ve raporların teknik farklarını tartışmak verimli olur.
      Bizim tarafımızdan polemik amacı taşımayan hiçbir yorum silinmez; katkınız için tekrar teşekkür ederiz.

  4. 200 yılı aşkındır batının faydalı teknoloji vb. iyi politikaları bırakıldı, genelde kötü yönleri alınıyor! Milletine, Enerjisine, Uçağına güvenmeyen kalkınamaz, borçtan, sömürgeden, enflasyondan kurtulamaz!

    1. AB kömürü ve nükleeri azaltıyor, son veriyor, bizdekiler tam tersini yapıyor!
    2. Bazı medyadaki enerji haberleri ya kara cehalet yada sahtekarlığın daniskası!
    3. Elektrikli araçlar ve ısı pompası çok daha fazla elektrik tüketecekken, neden yapay zeka hep ön plana çıkarılıyor?
    4. Yapay zeka enerji tüketimi çok artırmayacak, 100 kat artırsa dahi Güneş, Rüzgar ve Sularımız binlerce katına yeter
    5. Nükleerde kral Fransa dahi %60’den fazla azaltacakken, bizdeki kraldan çok kralcılar nükleeri çok artırarak daha fazla enflasyona ve bağımlılığa kürek çekiyor
    6. Enerjide bu bağımlılıkla tanklar yürümez, alınan uçaklar yerden kalkmaz (detaylar yukarıda)

    Medyaya göre, güya Güneş, Rüzgar, SU vb. temiz enerjiler yapay zeka için artacak enerjiyi karşılamaya yetmeyecekmiş. Bundan dolayı da, ülkeler kömüre, nükleere doğalgaza yöneliyormuş. Bu safsatalar dünyada en büyük yalan yanlış bilgi yarışmasına girse tereddütsüz birinci olur. Böyle saçmalığın ülkemizde hem de ana medyada yayınlanması içler ürpertici, cehaletin yada ihanetin büyüklüğünü anlatmaya kelimeler yetmez. Milletine, Enerjisine, Uçağına güvenmeyen kalkınamaz, borçtan, sömürgeden, enflasyondan kurtulamaz!

    Ülkemiz dahil 200’e yakın üyesi olan, yani dünyadaki hemen hemen tüm ülkelerin üyesi olduğu Uluslararası Enerji Ajansı (IRENA)’nın 2030-2050 AB enerji görünümü* için yakında yayınladığı bilgilere kulak verelim: (sayfa 40)

    1) AB’deki Elektrik üretiminin 2021’de 2,8 petawatt saat (PWh) seviyesinden 2030’da yaklaşık 3 PWh’ye ve 2050’de yaklaşık 5 PWh’ye çıkması gerekecektir.
    2) Yenilenebilir enerji kaynakları, 2030 ve 2050’ye kadar toplam elektrik arzının sırasıyla %71 ve %88’ini oluşturarak, enerji karışımının büyük kısmını oluşturacaktır; bu 2021’de gözlemlenen %38’lik orana göre önemli bir artıştır.
    3) Fosil yakıtların üretim karışımındaki payı, 2021’deki %36’dan, bu on yılın sonunda %11’e ve 2050’de %1’e düşerek sıfıra civarı olacaktır.

    4) Nükleer santrallerin 2030 yılına kadar toplam elektrik ihtiyacının %18’ini ve 2050’ye kadar yaklaşık %12’sini karşılaması beklenmektedir.
    5) Tablo 1.3’te sunulan elektrik dengesinde gösterildiği gibi, hidrojen ve türevi yakıtların üretimi için nihai kullanımlardan ve enerji girdisinden kaynaklanan artan elektrik talebini karşılamaktır. (bakınız IRENA resmi kaynak* sayfa 40) (Bizdeki paçavra medyada ise genelde, özellikle de fosil ve nükleerde bunların tersini yazıyor)

    Nükleerin savaşta, doğal felaketlerde, kaza vb.nde tüm risklerini, atıklarını hep görmezden gelseniz bile, ne ekonomik bir enerji, nede ülkemizi enerjide bağımsızlığa kavuşturacak. Aksine durum 180 derece tersi. Yani hem çok pahalı, ürettiği birim enerji maliyeti GES ve RES’e göre ortalama 5-7 kat pahalı, bu fark büyük GES ve RES tesislerine göre ise 10 kat fazla.

    Yarın Akkuyu devreye girdiğinde elektrik nasıl pahalanacak herkes görecek! Yani liyakatsiz bazı Kamu yetkilileri çoğu zaman yaptığı gibi vergilerimizi, gelirlerimizden kestiklerini Ruslara enerji sübvansiyon adı altında aktaracaklar, enflasyonu, pahalılığı azdıracaklar.

    Elektrikli araçlar ve ısı pompaları çok daha fazla elektrik tüketecekken, yapay zekanın sanki daha fazla enerji tüketecekmiş gibi hep ön plana çıkarılması nükleer ile sömürenlere yarıyor. Bunun altında gizli bir propaganda var. Çünkü ülkemiz gibi fosille sömürülen ülkelerde elektrikli araçların ve Isı pompasının artmasını hiç istemiyorlar. Yapay Zekanın sahipleri de, yönetenler de genelde Microsoft, Google vb. nükleerci küresel sömürgeci sermayedir.

    Sonuçta güvenilir tüm kurumların verilerine, göre yapay zeka enerji tüketimini çok artırmayacak, %2 civarı olması bekleniyor. Velev ki bunun 100 katı dahi olsa Güneş, rüzgar, Su vb. yeşil enerjilerimiz binlerce katına bile yeter. Milletimiz daha fazla ahmak yerine konmasın!

    Enflasyonla mücadele ettiğini söyleyen yetkililerin ve enerjide bağımsızlık hedefimiz diyenlerin tüm resmi ve güvenilir delillere rağmen, nükleeri övmesi ve de artıracağız demesinden daha büyük bir garabet ve yanlışlık olamaz.

    Nükleerle nasıl bağımsızlık sağlanacak, bizde yakıtı uranyum yok, onu zenginleştirecek tesis yok. En az 60 yıl bizi dışa bağımlı yapacak, zaten sürekli artan enerji ithalatı daha da artacak!

    Aynı IRENA* raporundaki, 42. Sayfadaki olan grafik de bize aşağıdaki gerçekleri daha net gösteriyor.
    kömüre son veren, nükleeri çok azaltacak yada son verecek olan AB ve dünya yerini GES’le, RES’le, HES’le, Jeotermal ile dolduruyor. Burada da görüleceği üzere AB’de en çok enerji tüketen 5 ülke (Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve Polonya)’nın üçünde, Almanya, İtalya ve Polonya’da nükleer zaten yok. 2030’da İspanya’da son verecek. Tıpkı Almanya ve İtalya daha önceden son vermişti.

    Ve dünyada Nükleerin sadece Fransa ‘da yaklaşık %70’lik üretim payı var. Ancak 2050’ye kadar nükleer kapasite oranını %30’a düşürecek ve yenilenebiliri %70’e çıkacak. Diğer ülkelerde de, Almanya’da olduğu gibi yenilenebilir %100’e doğru artacak (bkz. aynı grafik) Macron sonrası daha önceki gibi nükleer karşıtı hükümet gelirse, Fransa’da nükleere tamamen son verecek.

    Her ne kadar %100’ü yerli olmasa da Altay tankının ülkemizde üretilmesi çok önemli bir aşama ve bizi sevindirdi. Ancak ülkemizin uçak sayısı dünyada en fazla olan ülkeler arasında 8. – 9.sırada (basın). Buna rağmen hemen savaşa girecekmişiz gibi çok fazla sayıda ve yüksek maliyetle Eurofighter alınması bizi üzdü. KAAN uçaklarına yeterince güvenilmiyor mu ki, bu uçaklar acil alındı? Ekonomi iyi olsa hadi neyse çeşitlilik olsun diyeceğiz!

    Bilindiği üzere, ülkemizin yeterli parası olmadığından bu uçaklar için yüksek faizli kredi alınacak ve yüksek faizin zararları yine milletimizin sırtına yüklenecek. Hemen İsrail yada vb. ile savaşa da girmediğimize göre, acil lazımdı için sunulan bahaneler pek mantıklı durmuyor! Yıllardır F-16’larla ABD’ye olan bağımlılığımız gibi, bu uçaklarda da, mühimmat, yedek parça vb.nde onlarca yıl İngiltere’ye, Avrupa’ya bağımlı olacağız. Savaş durumunda bunları istesek de kendi dostlarına, NATO ülkelerine ve İsrail’e karşı kullandırtmazlar.

    Sonuç olarak değil bunlar, KAAN’da dahi seri üretime geçsek, enerjide bağımsız olmadığımız müddetçe, ne uçaklar nede tanklar hiçbir işe yarmaz. Çünkü bunların yakıtlarında %90 dışarı bağımlıyız. Çünkü bunlar enerjisiz uçmaz ve yürümez.

    Enerji bağımsızlığının yolu da tartışmasız yeşil enerjiden geçiyor. Bunun içinde sermayeye, sömürgeci ABD, Rusya vb.ne değil de, kalkınmak için, adalet için enerjide ve uçak gibi her alandaki üretimde milletimize güvenmek ve de milli yerli üretime katılması için enerjideki mevcut engelleyici mevzuatın ve tarifelerin çöpe atılması ve adilce yenisinin yapılması gerekir!

    ^https://www.irena.org/-/media/Files/IRENA/Agency/Publication/2025/Jun/IRENA_OUT_RETO_EU_2025.pdf

    • Bünyamin Bey, katkınız için teşekkür ederiz. Görüşlerinizdeki bazı noktaları netleştirelim:

      IRENA tek kaynak değildir.
      IRENA’nın senaryoları değerlidir, ancak tek bakış açısı değildir. IEA, McKinsey, Ember ve BP Statistical Review gibi kurumların her biri farklı metodolojiyle, farklı varsayımlar altında çalışır.
      Geçmiş 5–10 yıllık öngörülerine baktığımızda, IRENA’nın güneş ve depolama büyüme hızlarını sıkça olduğundan düşük tahmin ettiği görülmüştür. Bu nedenle, kararlar hiçbir zaman tek kaynak üzerinden alınmamalıdır.

      Almanya 2030’da kömürden tamamen çıkmayacak.
      Resmî hedef “2030’a kadar büyük oranda çıkış”tır. Ancak enerji güvenliği nedeniyle kömür ve gaz hâlâ sistemde yedek olarak bulunuyor. 2024 sonunda kömürden elektrik üretimi yaklaşık %26 civarındaydı; 2030’a kadar sıfırlanması teknik ve ekonomik açıdan beklenmiyor.

      Fransa nükleerden çıkmıyor, tersine artırıyor.
      2050 Enerji Planı’nda 6 yeni reaktör ve 8 küçük modüler reaktör (SMR) kurulması hedefleniyor. EDF’nin takviminde nükleer payı azaltmak değil, yaşlanan reaktörleri yenilemek ve yenilenebilirlerle hibrit sistem kurmak yer alıyor.
      Dolayısıyla “Fransa nükleerden çıkacak” ifadesi gerçeği yansıtmıyor.

      Jeotermal potansiyel Türkiye’de çok daha yüksek.
      Fransa’nın toplam jeotermal kapasitesi 20–25 MW düzeyinde. Türkiye’nin kurulu gücü 1 700 MW’ı aşmış durumda. Bu fark, iki ülkenin kaynak yapısındaki doğal farktan kaynaklanıyor.

  5. Bünyamin Bey, katkınız için teşekkür ederiz.
    IRENA, IEA, Ember ve McKinsey gibi kuruluşların verilerini biz de düzenli olarak kullanıyoruz; hiçbiri tek başına “tek kaynak” değildir. Her biri farklı metodolojiyle, farklı senaryolar üzerinden projeksiyon üretir. Biz de bu verileri karşılaştırmalı biçimde değerlendiriyoruz.

    Enerji politikalarında amacımız, herhangi bir ülkenin veya kurumun bakışını değil, verilerin oluşturduğu büyük resmi tartışmaya açmak.
    Firecarrier çizgisi, kutuplaşma değil veri temelli analiz üretmektir.
    Kişisel veya siyasî ithamlar bu tartışmalara katkı sağlamaz.

    Paylaşımlarınızda değindiğiniz konuların birçoğunu zaten Yeşil Haber’de haberleştiriyoruz.
    Yazılarınızda ele aldığınız güncel kaynakların tamamını inceliyoruz.
    Bu nedenle benzer içerikte, kaynağı belirsiz veya kişisel suçlama içeren paylaşımlar ne yazık ki yayımlanmayacaktır.

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz