Türkiye’nin ilk iklim kanunu Meclis’ten geçti: Karbon piyasası ve adil geçiş geliyor
TBMM Genel Kurulu’nda 2 Temmuz 2025’te kabul edilerek yasalaşan Türkiye’nin ilk İklim Kanunu, 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulmasını ve karbonun fiyatlandırılmasını öngörüyor. Kanun, ‘adil geçiş’ ilkesini benimseyerek elde edilecek gelirlerin bir kısmının dönüşümden etkilenecek hassas kesimler için kullanılmasını güvence altına alıyor.
Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde tarihi bir adım atıldı. Kamuoyunda uzun süredir beklenen ve tartışmalı bir sürecin ardından revize edilen İklim Kanunu Teklifi, 2 Temmuz 2025 tarihindeki TBMM Genel Kurulu oturumunda yapılan oylama sonucunda kabul edilerek yasalaştı. Toplam 383 milletvekilinin katıldığı oylamada, yasa 140 ret oyuna karşılık 242 kabul oyu ile geçti. Bu kanun, Türkiye’nin yeşil büyüme vizyonu ve 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda atılmış en somut yasal çerçeveyi oluşturuyor.
Yasanın yolculuğu, Şubat 2025‘te Meclis’e sunulmasıyla başlamış, Nisan ayında sivil toplumdan gelen tepkiler üzerine geri çekilerek üzerinde yeniden çalışılmıştı. 25 Haziran‘da tekrar Genel Kurul gündemine gelen teklif, bir haftalık yoğun görüşmelerin ardından yasalaştı.
İklim kanunu ne getiriyor: Temel direkler ve yeni kurumlar
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu, ülkenin iklim politikalarını yönetecek yeni mekanizmalar ve kurumsal yapılar getiriyor. İşte en kritik başlıklar:
1. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kuruluyor
Yasanın en devrimsel nitelikteki adımı, ulusal bir Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulmasını öngörmesidir. İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından kurulacak bu sistemle, sera gazı emisyonlarına neden olan sanayi tesisleri gibi işletmelerin belirli bir emisyon kotası olacak. Kotasını aşan işletmeler, daha az emisyon salan işletmelerden “karbon tahsisatı” satın almak zorunda kalacak. Bu “kirleten öder” prensibine dayalı sistem, karbona bir bedel biçerek şirketleri emisyonlarını azaltmaya ve daha temiz teknolojilere yatırım yapmaya teşvik edecek.
ETS sisteminde, “denkleştirme” adı verilen karbon offsetleri kullanımı da mümkün olacak. Ancak, offset kullanımının yüksek olması durumunda gerçek karbon azaltımının yerine yalnızca kâğıt üzerinde bir azaltım riski ortaya çıkabilir. Bu nedenle, offsetlerin kullanımına sıkı sınırlamalar getirilmesi ve kullanılan karbon kredilerinin yüksek standartlarla doğrulanmış gerçek azaltımları temsil etmesi kritik önem taşıyor.
2. Karbon Piyasası Kurulu ve yeni yönetim yapısı
ETS’nin stratejilerini belirlemek ve piyasayı yönetmek üzere, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı başkanlığında üst düzey bir Karbon Piyasası Kurulu oluşturulacak. İlgili bakanlıkların, Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın, SPK ve EPDK gibi kurumların temsilcilerinden oluşacak bu kurul, ulusal tahsisat planını onaylayacak ve piyasadaki karbon fiyatlandırma mekanizmalarını düzenleyecek.
3. ‘Adil Geçiş’ prensibi ve gelirlerin kullanımı
Kanunun en önemli sosyal sürdürülebilirlik maddelerinden biri, ‘adil geçiş’ ilkesini yasal güvence altına almasıdır. Genel Kurul’da yapılan bir değişiklikle, ETS gibi mekanizmalardan elde edilecek özel gelirlerin yüzde 10’una kadar olan bir kısmının, adil geçiş uygulamaları için kullanılması hükme bağlandı. Bu fon, yeşil dönüşüm sürecinde işini kaybetme riskiyle karşı karşıya olan işçiler veya dönüşümden olumsuz etkilenebilecek hassas bölgeler ve topluluklar (çocuklar, kadınlar, yaşlılar vb.) için oluşturulacak destek programlarında kullanılacak.
Adil geçiş ilkesi, dönüşüm sürecinde işini kaybetme riski taşıyan işçiler ve dezavantajlı gruplar için önemli olsa da, yasanın bu fonların nasıl yönetileceği ve kullanılacağı konusunda somut bir yol haritası sunmaması endişe yaratıyor. İş gücünün dönüşümü ve toplumsal destek mekanizmalarının ayrıntılı biçimde tanımlanması ve uygulanması, adil geçişin gerçekten anlam kazanmasını sağlayacak.
4. Yaptırımlar ve cezalar
Yasa, yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletmelere yönelik ciddi yaptırımlar içeriyor. Örneğin, doğrulanmış sera gazı emisyonu raporunu zamanında sunmayan tesislere 500 bin TL’den 5 milyon TL’ye kadar idari para cezası verilebilecek. Emisyon Ticaret Sistemi kapsamındaki işletmeler için bu cezalar iki kat olarak uygulanacak. Bu yaptırımlar, sistemin ciddiyetini ve uygulanabilirliğini güvence altına almayı amaçlıyor.
Yeşil Haber değerlendirmesi: Fırsatlar ve önümüzdeki zorluklar
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu’nun yasalaşması, şüphesiz ki ülkenin 2053 net sıfır hedefine giden yolda tarihi bir adımdır. Karbona bir bedel biçen Emisyon Ticaret Sistemi’nin kurulması ve “adil geçiş” gibi sosyal bir ilkenin yasal çerçeveye oturtulması, uluslararası standartlarla uyumlu, modern bir iklim yönetişim modeline geçişin sinyallerini veriyor. Bu kanun, özellikle Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi uygulamalarına karşı Türk sanayicisinin rekabet gücünü korumak için de kritik bir araç olacak.
Ancak, kanunun başarısı uygulamadaki kararlılığa ve detaylara bağlı olacak. Birkaç gün önce Meclis’ten geçen ve zeytinlikler ile ormanlarda madencilik faaliyetlerinin önünü açan torba yasa gibi adımların, bu yeni İklim Kanunu’nun ruhuyla nasıl bir arada yürüyeceği önümüzdeki en büyük soru işaretlerinden biri. Karbon yutak alanları olan ormanların korunması gerekirken, diğer yandan madenciliğe açılması gibi çelişkili politikalar, iklim hedeflerine ulaşmada samimiyet testine tabi tutulacak. ETS’de karbon fiyatının ne olacağı, “adil geçiş” fonlarının ne kadar etkin kullanılacağı ve sanayinin yeşil dönüşümü için yeterli finansal desteğin sağlanıp sağlanamayacağı, kanunun başarısını belirleyecek kritik faktörler olacak.
Yasa, kamuoyunda önemli bir eleştiriye de maruz kalıyor. Muhalefet ve çevre örgütleri, yasanın adının “İklim Kanunu” olmasına rağmen, içerik itibarıyla sadece karbon piyasası ve ticari mekanizmalar odaklı olduğunu öne sürüyor. Yasanın, çevre ve toplum odaklı çözümler yerine, büyük şirketlere karbon ticareti üzerinden avantaj sağlayacağı endişeleri mevcut.
Kanunun belki de en dikkat çekici eksikliği, fosil yakıtların geleceğine ilişkin net bir aşamalı azaltım planının yer almaması. Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine ulaşması için kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtların kullanımının ciddi ölçüde azaltılması gerekiyor. Fosil yakıtların kullanımını aşamalı olarak azaltacak açık hedeflerin ve takvimin kanuna eklenmemiş olması, bu hedefe ulaşma konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Ayrıca, yasanın hazırlanma sürecinde sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve uzmanların yeterince dahil edilmemesi önemli bir eksiklik olarak değerlendiriliyor. İklim politikalarının başarılı ve kapsayıcı olabilmesi için şeffaflık ve sivil toplum katılımı büyük önem taşıyor. Bu nedenle, uygulama aşamasında sivil toplum kuruluşları ve bağımsız uzmanların süreçlere etkin katılımı ve denetimi, yasanın hedeflerine ulaşmasında belirleyici olacak.
Peki sizce Türkiye’nin ilk İklim Kanunu gerçek anlamda bir dönüşüm sağlayabilecek mi? Eksiklikleri ve fırsatlarıyla ilgili siz neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlarda bizimle paylaşın!
İlgili haberler
- Türkiye’nin ilk iklim kanunu teklifi: Detaylı analiz, uluslararası kıyaslama ve etkileri
- İklim Kanunu Teklifi Kabul Edildi: Güncellemeler, Tepkiler ve Yeşil Haber’in Değerlendirmesi
- Türkiye karbon kredisi piyasasında yükseliş: Küresel durgunluktan büyümeye geçiş
- Türkiye ETS sistemi için kıyas değeri danışmanlığı başlattı
- İklim kanunu ile hangi yeşil fonlar açılacak? Ekonomik bir bakış
- Türkiye’nin ilk iklim kanunu: İklim değişikliğiyle mücadelede yasal çerçeve
View this post on Instagram