Her yıl milyarlarca lastik atık haline geliyor. Dünyada ve Türkiye’de bu lastikler hangi teknolojilerle geri dönüştürülüyor?
Her yıl, dünya genelinde 1 milyardan fazla lastik ömrünü tamamlıyor ve büyük bir atık yönetimi sorunu oluşturuyor. Bu lastiklerin %40 ila %75’i hala çöplüklere atılıyor, yakılıyor veya yasa dışı şekilde doğaya bırakılıyor.
Bu sorunu çözmek için birçok ülke, atık lastiklerin yeniden kullanımı ve geri dönüşümü üzerine odaklanan döngüsel ekonomi modelleri geliştiriyor. Ancak, her ülkenin uyguladığı yöntemler, yasal çerçeveler ve geri dönüşüm teknolojileri birbirinden farklı.
Peki, dünya çapında en iyi uygulamalar neler? Geri dönüşüm teknolojilerindeki yenilikler hangi noktada? Türkiye bu sürecin neresinde yer alıyor?
Gelişmiş Toplama Sistemleri ve Yasal Düzenlemeler
AB ülkelerinde atık lastiklerin depolanması yasak olup, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR) modeli uygulanıyor. Bu modelle, lastik üreticileri ve ithalatçılar sattıkları lastiklerin geri dönüşüm sürecinden sorumlu. Sonuç olarak, Avrupa’da %95’e varan geri kazanım oranları elde ediliyor. Japonya’da devlet destekli lastik geri kazanım programları aktif olarak uygulanmakta. ABD’de ise birçok eyalet hurda lastikler için geri dönüşüm katkı payı uyguluyor/ ABD genelinde lastik geri kazanım oranı şu anda %79 seviyelerinde.
Yüksek değerli geri dönüşüm ürünleri
Geri dönüştürülmüş lastiklerden elde edilen kauçuk granül, yol yapımında kullanılarak asfaltın dayanıklılığını artırıyor. Lastik taneleri spor sahaları ve çocuk oyun alanlarında daha güvenli zeminler oluşturuyor. Bazı tesisler, geri dönüştürülmüş lastikleri piroliz teknolojisi ile yağa, karbon siyahına ve çeliğe dönüştürerek enerji elde ediyorlar.
Türkiye’de lastik geri dönüşüm çalışmaları
Dünya genelinde atık lastik yönetimi hızla gelişirken, Türkiye de sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda önemli adımlar attı. Son yıllarda yürürlüğe giren yasal düzenlemeler, Türkiye’nin atık lastik geri dönüşüm oranlarını hızla artırmasını sağladı.
2018 yılında getirilen ‘geri dönüşüm katkı payı’ uygulaması, lastik üreticilerini ve ithalatçıları, sattıkları ürünlerin geri dönüşüm sürecine finansal olarak dahil etti. 2021’de yürürlüğe giren zorunlu depozito-iade sistemi, lastiklerin atık yerine geri dönüşüm sürecine kazandırılmasını teşvik etti.
Bugün Türkiye’de hurda lastiklerin yaklaşık %90’ı geri dönüştürülüyor. 2010’ların başında lastik geri dönüşüm oranı oldukça düşükken, son on yılda atık yönetimi politikalarındaki iyileştirmeler sayesinde Türkiye Avrupa’daki geri dönüşüm oranlarını yakalama yolunda ilerliyor.
Türkiye, her yıl 300.000 ila 350.000 ton arasında atık lastik üretiyor. Geçmişte, bu lastiklerin büyük bir bölümü ya doğrudan çöpe gidiyor ya da düşük verimli yöntemlerle bertaraf ediliyordu. Hatta sektörde iç talebi karşılamak için her yıl 10.000 tondan fazla geri dönüştürülmüş kauçuk ürünü ithal ediliyordu. Ancak büyük ölçekli tesislerin devreye girmesiyle Türkiye’nin iç pazarında geri dönüştürülmüş kauçuk ihtiyacı büyük ölçüde karşılanabilir hale geldi.
Türkiye’de atık lastik geri dönüşüm sektöründeki öncü firmalar
Türkiye’de atık lastik geri dönüşümü, hem özel sektör yatırımları hem de devlet teşvikleri sayesinde büyüyen bir alan. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR) modeli ve zorunlu depozito-iade sistemi, bu alandaki yatırımları teşvik ederek birçok firmanın sektöre giriş yapmasını sağladı.
Bugün Türkiye’de hurda lastiklerin %90’ı geri dönüştürülüyor ve bu dönüşüm sürecinde faaliyet gösteren birkaç büyük üretici dikkat çekiyor:
AKO Grup (Ankara)

Türkiye’nin en büyük entegre lastik geri dönüşüm tesislerinden birine sahip. Yıllık 87.000 ton atık lastik işleme kapasitesiyle sektörde öne çıkıyor. 2024 yılında 9,4 milyon kg lastik ve 3,2 milyon kg kauçuk hamurunu geri dönüştürdü.
Şirketin kurumsal iletişim yöneticisi Esra Ertuğrul Boran, geri dönüşümün çevresel ve ekonomik etkisine vurgu yaparak şu değerlendirmede bulundu:
“AKO Grup olarak çevresel sürdürülebilirliği önceliklendiriyor, sadece atıkları dönüştürmekle kalmıyor, aynı zamanda ekonomik bir değer yaratıyoruz.”
Barutçular Geri Dönüşüm (Konya)
1955 yılından beri sektörde faaliyet gösteren şirket, 2010 yılından itibaren Ömrünü Tamamlamış Lastik (ÖTL) geri kazanımına yönelmiştir. Konya’daki tesisinde yıllık 40.000 ton lastiği geri dönüştürerek ekonomiye kazandırmaktadır.
Viollas Geri Dönüşüm (Kudret A.Ş.)
10.000 ila 120.000 ton yıllık kapasiteye sahip olan tesis, lastiklerin geri dönüşümünde piroliz teknolojisi, karbon siyahı üretimi ve yağ distilasyonu gibi süreçleri kullanıyor.
Yıldız Endüstri (İstanbul & İzmir)
Anahtar teslim lastik geri dönüşüm tesisleri kuran bir sanayi şirketi olan Yıldız Endüstri, bu tesislerde üretilen kauçuk hammaddesini spor sahaları, yürüyüş yolları ve çocuk parklarının zemin kaplamalarında kullanıyor.
LASDER (Lastik Sanayicileri Derneği)
Türkiye’de atık lastik yönetimi ve geri dönüşüm süreçlerini denetleyen en büyük kuruluşlardan biri. Sektörde faaliyet gösteren firmalarla iş birliği yaparak, lisanslı geri dönüşüm firmalarının belirlenmesi ve mevzuat desteği sağlıyor.
Yeni teknolojiler: Lastik geri dönüşümünün geleceği
Teknolojik gelişmeler, lastik geri dönüşümünü geleneksel mekanik parçalama yöntemlerinin ötesine taşıyor. Piroliz ve de-vulkanizasyon gibi yeni nesil yöntemler, atık lastikleri yüksek katma değerli hammaddelere dönüştürerek döngüsel ekonomiyi güçlendiriyor.
Piroliz teknolojisi: Lastikten yakıta ve karbon siyahına
Atık lastikler oksijensiz ortamda termal parçalanma (piroliz) işlemine tabi tutularak üç ana ürüne ayrılıyor:
- Pirolitik yağ → Alternatif yakıt olarak veya petrokimya endüstrisinde hammadde olarak kullanılabiliyor.
- Karbon siyahı (rCB – Recovered Carbon Black) → Kauçuk ve plastik üretiminde yeniden değerlendirilebiliyor.
- Gaz → Geri dönüşüm tesislerinde enerji kaynağı olarak kullanılabiliyor.
Bu teknoloji özellikle karbon siyahı geri kazanımı açısından büyük önem taşıyor. Geleneksel yöntemlerle elde edilen karbon siyahı, otomotiv, mürekkep ve plastik üretiminde yaygın olarak kullanılan bir malzeme. Pirolizle geri kazanılan karbon siyahı, bu sektörlerde fosil yakıt bazlı üretimin yerini alarak karbon ayak izini azaltabiliyor.
Avrupa ve ABD’de piroliz tesislerine yapılan yatırımlar hızla artıyor. Michelin ve Bridgestone gibi lastik devleri, Scandinavian Enviro Systems ve BlackCycle gibi şirketlerle iş birliği yaparak bu alana milyar dolarlık yatırımlar yapıyor. Amaçları, pirolizle geri kazanılan karbon siyahını yeni lastik üretiminde kullanabilmek ve döngüyü kapatmak.
De-Vulkanizasyon: Eski kauçuk yeniden canlanıyor
Vulkanizasyon işlemi, lastikleri dayanıklı hale getiren sülfür bağları ekleyerek kauçuğun sertleşmesini sağlıyor. Ancak bu bağlar geri dönüşümü zorlaştırıyor. De-vulkanizasyon, sülfür bağlarını çözerek eski kauçuğu yeniden esnek ve işlenebilir hale getiren bir süreç.
Bu teknoloji ile elde edilen geri kazanılmış kauçuk (devulcanized rubber), yeni lastik üretiminde ham kauçuk ile karıştırılarak kullanılabiliyor. Bu da, petrol bazlı hammaddelere olan bağımlılığı azaltıyor.
Kanada merkezli Tyromer, atık lastiklerden devulkanize kauçuk üretmek için çevre dostu, solvent içermeyen bir yöntem geliştirirken, İsviçre merkezli Tire Recycling Solutions, de-vulkanize edilmiş kauçukları farklı endüstrilere kazandıran yenilikçi projeler yürütüyor. Michelin ve Goodyear gibi dev markalar, bu teknolojiyi seri üretime entegre etmek için çalışmalar yürütüyor.
Gelecekte Ne Bekleniyor?
Önümüzdeki yıllarda, piroliz ve de-vulkanizasyon süreçlerinin geliştirilmesiyle birlikte atık lastiklerin geri dönüşümü, fosil yakıt bazlı malzemelere güçlü bir alternatif sunacak. Küresel çapta, hükümetler karbon emisyonlarını azaltma hedefleri doğrultusunda bu teknolojilere finansal destek sağlıyor.
Özellikle geri kazanılmış karbon siyahının yeni lastik üretiminde daha yüksek oranlarda kullanılması, sektörde devrim yaratabilecek gelişmelerden biri. Bu, lastik üretiminde %100 geri dönüştürülmüş malzeme kullanımına doğru atılan en büyük adımlardan biri olabilir.
Döngüsel ekonomi, geri dönüşümün zorlukları ve gelecek fırsatlar
Atık lastiklerin geri dönüşümü, çevresel sürdürülebilirliği destekleyen ve ekonomiye değer kazandıran en önemli döngüsel ekonomi uygulamalarından biri. Ancak, bu süreç yalnızca teknik ve sanayi yatırımlarıyla değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik ve yeni pazar fırsatlarıyla da doğrudan ilişkili. Küresel ölçekte geri dönüşüm hızla gelişirken, Türkiye de bu sürecin aktif bir parçası haline geliyor. Ancak, uzun vadeli bir ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik için daha fazla teknoloji yatırımı ve güçlü yasal düzenlemeler gerekiyor.
Geri dönüşümün zorlukları: Yüksek maliyetler ve teknolojik engeller
Lastik geri dönüşümü, yüksek sermaye yatırımı gerektiren bir sektör. Özellikle piroliz ve de-vulkanizasyon gibi yeni nesil teknolojilerin tesislere entegre edilmesi büyük maliyetler doğuruyor. Geleneksel lastik parçalama ve mekanik geri dönüşüm yöntemleri daha düşük maliyetli olsa da, geri kazanılan malzemelerin katma değeri daha düşük.
Ayrıca, geri dönüştürülmüş malzemelerin kalitesinin ve tutarlılığının artırılması, sektörün en büyük teknik engellerinden biri. Özellikle geri kazanılmış karbon siyahının (rCB) geleneksel karbon siyahıyla aynı kaliteye ulaşması için ciddi Ar-Ge çalışmaları yapılıyor. Bu alanda Michelin, Bridgestone ve Continental gibi büyük lastik üreticileri, geri dönüştürülmüş malzemeleri daha yüksek oranlarda kullanabilmek için devrim niteliğinde teknolojiler geliştiriyor.
Türkiye’de bu alanda çalışan firmaların çoğu mekanik geri dönüşüm yöntemlerini kullanıyor, ancak piroliz ve devulkanizasyon gibi ileri teknolojilere geçiş henüz sınırlı. Bu durum, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artırabilmesi için daha fazla yatırım ve Ar-Ge desteğine ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Ekonomik sürdürülebilirlik: Devlet teşvikleri ve küresel pazar dinamikleri
Geri dönüşüm tesislerinin sürdürülebilir olması için devlet teşvikleri kritik bir rol oynuyor. Avrupa ve ABD’de atık lastiklerin geri dönüşüm sürecine entegrasyonu için üreticilere çeşitli finansal destekler sağlanıyor. Türkiye’de de 2018 yılında yürürlüğe giren geri dönüşüm katkı payı ve depozito-iade sistemi, bu alandaki yatırımları teşvik etti. Ancak, sektörde daha fazla büyüme için vergi avantajları, yatırım teşvikleri ve yeşil finansman desteklerinin artırılması gerekiyor.
Öte yandan, küresel geri dönüşüm pazarlarında geri dönüştürülmüş malzemelere olan talep artıyor. Geri kazanılmış karbon siyahı (rCB), kauçuk granüller ve pirolitik yağlar otomotiv, inşaat ve enerji sektörlerinde giderek daha fazla kullanılıyor. Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında, geri dönüştürülmüş malzeme içeriği yüksek ürünlere yönelik teşvikler artıyor. Türkiye’deki üreticilerin küresel pazara entegrasyon sağlayabilmesi için uluslararası standartlara uygun üretim yapması kritik bir gereklilik.
Yeni pazarların açılması ve sektörün geleceği
Geri dönüşüm sektörünün büyümesiyle birlikte yenilikçi pazar fırsatları ortaya çıkıyor. Geleneksel olarak sadece otomotiv sanayine odaklanan atık lastik dönüşümü, artık yeşil altyapı projeleri, sürdürülebilir inşaat malzemeleri ve alternatif enerji kaynakları gibi geniş bir alana yayılıyor.
- Otomotiv Sanayi → Geri dönüştürülmüş kauçuk ve karbon siyahı, yeni nesil elektrikli araç lastiklerinde kullanılıyor.
- Yeşil Altyapı Projeleri → Kauçuk bazlı asfalt ve zemin kaplama çözümleri, dayanıklılığı artırarak karbon ayak izini azaltıyor.
- Enerji Sektörü → Piroliz teknolojisi ile elde edilen yağ ve gazlar, alternatif enerji kaynakları olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’nin bu fırsatlardan yararlanabilmesi için geri dönüşüm sektörünün yenilikçi iş modellerine odaklanması gerekiyor. Özellikle yeşil enerji projeleri, karbon kredisi sistemleri ve atık yönetimiyle entegre döngüsel ekonomi uygulamaları, sektörün büyümesini hızlandırabilir.
Türkiye ve küresel lastik geri dönüşümündeki gelecek adımlar
Küresel ölçekte geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi uygulamaları hızla gelişirken, Türkiye de bu dönüşümün içinde yer almaya başladı. Ancak, geri dönüşüm süreçlerinin tamamen çevresel ve ekonomik olarak sürdürülebilir hale gelmesi için bazı kritik adımlar atılması gerekiyor:
- Geri dönüştürülmüş malzemelerin kalite standardizasyonunun sağlanması
- Devlet teşviklerinin artırılması ve yeşil finansman projelerinin desteklenmesi
- Piroliz ve de-vulkanizasyon gibi ileri teknolojilere yatırım yapılması
- Geri dönüşüm süreçlerinin uluslararası karbon azaltım hedefleriyle entegre edilmesi
Gelecekte, lastik geri dönüşüm sektörü sadece atık yönetimiyle sınırlı kalmayacak, aynı zamanda sürdürülebilir sanayi politikalarının ve yeşil ekonomi modellerinin önemli bir parçası haline gelecek.
İlgili Makaleler
- Atık lastiklerden geliştirilen cihaz temiz su üretiyor
- Yeşil Ekonomi: Sürdürülebilir Kalkınma ve Temiz Enerji
- Döngüsel etki ekonomisi ile doğa merkezli şehirler mümkün mü?