Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Beylikova’daki nadir toprak elementleri sahasının devlet eliyle işletileceğini, pilot tesisten sanayi ölçeğine geçişte temelin gelecek yıl atılıp iki yıl içinde tesisin devreye alınmasının hedeflendiğini açıkladı. “ABD’ye satış yok” vurgusu egemenlik ve arz güvenliği çerçevesini belirliyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın “Nadir toprak elementlerinin ABD’ye satışı söz konusu değil” açıklaması, kritik mineraller politikasında önceliğin arz güvenliği ve sanayi zinciri egemenliği olduğunu teyit ediyor. Açıklama, tartışmanın odağını ihracatın ticari ölçeğinden çok, yerli rafinasyon ve ileri malzeme üretiminin yerlileşmesine kaydırıyor. Bu çerçeve, yeşil ve dijital dönüşümün itici gücü olan mıknatıs, motor ve pil bileşenlerinde dışa bağımlılığı azaltma hedefiyle uyumlu.
Hızlı bakış
- Bakan Alparslan Bayraktar, nadir toprak elementlerinin ABD’ye satılmadığını vurguladı.
- Beylikova sahasının devlet eliyle işletileceğini ve toryum içeriğiyle stratejik öneme sahip olduğunu belirtti.
- Pilot tesisin ardından iki yıl içinde sanayi ölçekli üretime geçilmesi hedefleniyor.
- Saflaştırma oranı şu anda yüzde 92–93 seviyesinde ve daha yüksek verim için uluslararası görüşmeler sürüyor.
- Eti Maden, devletin kritik madenlerdeki ana operatörü olarak merkezi rolünü sürdürecek.
- Beylikova projesi, Türkiye’nin enerji ve hammadde güvenliği stratejisinde önemli bir adım olarak görülüyor.
Beylikova’nın konumu: Toryum içeren saha, pilot üretim ve sanayi ölçeğine geçiş
Beylikova sahası uzun yıllardır maden envanterinde yer alan, toryum içeriğiyle de öne çıkan bir alan olarak tanımlanıyor. Bakan’ın ifadesine göre sahada yürütülen çalışmalar önce pilot tesis düzeyinde saflaştırma kabiliyeti oluşturdu; şimdi ise sanayi ölçeğine geçiş planı belirginleşmiş durumda. Buna göre temelin gelecek yıl atılması ve tesisin iki yıl içinde devreye alınması hedefleniyor. Bu takvim gerçekleşirse, Türkiye kritik mineral değer zincirinde cevher çıkarmadan daha rafine bir katma değer basamağına yükselecek.
Bakan Bayraktar’ın açıklamalarından öne çıkanlar
“Nadir toprak elementlerinin ABD’ye satışı söz konusu değil. Bizim Amerika’da yaptığımız anlaşma nükleerle alakalıydı; nadir toprak elementleriyle ilgili olsaydı, bunu hem biz hem onlar açıkça ilan ederdi.”
“Beylikova’daki saha toryum içeren, dünyanın en büyük ikinci nadir toprak elementi rezervine sahip bir alan. Pilot tesisimiz çalışıyor; önümüzdeki yıl temeli atarak iki yıl içinde endüstriyel tesis aşamasına geçeceğiz.”
“Şu anda saflaştırmada yüzde 92–93 bandına ulaştık. Bu oranı daha yukarı taşımak için Avrupa, Kanada ve Avustralya ile teknoloji görüşmelerimiz sürüyor.”
“Eti Maden zaten yüzde 100 devletimize ait bir kuruluş. Toryum veya uranyum içeren sahalar mevcut kanun gereği devlet eliyle işletilir. Bu sahada da durum aynıdır.”
“Enerji güvenliğimiz için hem içeride yeni keşiflere devam ediyoruz hem de Somali, Libya, Pakistan gibi ülkelerde ortaklıklar kuruyoruz. Gabar üretimi yıllık 2 milyar dolar karşılığı tasarruf anlamına geliyor.”
Saflaştırmada hedefler: yüzde 92–93 bandından yukarı nasıl çıkılır
Açıklamada saflaştırma teknolojisinde bugün için yüzde 92–93 bandının yakalandığı ve bu seviyenin yukarı taşınması için farklı ülkelerle teknik görüşmeler yürütüldüğü belirtiliyor. Buradaki asıl mesele iki katmanlı: birincisi proses optimizasyonu ve yenilikçi çözümlerle verimlilik artışı; ikincisi ise kritik proses adımlarında know-how erişimi ve lisans maliyetlerinin yönetimi. Türkiye’nin üniversite ve araştırma kurumlarının Ar-Ge katkısı ile dış teknoloji tedarikinin dengeli harmanlanması, hem hız hem de fikri mülkiyet açılarından belirleyici olacak.
İşletme modeli ve mevzuat: Devlet eliyle işletilecek sahalar ve Eti Maden’in rolü
Bayraktar, toryum ve uranyum içeren sahalarda devlet eliyle işletme yaklaşımını vurgularken, Eti Maden’in yüzde 100 kamu şirketi olarak merkezî rolünü işaret ediyor. Bu model, stratejik madenlerde gelir paylaşımı, çevresel ve sosyal standartların uygulanması ve tedarik güvenliğinin kamu gözetiminde yürütülmesi açısından avantaj sağlıyor. Buna karşılık, ölçek büyütme, sermaye tahsisi ve tedarikçi ekosistemi oluşturma gibi konularda kamu-özel denge mimarisi ve şeffaf performans hedefleri kritik önem taşıyacak.
Jeoekonomik bağlam: Teknoloji erişimi, tedarik zinciri kırılganlıkları ve piyasa gerçekleri
Küresel nadir topraklar piyasası, birkaç ülkenin rafinasyon üstünlüğü nedeniyle kırılgan bir yapı sergiliyor. Türkiye’nin Beylikova üzerinden rafinasyon kapasitesi inşa etme hedefi, sadece ham madde ihracatçısı olmaktan ziyade ileri malzeme üreticisi olmaya yöneliş anlamına geliyor. Bu adım, temiz enerji teknolojilerinin (rüzgar türbinleri, elektrikli araç motorları, güç elektroniği) yerlileşme derinliği ve yüksek katma değerli ihracat kapasitesi üzerinde belirleyici olacak. Ancak tedarik güvenliği, proses kimyasallarının sürdürülebilir temini ve atık yönetimi gibi çevresel boyutlar da aynı ölçüde planlama gerektiriyor.
Çevresel ve yerel boyut: İzin süreçleri, toplumsal mutabakat ve şeffaflık
Pilot ve sanayi ölçeği arasındaki geçişte en çok tartışılan başlıklardan biri çevresel etki ve yerel kabul süreçleri. ÇED süreçleri, su kullanımı, atık ve yan ürün yönetimi ile yerel istihdamın niteliği konuları, projenin toplumsal lisansının temelini oluşturacak. Şeffaf veri paylaşımı ve bağımsız izleme mekanizmaları, hem çevre güvenliği hem de tedarik zinciri sürdürülebilirliği açısından kritik bir güven unsuru sağlayabilir.
Takvim ve kilometre taşları: Temel atma, devreye alma ve pazar bağlantıları
Planlanan takvime göre gelecek yıl temel atma ve iki yıl içinde devreye alma hedefi bulunuyor. Bu hedeflere paralel olarak, ürün spesifikasyonlarının küresel alıcı standartlarıyla uyumu, uzun vadeli offtake anlaşmaları ve yerli sanayinin (motor, mıknatıs, batarya ara ürünleri) entegrasyon kapasitesi eşzamanlı ilerlemeli. Aksi halde rafine ürünün ticarileşmesinde gecikmeler yaşanabilir. Erken dönemde ürün kalifikasyonu ve müşteri çeşitlendirmesi, tesis ekonomisi için risk azaltıcı rol oynar.
Enerji güvenliğiyle kesişim: Petrol, gaz ve nükleer gündemi yanında kritik mineraller
Aynı röportajda paylaşılan petrol ve gaz başlıkları (Gabar üretimi, kaya petrolü sondajları, LNG anlaşmalarının fiyat endeksleri) Türkiye’nin genel enerji güvenliği stratejisinin çok katmanlı yürütüldüğünü gösteriyor. Nadir topraklar bu tablo içinde elektrikli ulaşımdan rüzgara, şebeke ekipmanlarından savunma sanayine uzanan geniş bir teknoloji setinin “girdi güvenliği” katmanını temsil ediyor. Dolayısıyla Beylikova’nın sanayi ölçeğine geçişi, enerji güvenliği stratejisinin malzeme ayağında kritik bir sıçrama noktası olabilir.
Riskler ve gereklilikler: Finansman disiplini, kapasite geliştirme ve ihracat stratejisi
Sanayi ölçeğinde nadir toprak tesisleri yüksek sermaye, karmaşık proses yönetimi ve yetkin insan kaynağı gerektirir. Finansman maliyetleri ve küresel fiyat oynaklığı karşısında tesis ekonomisinin dayanıklılığı, ölçek ve verimlilik hedeflerinin tutturulmasına bağlıdır. Erken aşamada üniversite-sanayi işbirlikleri, tedarikçi havuzu geliştirme ve saha-rafineri-nihai kullanıcı üçgeninde bütünleşik planlama, projenin sürdürülebilirliği için vazgeçilmez görünmektedir.
Yeşil Haber arşivinde bağlam: Önceki analizlerle süreklilik
Bu analiz, Yeşil Haber’de daha önce yayımlanan içeriklerle bütünleşik okunmalıdır: Türkiye’nin nadir toprak elementleri jeopolitik analizine giriş, strateji eksenleri, işleme sürecinde Çin ile işbirliği boyutu, Türkiye-AB teknolojik iş birliği çağrıları ve ABD fonu-Türkiye hamlesine dair değerlendirme. Bu metin, söz konusu yazıların oluşturduğu politika ve piyasa çerçevesini güncel beyanlarla güncelliyor.
Politika önerisi odakları: Teknoloji yol haritası, çevresel standartlar ve pazar eşlemesi
Kısa vadede önerilen üç odak öne çıkıyor. Birincisi, rafinasyon ve ayırma proseslerinde teknoloji yol haritasının netleşmesi ve lisanslama-stratejik ortaklık dengesinin kurulması. İkincisi, çevresel standartların bağımsız izleme ve şeffaf veriyle desteklenmesi. Üçüncüsü, ürünlerin yerli sanayi ve küresel alıcılarla erken kalifikasyon programları üzerinden pazar eşlemesine tabi tutulması. Bu üç başlıkta ilerleme, Beylikova’nın sanayi ölçeğine geçiş hedefini ekonomik ve toplumsal olarak daha sağlam zemine oturtacak.
Yorumunuzu paylaşın
Beylikova’daki nadir toprak elementleri tesisinin Türkiye’nin enerji ve teknoloji bağımsızlığına katkısı sizce ne olacak? Devlet eliyle işletme modeli uzun vadede doğru strateji mi? Görüşlerinizi bizimle paylaşın.
İlgili haberler
- Türkiye-nin nadir toprak elementleri jeopolitik analiz
- Türkiye nadir toprak elementleri stratejisi
- Türkiye nadir toprak elementleri işleme sürecinde Çin ile işbirliği yapmaya hazırlanıyor
- ABD fon Türkiye nadir toprak hamlesi
- 694 milyon ton Beylikova nadir toprak ve işleme teknolojisi



















