Kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan ve zeytinlikler ile ormanları madenciliğe açma riski taşıyan torba yasa, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Yeni düzenleme, enerji yatırımlarını hızlandırmayı hedeflerken, çevresel denetim mekanizmalarını zayıflattığı gerekçesiyle eleştiriliyor.
İlgili Haber: ÇED Yönetmeliği’ndeki son değişikliklerin detaylarını öğrenmek için buraya tıklayın.
Türkiye’nin enerji ve çevre politikalarını yeniden şekillendirecek kritik bir yasal düzenleme hayata geçti. 13 Haziran 2025’te AK Parti tarafından sunulan ve kamuoyunda “maden torba yasası” olarak bilinen “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, TBMM Genel Kurulu’ndaki gergin oturumların ardından kabul edilerek yasalaştı. Yasa, bir yandan “enerji arz güvenliği” ve “yatırımların hızlandırılması” gibi hedeflerle sunulurken, diğer yandan zeytinlikler, ormanlar, meralar ve hatta sit alanları gibi hassas ekosistemleri madencilik faaliyetlerine açması ve çevresel denetim mekanizmalarını zayıflatması nedeniyle sivil toplum ve muhalefetin sert tepkisiyle karşılaştı. Bu yasanın yürürlüğe girmesi, Türkiye’nin çevre politikalarında yeni ve tartışmalı bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.
ÇED yönetmeliği ile gelen ilk sinyaller
Yasa tartışmaları sürerken, 26 Haziran 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği değişikliği, hükümetin niyetine dair ilk işaretleri vermişti. Bu yönetmelik, rüzgar (RES), güneş (GES) ve elektrik iletim hatları için ÇED eşiklerini güncelleyerek bazı küçük ve orta ölçekli yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü açarken, tüm denizüstü RES projelerini tam ÇED kapsamına alarak denetimi artırmıştı. Ancak yasanın kendisi, bu yönetmelik değişikliklerinin ötesinde, çok daha köklü ve tartışmalı adımlar içeriyor.
Yasalaşan teklifin içindekiler: En kritik ve tartışmalı 4 değişiklik
Yasalaşan metin, Maden Kanunu başta olmak üzere Çevre Kanunu, Mera Kanunu, Zeytincilik Kanunu ve Orman Kanunu gibi birçok temel yasada köklü değişiklikler barındırıyor. İşte öne çıkanlar:
1. ‘Süper İzin’ Kurulu: Bürokrasinin baypası mı, denetimin sonu mu?
Yasa, maden ruhsat süreçlerini hızlandırmak amacıyla özel bir “Süper İzin Kurulu” oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında bakanlık temsilcilerinden oluşacak bu kurul, stratejik maden projeleri için nihai karar mercii olacak. Eğer bir kamu kurumu projeye izin vermezse, bu Kurul “üstün kamu yararı” çerçevesinde o kurumun kararını baypas ederek projeye onay verebilecek. TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç, bu mekanizmayı, “vahşi madencilik faaliyetleri önündeki tüm engelleri kaldıracak ‘süper izin’ düzeni” olarak nitelendirmişti.
2. Zeytinlikler: Enerji uğruna feda mı ediliyor?
Kamuoyunda en büyük tepkiyi çeken madde, zeytin ağaçlarıyla kaplı alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilmesi. Yasa, elektrik üretimi amacıyla yürütülen madencilik faaliyetlerinin zeytinliklerde yapılabilmesinin önünü açıyor. Mevcut 3573 sayılı Zeytinciliği Koruma Kanunu’na göre zeytinliklere 3 kilometre mesafede toz ve duman çıkaran tesis kurulması yasakken, yeni düzenleme bu korumayı fiilen ortadan kaldırıyor. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), zeytinliklerin taşınması fikrinin bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığını ve ekolojik bir yıkıma neden olacağını belirtiyor. Ayrıca Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği gibi yerel örgütler de benzer ekolojik kaygıları dile getiriyor.
3. Ormanlar ve meralar: Koruma kalkanı zayıflıyor mu?
Devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için Orman Genel Müdürlüğü’nün 3 ay içinde bedelsiz izin vermesi zorunlu hale getiriliyor. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) verdiği izinler ise ÇED sürecinde “uygun görüş” yerine geçecek. Ek olarak, yenilenebilir enerji santralleri için meraların Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) tarafından “acele kamulaştırma” kararıyla alınabilmesinin önü açılıyor.
4. ÇED süreçleri: Hızlandırma mı, işlevsizleştirme mi?
ÇED mekanizması da önemli ölçüde değişiyor. Bir proje için ÇED süreci devam ederken diğer idari izinlere başlanabilecek. İlgili kurumlar 3 ay içinde görüş bildirmezse, görüşleri “olumlu” kabul edilecek. Bu “sessiz onay mekanizması”, projelerin yeterli çevresel denetim olmadan ilerleyebileceği endişesini yaratıyor.
İki zıt kutup: Teklifi destekleyenler ve karşı çıkanlar ne diyor?
Destekleyenlerin argümanları: ‘Enerji bağımsızlığı ve yatırım ortamı için şart’
Hükümet kanadı ve enerji sektörü temsilcileri, düzenlemelerin bürokrasiyi azaltarak Türkiye’nin enerji bağımsızlığını güçlendireceğini ve yatırım ortamını iyileştireceğini savunuyor. Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkanı Cem Özkök, düzenlemelerin “yatırımcıların idari süreçlerde karşılaştığı zorlukların giderilmesi ve öngörülebilirliğin artırılması” yönündeki taleplerini karşıladığını belirtmişti.
Karşı çıkanların argümanları: ‘Geri dönüşü olmayan ekolojik ve toplumsal yıkım’
TEMA, WWF-Türkiye, TMMOB, Türkiye Barolar Birliği (TBB) gibi kuruluşlar ve muhalefet partileri ise yasanın “doğanın ve yaşam alanlarının yağmalanması” anlamına geldiğini savunuyor. Temel eleştiri, yasanın Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi gibi iklim taahhütleriyle çelişmesi ve Anayasa’nın çevre koruma ilkelerini ihlal etmesidir. TBB, yasanın çevre hukuku prensiplerini zedelediğini açıklarken, WWF-Türkiye, “yenilenebilir enerji adına doğa tahribatının kabul edilemeyeceğini” vurguladı.
Yeşil Haber değerlendirmesi: Türkiye’nin çevre ve enerji politikalarında kritik yol ayrımı
Yasalaşan bu düzenleme, Türkiye’nin kalkınma politikaları ile çevre koruma arasındaki fay hattını yeniden gün yüzüne çıkarmış durumda. Kısa vadede yenilenebilir enerji yatırımları dahil bazı projeler hızlanabilir. Ancak orta ve uzun vadede, bu yasal değişikliklerin çevresel ve toplumsal maliyetinin ağır olma riski bulunuyor. Doğal alanların tahribatı ve kümülatif etki riski, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir.
Hukuki cephede ise, muhalefetin yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıma kararlılığı, uzun bir yargı sürecinin başlayacağını gösteriyor. Uluslararası alanda ise Türkiye’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi süreçlere uyum sağlamaya çalıştığı bir dönemde çıkardığı bu yasa, yeşil dönüşüm konusundaki kredibilitesini zedeleyebilir. Sonuç olarak, bu yasanın uygulamadaki sonuçları, Türkiye’nin enerji arz güvenliği, çevre politikaları ve 2053 net sıfır emisyon hedeflerine ulaşma konusundaki samimiyetini ortaya koyacaktır.
Sizce bu yasa Türkiye’nin çevresel geleceğini nasıl etkileyecek? Yorumlarda görüşlerinizi paylaşın.
İlgili haberler
- Doğa koruma ve enerji arzı karşı karşıya: Tartışmalı maden yasası teklifi
- Korunan alanlarda HES RES GES yatırımları için yeni sınırlar belirlendi
- Mera alanları jeotermal RES ve GES projelerine açıldı
- Türkiye süper izin ile yenilenebilir enerjiye hız kazandırıyor
View this post on Instagram