Bu yazımda Türkiye’nin rüzgar enerjisi alanındaki gelişmesini değerlendirebilmek için dünya rüzgar sektöründeki son durumla ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. Geçtiğimiz şubat ayı sonunda Dünya Rüzgar Enerji Konseyi’nin yayınladığı pazar analizine göre, 2017 yılı içinde tüm dünyada 50 GW’nin üzerinde rüzgar enerjisi kurulu gücü eklendi. Özellikle deniz üstü (offshore) uygulamalarda rekor kırıldı.
Çin’de ise kurulum yine oldukça iyi olmasına rağmen “biraz da olsa düşüşe geçti” diyebiliriz. Çin’in ilave kapasitesi 19,5 GW oldu. Dünyada toplam ilave edilen RES kapasitesi 52,573 MW, toplam kurulu güç ise 539.581 MW’ye ulaştı.
2008’li yıllarda 100 bin MW’lere ne zaman ulaşılır şeklinde tahminde bulunuyorduk, 10 yıldır olağanüstü bir gelişme gözlemliyoruz. Tüm bu istatistiklerin ve sayıların da ötesinde önemli bir gelişme, rüzgar enerjisi artık tek başına, teşviksiz dahi ayakta durabilen ticari bir yatırım haline gelmiştir. Fosil ve nükleer yakıtlar ile rekabet edebilmektedir.
Rüzgar santrallerinin serbest piyasada rekabet edebilecek duruma gelmeleri, birçok ülkede yönetmelik tarafında bazı teşvik kısıtlamalarını da beraberinde getirdi. 2017 yılında kurulan toplam güçten bunu görebiliyoruz. Aynı şekilde 2018 yılında da bunun etkisi görülecektir.
EN BÜYÜK REKABETÇİ YATIRIM ALANI
Karasal ve deniz üstü rüzgâr santrallerinde dünyada görülen ihale fiyatları şaşırtmaya devam etti. Fas, Hindistan, Meksika, Kanada ve ülkemizin de içinde bulunduğu birçok ihalede 0,03 Dolar Cent/kWh satış fiyatları verilirken, yıl kapanışına doğru Meksika’da bir ihaleden 0,02 Dolar Cent/kWh gibi rekor bir fiyatlama geldi.
Almanya’da örneğin denizüstü rüzgar santrallerinde de (offshore ) ilk kez teşviksiz; serbest piyasaya satış yapılacak GW büyüklüğünde ihale yapılması dikkat çekti.
Rüzgar enerjisi hala birçok ülkede en rekabetçi enerji yatırım alanı. Aynı zamanda rüzgar/ güneş hibrid uygulamaları, gelişmiş şebeke yönetim sistemleri, depolama sistemleri, uzun vadede geleceğe dair elektrik üretimi amaçlı daha az fosil yakıt kullanacağımızın önemli bir işareti.
Avrupa bu yıl rüzgar kurulumu anlamında iyi geçti, özellikle Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, İrlanda ve Hırvatistan önde gitti. Ancak 2018 yılında kurulacak güçler düşüşe geçecek, Avrupa’nın kalanında önemli bir değişiklik olmaz ise 2017 yılı rakamlarını tekrar yakalamak çok zor olacak.
ASYA’DA PAZAR 3.5 GW KÜÇÜLDÜ
Asya pazarında Çin gene liderliğini sürdürdü. Şebeke kısıtlamaları ve endişeler, rüzgar bağlantı limitleri azaldı, ancak pazar 3,5 GW kadar küçüldü. Denizüstü uygulamalar da özellikle Çin sayesinde iyi bir ivme ile başladı.
Hindistan 4 GW ilave kurulum ile rekor bir yıl geçirdi. Ancak yönetmeliklerdeki boşluk nedeni ile 2018’de bir duruş bekleniyor.
Pakistan, Tayland ve Vietnam umut vadeden ülkeler. Japonya ve yeni hükümet ile özellikle Güney Kore gibi ağır ilerleyen pazarlar için ise yeni yönetmelikler ile bir kıpırdanma olacak.
Amerika pazarı ise 7,1 GW ile güçlü bir yıl geçirdi. Önümüzdeki yıllar için ise yine sağlam bir pazar öngörüsü mevcut. Bazı olumsuz politik gelişmelere rağmen ki, özellikle Kongre ile sıyrıkla atlatılan bir kazaya rağmen, rüzgar endüstrisi en azından 2020 yılına kadar oldukça sağlam duruyor.
Kanada’da ciddi bir düşüş yaşandı ancak Alberta bölgesindeki (Batı Kanada) yeni gelişmeler olumlu. Meksika ise hala önemli bir pazar olma özelliğini koruyor. Latin Amerika ise Brezilya’da bazı politik ve ekonomik olumsuzluklara rağmen 2 GW’nin üzerinde kurulum gerçekleşti.
URUGUAY YÜZDE 100 HEDEFİNE ULAŞTI
Uruguay yapılandırmasını tamamladı ve yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine ulaştı. Arjantin’de gerçekleştirilen 2016 ve 2017 ihaleleri, 2018 yılı ve sonrasında önemli bir ilave kapasite getirecek.
Ortadoğu ve Afrika pazarında düşük bir hareketlilik gözlemlendi. Güney Afrika’da 621 MW lık yeni kapasite eklendi. Avustralya pasifik bölgesinde tek aktif pazardı, ancak gene de mütevazi bir 245 MW kapasite ile yetindi.
Rüzgar türbinlerindeki dramatik fiyat düşüşleri hem üretici firma karlıklarında, hem de tüm tedarik zincirinde ciddi bir baskı yarattı. Ancak endüstri karbonsuz temiz enerji hedefinde emin adımlar ile devam ediyor.
Tüm bu gelişmelere rağmen Paris anlaşmasında hedeflenen limitlerin çok uzağındayız dolayısı ile teşvikler sadece tarife garantisi olarak düşünülmemeli, karbon sertifika destekleri, vergisel ve prosedürel iyileştirmeler ciddi olarak desteklenmelidir.