Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) hazırladığı “Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2050’de Net Sıfır” raporu, online bir etkinlikle açıklandı.
Raporda, 6 Ekim’de TBMM’de kabul edilen Paris Anlaşması uyarınca, 2050 yılına kadar iklim değişikliğiyle mücadelede net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için atılması gereken adımlara yer veriliyor. Çalışma, Türkiye’nin karbon emisyonlarının 2050’ye dek nasıl bir seyir izleyeceğini ve Net Sıfır hedefine uygun olarak 2050’ye kadar emisyonları sıfırlamak için izlenmesi gereken olası yolu, bilimsel verilerle ortaya koyan ilk araştırma. Rapor, Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nın (NDC) hangi doğrultuda revize edilmesi gerektiğine de ışık tutuyor.
Etkinliğe, raporun araştırma ve yazı ekibinden İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, EPRA Genel Müdürü Doç. Dr. Osman Bülent Tör, ODTÜ öğretim görevlisi Dr. Bora Kat, EPRA Projeler Yardımcı Direktörü Dr. Saeed Teimourzadeh, GTE Carbon Yönetici Ortağı Kemal Demirkol, Venesco Yönetim Kurulu Başkanı Arif Künar, ODTÜ Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ebru Voyvoda ve Kadir Has Üniversitesi Ekonomi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan katıldı.
Türkiye’nin 2015’te, niyet beyanı olarak sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nın (NDC), 2053’te Net Sıfır hedefiyle uyumlu olmadığını, Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu orta ve uzun vadeli bir yol haritası belirlenmesi ve yeni bir Ulusal Katkı Beyanı’nın hazırlanması gerektiğini belirten Dr. Şahin, raporla Türkiye’nin iklim politikası ve karbon sıfır dönüşümünün bilimsel temelde tartışılmasını amaçladıklarını söyledi.
Karbondioksit emisyonları yüzde 66 artacak
Araştırma, Türkiye’nin 2018’deki ekonomik göstergeleri üzerine elektrik üretimi, ulaşım, binalar, sanayi ve diğer üretici sektörlerdeki enerji kullanımı ile sanayi proseslerinden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarını ele alıyor. 2018-2050 dönemi için emisyon patikaları, Baz Senaryo ve Net Sıfır olmak üzere iki senaryo altında karşılaştırılıyor.
Baz Senaryo’da, emisyon azaltım hedefleri ve politikalarının olmadığı bir durumda CO2 emisyonlarının 2050 yılına kadar olası seyri ortaya konuyor. Net Sıfır Senaryosu’nda ise elektrik üretimi, ulaşım, binalar, sanayi ve diğer üretici sektörlerde 2050’de Net Sıfır emisyon hedefi doğrultusunda gerekli politikaların uygulanması halinde, Türkiye’nin mevcut ekonomik yapısı, nüfus artışı, ekonomik büyüme gibi makroekonomik varsayımları korunarak 2050’ye kadar CO2 emisyonlarının seyrine yer veriliyor.
Baz Senaryo’da, Türkiye’nin toplam CO2 emisyonlarının 2018 seviyesine göre 2050’de yüzde 66 artarak yaklaşık 700 milyon tona çıkacağı öngörülüyor. Toplam sera gazı emisyonlarının 2050’de yaklaşık 890 milyon tona çıkması bekleniyor. Bu senaryoda, kümülatif CO2 emisyonları 2018-2050 arası 18 GtCO2 (milyar ton karbondioksit). Elektrik sektörü ve endüstriyel proseslerin payı yıllar içinde artarken ulaşım, binalar ve sanayide elektrik tüketiminin payı azalıyor.
Türkiye 2050’de sıfır karbon hedefine ulaşabilir
Net Sıfır Senaryosu’na göre, net sıfır hedefi doğrultusunda, tüm sektörlerde enerji tüketimi kaynaklı CO2 emisyonlarının 2018 seviyesine göre 2030’da yüzde 37, 2050’de ise yüzde 80 azalarak 74 milyon ton CO2’ye inmesi mümkün. Sanayiden kaynaklanan proses emisyonları da hesaba katıldığında, ekonomi genelindeki CO2 emisyonları 2018’e göre 2030’da yüzde 32, 2050’de ise yüzde 70’e yakın azalarak 132 Milyon ton CO2’ye gerileyebilir.
Sonuçlar, Türkiye’nin bir dönüm noktasında olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin sera gazı emisyonları 1990’dan itibaren yaklaşık yüzde 130 oranında artarak, 2018’de tepe noktasına ulaştı. Mevcut politikaların devamı halinde emisyonlar, 2050’de Baz Senaryo’da öngörüldüğü gibi 700 milyon tona çıkabilir. Net sıfır hedefine ulaşmak için ise emisyonların 2050 yılında 2018’e göre yüzde 70 azaltımla 132 milyon tona düşeceği, 1990 seviyesinin yüzde 13 altına ineceği bir yol mevcut.
Karbonsuzlaşmanın anahtarı güneş ve rüzgar
Türkiye’nin Net Sıfır hedefine ulaşabilmesi için 2035’te elektrik sektörünün büyük ölçüde kömürden çıkarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Şahin, elektrikten kaynaklı emisyonların düşüşüyle ilgili şunları söyledi: “Net Sıfır Senaryosu’na göre, hidroelektrik dışındaki yenilenebilir kaynakların kurulu güçteki payı 2018’de yüzde 17 ile sınırlıyken, bu pay 2030’da yüzde 50’ye, 2050’de ise yüzde 77’ye çıkarılabilir. Fosil yakıtların kurulu güçteki payı 2018’de yüzde 50’nin üzerindeyken 2030’da yüzde 27’ye, 2050’de ise yüzde 10 düzeyine düşebilir. Bunun sonucunda, elektrik sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonları, 2023’ten sonra azalmaya başlarken 2018’de 149 milyon ton CO2 olan emisyonlar 2030’da yüzde 51, 2050’de ise yüzde 90 azalarak 15 milyon ton CO2’ye kadar inebilir.”
Ulaşım sektöründe çözüm elektrikli araçlar
Net Sıfır Senaryosu, ulaşım sektörü kaynaklı emisyonların tüm sektörlerin toplamına yakın oranda azalabileceğini vurguluyor. Buna göre, ulaşım sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonları 2030’da 2018 seviyesine oranla yüzde 21 azalarak yaklaşık 65 MtCO2’ye ve 2050’de yüzde 65 azalarak 29 MtCO2’ye inebilecek.
Ulaşım sektöründeki emisyonların dörtte üçü karayolu yük taşımacılığından kaynaklanıyor. İçten yanmalı motorlardan elektrikli araçlara geçiş ile karayolu yük ve toplu yolcu taşımacılığında raylı sistemlere geçiş, ulaşım sektörü emisyonlarının azaltılması için en önemli iki unsur olarak ortaya çıkıyor. Bireysel araç kullanımı yerine elektrikli toplu ulaşım, bisiklet vb. gibi karbonsuz yöntemlere geçiş ve uçak seyahatlerini azaltmak gibi bireysel davranış değişiklikleri de emisyon azaltım hızına etki edecek.
Binalarda karbon emisyonunu 2050’den önce sıfırlamak mümkün
Sektörler arasında en hızlı azalma binalardan kaynaklanan emisyonlarda. Net sıfır hedefi doğrultusunda, Binalardan kaynaklanan CO2 emisyonları 2018 seviyesine oranla 2030’da yüzde 46 azalarak 28 milyon ton CO2’ye iniyor ve 2050’de sıfırlanabiliyor.
Net Sıfır Senaryosu’nda, bu azaltımı sağlayan en önemli müdahale, 2030’dan itibaren konutlarda ve ticari/kurumsal binalarda ısınma amaçlı kömür ve sıvı yakıt kullanımının sonlandırılması ve kısmen doğal gaza, büyük ölçüde elektrikle çalışan ısı pompaları ile ısınmaya geçilmesi. Binalarda doğal gaz ve LPG tüketiminin de 2030’a kadar konutlarda yüzde 13, ticari/kurumsal binalarda yüzde 21 azaltıldıktan sonra 2040’larda sonlandırılması öngörülüyor.
2035’ten sonra sisteme doğal gaz yerine küçük ölçekte yeşil hidrojen katılmaya başlandığı ve özellikle 2045’ten sonra artarak binalarda ısınma vb. için 2050’de 10 TWh’ye eşdeğer yeşil hidrojen kullanıldığı da varsayılıyor.
Sanayide verimlilik, elektrifikasyon ve ar-ge kritik önemde
Sanayide enerji tüketiminden kaynaklı emisyonların kısa vadede diğer sektörlerin hızında azalması mümkün, uzun vadede ise bu hızın düşmesi bekleniyor. Net Sıfır Senaryosu’nda, üretici sektörlerin enerji tüketiminden kaynaklanan emisyonlar, 2018 seviyesine göre 2030’da yüzde 26, 2050’de yüzde 67 azalıyor. 2050’de kalan 30 milyon ton CO2 emisyonun yüzde 57’si yüksek, yüzde 23,5’u ise düşük enerji yoğunluklu sanayi sektörlerinden kaynaklanacak, dolayısıyla sanayiden kaynaklanan enerji emisyonlarının payı tüm üretici sektörleri içinde yüzde 80’i geçiyor.
Üretim süreçlerinden kaynaklanan emisyonların azaltım potansiyelinin artırılması için ise enerji verimliliği, elektrifikasyon, yeni teknolojiler, yeşil hidrojen ve CCSU konusunda araştırma ve geliştirme çalışmalarının hızlandırılması gerekiyor.
Ayrıca uluslararası dinamiklere paralel olarak uygulanabilecek bir karbon fiyatlama stratejisiyle ekonomide emisyon yoğunluğu azaltılarak, üretim yapısının yüksek katma değerli ve düşük emisyon yoğunluklu bir yönde dönüşmesinin sağlanması gerekiyor.
Sıfır karbonun yol haritası
Türkiye ekonomisinin 30 yılda karbonsuzlaşabileceğini ve 2050’lerin başında Net Sıfır hedefine ulaşabileceğini söyleyen İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Şahin, raporda yer verilen karbon emisyon değerlerine ulaşabilmek için orta ve uzun vadede bütün sektörleri kapsayan, net ve ölçülebilir hedefler konulmasını gerektiğinin altını çizdi. Şahin yol haritasını şöyle açıkladı:
- 2018 emisyonların tepe noktasına çıktığı yıl olarak kabul edilebilir ve 2021’den itibaren emisyonların azaltılacağı öngörülebilir.
- Tüm sektörlerde enerjiden kaynaklanan karbondioksit emisyonları, 2030’da 2018 seviyesine göre yüzde 37, bütün karbondioksit emisyonları ise 2030’da 2018 seviyesine göre yüzde 32 azaltılabilir.
- Elektrik üretiminin en hızlı azaltım sağlanacak sektör olmasından hareketle, elektrik sektöründen kaynaklanan emisyonlar 2030’da yarıya indirilebilir.
- Enerji üretiminde kömürün 2035’te tamamen terk edilmesi hedeflenebilir.
- Elektrik üretiminde doğal gaz, şebeke esnekliğiyle ilgili daha iddialı çözümler üretmek yoluyla 2050’de tamamen terk edilebilir.
- Modern yenilenebilir enerji (rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle) kurulu gücünün elektrik kurulu gücündeki payı 2030’da yüzde 50’ye çıkarılabilir.
- 2030’a kadar her yıl ortalama 3 GW güneş ve 2,5 GW rüzgar enerjisi santrali yapılarak 2030’da her iki yenilenebilir enerjinin kurulu gücü yaklaşık 35 GW’a ulaştırılabilir.
- Elektrikli araçların toplam binek araçları arasındaki oran 2030’da en az yüzde 20’ye, toplu taşımada ve yük taşımada kullanılan araçlar arasındaki oran en az yüzde 10’a çıkarılabilir.
- Binalarda kömür kullanımının en kısa zamanda sonlandırılması, doğal gazdan elektriğe geçilmesi ve ısı pompalarının kullanımının hızlandırılması yoluyla 2030’da 2018 seviyesine göre yüzde 50 emisyon azaltımı hedeflenebilir.
- Sanayide emisyonları azaltacak yeni teknolojilerin geliştirilmesi, daha fazla yenilenebilir kaynak kullanımı ve elektrifikasyon, döngüsel ekonomi yaklaşımlarının, hammadde tüketiminde verimliliğin, geri dönüşüm ve sıfır atık yöntemlerinin kullanılması konusunda araştırma ve geliştirme çalışmaları hızlandırılabilir.
Rapora linkten ulaşabilirsiniz.