Yenilenebilir kaynaklar doğal olarak var olan, herkese eşit olarak ulaşan ve ulaştığı yerde insanları özgürleştiren ayrıca ‘enerji savaşları’ na neden olmayan kaynaklardır. Yani kimsenin kullanmak için birbirini öldürmesi gerekmeyen kaynaklardır. Bu kaynakları özelleştirme yöntemiyle satmak ya da almak da mümkün değildir.

Bu kaynaklar evrenin ortaya çıkmasından beri doğal olarak mevcuttur. Sonsuz, sınırsız ve her yere ulaşabilir. Üstelik buna hiçbir bedel ödemeyiz yani faturası yoktur. Örneğin güneşin ısısını ve ışığını her sabah hissederiz. Güneş bizim ana kaynağımızdır. İkincisi güneşin yeryüzünde farklı oranda ısıttığı bölgeler arasında hava hareketi olur.

Isınan yerde yükselen havanın yerini daha soğuk yerdeki hava alır ve hareketlenir. İşte hareket halindeki havanın enerjisine rüzgar enerjisi diyoruz. Üçüncü doğal enerji kaynağı ise jeotermaldir. Bunun da kaynağı yeryüzünün bizatihi kendisidir.

Dünyanın merkezi 6 bin derece sıcaklığa sahiptir. Buna mağma diyoruz. Çaydanlığın içinde kaynayan su gibi dışarı çıkmak için kendine yer arar. Ve bulduğu yerden de yeryüzüne çıkar. Çıktığı yerler volkan olarak adlandırılır. Bu sular yer altından alınıp yeryüzünde ısıtma ve elektrik üretimi için kullanılıyor.

Bir başka doğal kaynağımız ise biyokütledir. Biyokütle yaşayan ya da yakın zamanda yaşamış canlılardan elde edilen fosilleşmemiş tüm biyolojik malzemenin genel adıdır.

FOSİL KAYNAKLARIN YERİN ALTINDAN ÇIKARILMAMASI GEREKİR

Dünyamızda 4.5 milyar yıl önce yaşam yoktu. Atmosferin içinde sadece karbondioksit ve metan gazı vardı. Atmosferin içindeki sıcaklık 6 bin dereceydi. Yine yaklaşık 2.5 milyar yıl önce fotosentez başladı. Ağaçlar büyürken karbondioksit alıp dışarıya oksijen verir. Güneşin enerjisi bitki ve ağaçlarda depolanır. Dünyanın ilk sıcaklığından bugünkü haline gelmesi fotosentez yoluyla gerçekleşti.

Böylece atmosferde oksijen seviyesi artmaya başlayarak, yaklaşık 400 bin yıl önce canlı yaşamına imkan veren yüzde 20 seviyelerine kadar ulaştı.

Fosil kaynaklar dediğimiz petrol ve doğalgaz da fotosentez sonucu oluşmuş ağaçların ve diğer organik canlıların yerin altında hapsolmasıyla oluşan yakıtlardır. Onların yerin altında kalması ve hiçbir şekilde oradan çıkartılmaması gerekiyor. Çıkartıldığı zaman dünya ısınıyor. İşte küresel ısınma ve iklim değişikliği denilen mesele özünde budur.

KULLANMAYAN CAHİLLİK ETMİŞ OLUR

Herhangi bir kaynağın çözüm olabilmesi için o kaynağın yeterli miktarda olması lazım. Yenilenebilir enerji kaynaklarının bu özelliği var. Ayrıca teknolojileri giderek gelişiyor. Örneğin rüzgar türbinleri ve güneş pillerinin kapasiteleri günden güne artıyor. Yenilenebilir kaynaklardan enerji üretim maliyeti ilk kez 2015 yılında fosil yakıtlardan daha ucuz hale geldi. O tarihte Paris Anlaşması imzalandı.

Anlaşmayla ülkeler kendilerine yenilenebilir enerji hedefleri koydular ve emisyon azaltma taahhütleri verdiler. Günümüzde   PV solar teknolojileri çok gelişti. Gelişen teknoloji ucuzladı ve yaygınlaştı. Bugün 1 kWh elektrik için 70-80 kuruş ödüyoruz. Oysa güneş enerjisinden 1 kWh elektrik üretim maliyeti sadece 10 kuruş. Arada 7 kat maliyet farkı var. Enerjide çözüm yüzde 100 yenilenebilir enerjidir. Çünkü bugün yenilenebilir en ucuz enerji kaynağı haline geldi. Kullanmayan cahillik etmiş olur.

ABD Başkanı Donald Trump bile rüzgar ve güneş enerjisinden nefret ettiği halde Meksika sınırına kurulacak duvarın yapım maliyetini karşılamak için üzerine güneş panelleri yerleştirilebileceğini söylüyor.

SALGINLARI DA ORTADAN KALDIRMANIN YOLU

Bütün dünyada koronavirüsten can kaybı 1 milyona yaklaşıyor. Aslında bu salgından önce de her yıl dünyada 7 milyon insan kömür ve petrolün yol açtığı hava kirliliği nedeniyle ölüyordu. Milyonlarca insan da yine hava ve çevre kirliliğinin neden olduğu kronik hastalıklara yakalanarak ömür boyu ilaca bağımlı hale geliyor.

Pandemi bu kronik hastalığı olan insanların ilaçlarını bile doğru düzgün içemeden ölmelerine sebep oldu. Salgın hastalıkların ortadan kalkması ve iklim değişikliğinin önlenmesi için tek çözüm, kömür, doğalgaz ve petrolün atmosferde yakılmasının tamamen durdurulması ve yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçilmesidir.

KENTLERİMİZİN ELEKTRİĞİNİ YENİLENEBİLİRDEN ÜRETMELİYİZ

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından 11 Aralık 2019 tarihinde Avrupa Yeşil Anlaşması – The European Green Deal yayımlandı. AB Türkiye’nin de dahil olduğu anlaşma kapsamında uygulanacak projeler için yaklaşık 10 milyar euro’luk kaynak ayırdı. Buna göre, 2030 ve 2050 yılında bütün Avrupa kentlerinin sıfır emisyonlu, kömür, doğalgaz ve petrol kullanmayan kentler haline gelmesi, bütün konutların sıfır emisyonlu olması ve toplumsal maliyetlerin sıfıra indirilmesi gibi hedefler konuldu.

Bu anlaşma da dünyada yenilenebilir enerji kullanımına ivme kattı. Bugün itibariyle küresel ölçekte yenilenebilir enerjinin toplam arz içindeki payı yüzde 25’e ulaştı. Sadece güneş ve rüzgarın payı en az yüzde 13 civarında. Türkiye’de de hızlı bir ilerleme var.

Ancak Avrupa bu plana çok para ayırdı. Bizim de kendi ülkemizin ve kentlerimizin yeşil planlarını oluşturup en azından tüm enerjisini yenilenebilir kaynaklardan üretmemiz lazım. Bütün belediyeler enerji ihtiyacını çatı tipi güneş sistemleriyle karşılayabilir. Enerji maliyetinden yaptığı tasarrufu da diğer belediye hizmetleri için kullanabilir. Şu anda başında bulunduğum bir proje ekibi olarak yaklaşık 40 kentimizin yenilenebilir enerjiye geçişi için yol haritaları üzerinde çalışıyoruz.

DOĞALGAZ ANLAŞMALARI BİZİ ENGELLİYOR

Türkiye’de fosil yakıtlardan vazgeçmeyi engelleyen nedenlerden biri de 90’lı yıllarda yaptığımız doğalgaz anlaşmaları. Bu anlaşmalar gazı almazsak bile bize bedelini ödeme yükümlülüğü getiriyor. Uzun vadeli ve maalesef dezavantajlı anlaşmalar.

Bunun da etkisiyle enerji verimliliğini erteledik. Her tarafa boru hattı döşedik. Oysa yaptığımız araştırmalar toplumun yüzde 75’inin yenilenebilir enerjiyi istediğini gösteriyor. Ancak siyasi partiler bunu gündemine almıyor.

Önceki İçerikÇalık Enerji, ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınladı
Sonraki İçerikRüzgar enerjisinde kurulu güç 8 bin 288 MW’ye ulaştı
Tanay Uyar
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Nükleer Mühendislik Bölümü'nde ve doktorasını Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesi'nde tamamladı. Kocaeli Üniversitesi'nde ögretim üyesi ve Marmara Üniversitesi'nde yenilenebilir enerji konusunda doçent ve daha sonra profesör oldu. Marmara Üniversitesi'nde Enerji Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevinden emekli oldu. Halen Beykent Üniversitesi İngilizce Makina Bölümü’nde ve Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak dersler vermektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) danışmanıdır. EUROSOLAR (Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği) Başkan Yardımcısı ve EUROSOLAR Türkiye Bölümü Başkanı, WWEA (Dünya Rüzgar Enerji Birliği) Başkan Yardımcısı, WBA (Dünya Biyoenerji Birliği) Başkan Yardımcısı, INES (Küresel Sorumluluk için Mühendis ve Bilim İnsanları Uluslararası Ağı) Üyesi, Türkiye Çevre Platformu ve Temiz Enerji Platformları Koordinatörü ve BSNN (Karadeniz Gönüllü Çevre Kuruluşları Ağı) Yönetim Kurulu üyesidir. 2011 yılından itibaren, her yıl EUROSOLAR Türkiye tarafından İstanbul’da düzenlenen, IRENEC Uluslararası % 100 Yenilenebilir Enerji Konferansları'nın Konferans Başkanlığını yürütmektedir.

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.