Avustralya’dan Flinders University ile ABD’den Cornell University’den araştırmacılar, e-atıklardan toksik madde kullanmadan altın çıkarmanın ve CO₂’yi organik bileşiklere dönüştürmenin çevre dostu yollarını geliştiriyor. Elektronik atıklar, yeni altın madeni haline geliyor.
Dünyada giderek artan elektronik tüketimi, milyarlarca cihazın ömrünü tamamlamasının ardından büyük bir e-atık yükü oluşturuyor. Ancak bu atıklar, yalnızca bir çevre sorunu değil, aynı zamanda büyük bir kaynak fırsatı da sunuyor. Örneğin, bir ton elektronik atıkta, geleneksel cevhere kıyasla en az 10 kat daha fazla altın bulunabiliyor.
Bu altını geri kazanmak için yıllardır siyanür ve civa gibi toksik maddeler kullanılsa da, bu yöntemler çevreye ve insan sağlığına büyük zarar veriyor. Avusturalya, Flinders University’den Profesör Justin Chalker liderliğindeki ekip, bu sorunu çözmek için yeni bir yaklaşım geliştirdi. Suda çözünebilen, geri dönüştürülebilir bir polimer ve su dezenfeksiyonunda kullanılan trikloroizosiyanurik asit sayesinde, altın çevreye zarar vermeden çözülüp geri kazanılabiliyor.
Karbon dönüşümünde katalizör: Altının ikinci hayatı başlıyor
ABD, Cornell University’de yürütülen farklı bir araştırma ise, e-atıklardan çıkarılan altını yalnızca geri kazanmakla kalmıyor; aynı zamanda küresel ısınma ile mücadelede kullanıyor. Dr. Amin Zadehnazari ve ekibi, kovalent organik çerçeveler (COF -covalent organic frameworks) geliştirerek altını yüzde 99,9 saflıkla yakalamayı başardı. COF’lar, gözenekli ve kristal yapıları sayesinde yalnızca altın gibi hedef metalleri seçici biçimde yakalayabilen gelişmiş malzemeler olarak biliniyor.
Bu altın yüklü COF’lar, daha sonra karbondioksiti organik bileşiklere dönüştüren kimyasal reaksiyonlarda katalizör olarak kullanılıyor. Böylece hem değerli bir metal yeniden değerlendirilmiş oluyor hem de CO₂ gibi güçlü bir sera gazı faydalı maddelere çevriliyor. Bu yaklaşım, hem kaynak hem de emisyon yönetimi açısından dikkat çekici bir örnek sunuyor.
Küçük ölçekli madencilikte civa kullanımına güvenli alternatif
Flinders University’nin geliştirdiği yöntem, yalnızca endüstriyel ölçekte değil, küçük ölçekli madenlerde de uygulanabilir nitelikte. Bu tür madenlerde yaygın olarak kullanılan civa, toprağı, suyu ve hava kalitesini etkileyerek ciddi bir çevre kirliliği yaratıyor.
Araştırmacılar, yeni yöntemi Peru gibi bölgelerdeki madenlerde test ederek, bu tehlikeli uygulamalara güvenli bir alternatif sunmayı amaçladı. Suda çözünebilen ve yeniden kullanılabilen malzemelerle altın çıkarımı, bu tür işletmelerin hem ekonomik hem de çevresel sürdürülebilirliğini artırabilir.
Döngüsel ekonomi için ileri malzeme teknolojileri devrede
Her iki proje de döngüsel ekonominin temel ilkelerini somutlaştıran başarılı örnekler sunuyor. Flinders University’nin polimer tabanlı sistemi, altını defalarca geri kazanıp aynı malzemeyi yeniden kullanmaya olanak tanırken; Cornell ekibinin COF tabanlı yaklaşımı, geri kazanılan metali ileri kimyasal dönüşüm süreçlerinde değerlendirmeyi mümkün kılıyor.
Bu tür yöntemler, sınırlı doğal kaynakları korurken aynı zamanda çevreye verilen zararı da azaltıyor. Teknoloji ve bilim sayesinde atık olarak görülen materyaller, ekonomik değeri olan yeni kaynaklara dönüştürülüyor.
Küresel e-atık sorunu geri kazanım sayesinde avantaja dönüşebilir
2023 itibarıyla dünya genelinde yılda yaklaşık 50 milyon ton elektronik atık üretiliyor ve bu miktarın 2030’a kadar 80 milyon tona ulaşması bekleniyor. Ne yazık ki bu atıkların yalnızca %20’si geri dönüştürülüyor. Geri kalan büyük kısmı ise gömülüyor, yakılıyor ya da kayıt dışı yollarla ayrıştırılıyor.
Bu durumda, altın gibi değerli metaller kaybediliyor, çevre kirleniyor ve döngüsel ekonomi için potansiyel fırsatlar kaçırılıyor. Oysa yeşil kimya ve ileri malzeme biliminden elde edilen bu tür çözümler, e-atıkların daha verimli ve güvenli bir şekilde işlenmesini sağlayabilir.
Kaynak verimliliği ile iklim hedeflerine aynı anda katkı
Elektronik atıklardan sürdürülebilir yöntemlerle altın çıkarılması, yalnızca kaynak verimliliğini artırmakla kalmıyor; aynı zamanda sera gazı emisyonlarının azaltılmasına da katkı sağlıyor. CO₂’nin kimyasal reaksiyonlarla dönüştürülmesi, bu tür sistemlerin yalnızca geri kazanım değil, aynı zamanda iklim çözümleri için de araç olabileceğini gösteriyor.
Bilimsel gelişmeler, artan e-atık miktarına yenilikçi ve etkili çözümler sunarak, gelecekte kaynak yönetiminin çok daha verimli ve çevreci bir çizgide ilerleyebileceğini gösteriyor.
İlgili makaleler
- Bakterilerle eski pillerden nadir metallerin geri kazanımında yeni umut
- Kuzey Pasifik’te bir plastik adası: Geri dönüşümün ötesine geçmek
- Kömür külüyle çevreci beton: Karbon emisyonu yüzde 30 azalıyor
View this post on Instagram