2025’te 650 MW’lik YEKA GES-2025 yarışmaları ile yaklaşık 400 milyon dolarlık yeni güneş yatırımı planlanırken, küresel kritik maden krizi ve Çin odaklı tedarik zinciri, Türkiye’nin 2030 temiz enerji hedefleri için görünmez bir risk alanı yaratıyor.
Hızlı bakış
- YEKA GES-2025 yarışmalarında 7 ilde toplam 650 MW kapasite tahsis edildi ve yaklaşık 400 milyon dolarlık yatırım hedefleniyor.
- Demirköprü Barajı’nda planlanan 35 MW yüzer GES, arazi baskısını azaltan yeni nesil bir model olarak öne çıkıyor.
- Küresel kritik maden piyasasında yoğunlaşma ve ihracat kısıtlamaları, panel ve batarya maliyetlerinde yeni bir şok riskini artırıyor.
- Güneş paneli tedarik zincirinin %80’den fazlasının Çin’e bağlı olması, Türkiye’nin enerji yatırımlarını fiyat ve arz açısından kırılgan hâle getiriyor.
- Yerli panel ve hücre üretim kapasitesinin artırılması, YEKA sonrası dönemde enerji arz güvenliği için stratejik bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.
YEKA GES-2025 ile gelen 650 MW yeni kapasite
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 25 Kasım 2025’te YEKA GES-2025 yarışmalarını tamamlayarak 7 ilde toplam 650 MW bağlantı kapasitesi tahsis etti. Yarışmalara 38 şirketten 77 başvuru geldi ve bakanlık açıklamalarına göre ortaya çıkan yatırım büyüklüğü yaklaşık 400 milyon dolar düzeyinde. Bu kapasite devreye girdiğinde 500 bine yakın hanenin elektrik tüketiminin güneşten karşılanabileceği, yıllık karbon emisyonunda da yüz binlerce tonluk bir azalma potansiyeli oluşacağı belirtiliyor.
YEKA GES-2025 sürecinin teknik detayları ve şirket bazlı sonuçları daha önce Yeşil Haber’de yayımlanan kapsamlı haberimizde incelenmişti. Ayrıntılı analiz için bkz: YEKA GES-2025 yarışmaları sonuçları: 650 MW.
YEKA GES-2025 paketinin dikkat çeken unsurlarından biri de ilk kez bir yüzer GES projesinin bu çerçevede gündeme gelmesi oldu. Manisa’daki Demirköprü Barajı üzerine kurulması planlanan 35 MW seviyesindeki yüzer GES, su kaynaklarının çok amaçlı kullanımını ve arazi kullanım baskısını azaltan yeni bir modelin denemesi niteliğinde. Bu proje, iklim kriziyle mücadele ve kuraklık risk yönetimi açısından da sembolik bir önem taşıyor.
Sektör içinde bu iptaller, bağlantı kapasitesi tahsisi ile saha geliştirme süreçleri arasındaki gerilim noktalarına işaret ediyor. Yer seçimi, çevresel izinler, yerel itirazlar ve şebeke kısıtları gibi faktörler, kağıt üzerinde görünen kapasitenin fiili yatırıma dönüşmesini geciktirebiliyor. YEKA modeli, teoride uzun vadeli alım garantisi ve yerli katkı hedefleriyle önemli bir çerçeve sunsa da, saha bazlı riskler yönetilemediğinde “kazanılan” kapasitenin bir bölümünün hiç hayata geçmemesi olasılığı ortaya çıkıyor.
2025 sonunda fotoğrafa bakıldığında, bir yandan 650 MW’lik yeni kapasite ve yüzer GES gibi yenilikçi uygulamalar öne çıkarken diğer yandan iptal edilen yarışmalar, Türkiye’nin güneş yatırım zincirinin izin, planlama ve uygulama tarafında hâlâ kırılgan olduğunu gösteriyor. Bu kırılganlık, küresel tedarik zinciri riskleriyle birleştiğinde daha karmaşık bir risk tablosu oluşturuyor.
Kritik mineraller ve enerji dönüşümünde derinleşen tedarik riski
Uluslararası Enerji Ajansı, 2025 boyunca yayımladığı kritik mineraller değerlendirmelerinde temiz enerji teknolojilerinin birkaç ülkeye ve sınırlı sayıda şirkete bağımlı hale geldiğini vurguluyor. Bu tablo özellikle batarya, rüzgar türbini ve güneş paneli üretiminde kullanılan lityum, nikel, kobalt, grafit, nadir toprak elementleri ve özel metaller için geçerli. Ajansın son görünüm raporlarına göre, kritik minerallerde ilk üç tedarikçinin toplam payı 2035’e kadar ortalama %80 seviyesinde kalmaya devam edebilir.
Bu yüksek yoğunlaşma riskine, 2023 sonrası dönemde art arda gelen ihracat kısıtlamaları ve jeopolitik gerilimler eşlik ediyor. Özellikle Çin’in bazı nadir toprak ve batarya metallerinde uygulamaya başladığı ihracat kontrolleri, tedarik güvenliğinin artık teorik bir konu değil, fiili bir politika aracı hâline geldiğini gösteriyor. Bu ortamda, güneş ve rüzgar projeleri sadece yerel izin süreçlerine ve finansman koşullarına değil, aynı zamanda küresel hammadde jeopolitiğine de bağımlı hâle geliyor.
Kritik mineraller penceresinden bakıldığında, güneş paneli ve batarya maliyetleri son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da, önümüzdeki dönemde arz şokları, ihracat kısıtlamaları veya fiyat artışları yüzünden yeni bir maliyet dalgası yaşanması olasılığı göz ardı edilemez. Bu tür bir şok, YEKA GES-2025 gibi ihalelerde öne çıkan agresif fiyatların ve yatırımcı karlılık varsayımlarının yeniden gözden geçirilmesini gerektirebilir.
Güneş paneli üretiminde Çin merkezciliği ve yerli katkı sınavı
Bugün küresel güneş paneli üretim zincirinin neredeyse tüm aşamalarında Çin’in belirleyici bir ağırlığı bulunuyor. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre polisilikon, ingot, wafer, hücre ve modül üretiminin her aşamasında Çin’in payı %80’in üzerinde seyrediyor. ABD, Hindistan ve Avrupa Birliği’nin sanayi politikaları orta vadede bu payı bir miktar dengelemeyi amaçlasa da, 2030 döneminde bile Çin’in küresel üretim kapasitesindeki payının %80-90 bandında kalacağı öngörülüyor.
Bu tablo Türkiye açısından iki yönlü sonuç üretiyor. Bir yandan küresel ölçek ekonomisi sayesinde panel fiyatlarının düşük seyretmesi, YEKA ihalelerinde verilen agresif fiyatların teknik temelini oluşturuyor. Diğer yandan ise tek merkezli tedarik zinciri, jeopolitik gerilimler ve ihracat kısıtlamaları nedeniyle panel bulunabilirliğini ve fiyat istikrarını riskli hâle getiriyor.
Türkiye’nin bugüne kadarki stratejisi, panel ve ekipman ithalatına dayalı hızlı ölçeklenme ile sınırlı sayıda yerli üretim girişimini birlikte yürütmek üzerine kurulu. Yeşil Haber’de daha önce yayımladığımız SMART güneş wafer üretimi haberi, yerli TOPCON PLUS teknolojisiyle kurulan üretim hattı ve CW ENERJİ’nin yerli panel projeleri bu dönüşümün işaretleri niteliğinde.
YEKA GES-2025 ile birlikte yerli panel, hücre ve wafer üretim kapasitesinin artırılması artık sadece sanayi politikası tercihi değil, kritik maden ve tedarik zinciri riskleri karşısında zorunlu bir risk yönetimi başlığı hâline geliyor.
Yatırımcı açısından üç başlıkta risk: Maliyet, gecikme, bağımlılık
YEKA GES-2025 sonucunda ortaya çıkan yaklaşık 400 milyon dolarlık yatırım potansiyeli, Türkiye’nin enerji dönüşümü açısından önemli bir kaldıraç. Ancak bu kaldıraç, doğru yönetilmediğinde kırılganlığa dönüşebilir. Yatırımcı perspektifinden bakıldığında, kritik maden ve tedarik zinciri başlığında üç risk alanı öne çıkıyor.
Maliyet şokları: Kritik minerallerde tedarik yoğunlaşması ve ihracat kısıtlamaları, panel ve batarya maliyetlerinde ani sıçramalara yol açabilir. İhale aşamasında kabul edilen fiyatlar, bu tür bir maliyet şokunda marjları hızla eriterek projeleri ekonomik açıdan kırılgan hâle getirebilir.
Proje gecikmeleri: İthal ekipman teslimatlarında yaşanabilecek gecikmeler, izin süreçlerindeki aksaklıklarla birleştiğinde inşaat takvimini sarkıtabilir. Bu tür sarkmalar, finansman maliyetini artırdığı gibi yatırımcı güveninde de aşınmaya yol açar. YEKA GES-2025 kapsamındaki iptaller, bu riskin sadece teorik olmadığını hatırlatıyor.
Tek tedarikçiye bağımlılık: Panel ve ana ekipmanda tek bir ülkeye veya dar bir üretici grubuna bağımlılık, kur riski, ticari gerilimler ve politika değişiklikleri karşısında Türkiye’yi savunmasız bırakabilir. Bu durum, orta vadede enerji arz güvenliği başlığını da doğrudan etkileyebilir.
Türkiye’nin enerji geçişinde politika alanı: Yerli kapasite ve çeşitlendirme
YEKA GES-2025 sonuçları, Türkiye’nin güneş enerjisinde ölçeği büyütme kararlılığını ortaya koyuyor. Ancak bu ölçek büyümesi, kritik madenler ve küresel tedarik zincirindeki kırılganlıklar hesaba katılmadan yürütüldüğünde, enerji dönüşümü beklenmedik frenlerle karşılaşabilir. Bu nedenle politika yapıcılar ve sektör açısından birkaç başlık öne çıkıyor.
Yerli üretim zincirini derinleştirmek: Panel montajının ötesine geçip hücre, wafer ve belirli komponentlerde yerli kapasiteyi artırmak, hem yeşil sanayi politikası hem de tedarik riski yönetimi açısından kritik. Bunun için uzun vadeli alım garantileri, Ar-Ge teşvikleri ve finansman mekanizmalarının birlikte tasarlanması gerekiyor.
Tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek: Çin merkezli üretim gerçekliği değişmeyecek olsa da, panel ve ekipman tedarikinde farklı coğrafyalardan üreticileri içeren bir portföy yaklaşımı benimsenebilir. Bu çeşitlendirme, tek bir ülkeye veya üreticiye aşırı bağımlılığı azaltarak şoklara karşı tampon oluşturur.
Veri şeffaflığı ve risk raporlama kültürü: YEKA ihaleleri ve saha geliştirme süreçlerinde izin, finansman ve tedarik adımlarına ilişkin verilerin şeffaf biçimde paylaşılması, hem kamuoyu hem de yatırımcı açısından güven artırıcı bir rol oynar. Kritik maden ve ekipman tedariki başlığında düzenli risk değerlendirmeleri yayımlanması, karar vericilerin ve finans kuruluşlarının öngörülebilirliğini güçlendirecektir.
Enerji dönüşümünün finansal etiketi ve sorumluluk çerçevesi
Güneş ve rüzgar yatırımları, Türkiye’nin fosil yakıt ithalat faturasını azaltma ve iklim hedeflerine yaklaşma açısından önemli. YEKA GES-2025 ile açılan yeni yatırım alanları, uzun vadede doğalgaz ithalatının ve karbon emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlayabilir. Ancak bu katkının gerçekleşebilmesi, projelerin hem teknik hem finansal açıdan sürdürülebilir olmasına bağlı.
Sizce Türkiye, YEKA GES-2025 sonrası dönemde tedarik ve kritik maden risklerini azaltmak için hangi adımları atmalı?
İlgili haberler
- YEKA GES-2025 yarışmaları sonuçları: 650 MW
- YEKA GES-2025: Başvurular 18 Kasım’da; yerlilik %75’e çıktı
- YEKA GES-2025’te G25-Elazığ ve G25-Erzurum-2 yarışmaları iptal edildi
- Smart Güneş 2025’te 7,4 milyar TL ciro ve yerli hücre kapasitesi 2.200 MW’a çıktı
- Türkiye’de güneş takip sistemleri enerji verimliliğini artırıyor

















