Çin, toryumdan uranyum üretimini ilk kez başarıyla gerçekleştirdi. Su soğutması gerektirmeyen bu eriyik tuz reaktörü, güvenli ve sürdürülebilir enerjiye geçişte önemli bir adım olabilir.
Çin, dördüncü nesil nükleer enerji alanında önemli bir eşiği aştı. Çin Bilimler Akademisi’ne bağlı Şanghay Uygulamalı Fizik Enstitüsü (SINAP), toryum yüklü reaktörden geçerli deneysel veriler elde edildiğini açıkladı. Gelişme, ilk olarak Çin basınında Global Times tarafından duyuruldu. Bu sonuç, toryumun eriyik tuz sistemlerinde yakıt olarak kullanılabileceğini kanıtladı. Böylece geleceğin enerji modellerine yeni bir yön çizildi.
Söz konusu başarı, dördüncü nesil nükleer enerji teknolojilerinin güvenli, verimli ve çevreyle uyumlu enerji üretiminde neden öne çıktığını bir kez daha gösteriyor.

Dördüncü nesil nükleer enerji ve eriyik tuz reaktörlerinin avantajları
Eriyik tuz reaktörü, geleneksel su soğutmalı sistemlerin aksine yüksek sıcaklıklı eriyik tuzu soğutucu olarak kullanır. Bu tasarım, düşük basınçta güvenli çalışma, daha az mekanik stres ve yüksek ısı verimi gibi avantajlar sunar. Suya ihtiyaç duymaması, kurak bölgelerde elektrik üretimi ve endüstriyel ısı tedariki için yeni imkânlar yaratır. Bu tasarım sayesinde toryum reaktörü teknolojisi, dördüncü nesil nükleer enerji çözümleri arasında sürdürülebilir geleceğin en güçlü adaylarından biri olarak görülüyor.
Programın gelişimi ve sanayi entegrasyonu
2011’de başlatılan eriyik tuz reaktörü programı, laboratuvar araştırmalarından mühendislik doğrulama aşamasına taşındı. SINAP, çekirdek teknolojiler, malzemeler ve ekipmanlarda yerli üretim kapasitesi oluşturdu ve bağımsız bir tedarik zinciri kurdu.
Kurum şimdi enerji şirketleriyle iş birliği içinde 100 MW’lık bir toryum reaktörü projesi geliştiriyor ve bu sistemi 2035’e kadar işletmeye almayı planlıyor. Yüksek sıcaklık çıktısı, yenilenebilir kaynaklarla hibrit işletmeyi ve yüksek sıcaklıkta hidrojen üretimine olanak tanıyor. Böylece dördüncü nesil nükleer enerji sistemlerinin, yenilenebilirlerle birlikte çalışabileceği pratik biçimde doğrulanmış oluyor.

Toryum rezerv potansiyeli ve stratejik anlamı
Gizliliği kaldırılan son raporlar, Çin’in toryum potansiyelinin önceki tahminlerin üzerinde olabileceğini gösteriyor. İç Moğolistan’daki madencilik atıklarında biriken toryum, uzun vadeli yakıt güvenliği ve maliyet sürdürülebilirliği açısından büyük bir potansiyele sahip. Bayan Obo gibi komplekslerdeki rezervler, toryum reaktörü teknolojilerinin enerji arz güvenliğinde stratejik bir rol üstlenebileceğini düşündürüyor.
Madencilik atıklarında yer alan toryumun değerlendirilmesi, yalnızca enerji üretimini değil, atık yönetimi ve kaynak verimliliğini de kapsayan daha geniş bir sürdürülebilirlik yaklaşımı sunuyor. Bu yönüyle dördüncü nesil nükleer enerji, döngüsel ekonomi vizyonuyla da örtüşen yeni bir paradigma oluşturuyor.
Çin’in elde ettiği bulgular, yalnızca ülke içinde değil, toryum rezervine sahip diğer ülkeler için de yeni bir perspektif yaratıyor. Uzmanlara göre Çin’in toryum potansiyeli, yalnızca ulusal enerji güvenliği açısından değil, dünya genelinde eriyik tuz reaktörü teknolojilerinin yaygınlaşmasını hızlandıracak ölçekte.
Türkiye açısından olası etkiler
Türkiye de toryum açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor. Eskişehir–Sivrihisar ve Isparta–Aksu bölgelerinde yapılan araştırmalar, yüz binlerce tonluk potansiyel rezervin varlığına işaret ediyor. Bu kaynakların yerli teknolojik kapasite ve bilimsel iş birlikleriyle değerlendirilmesi, Türkiye’nin enerji bağımsızlığına stratejik bir katkı sağlayabilir. Çin’in elde ettiği bu teknik başarı, Türkiye için hem teknolojik transfer hem de araştırma-geliştirme alanında örnek alınabilecek bir yol haritası sunuyor.

Küresel enerji dönüşümüne dair çıkarımlar
Çin’in toryum reaktörü alanındaki ilerlemesi, yalnızca yeni bir enerji teknolojisinin başlangıcı değil, aynı zamanda enerji politikalarının yeniden şekillendiği bir dönüm noktası. Bu tür gelişmeler, enerji üretiminde kaynak çeşitliliği, jeopolitik bağımsızlık ve çevresel sürdürülebilirlik arasındaki dengeyi yeniden tanımlıyor. Eriyik tuz reaktörü tabanlı sistemler, düşük karbonlu geleceğin inşasında daha güvenli, uzun ömürlü ve stratejik bir alternatif olarak öne çıkıyor.
Bu ilerleme, enerji teknolojilerinde insanlığın yönünü yeniden sorgulatıyor. Giderek artan küresel enerji talebiyle birlikte, dördüncü nesil nükleer enerji sistemleri yalnızca bir teknik çözüm değil, sürdürülebilir bir gelecek vizyonunun da temel unsuru haline geliyor. Bu tür atılımlar, enerji alanında yalnızca teknolojik yeniliği değil, insanlığın doğayla kurduğu dengeyi de yeniden tanımlıyor.
İlgili Makaleler
- Çin, toryum reaktörleriyle nükleer enerjide devrim yapıyor
- Çin’in nükleer gücünde büyük sıçrama: Önümüzdeki on yılda +24 GW
- Çin 10 reaktörle öne çıkarken BRICS nükleer toplantısı
- Türkiye’nin nükleer gündeminde yeni dönem: 2035’e kadar Sinop ve Trakya
- Çin’in ‘yapay güneşi’ füzyonda yeni çağ başlatıyor
- Güneş ışığından hidrojen üretimi: Yeşil enerjiye yeni yaklaşım

















