Kapadokya’daki IGIS 2025 zirvesi, Türkiye’nin jeotermal vizyonuna ev sahipliği yaptı.
Türkiye’nin en zengin jeotermal sahalarından birine ev sahipliği yapan Kapadokya, 9 Mayıs’ta Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesi’ne (IGIS 2025) ev sahipliği yaptı. Nevşehir’in Ürgüp ilçesindeki Perissia Hotel & Convention Center’da gerçekleşen zirve, dünyadan ve Türkiye’den yaklaşık 400 uzmanı, kamu temsilcisini, yatırımcıyı ve akademisyeni bir araya getirdi.
Jeotermal enerji ve kaynakların etkin kullanımı konularında farkındalık yaratmak, sektördeki yatırım fırsatlarını ele almak ve jeotermal temelli kalkınma modellerini tartışmak amacıyla düzenlenen zirve, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Nevşehir Valisi Ali Fidan ve JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un açılış konuşmalarıyla başladı.

Jeotermal Yatırımcıları Derneği (JEMYAD) tarafından organize edilen etkinlikte; konut ısıtmasından seracılığa, termal turizmden elektrik üretimine kadar jeotermalin sunduğu çok boyutlu fırsatlar masaya yatırıldı.
IGIS 2025, Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı’nda öncelikli gelişim alanları olarak belirlenen enerji, tarım-gıda ve turizm sektörlerinde jeotermal kaynakların oynayacağı rolü güçlendirmeyi hedefliyor. Zirvenin Kapadokya’da düzenlenmesi, bölgenin yalnızca doğal güzellikleriyle değil, artan jeotermal potansiyeliyle de Türkiye’nin sürdürülebilir geleceğinde stratejik bir merkez olarak konumlanmakta olduğunu vurguluyor.
IGIS 2025 zirvesinden öne çıkanlar
Cari açıkla mücadelede jeotermalin rolü
Zirveye katılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin cari açığının büyük kısmının enerji ithalatından kaynaklandığını belirterek, jeotermalin bu açığı kapatmada kilit rol oynayacağını vurguladı. Yılmaz, “Türkiye cari açık veren ülke. Cari açığımızın büyük bir bölümünün enerjiden kaynaklandığını görüyoruz. Yeşil dönüşüm hedeflerini gerçekleştiren bir Türkiye, aynı zamanda enerjiyi daha verimli kullanan yerli, yenilenebilir enerjinin payını arttıran bir Türkiye demek. Bu da aslında cari açığımızın düşmesi demek. Yeşil ekonomi, yeşil dönüşüm bizim makroekonomik istikrarımız açısından da çok kıymetli.” dedi.

Emisyon ticareti ve yeşil fon modeli
Yılmaz, “İhtiyacımızı azaltıyor, özel sektör de enerjiyi verimli kullandığı zaman, enerji maliyetlerini düşürerek rekabet gücü sağlıyor. Hem işletmelerimiz için hem de ekonomimiz için son derece kıymetli. Meclisimizin gündeminde iklim kanunumuz var. Amacımız net, ülkemizde yeşil dönüşümle enerjiyi daha verimli kullanmak hem işletmelerimizin rekabet gücünü arttırmak hem de ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltarak cari açığımızı aşağı çekmek.” diye ekledi.
Yılmaz ayrıca, “Gelecek yıl 2026’da ülke içinde bir emisyon ticaret sistemi oluşturmazsak firmalarımız Avrupa’ya vergi ödemek zorunda kalacaklar. Emisyon ticaret sistemi kuruyoruz. Bu sistemi kurduğumuz zaman, Avrupa’ya gidecek vergiler Türkiye içinde kalarak bir fonda birikecek. Bu fonu da biz sanayinin veya sektörlerin yeşil dönüşümü için sanayiye geri vereceğiz.” şeklinde konuştu.
Küresel jeotermal enerji pastasında Türkiye’nin yeri
2024 yılı itibarıyla dünyada jeotermal enerji kurulu gücün 17 bin megavata ulaştığını söyleyen Yılmaz, “Uluslararası Enerji Ajansı’nın öngörülerine göre önümüzdeki 25 yıl içinde jeotermal enerjinin küresel yenilenebilir payının bugünkü %0,5 düzeyinden %3 ila beş aralığına çıkması bekleniyor. Enerji pastası büyüyecek, bunun içinde jeotermal‘in payı ciddi oranda artacak. Dolayısıyla önemli bir dönüşümden bahsediyoruz. Mevcut kapasitenin büyük bölümü Amerika Birleşik Devletleri, Endonezya ve Filipinlerle birlikte ülkemizde yoğunlaşmış durumda. Bu alanda dünyada dördüncü konumdayız. Ülkemizde yapılan etütler şunu gösteriyor bugün bin 734 megavat olan kurulu gücümüzü ilk etapta 40 bin megavata kadar yükseltmemiz, giderek bunun daha da üstüne çıkarmamız mümkün.” dedi.
Jeotermalin çok amaçlı kullanım potansiyeli
Yılmaz, jeotermalin çok amaçlı kullanımına da değinerek, “Jeotermal derken, enerjiden turizme, sağlıktan madenciliğe, içindeki madenlerin işlenmesinden seracılığa, tarım alanına varıncaya kadar çok çeşitli alanlarda kullanımı mümkün olan bir kaynaktan bahsediyoruz. Değişik derecelerde aynı suyu çok farklı alanlarda bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmek mümkün. Diğer yandan yenilenebilir bir kaynak. Bu kaynağı doğru kullanırsanız bir defa değil defalarca kullanabilirsiniz. Jeotermalin rüzgâra ve güneşe göre de şöyle bir avantajı var; gece gündüz dört mevsim bu kaynaktan elektrik üretmeniz mümkün. Yenilenebilir olan kaynaklar içinde bir alan açmış oluyor, bu yönüyle de çok kıymetli hem yenilenebilir hem de istikrarlı bir kaynak.” ifadelerini kullandı.
Nevşehir: Konut ve sera ısıtmasında model il
Nevşehir’in jeotermali bütüncül bakış açısıyla kullandığı iller arasında model olduğunu da söyleyen Yılmaz, “Jeotermal kaynaklarla 160 bin konut ve yaklaşık 10 bin dekar sera ısıtılmaktadır. Bunun sayısını da arttırmak durumundayız. Nevşehir gerçekten bu anlamda bir model. Jeotermal‘in hem enerjide hem turizmde hem tarımda kullanıldığı bütüncül ve sürdürülebilir bir bakış açısıyla kullanıldığı modern bir ilimiz olma yolunda.” dedi.
Termal turizmde fırsatlar ve hedefler
Yılmaz, turizm potansiyeline de dikkat çekerek, “Diğer yandan doğal mineralli sular, içme suyu ve sağlık turizmi açısından da katma değeri artırma imkânı sunuyor. Termal turizmde 53 termal turizm merkezi ve 4 Kültür ve Turizm koruma ve gelişim bölgesi ile altyapı her geçen gün gelişiyor. 2030’lu yıllara doğru dünyada termal turizm pazarının 100 milyar dolarlara gelmesi bekleniyor. Şu an aldığımız pay yeterli değil. Çok daha yükseğini almamız lazım. Jeotermal kaynaklarımızı, turizm potansiyelimizi düşündüğünüzde sinerji oluşturma imkânımız var. Sağlık da yine geldiğimiz noktayı değerlendirdiğinizde bunları bir araya getirebilirsek katma değeri çok daha yüksek bir şekilde bu alanı değerlendirmemiz mümkün. Geçen yıl 61 milyar doları aşan bir turizm gelirimiz oldu. 62 milyon turisti aştık. Türkiye artık turizmden daha fazla katma değer üreten, daha fazla gelir sağlayan büyük ülke haline geldi. Cari açığımızın kapatılmasında da yine hizmet sektörleri anlamında çok önemli bir katkı sunuyor. Turizm sektörümüzde de önümüzdeki dönemlerde sayısal artış bekliyoruz” dedi.
Kapadokya’nın jeotermal kalkınma vizyonu
Uluslararası Jeotermal Yatırım Zirvesinde konuşan Nevşehir Valisi Ali Fidan ise şunları söyledi: “UNESCO’nun hem doğal hem kültürel miras listesinde yer alan Kapadokya, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en özgün ve etkileyici turizm merkezlerinden biridir… Jeolojik geçmişi sayesinde yerin derinliklerinden gelen zengin jeotermal kaynaklara sahiptir. Başta Kozaklı ilçemiz olmak üzere ilimizin pek çok bölgesinde sağlık turizmi, seracılık ve enerji üretimi gibi farklı alanlarda kullanılabilecek jeotermal kaynaklar bulunmaktadır.”
Kozaklı: Sağlık ve tarımda örnek bölge
Fidan, “Kozaklı ilçemizde 1733 oda ve 3942 yatak kapasiteli 22 termal konaklama tesisimizde yerli ve yabancı misafirleri ağırlıyoruz. 2024 yılında 236 bin gecelik konaklama gerçekleşmiştir. 170 yataklı Kozaklı Fizik Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi, 2011 yılından bu yana 17.700 hastaya yataklı tedavi hizmeti vermiştir. Jeotermal tarımsal üretim alanında da önemli imkanlar sunmaktadır. Kozaklı’da mevcut 180 dekar örtü altı jeotermal serada 6.300 ton domates üretimi gerçekleştirerek, gıda tedariğine katkı sağlamaktadır.” dedi.
Özel sektörün çağrısı: Stratejik masterplan şart
Indigo Group Yönetim Kurulu Başkanı ve JEMYAD Başkanı Ömer Tosun, Türkiye’nin jeotermal potansiyeline dikkat çekerek, potansiyelin çok azının kullanıldığını ve mevcut kaynakların daha fazla değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Tarım, ihracat ve enerji güvenliği açısından jeotermalin stratejik bir kaynak olduğunu vurguladı. Tosun ayrıca teknolojik seracılık, lityum çıkarımı ve termal wellness gibi alanlarda Türkiye’nin küresel bir oyuncu olabileceğini ifade etti.
Türkiye’nin jeotermal gücü ve yeşil dönüşümdeki küresel rolü
Jeotermal enerji, Türkiye için sadece bir yenilenebilir enerji kaynağı olmanın ötesinde, ülkenin yeşil dönüşüm hedeflerine ulaşmasında, enerji arz güvenliğini sağlamasında ve uluslararası alanda rekabet gücünü artırmasında kilit bir role sahiptir.
Neden jeotermal enerji Türkiye için stratejik bir kaynak?
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle dünyadaki en zengin jeotermal kaynak alanlarından birine sahip. Batı Anadolu’daki aktif tektonik kuşak, yer kabuğunda dünya ortalamasının %50 üzerine çıkan ısı akısı değerleri yaratmakta. Türkiye genelinde ölçülen ortalama ısı akısı ~74 mW/m² olup küresel ortalamadan belirgin biçimde yüksek. Bu yüksek jeotermal gradyan, ülke genelinde yüzlerce sıcak su kaynağı ve buhar rezervuarının oluşmasını sağlıyor. Nitekim Türkiye’de 280’e yakın jeotermal alan tespit edilmiş ve bunların yaklaşık 27 tanesi elektrik üretimi veya ısıtma amacıyla geliştirilmiş durumda. Jeolojik avantajı sayesinde Türkiye, Avrupa’da jeotermal enerji potansiyeli en yüksek ülke konumunda.
Türkiye, jeotermal enerji üretiminde dünya çapında önde gelen ülkeler arasında yer alır: 2023 yılı itibarıyla Türkiye 1.691 MW kurulu jeotermal güç ile dünyada 4. sırada (ilk üç: ABD ~3.900 MW, Endonezya ~2.418 MW, Filipinler ~1.952 MW). Buna karşın jeotermalin elektrik üretimindeki payı ülkelere göre değişir; örneğin Kenya elektriğinin ~%45’ini, İzlanda ~%30’unu jeotermalden sağlıyor. Türkiye’de ise toplam elektrik üretiminin yaklaşık %3’ü jeotermal kaynaklı. Bu oran görece düşük görünse de Türkiye’nin çok daha büyük elektrik piyasası içinde bu pay sağlanmakta ve jeotermal kurulu güç hızla artırıyor. Toplam kapasite bazında Türkiye, Avrupa’da birinci, dünya genelinde ABD, Endonezya ve Filipinler’in ardından dördüncü büyük jeotermal elektrik üreticisi haline gelmiş durumda. Jeotermal santrallerin tamamı, en yüksek sıcaklık gradyanlarına sahip Denizli, Aydın, Manisa, İzmir, Çanakkale, Afyon gibi Batı Anadolu illerinde yoğunlaşmakta. Bu coğrafi dağılım, Türkiye’nin jeolojik avantajının bölgesel odak noktalarını göstermekte ve jeotermal enerjinin ülke için stratejik önemini vurgulamakta.
Jeotermal enerji, yalnızca elektrik üretiminde değil; konut ısıtması, sera tarımı, termal turizm, rehabilitasyon, maden çıkarımı ve içme suyu gibi alanlarda da çok amaçlı bir kaynak olarak öne çıkıyor.

Mevcut kapasite ve gelecek hedefler
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise Türkiye’nin 1.734 MW olan kurulu gücünü ilk etapta 40 bin megavata kadar yükseltmenin mümkün olduğunu belirtti.
(Not: Uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin mevcut gücünü 1.691 MW ile 1.754 MW aralığında raporlamakta.)
Doğrudan ısı kullanımında ise Türkiye, dünya ikincisi konumunda: Toplam ~5.113 MWt termal kapasite seraların, konutların ve tesislerin ısıtılmasında kullanılmakta (bu alanda dünya lideri Çin). Jeotermal kaynakla şehir ısıtmasında 1120 MWt, seracılıkta 855 MWt gibi kullanım alanları geliştirilmiş durumda. Türkiye genelinde jeotermal enerji ile 125.000’den fazla konut ısıtılmakta (Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın belirttiği 160.000 konut hedefiyle uyumlu), 4,5 milyon m² sera sıcak suyla iklimlendiriyor ve 520 termal tesis/spa hizmet veriyor.. Bu rakamlar, doğrudan kullanımda fosil yakıtların yerini jeotermalin aldığını ve önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlandığını gösteriyor. Resmi hedeflere göre 2025 yılında jeotermal doğrudan kullanım kapasitesinin 11.150 MWt’ye çıkarılması planlanmıştı. Orta ve uzun vadede ise keşfedilecek yeni sahalarla 100.000 MWt’nin üzerinde bir jeotermal ısı kapasitesine ulaşılabileceği öngörülüyor. Bu büyüme potansiyeli, jeotermal enerjinin Türkiye’nin enerji arzında uzun vadede oynayacağı kritik rolün altını çiziyor.
Yeşil dönüşüm ve tarımda emisyon azaltımı
Jeotermal enerji, Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedeflerinde kilit bir enstrüman. Özellikle tarım sektöründe sera gazı emisyonlarının azaltılmasında jeotermalin katkısı büyük. Türkiye, jeotermal kaynaklarını tarımsal ısıtmada etkin kullanarak seralarda fosil yakıt tüketimini düşürüyor. Jeotermal ısıtmalı seralarda kömür veya doğal gaz yerine yerli sıcak su kullanılması, ısıtmadan kaynaklı karbon emisyonlarını neredeyse sıfıra indiriyor. Ülke genelinde jeotermal enerji ile ısıtılan modern seralarda domates, biber, muz gibi ürünler yıl boyu yetiştirilip ihraç ediliyor. Örneğin Afyon Sandıklı’da jeotermal ısıtmalı 100 dekarlık seralardan elde edilen domatesler Almanya ve Hollanda’ya ihraç edilerek Avrupa pazarına ulaşıyor. Nevşehir Valisi Ali Fidan’ın belirttiği gibi, Kozaklı’da mevcut 180 dekar örtü altı jeotermal serada yılda 6.300 ton domates üretimi gerçekleştiriliyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz da yaklaşık 10 bin dekar seranın jeotermal kaynaklarla ısıtıldığını belirtiyor.
Bu tür jeotermal tarım uygulamaları, kimyasal yakıt yakmadan üretim yapıldığı için ürünlerin karbon ayak izini ciddi oranda düşürüyor. Aynı zamanda jeotermal ile toprak ve su ısıtması yaparak bitki verimliliğini artırmak mümkün olduğundan, tarımda sürdürülebilirliği destekliyor. Jeotermal ısıyla ısıtılan seralarda yetişen ürünler, AB’nin talep ettiği sıkı çevre standartlarını daha kolay karşılayabiliyor. Örneğin, jeotermal enerjiyle tamamen organik yöntemlerle üretilen ve kimyasal yakıt kaynaklı kirlilikten arınmış ürünler, Avrupa’nın karbon ayak izi düşük gıda taleplerine uygun. JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un da vurguladığı gibi, teknolojik seralarda su geri dönüştürülerek kullanılıyor ve bu, su kıtlığı sorununa karşı önemli bir avantaj sağlıyor. Sonuç olarak, jeotermal enerji tarımda hem verimliliği artıran hem de karbon emisyonlarını azaltan stratejik bir araç. Bu, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda tarım ve gıda sektöründe önemli bir dönüşümü mümkün kılıyor.
AB Yeşil Mutabakatı ve jeotermalin rolü
Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat stratejisi ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), Türkiye’nin ihracat odaklı sektörlerini düşük karbonlu üretime teşvik ediyor. CBAM, AB’ye ihraç edilecek çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre gibi emisyon yoğun ürünlerin karbon içeriklerine göre sınırda vergi uygulanmasını öngörüyor. Bu durum, Türkiye’nin sanayi ve tarım ürünlerini karbon ayak izi açısından rekabetçi hale getirmesini zorunlu kılıyor. Yeşil Mutabakat kapsamındaki Sınırda Karbon düzenlemesi, AB ile ticaret yapan her sektörü yakından ilgilendirmektedir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın belirttiği gibi, Türkiye’nin 2026’da ülke içinde bir emisyon ticaret sistemi oluşturması, firmaların Avrupa’ya vergi ödemek yerine bu fonların Türkiye içinde kalmasını ve yeşil dönüşüm için kullanılmasını sağlayacaktır.
Jeotermal enerji, tam da bu noktada Türkiye’ye kritik bir avantaj sağıyor. Sanayide ve tarımda jeotermal kullanımı, ürünlerin üretiminde fosil yakıt kullanımını azaltarak karbon emisyonlarını düşürür. Örneğin bir gıda işleme tesisinin veya bir gübre fabrikasının süreç ısısını jeotermalden sağlaması, o ürünün karbon yoğunluğunu ciddi ölçüde azaltacak. Bu sayede, Türk ihraç ürünleri AB pazarında karbon vergisine tabi olmadan rekabet edebilir hale gelir. Jeotermal ile ısıtılan seralarda yetişen tarım ürünleri de daha düşük emisyonla üretildiği için, ileride AB’nin tarım ürünlerinde getirebileceği karbon kriterlerini karşılamada avantajlı olacaktır. Ayrıca, AB’nin Yeşil Mutabakat hedefleri doğrultusunda Türkiye de 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylamış ve 2053 için net-sıfır emisyon taahhüdü vermiştir. Bu hedeflere ulaşmak için jeotermal enerji gibi yenilenebilirlerin payını artırmak şart görülmektedir. Jeotermal enerji kullanımı, Türkiye’nin AB çevre standartlarına uyumunu hızlandırarak olası karbon vergisi maliyetlerinden kaçınmasını sağlar. Böylece hem ihracatta rekabet gücü korunur hem de Türkiye’nin AB ile ticari ilişkilerinde sürdürülebilirlik boyutu güçlenir.
Enerji ithalatının azaltılması ve ekonomik istikrar
Jeotermal enerjinin stratejik öneminin bir diğer boyutu da Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlılığını azaltması ve makroekonomik istikrara katkı sağlaması olarak görülebilir. Türkiye, hızla artan enerji talebini karşılamak için uzun yıllardır petrol, doğal gaz ve kömür ithalatına büyük meblağlar ödeniyor. 2022 yılında ülkenin enerji ithalat faturası 97 milyar dolara yaklaşarak tarihi zirveye ulaşmış durumda. Bu durum, cari açık üzerinde baskı yaratarak ekonomik kırılganlıklara yol açıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın vurguladığı gibi, Türkiye’nin cari açığının büyük bir bölümü enerjiden kaynaklanıyor ve yeşil dönüşüm ile yerli, yenilenebilir enerjinin payının artırılması cari açığın düşmesine katkı sağlayacak.
Jeotermal enerji, %100 yerli bir kaynak olarak devreye girerek bu tablonun olumlu yönde değişmesini sağlayacak kaynaklardan biri. Jeotermal santraller, elektrik üretimi için ihtiyaç duyulan yakıtı yerin altından bedelsiz olarak sağladığından, her megavat-saat üretimde pahalı fosil yakıt ithalatını ikame eder. Örneğin, 1.7 GW kurulu jeotermal kapasitenin ürettiği elektrik, yılda on milyarlarca kilovat-saat doğalgaz veya kömür ithalatını engelleyerek döviz tasarrufu yaratıyor. Benzer şekilde jeotermal ile ısıtılan evler ve seralar, normalde ithal doğalgazla sağlanacak ısının önemli bir bölümünü karşılar. Bu, enerji faturasında milyarlarca dolarlık azaltım anlamına gelir ve cari açığın düşmesine katkı yapar. Uzman analizlerine göre, yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılması Türkiye’yi küresel yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı daha dirençli hale getirecek. Nitekim 2022’de yaşanan fosil yakıt fiyat şoklarının Türkiye’de enflasyonu tetiklediğini gördük. Jeotermal gibi kaynaklar, sabit maliyetli ve dışarıya bağımlı olmayan üretimle bu tür şokları yumuşatır. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması, Türkiye’nin enerji ithalat bağımlılığını azaltarak uzun vadede elektrik fiyatlarını da düşürebilir. Jeotermal enerji, güneş ve rüzgarla birlikte Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltan bir bileşen olarak makroekonomik istikrarı destekler. Enerji ithalatının azalması, döviz kuruna ve enflasyona olumlu yansıyarak ülkenin ekonomik büyümesine daha sağlam bir zemin hazırlar. Sonuç itibarıyla, jeotermal enerji hem cari açığın azalmasına hem de enerji arz güvenliğinin artmasına katkıda bulunarak Türkiye ekonomisinin uzun vadeli direncini güçlendiren stratejik bir kaynaktır.
Termal turizm ve sağlıkta jeotermalin yükselişi
Türkiye genelinde 53 termal turizm merkezi ve 4 gelişim bölgesi bulunuyor. Kapadokya’daki Kozaklı ilçesinde 22 termal otel, 170 yataklı fizik tedavi hastanesi ve yılda 236 bin konaklama kapasitesi mevcut. Termal kaynaklar sağlık turizmi, rehabilitasyon ve wellness alanlarında büyük potansiyel sunuyor. JEMYAD Başkanı Ömer Tosun’un belirttiği gibi, Japonya’nın geçen yıl termal turizmden 20 milyar dolar gelir elde ettiği düşünüldüğünde, Türkiye’nin elindeki kaynaklarla bu alandaki payını artırması mümkün görünüyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz da 2030’lu yıllara doğru dünyada termal turizm pazarının 100 milyar dolarlara gelmesinin beklendiğini ve Türkiye’nin bu pazardan aldığı payın artırılması gerektiğini vurgulamakta.
Stratejik minerallerin yeni kaynağı: Termal sularda lityum potansiyeli
Jeotermal sular sadece ısı değil; aynı zamanda lityum gibi stratejik mineraller de içeriyor. Elektrikli araçlar ve enerji depolama sistemleri için kritik olan lityum, bazı bölgelerdeki termal sularda yüksek oranlarda bulunabiliyor. Bu durum, Türkiye’nin madencilik ve enerji depolama yatırımları için yeni fırsatlar doğuruyor.
Jeotermal, Türkiye’nin yeşil kalkınmasındaki temel taşı
Jeotermal enerji, Türkiye için sadece bir yenilenebilir enerji kaynağı değil, aynı zamanda jeolojik, ekonomik ve çevresel açılardan stratejik bir değer. Yüksek jeotermal gradyanı ve zengin rezervleri sayesinde Türkiye, bu alanda dünya liderleri arasına girmiş durumda. Mevcut ve hedeflenen kapasiteler, jeotermalin enerji portföyümüzdeki yerinin giderek büyüyeceğini gösteriyor. Dahası, jeotermal enerji yeşil dönüşümü hızlandırarak tarımda ve sanayide karbon ayak izini azaltmakta, AB’nin iklim politikalarına uyumu kolaylaştırarak ihracatçı sektörlerimizi korumakta ve yerli enerji üreterek ithalat bağımlılığını düşürmekte. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, jeotermal enerji Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve enerji güvenliği açısından vazgeçilmez, stratejik bir kaynak konumunda.
Sizce Türkiye, jeotermal kaynaklarını enerji dışında tarım ve turizmde yeterince kullanabiliyor mu? Görüşlerinizi bizimle paylaşın.
İlgili Haberler
- Türkiye’nin Jeotermal Enerji Atılımı: 2030’a Kadar Hedef 3000 MW
- Jeotermal Enerji Türkiye’nin Temiz Enerji Hedeflerine Nasıl Katkı Sağlıyor?
- Jeotermal Enerji Derneği’nden Enerji Bakanı’na Ziyaret: Sektörün Geleceği ve Yatırım Hedefleri
- Kapalı Döngü Sistemle, Jeotermal Enerji Her Yerde
- Füzyon Teknolojisiyle Ultra Derin Jeotermal Enerji