SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin birlikte düzenledikleri ‘Düşük karbonlu ve dirençli bir geleceğe yatırım yapmak: Türkiye için fırsatlar’ toplantısı İstanbul’da düzenlendi.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman ve OECD Çevre Direktörlüğü Direktör Yardımcısı Anthony Cox’un katıldığı toplantıda enerji dönüşümünün ekonomiye, iş dünyasına ve sürdürülebilirliğe faydaları tartışıldı. Yenilenebilir enerjinin entegrasyonu, altyapı/kapasite yatırımları ve finansman kaynaklarının düşük karbonlu çözümlere kaydırılması gibi konular masaya yatırıldı.
Etkinlikte OECD tarafından hazırlanan ‘İklime Yatırım, Büyümeye Yatırım’ raporu açıklandı. Başarılı bir enerji dönüşümünün makro ekonomik faydalarını gösteren OECD’nin bu çalışması, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu G20 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerine; ekonomik büyüme, rekabetçilik ve refah artışı ile eşzamanlı nasıl ulaşacağını anlatıyor. Bunun yanı sıra kısa ve orta vadede büyümeyi destekleyecek mali ve yapısal reformları ele alıyor.
OECD ‘İklime Yatırım, Büyümeye Yatırım’ raporuyla, G20 ülkelerinin doğru politikalar ve destekler, tutarlı iklim politikaları, güçlü mali ve yapısal reformlarla iklim değişikliği riskini azaltırken kısa vadede ekonomi, istihdam ve temiz bir geleceğe yönelik kazanımlar elde edeceğini ortaya koyuyor.
Rapora göre, sürdürülebilir ekonomik büyümenin şartlarından biri, önümüzdeki 10 yılda modern, akılcı ve temiz altyapıya yatırım yapılması. Küresel düzeyde kalkınma hedeflerine ulaşmak için 2030’a kadar yıllık ortalama 6,3 trilyon doları altyapı yatırımı gerekiyor.
ÖNEMLİ OLAN SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin ‘Türkiye’de Enerji Dönüşümü: Yatırımlar ve Fırsatlar’ serisinin ilki olan etkinlikte konuşan Selahattin Hakman, hızlı nüfus artışı ve ekonomik büyüme nedeniyle Türkiye’nin enerji talebinin arttığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Günümüzde Türkiye’nin birincil enerji arzının dörtte üçü ithal kaynaklardan sağlanıyor. Öte yandan, Türkiye çok büyük bir yenilenebilir ve enerji verimliliği potansiyeline sahip. Düşük karbonlu ve dirençli bir geleceğe yatırım yapılarak hem yerel kaynaklar harekete geçirilebilir hem enerji arz güvenliği kuvvetlendirilebilir, ticaret daha dengeli hale getirilebilir, yeni ekonomik faaliyet alanları ve istihdamda artış sağlanabilir. Ayrıca bu, çevre kalitesinin iyileştirilmesine de fayda sağlayacaktır.”
Önemli olanın istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme olduğunu vurgulayan Hakman rapora işaret ederek, ekonomik büyümenin desteklenmesi ve verimliliğin artması için dünyayı yüksek karbonlu bir geleceğe mahkûm etmemek gerektiğinin altını çizdi.
KALKINMA HEDEFLERİ İÇİN 6,3 TRİLYON
Raporda “Doğru politikalar ve teşvikler, özellikle de tutarlı iklim politikasıyla birlikte güçlü mali ve yapısal reformlar uygulamaya konulduğunda, hükümetler bir yandan iklim değişikliği riskini ciddi ölçüde azaltacak büyümeyi yakalarken, diğer yandan da ekonominin kısa vadede gelişmesi, yeni istihdam alanları ve çevre kalitesi ile ilgili faydalar sağlayabilir” denilirken, OECD Çevre Direktör Yardımcısı Anthony Cox şöyle konuştu: “İklim değişikliğiyle mücadelenin kalkınma politikalarına entegre edilmesi, ekonomiye yük olmanın aksine, önemli ölçüde olumlu etkileri olacaktır. Küresel ısınmayı 2 derecenin altına çekmeyi hedefleyen ‘kararlı dönüşüm’, G20 ülkeleri genelinde mevcut politikaların devam ettirilmesi halinde, 2050 yılına gelindiğinde uzun vadeli GSYİH’yı ortalama yüzde 2,8 oranında artırabilir. İklimin yaratacağı olumsuz etkileri en aza indirmenin olumlu sonuçları hesaba katıldığında ise, GSYİH üzerindeki net etki yaklaşık yüzde 5’e çıkabilir.”
Rapora göre, sürdürülebilir ekonomik büyümenin şartlarından biri, önümüzdeki 10 yılda modern, akılcı ve temiz altyapıya yatırım yapılması. Küresel düzeyde Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak için 2030’a kadar yıllık ortalama 6,3 trilyon dolar değerinde altyapı yatırımı gerekiyor. Aynı dönemde yılda 0,6 trilyon dolar ek yatırım, tüm yatırımları iklimle mücadele için uyumlu hale getirebilir. Bu sayede büyüme, verimlilik ve çevre kalitesi yönünden kısa ve uzun vadede kazanımlar elde edilecek.
KİLİT ROL FİNANS SEKTÖRÜNDE
Güçlü iklim politikasının kilit unsuru finansman. Düşük karbonlu ve iklime karşı dirençli altyapıyla uyumlu hale getirilmiş çeşitli finansal enstrümanlarla desteklenen kamu ve özel sektör kaynakları önemli bir rol oynayacak. Raporda şöyle denildi: “Finansal sistemin iklim değişikliğiyle ilgili riskleri değerlendirip en aza indirerek bünyesine katması için adımlar atılması gerekiyor. Kalkınma bankaları ve finans kuruluşları mevcut kaynakları genişletmeli. Bunun için kendi bilançolarından sağlanacak kaynakların yanında, politika ve kapasite oluşturma desteği vasıtasıyla düşük karbonlu ekonomiye geçiş için gerekli finansman geliştirilmeli.”
“Türkiye Enerji Sektöründeki İş Fırsatlarını Yakalamak için Finansmanı Olanakları” başlıklı oturumu yöneten SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ise şöyle dedi: “Enerji sektörünün dönüşümü için gerekecek ilave yatırımlardan gelen kazanç ve faydalar, dönüşümün maliyetinden daha fazla.
ETKİLİ FİNANSMAN ARAÇLARI
Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği için yapılacak yatırımlar kadar altyapı yatırımları da önemli. Bunun yanı sıra yenilikçi yaklaşımlara da yatırımın bugün başlaması önemli, çünkü yeni çözümlerin hayata geçmesi uzun vadeli bir süreç. Tüm bu yatırımların gerçekleşmesi için de yenilikçi ve daha etkili finansman araçlarına ihtiyaç duyacağız.”
Etkinliğin konuşmacıları arasında TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Arkın Akbay ile TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen de yer aldı. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin ‘Türkiye’de Enerji Dönüşümü: Yatırımlar ve Fırsatlar’ serisi kapsamındaki etkinlikleri devam edecek.