Oynat

TÜREB heyeti, Danimarka’nın Middelgrunden denizüstü rüzgar santralini yerinde inceledi. Marmara Denizi’ndeki ölçümler devam ederken, teknik fizibilite çalışmalarının 2026’nın ilk çeyreğinde tamamlanması hedefleniyor.

Middelgrunden örneği: Danimarka’nın çevreci başarı modeli

TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) yetkilileri, Danimarka’nın başkenti Kopenhag yakınlarındaki Middelgrunden denizüstü rüzgar santralini ziyaret etti. 2000 yılında hizmete giren ve her biri 2 MW kapasiteye sahip 20 adet rüzgar türbiniyle o dönemde dünyanın en büyük offshore rüzgar santrali olarak kayıtlara geçen tesis, Kopenhag’ın elektrik ihtiyacının yaklaşık %4’ünü karşılıyor. Üstelik santral, kamu şirketi ile bireylerin ortak sahipliğinde yürütülüyor.

denizüstü rüzgar enerjisi marmara türkiye offshore rüzgar yatırımları türeb middelgrunden ziyaret raporu Ufuk Yaman
TÜREB Deniz Üstü Rüzgar Enerjisinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Yaman

TÜREB’ten umut veren açıklama: Offshore enerji, ihracat için de şans

TÜREB Deniz Üstü Rüzgar Enerjisinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Yaman, ziyaret sırasında şu ifadeleri kullandı:


“Denizüstü rüzgar sadece enerji üretimi olarak görülmemeli. Bu alana yatırım yaparken tedarik zincirini oluşturma, know-how elde etme ve bu bilgiyi ihracata yönlendirme imkanı bulacağız.”

Yaman, karasal rüzgar endüstrisinin bugün 2.2 milyar dolarlık hacme ulaştığını ve bu hacmin %70’inin ihracatla elde edildiğini belirtti. Aynı modelin denizüstü için de uygulanabileceğine inandığını ifade etti.

Marmara Denizi odakta: Ölçümler sürüyor, 2026’da karar yılı olabilir

TÜREB açıklamasında, şu ana kadar Türkiye’de denizüstü rüzgâr projeleri için dört alanın belirlendiği ve özellikle Marmara Denizi’ndeki üç bölgede ölçümlerin başladığı belirtildi. İki alanın teknik analizler açısından uygun bulunduğu bilgisi paylaşıldı. Yaman, “2026 yılının ilk çeyreği itibariyle teknik fizibilite çalışmaları tamamlanmış olacak” dedi.

türkiye offshore rüzgar yatırımları türeb middelgrunden ziyaret raporu denizüstü rüzgar enerjisi marmaraAvrupa’dan ilham: Almanya, Hollanda ve Birleşik Krallık modelleri

Offshore rüzgâr enerjisi konusunda önde gelen ülkelerden olan Almanya, Hollanda ve Birleşik Krallık, tüm sanayi zincirini kapsayan entegre modeller geliştiriyor:

  • Almanya, 2045’e kadar 70 GW offshore kapasite hedefliyor ve liman altyapısını bu hedefe göre düzenliyor.
  • Hollanda, 2030’a kadar 21 GW kurulu offshore kapasiteye ulaşmayı planlıyor ve halka açık ortaklık modelleriyle projeleri destekliyor.
  • Birleşik Krallık, bugün 14 GW offshore kapasiteye sahip ve bu kapasite, ülkenin toplam elektrik ihtiyacının yaklaşık %20‘sini karşılıyor.

Türkiye için bu modeller, hem kamu şirketlerinin hem özel girişimcilerin ve vatandaşların birlikte yürütebileceği yeni nesil projelere ilham verebilir.

Offshore potansiyel, iklim hedefleriyle buluşturulmalı

TÜREB yetkilileri, offshore rüzgârın sadece enerji kaynağı olarak değil, iklim kriziyle mücadele ve cari açığı azaltma hedeflerinin bir aracı olarak ele alınması gerektiğini belirtiyor. Özellikle sanayi için düşük karbonlu enerji tedarikinin önemi artarken, bu yatırımlar aynı zamanda AB ile uyumlu bir enerji politikasını da beraberinde getirecek.

Hedef sadece MW değil: Sanayi ve teknoloji odaklı kalkınma

TÜREB’in ziyaretinden çıkan temel mesaj, offshore rüzgar enerjisini yalnızca MW bazlı üretim kapasitesi ile değerlendirmemek gerektiği. Yatırımlar; tersane altyapısı, deniz lojistiği, elektrik şebekesi bağlantıları, çevresel etki analizleri ve ithalat-ihracat dengesi gibi çok yönlü kalkınma alanlarında da değer yaratıyor.

Şu an 2.2 milyar dolar hacme ulaşan ve ihracat oranı %70 olan karasal rüzgar endüstrisi gibi, denizüstü rüzgar da Türkiye için yeni bir endüstri dalgası başlatabilir.

Marmara Denizi offshore rüzgar için en gerçekçi başlangıç noktası mı?

Marmara Denizi, Türkiye’nin offshore rüzgar hedefleri açısından teknik, politik ve ekonomik açılardan en uygun ve gerçekçi başlangıç noktası olarak öne çıkıyor. Karadeniz ve Akdeniz’e göre daha sığ olan bu iç deniz, sabit temelli türbin teknolojileri için ideal derinliklere sahip. Ayrıca kıyıya yakınlığı sayesinde şebeke bağlantılarına entegrasyon kolaylığı ve daha düşük iletim kaybı sağlıyor.

Bölgenin İstanbul, Kocaeli ve Tekirdağ gibi büyük sanayi merkezlerine yakın olması, üretilecek elektriğin yerinde kullanımına imkân tanıyor. Bu da hem yatırımcılar hem de politika yapıcılar açısından cazip bir tablo oluşturuyor. Üstelik Marmara’da deniz yetki alanı tartışmaları olmadığından, dış politika riskleri minimum düzeyde seyrediyor.

Hâlihazırda TÜREB tarafından yürütülen ölçüm çalışmaları ve teknik uygunluk analizleri, Marmara’da ilk denizüstü projelerin başlatılabileceğini doğruluyor. Tüm bu unsurlar, Marmara Denizi’ni Türkiye’nin ilk offshore rüzgar sanayi adımı için en gerçekçi bölge haline getiriyor.

Sizce Türkiye, denizüstü rüzgar enerjisinde Avrupa ülkeleri kadar hızlı yol alabilir mi? Sizce Türkiye bu fırsatı değerlendirebilecek mi? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın.

İlgili Haberler


Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz