Aralarında Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (International Institute for Sustainable Development, IISD), Columbia Üniversitesi ve Stockholm Çevre Enstitüsü’nün (Stockholm Environment Institute, SEI) de bulunduğu 14 kurumun desteklediği Energy Policy Tracker (Enerji Politikaları Takibi) tarafından yapılan araştırmaya göre, G20 ülkeleri yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgının başlamasından bu yana açıkladıkları paketlerle fosil yakıtlara 151 milyar dolar, temiz enerji teknolojilerine ise 89 milyar dolar finansman taahhüdünde bulundu.
Energy Policy Tracker Analisti Bengisu Özenç, Kovid-19 salgınının ciddi bir sağlık tehdidi olmasının yanında, yakın tarihin en büyük ekonomik krizinin de ortaya çıkmasına sebep olduğuna dikkat çekiyor. Özenç, krizle birlikte ulusal ve uluslararası seviyede eşi görülmemiş büyüklükte destek paketlerinin açıklandığını belirterek, “İklim krizinin de bir parçası olduğu çoklu kriz ortamında harekete geçirilen bu kaynaklar, gelecekte şiddetini artıracak sistemik krizleri önlemek açısından önemli bir fırsatı barındırıyor. Bunun için desteklerin sağlıklı, adil ve sürdürülebilir bir geleceği hedefleyen bir ekonomik toparlanma çerçevesinde ele alınması gerekli.”
Enerji politikalarının, düşük karbonlu ve sürdürülebilir bir geleceğe geçişte kilit bir noktada olduğunu ifade eden Özenç, Türkiye’nin de bu fırsatları yakalayabilmesi için, ekonomi destek paketlerinde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrifikasyon düzeyinin artırılması gibi düşük karbonlu enerji dönüşümü alanlarını önceliklendirmesi gerektiğini söylüyor.
Bengisuz Covid-19 salgının neden olduğu ekonomik krizlerden çıkış için açıklanan destek paketleriyle ilgili Yeşil Haber‘in sorularını yanıtladı.
Energy Policy Tracker’ın amacı nedir?
Covid-19 döneminde devletler tarafından açıklanan ekonomiyi destekleme paketlerinin nerelere harcandığına dair birçok kurum tarafından çalışmalar yapılıyor. Enerji politikalarını izleyen Energy Policy Tracker da bunlardan biri. Sadece Covid-19’a karşı alınan politika kararlarını değil, zaten beklemekte olan politikaları, Covid-19 dolayısıyla bir fırsat olarak görüp uygulamaya dönüşebilecek politikaları da takip ediyoruz. Enerjiyi hem arz hem de talep yönünden incelemeye alıyoruz.
Temelden, aşağıdan gelen araştırmalarla sadece enerji arzı tarafından değil, binalarda, ulaştırmada, altyapı gibi enerji tüketimine, enerji talebine ilişkin politikaları da gözleme alıyoruz. Burada bunu yaparken de bu politikaları sayısallaştrımayı hedefliyoruz. Enerji Politikaları Takibi’nde resmi kaynaklar tarafından mali büyüklüğü paylaşılan politikalar rakamsal olarak yer alıyor ama veri seti farklı araştırma projelerine de kaynak oluşturabilecek nitelikte.
Ekonomileri destekleme paketlerinde yeşil etkisi ne oranda hissediliyor?
Her ne kadar bir takım yeşil paketler ortaya çıksa da dünyada genel anlamda hala yeşil diyebileceğimiz, içinde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrikli araçlar gibi elektrifikasyonu artıracak diğer girişimler anlamında baktığımızda küresel olarak çok gerideyiz. Rakamlar da gösteriyor ki, Covid-19 dolayısıyla açıklanan kurtarma ve ekonomik toparlanma paketlerinde fosil yakıtlara hala iki misli destek veriliyor. Yeşil ekonomilerin desteklenmesi açısından bakıldığında eylemlerin küresel söylemin gerisinde kaldığı bir tablo görüyoruz ülkeler bazında.
Covid-19 krizi de bu eğilimi tetiklemiş görünüyor. Avrupa Birliği’nin çok yıllık bütçesi bile uzun tartışmalarla sonuçlandırılabildi. Bir takım kesintiler istendi. “Neye kaynak ayıralım?” denildiğinde hükümetler önceliklendirme olarak bu şok ortamında mevcut düzeni ilerletmek yönünde adımlar atıyorlar. Bir düzen değişikliği ya da enerji dönüşümü gibi konular hemen ikinci plana düşebiliyor.
DESTEKLERİN TAMAMI FOSİL YAKITLARA GİDİYOR
Türkiye’de tablo nasıl görünüyor ?
Türkiye için de benzer bir tablo ortaya çıkmış durumda. Biz ancak kamuoyu ile paylaşılan mali büyüklükler üzerinden bir değerlendirme yapabiliyoruz. Kamu otoritesi tarfından açıklanmış bu büyüklükleri baz alıyoruz. Hesaplanan mali büyüklükleri olan politikalara, desteklere baktığımızda Türkiye’de destek paketlerinin neredeyse tümünün aslında fosil yakıtlara daha doğrusu fosil yakıtların kullanıldığı sektörlere gittiğini görüyoruz. Özellikle yeşil olarak etiketlenmiş bir politika paketlerin içinde yok.
Teşvikleri nasıl ayrıştırmak lazım ?
Energy Policy Tracker’da teşvikler yeşil ve fosil yakıt teşvikleri olarak iki ana başlık altında sınıflandırılıyor. Ancak fosil yakıt teşvikleri aynı zamanda enerji dönüşümünü veya yeşil ekonomiye yönelik başka dönüşümleri içerip içmediğine göre de değerlendirilyor. Çünkü bazı destek paketleri içinde bir dönüşümü de içeriyordur. Tümüyle olmasa da bir sektörde dönüşüme yönelik tercihler de olabiliyor.
Örneğin Fransa’da hükümet Air France için destek açıkladı ama bunu bazı şartlara bağladı. Air France trenle ulaşımın mümkün olduğu hatlar üzerinde uçuş yapmayacak. Destek paketi şartı kapsamında 1.5 saatlik mesafede trenle ulaşılabilecek hatlara uçmayacak. Dünyada bu ve buna benzer şartlı destekler de var. Fosil yakıtlara ya da kömüre verilen şartlı destekler de var ama en azından içinde bir dönüşüm vizyonu var.
Ayrıca karbon yoğunluğunu emisyonları azaltmaya yönelik konular var. Biz bu koşulları da not ediyoruz. Konuştuğumuz şey şu değil, fosili bugün bırakalım, tümüyle yenilenebilir ile sağladığımız bir enerjiye dayalı ekonomiye hemen yarın geçelim demiyoruz. Bir dönüşümden bahsediyoruz. Bu dönüşüm de zamana yayılmış bir vizyon çerçevesinde mümkün olabilir.
Karbon yoğunluklu sektörler başta olmak üzere emisyon yoğunlukları azaltılacak belirli hatlarda elektrikli araçlar işlemeye başlayacak, elektrifikasyonda yenilenebilir enerjiye yönelik tercihler yaygınlaşacak. Tüm bunlar bir zaman çizelgesi içinde bir planlama gerektirecek sonuçta. Ancak özet olarak söylemek gerekirse küresel olarak bu destek paketlerinde dönüşüme yönelik de fazla bir şey yok bunu da kabul etmek gerekli.
TERMİK SANTRALLER SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Türkiye’de açıklanan destek paketleriyle ilgili tespitleriniz nasıl ?
Türkiye Covid-19 kapsamında acil paketler manzumesi şeklinde ilerliyor. İlk açıklanan 100 milyar TL’lik rakam sonradan 250 milyar TL’ye güncellendi. Hatta çarpan etkisiyle 600 milyar TL olduğu söylendi. 250 milyar TL’yi baz aldığımızda bu miktarın çoğu krediler üzerinden sağlanan destekler şeklinde. Dar gelirli ailelere verilen nakit destekleri, kısa çalışma ödenekleri, çalışanlara ücret desteği gibi doğrudan nakit para desteği toplam paketin yüzde 10’luk bir kısmına denk geliyor. Yüzde 90’ı nakit olmayan desteklerden oluşuyor.
Türkiye’de yeşil ekonomiye yönelik dönüşüm sürecini nasıl görüyorsunuz?
En acil şunu konuşmak lazım. Yılbaşında faaliyeti durdurulan termik santraller konusu var. Baca gazı arıtma yatırımlarını tamamlamaları için termik santrallere süre verilmişti. Ve bu yatırımı yerine getirmeyen santrallerin faaliyetleri durdurulmuştu. Ama gördük ki bu dönemde yeniden faaliyete başladılar. Çok kısa bir süre içinde ve planlanandan çok daha düşük bir yatırımla geri döndüklerini gördük. Şimdi bir soru işaret var herkesin kafasında.
Hangi yatırımlar yapıldı, paydaşlar da bunları soruyor, hem bölgelerde yaşayanlar, hem de çevreci örgütler soruyor bu soruyu; hangi yatırımlar yapıldı, nasıl bu kadar kısa sürede bitirildi diye soruyorlar. Çünkü yıllarca bu yatırımlar yapılmamıştı. Gerçekten işletmeye alınabilecek durumdalar mıydı? bu tesisler. Aslında birçok tesis zararına çalışıyor. Ekonomik olarak sürdürülebilir durumda değiller. İşin finansmanı ile ilgili rakamlara tam hakim değiliz ama işin uzmanları için bu termik santrallerin ekonomik olarak sürdürülebilirliği konusu önemli soru işareti.
Üstelik bunlar mevcut durumda kapasite mekanizmasından da yararlanıyorlar. Yani kamudan destek alıyorlar. Şu dönemde kamu kaynaklarının ne kadar etkin kullanıldığı önemli. Belirli bir dönem içinde atıl kalması muhtemel olan ve mevzuatla uyumlu yatırımların yapılıp yapılmadığı soru işareti olan tesislerin işletilmesine para ayırmalıyı mıyız, zaten kısıtlı kamu kaynaklarını düşündüğümüzde bu sorular akla geliyor.
TEŞVİKLER ÇEŞİTLENDİRİLMELİ
Yenilenebilir enerji yatırımları için ne düşünüyorsunuz?
Yenilenebilir enerji yatırımları YEKDEM kapsamında devam ediyor. Bu teşvikler bu yıl son bitecek. Ancak, yenilenebilir enerjinin fosil yakıt karşısında ekonomik avantajını gittikçe daha güçlü şekilde ortaya koyduğu piyasa şartları içerisinde bu yatırımlar kendi yolunda devam edecektir diye düşünüyorum. En azından Covid-19 döneminde yenilenebilir enerji sektörünün karşılaştığı sorunları çözmek için bu teşviklerin çeşitlendirilmesi gerekebilir.
Termik santrallerin geleceği nasıl görünüyor?
Enerji politikalarında bir vizyon eksikliği var. Biz yenilenebilir enerji yatırımı yapıyoruz ama termik santraller üzerinden kömürü de önceliklendiren bir enerji politikamız var. Kömüre yönelik yatırımlarda dünya çapında finans olanakları kıstılandığı halde finansman daha pahalı olduğu halde yatırımlar devam ediyor. Dünyada artık birçok yatırım fonu bu alandan çekiliyor. Türkiye’de bulabildiğimiz finansman kaynakları ise Çin’den geliyor. Termik santral yatırımlarını kim finanse ediyor derseniz Çin öne çıkıyor. Çin’den gelen finansmanın maliyetinin de yüksek olduğunu çalışmalar söylüyor. Daha yüksek maliyetli yatırımlarla biz kömürü sürdürmeye çalışıyoruz.
Bu iddiadan vazgeçillmesi gerekir kanımca. Halen proje aşamasında olan pek çok projenin gerçekleşmeyeceği, tamamlanamayacağı bile söyleniyor. Finansman bulunamayacağı sık sık dile getiriliyor. Bu şartlar altında yeni bir vizyon yaratmak gerekiyor. Çin’in finanse ettiği Hunutlu yatırımı var inşaat halinde. Ortaklık yapısında bir dizi değişikliğin yaşandığı Çayırhan B yatırımı var, Türkiye Varlık Fonu’nun Çin’den yatırımcılarla görüştüğünü açıkladığı Afşin-Elbistan santrali var.
ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ UZUN VADELİ BİR SÜREÇTİR
Linyiti yerli kaynak olarak görüp yatırıma devam edilmesi doğru mu ?
Termik santrallere yatırım yapılmamalı görüşünü savunuyoruz. Uygun bir finansman fırsatı bulunabilse dahi ki zaten çok zor görünüyor bu yatırımların belirli bir zaman içinde atıl kalması söz konusu. İklim değişikliği ile ilgili politikalar tüm dünyada daha sıkı bir şekilde uygulanacak olursa bu yatırımların devam etmesi çok güç.
Örneğin İngiltere Merkez Bankası’nın bu yönde bir çalışması da var. İklim değişikliği önlemlerinin madenler ve termik santral yatırımcıları ile bu yatırımları finanse eden kuruluşlar üzerinde önemli bir baskıya neden olacağını gösteriyor bu çalışma.
Çünkü ömürlerini tamamlayamadan enerji üretiminden çekilmek zorunda kalacaklar. Yaklaşık yüzde 40 ile yüzde 60 arasında bir varlık kaybının ortaya çıkacağı söyleniyor. 10-15 yıl sonra atıl kalacak varlıklarla yatırımcı ne yapacak, bankalar, genel olarak finans sistemi ne yapacak, bu yükü kaldırabilecek mi? O zaman mevcut termik santraller nasıl devreden çıkacak? Yeni yatırımları zaten hiç planlamamak gerekir. Bu konu ciddi bir dönüşüm planlamasının bir parçası.
Bu dönüşüm nasıl olmalı?
Bu dönüşüm adil bir dönüşüm olmalı. Kapattık herşey bitti şeklinde bir dönüşümden bahsetmiyoruz. Bu sektörde çalışan veya yerel olarak termik santralin olduğu bölgede çalışanların gelir kaybına uğramaması açısından formüller üretilmesi beklenecektir. Erken emeklilik ya da başka iş kollarında görevlendirme, istihdam edilme gibi konuların öncelikle planlanması gerekecek.
Kapısına kilit vurup gitmek değildir dönüşüm. Enerji dönüşümü uzun vadeli, tüm sosyal tarafları dikkate alan bir uzun süreçtir. Hızlıca ve kolayca yapılabilecek bir şey değil kuşkusuz. Dönüşüme hız vermek için Covid-19 krizi bir fırsat olarak ele alınmalı.
EN UCUZ ENERJİ TASARRUF EDİLEN ENERJİDİR
Bu dönüşüm sürecinde kime ne görev düşüyor?
Açıklanan paketlerde kritik önemdeki sektörlere teşvik ve destekler söz konusu. Yenilenebilir enerjide mali zorlukla karşılaşan kuruluşlar varsa bunlar önceliklendirilebilir. Tabi ki sadece odağımızda yenilenebilir enerji olmamalı. Konuyu enerji verimliliği tarafından düşünüyor olmamız önemli. En ucuz enerji hiç kullanmadığımız enerjidir, yani verimliliktir.
Türkiye’de başat sektör inşaat sektörü ise ve buraya çok fazla yatırım yapıldıysa bu sektörün enerji verimliği ve ısı yalıtımı yönünden geleceğe hazırlanması gerekir. Şimdi konut piyasası yeniden canlandırılmaya çalışılıyor uygun kredi teşvik politikalarıyla.
Ama bunu yaparken enerji verimliğini dikkate alan, ısı yalıtımı olan binaları özendirmek için kredilendirmede bazı şartlar konabilir. Hiçbir şart koymadan mevcudu olduğu gibi desteklemek doğru bir yöntem değil.