Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki kontrolü, yeşil enerji ve yüksek teknoloji sektörleri için kritik bir dönemeç oluşturuyor. Bu gelişme, Avrupa’dan Türkiye’ye kadar üretim zincirlerinde sarsıntı yaratıyor.
Hızlı bakış
- Çin, 2025’te nadir toprak elementleri ihracatını lisans sistemiyle yeniden düzenledi.
- Bu adım, özellikle yüksek manyetik özellikli elementlerin kullanımındaki sanayileri doğrudan etkiliyor.
- Avrupa Birliği ile Brüksel’de gerçekleşen görüşmede bu kontrollerin 12 ay askıya alınması kararlaştırıldı.
- Türkiye, Eskişehir-Beylikova sahası ve Malatya-Kuluncak ile stratejik nadir toprak rezervlerine sahip.
- Ancak Türkiye’nin işleme altyapısı henüz olgunlaşmamış durumda ve dışa bağımlılık riski var.
Avrupa Birliği ile Brüksel görüşmesi ve askıya alma kararı
Avrupa Birliği (AB), Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki ihracat kontrolleriyle ilgili olarak Ekim 2025 döneminde yoğun diplomatik bir gündeme girdi. Brüksel’de düzenlenen üst düzey görüşmelerde AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič ile Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao bir araya geldi. Görüşmede Çin, askıya alınan kontrollerini 12 ay süreyle durduracağını ve böylece tedarik akışının stabilizasyonu için lisanslama sistemini birlikte ele almayı kabul etti.
4 Kasım 2025 açıklaması ve lisans sistemi oluşturma taahhüdü
4 Kasım 2025 tarihinde AP News tarafından yayımlanan duyuruya göre AB ile Çin, nadir toprak materyallerinin ihracatında öngörülebilir ve şeffaf bir lisanslama sistemi kurulması yönünde anlaşma sağladı. Görüşme sonucunda “AB’ye yapılan başvurular Avrupa şirketleri öncelikli değerlendirilerek hızlı çözüm kanalından geçecek” ifadesi yer aldı. Ayrıca aynı gün yapılan açıklamada, Çin-AB arasında “özel kanal” (special channel) oluşturularak yaklaşık 2 000 başvurunun alındığı ve bunların yarısının onaylandığı bildirildi.
Yeşil enerji ve yüksek teknoloji üretimi baskı altında
Çin’in dünya nadir toprak arzındaki payı %70’in üzerinde. Bu durum, arz kesintilerinin yenilenebilir enerji ve ileri teknoloji sektörleri için küresel çapta bir şok dalgası yaratmasına neden oluyor. Almanya, Fransa ve Japonya gibi ülkelerde rüzgar türbini ve elektrikli araç üreticileri, hammadde fiyatlarındaki artış nedeniyle üretim maliyetlerini yeniden değerlendirmek zorunda kaldı.
Özellikle enerji geçişini hızlandıran ülkelerde, manyetik malzemelerin ve yüksek performanslı mıknatısların tedarikindeki belirsizlik, yeni yatırımların ertelenmesine yol açtı. Bu tablo, enerji bağımsızlığının artık sadece petrol ve doğalgazla değil, nadir minerallerle de tanımlandığını gösteriyor.
Türkiye’nin stratejik pozisyonu ve fırsat penceresi
Bu gelişmeler Türkiye açısından da önemli sonuçlar doğuruyor. Türkiye, Eskişehir Beylikova bölgesinde 2022 yılında yaklaşık 694 milyon tonluk bir nadir toprak elementi rezervi keşfetmişti. Bu rezerv, dünyadaki en büyük ikinci kaynak olarak değerlendiriliyor. Ancak uzmanlara göre bu rakam, işlenmemiş cevher miktarını temsil ediyor; dolayısıyla rafinasyon ve ayrıştırma kapasitesi olmadan ekonomik değer sınırlı kalabilir.
TENMAK ve Eti Maden’in öncülüğünde yürütülen çalışmalar, Beylikova’da kurulacak pilot tesisle yıllık 10.000 ton nadir toprak oksidi üretmeyi hedefliyor. Bu tesis, Türkiye’nin yalnızca hammadde sağlayıcısı değil, aynı zamanda katma değerli ürün üreticisi olma yolunda stratejik bir adım olarak görülüyor.
Arz baskısı Türkiye’nin yeşil sanayisini de etkileyebilir
Çin kaynaklı ihracat kısıtlamaları, Türkiye’nin yenilenebilir enerji ekipmanı üretimini de dolaylı olarak etkileyebilir. Rüzgar türbinlerinde, elektrik motorlarında ve batarya bileşenlerinde kullanılan nadir toprak elementleri halen büyük oranda ithalatla karşılanıyor. Dolayısıyla fiyat artışı veya tedarik kesintisi, yerli üreticilerin maliyet yapısını bozabilir.
Öte yandan, mevcut küresel kriz Türkiye için fırsat da sunuyor. Beylikova gibi sahaların geliştirilmesi, sürdürülebilir madencilik teknolojilerinin kurulması ve AB ile stratejik ortaklıkların artırılması halinde Türkiye, bölgesel bir tedarik merkezi haline gelebilir. Bu süreç, hem savunma sanayii hem de yeşil dönüşüm yatırımlarında dışa bağımlılığı azaltabilir.
Geleceğe bakış: Stratejik mineraller çağında yeni rekabet
Nadir toprak elementleri artık yalnızca sanayi girdisi değil, stratejik güç unsuru olarak değerlendiriliyor. Çin’in ihracat politikaları, tıpkı petrol krizlerinde olduğu gibi ülkeleri alternatif kaynak arayışına yöneltiyor. ABD, Avustralya ve Kanada yeni maden yatırımlarını hızlandırırken, AB de tedarik güvenliği anlaşmalarıyla bu rekabete katılıyor.
Türkiye’nin konumu bu denklemde kritik. Hem jeolojik potansiyeli hem de enerji dönüşümü hedefleriyle, küresel sistemde yeni bir rol üstlenme eşiğinde. Ancak bu rolün sürdürülebilir olması için çevre standartlarına uygun madencilik, teknoloji transferi ve uluslararası işbirliği şart. Nadir topraklar çağında kazanan, yalnızca zengin rezerve sahip olan değil, bu rezervi akıllıca işleyen ülkeler olacak.
Yorumlarınızı bekliyoruz: Sizce Türkiye, bu nadir toprak elementi rekabetinde kalıcı bir oyuncu olabilir mi?
İlgili haberler
- Türkiye’nin nadir toprak elementleri ve Türkiye’nin stratejik geleceği
- Türkiye, nadir toprak elementleri işleme sürecinde Çin ile işbirliği yapmaya hazırlanıyor
- Türkiye’nin nadir toprak elementleri stratejisi, jeopolitik etkileri ve ekonomik-teknolojik yansımaları
- Bayraktar: Nadir toprak elementlerinin ABD’ye satışı söz konusu değil; Beylikova endüstriyel tesisi için hedef iki yıl
- ABD fon dalgası, Avrupa’nın AI darboğazı ve Türkiye’nin nadir toprak hamlesi



















