Dünyanın her yerinden gençler, iklim krizi karşısında büyüklerin yeterince sorumlu hareket etmediğini dile getiriyor. Bu açıdan bakıldığında Madrid’de 2-13 Aralık tarihlerinde gerçekleşen COP25 Zirvesi etrafında gelişen gelişmeler dikkat çekiciydi.
1990’ların ortalarından bu yana Kyoto Protokolü’ndeki ülkelerin sorumluluklarını tartışarak iklim mücadelesini arttırmalarını sağlamak için düzenli olarak yapılan UNFCC Zirvesi (Conference of the Parties, COP) bu sene Şili’deki iç protestolar nedeniyle İspanya’nın başkenti Madrid’e alınmıştı. 2-13 Aralık tarihlerinde gerçekleşmesi planlanan zirve güçlü ekonomiler ve küçük ülkelerin Paris Anlaşması’nın hükümlerinin uygulanması noktasında yeterli anlaşma olmadığı için iki gün uzadı.
Gençlerin ‘eviniz yanıyor, acele edin’ uyarılarına rağmen, küçük ülkelerin yaşam alanlarını etkileyen problemler konusunda büyük ülkelerin yeterli çözüm sunmaması ve karbonsuz enerjiye geçiş finansmanı konusundaki belirsizlikler COP25’den beklenen sonuçların alınmasını olumsuz etkiledi.
YERİNE GETİRİLMEYEN TAAHHÜTLER
Avrupa Birliği karbon vergisi düzenlemelerinde mevcut karbon azaltım çabalarının gözetilmesini ve Avrupa’nın çevresel bütünlüğünü riske atacak düzenlemelerin olmamasını talep ediyor. Ekonomistler ise şirketlerin fakir ülkelerde yaptıkları orman koruma gibi programların faydalı olduğunu, ancak şeffaflığın ve çifte muhasebe yapılmamasının önemli olduğunu dile getirdiler.
Diğer önemli başlık ise Marshall Adaları gibi, iklim değişikliğinden seller ve kuraklıklar gibi farklı şekilde etkilenenlerin finansal taleplerinin karşılanabilmesiydi. Paris Anlaşması’ndan çekilmesi belirsizliğine rağmen yetkililer, ABD’nin en büyük bağışçı ülke olması etrafında güvence sunmaya çalıştılar.
Birçok ülke Paris Anlaşması etrafındaki taahhütlerini önümüzdeki dönemde iyileştirmeye çalışacaklarını söylese de daha evvel de benzer taahhütleri nedeniyle eleştiriye maruz kaldı.
Etkinliğin en dikkat çeken kısmı, yoğun gündem içerisinde dünyanın farklı yerlerinden gelen gençlere – Greta Thunberg ve arkadaşlarına – yer verilmesiydi. Gençler taleplerini ilettiler ve çözüm oluşana kadar eylem yapacaklarını söylediler.
Özetle, Madrid’deki COP25 çocukların beklentilerini karşılamamış olmalı ki kapanış sonrası Türkiye’de de dahil olmak üzere eylemlerini yapmaya devam ettiler.
NE BEKLENİYORDU?
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) COP25’da açıkladığı ‘NDCs in 2020: Advancing Renewables in the Power Sector and Beyond’ raporuna göre, devletler 1,5 derece ısınma içerisinde kalmak için acilen aksiyon almak zorundalar. Yapılması gerekenler şöyle: Toplam emisyonların 2030’a kadar %45 azaltılması gerekli. Bu da yenilenebilir enerjiye dönüşümün 6 kat hızlanması demek.
Paris Anlaşması kapsamında verilen 156 Niyet Edilen Ulusal Katkı (NDC) beyanına rağmen, 135 ülkenin yenilenebilir dönüşümü için yaptıkları çok yetersiz – bunların acilen iyileştirilmesi gerekli. 1.7 trilyon dolarlık bütçe, yenilenebilir enerji dönüşümü için ayrılmalı – ki bunun fosil yakıtlara verilen teşviğin kaldırılması ile sağlanabileceği düşünülüyor.
Genel olarak COP25, acil çözüm gerektiren bu konularda yeterince çözüm sağlayamadı. IRENA ve UNDP geçtiğimiz aylarda birlikte oluşturduğu #ItsPossible (#BuMümkün) Kampanyası’nın bu bilince dikkat çekmek için önümüzdeki yıl devam edeceğini belirtti.
Rapor için: TIKLAYIN
AVRUPA ‘YEŞİL DÜZEN PROGRAMINI’ AÇIKLADI
Avrupa Birliği Zirve başında herkese 2050 yılı için “nötr karbon” hedefleyerek umut veren ve örnek olan, sürdürülebilir kalkınma yolunda bir geçisin nasıl olması gerektiğini açıklayan ‘Avrupa Yeşil Düzeni’ programını açıkladı.
Avrupa Komisyonu’nın kadın Başkanı Ursula von der Leyen ‘Bu Avrupa’nın aya bastığı andır’ açıklamasıyla duyurduğu planın sadece emisyonlarla mücadele için değil aynı zamanda yeşil işlere dönüşüm ve inovasyonu ilerletmek için de olduğunu söyledi.
50 maddelik bir eylem planı ile Avrupa Birliği’nin sera gazı emisyonlarının 2030 yılında 1990’a göre %50-55 oranında düşürülmesi var.
Planda ana hatları ile belirtilenler şöyle: “Ulaştırmadan vergilendirmeye, gıdadan tarıma, sanayiden altyapıya tüm politikalarımıza yeşil bakış açısı yansıtılacak. Yeşil Anlaşmamız ile temiz enerjiye yatırım yapmak ve karbon ticaretini arttırmak istiyoruz fakat aynı zamanda döngüsel ekonomiyi hızlandıracak ve Avrupa’nın biyo-çeşitliliğini koruyacağız.”
Yeşil Düzen Hedefleri ve Mevcut Durum
Kömür yatırımları sebebiyle Polonya karara katılmasa da basın toplantısında anlaşmanın sağlanmış olduğu ifade edildi. Avrupa’nın dünyanın ilk karbon nötr kıtası olacağı öngörüsü paylaşıldı.
‘Kimsenin geri kalmadan’ ilerleneceği güvencesi verilerek, planın detaylarının önümüzdeki dönemde duyurulacağı ve konseye 2020 Haziran ayında dönüleceği belirtildi. Avrupa toplam emisyonların sadece %9.1’ini oluştursa da, refah dağıtan, kapsayıcı ve çevrenin sürdürülebilirliği için çalışan bir ekonomik sistemi adreslediği için şüphesiz küresel bir rehber olacak.
ÖZEL SEKTÖRÜN COP25 DUYURULARI
Yeşil ekonomiye dönüşüm, yıllık üretimin %1-2’sinin yeni altyapılar, Ar&Ge, endüstriyel araçların değişimini gerektirecek. Bunun büyük kısmı ise özel sektör tarafından finanse edilmek durumunda.
COP25’de bir başka umut veren gelişme de, 500’den fazla şirketin sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar sıfırlayacaklarını açıklaması oldu. Bu hedef Paris Anlaşması taahhüdü olan 2050 senesinden 20 sene daha yakın bir tarihe karşılık geliyor! Aralarında The Body Shop, Allbirds, Ecoalf gibi 500 B-Corp’un bulunduğu şirketler, sıfır karbon ekonomisine geçmede özel sektörün liderliğine dikkat çekmiş durumdalar.
SONUÇ
COP25 Paris Anlaşması kriterlerinin yerine getirilmesi konusunda tüm dünya ülkelerinden yeterli bir taahhüt sağlayamamış ve gençlerin beklentilerini yerine getirememiş olsa da, Avrupa’nın açıkladığı Yeşil Düzen ve 500 üzeri B-Corp’un 2030-Sıfır Emisyon duyuruları umut vericidir. Bu doğrultuda AB’nin Mart’ta açıklayacağını duyurduğu yeni uygulama detayları ve devletlerin NDC’lerinde yapacakları iyileştirmeler belirleyici olacaktır.