24 Ekim 2025’te imzalanan AB–Özbekistan Geliştirilmiş Ortaklık ve İş Birliği Anlaşması (EPCA), kritik ham maddeler ve Trans-Hazar bağlantısı ekseninde bölgesel ağı yeniden örüyor.
Türkiye için bu hat, stratejik tedarik ve jeopolitik konum üstünlüğünü birlikte test edecek.
Hızlı bakış
- AB ve Özbekistan, 24 Ekim 2025’te imzalanan EPCA anlaşmasıyla ekonomik ve politik iş birliğini yeni bir seviyeye taşıdı.
- Anlaşma, Trans-Hazar Koridoru üzerinden yeşil dönüşüm, ticaret ve tedarik zinciri güvenliğini hedefliyor.
- Rusya, İran ve Çin hattındaki riskler, Trans-Hazar güzergahını AB için en güvenli alternatif haline getiriyor.
- Türkiye, koridorun Avrupa kapısı olarak lojistik, sanayi ve standart alanlarında stratejik avantaj kazanabilir.
- AB’nin Global Gateway finansman modeli, Türkiye ve Özbekistan’da rafinaj, ulaşım ve dijital entegrasyon yatırımlarını destekleyebilir.
- Yeni EPCA dönemi, Türkiye’yi yeşil tedarik zincirinin üretken merkezi haline getirme potansiyeli taşıyor.
AB–Özbekistan çerçevesi: yeşil dönüşüm, bağlantısallık ve güvenlik
EPCA; ticaret ve yatırım, sürdürülebilir kalkınma, fikri mülkiyet, araştırma ve inovasyon, eğitim, çevre ve iklim değişikliği ile hukuk devleti ve insan hakları gibi alanlarda iş birliği ölçeğini yükseltiyor. Dış ve güvenlik politikası başlığında kriz yönetimi, siber güvenlik, bölgesel istikrar ve ihracat kontrolleri vurgulanıyor. Anlaşma, AB’nin Global Gateway stratejisi ve Trans-Hazar Ulaştırma Koridoru üzerinden Orta Asya ile tedarik ve lojistik bağlarını güçlendirmeyi hedefliyor. 2024’te imzalanan AB–Özbekistan kritik ham maddeler mutabakatı, yeşil ve dijital dönüşüm için gerekli girdilerde ortaklığı bu çerçevenin omurgasına yerleştiriyor.
WTO süreci ve pazar erişimi: Kurallı sisteme entegrasyon
EPCA ile eş zamanlı olarak, AB ve Özbekistan, ülkenin Dünya Ticaret Örgütü’ne katılım sürecinde mal ve hizmetler pazar erişimi müzakerelerinin tamamlandığını duyurdu. Bu adım, Özbekistan’ın reform gündemini ve kural temelli çok taraflı ticaret sistemine uyum kararlılığını güçlendirirken, AB tarafında da Orta Asya ile şeffaf ve öngörülebilir ticaret zemininin genişlemesi anlamına geliyor. Özbekistan’ın 2021’den beri yararlandığı GSP+ rejimiyle uyumlu şekilde, sürdürülebilirlik taahhütleri ve pazar erişimi düzeni birbirini tamamlıyor.
Özbekistan’ın madencilik profili: Rezerv potansiyeli, çeşitlilik ve yatırım çağrısı
Özbekistan; altın, bakır ve teknolojik metallerde bilinen üretim geleneğini, henüz tam keşfedilmemiş jeolojik potansiyelle birleştiriyor. Ülke, kritik ham maddelerde keşif, çıkarım, işleme ve ara ürün üretimi zincirini dış yatırımla derinleştirmeyi hedefliyor. EPCA ve 2024 tarihli kritik ham maddeler mutabakatı birlikte okunduğunda, Avrupa tedarik güvenliği ile Özbekistan’ın işleme ve katma değer vizyonu aynı hatta buluşuyor.
Trans-Hazar hattı: Koridorun doğusu Taşkent, batısı İstanbul
Trans-Hazar Koridoru, Orta Asya’yı Hazar geçişi üzerinden Kafkasya ve Türkiye aracılığıyla Avrupa’ya bağlayan çok modlu bir omurga. EPCA’nın bağlantısallık başlığı, bu hattaki darboğazların giderilmesini, yeşil taşımacılık standartlarının yaygınlaştırılmasını ve tedarik zincirlerinin dayanıklılığını öne çıkarıyor. Avrupa’nın yeşil sanayi politikası ile Orta Asya’nın kaynak tabanı böylece somut bir lojistik hat üzerinde kenetleniyor.
AB yatırımı nasıl işler: Global Gateway ve EFSD+ mekanizması
AB’nin bu tip projelerdeki rolü genellikle doğrudan kamu yatırımı değil, finansmanı harekete geçiren bir “garanti ve kalkınma bankacılığı” karması. Global Gateway çerçevesinde EFSD+ garantileri, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası kredileri ile özel sermaye eşleştirilir. Bağlantısallık, maden işleme, enerji ve dijital altyapı projeleri bu karmayla ölçek alır. Türkiye ve Özbekistan gibi ülkelerde liman-demiryolu modernizasyonu, gümrük-dijital entegrasyon ve rafinaj/ara ürün yatırımları bu sayede hızlanabilir.
Koridor sepeti ve risk paylaşımı: Kuzey, güney ve doğu alternatifleri
Trans-Hazar kritik bir seçenek olsa da Özbekistan tek kanala bağımlı değildir. Kuzeyde Kazakistan ve Rusya üzerinden Avrupa bağlantısı, güneyde İran üzerinden Basra ve Hint Okyanusu limanlarına uzanan hatlar, doğuda Çin bağlantıları ve bölgesel kara taşımacılığı kombinasyonları mevcut. Ancak bu alternatiflerin her biri artan jeopolitik riskler ve yaptırımlar nedeniyle sınırlı bir güvenilirliğe sahip.
Rusya hattı, Ukrayna savaşı sonrası Avrupa’nın enerji ve lojistik akışlarını yeniden tanımladığı bir dönemde siyasi ve finansal açıdan yüksek risk taşımakta. İran güzergahı ise ABD yaptırımları ve ikincil ambargo tehditleri nedeniyle AB finansman ekosistemi açısından erişilebilir değil. Çin yönü, ticaret savaşlarının gölgesinde “de-risking” politikasıyla tanımlanan temkinli bir iş birliği çerçevesine sıkışmış durumda.
Bu tablo, Trans-Hazar koridorunu yalnız coğrafi bir güzergah değil, aynı zamanda politik ve finansal olarak en sürdürülebilir seçenek haline getiriyor. AB için bu hat, tedarik güvenliğini, yatırım korumasını ve stratejik çeşitlendirmeyi aynı anda mümkün kılan az sayıdaki yoldan biri.
Türkiye açısından stratejik çerçeve: Türk Devletleri Teşkilatı, tedarik zinciri ve sanayi derinleşmesi
Türkiye ve Özbekistan, Türk Devletleri Teşkilatı’nın tam üyesi iki ekonomi olarak siyasi-diplomatik zemini paylaşırken, EPCA bu zemini AB normatif çerçevesiyle birleştiriyor. Türkiye için üç boyut öne çıkıyor: lojistik – Türkiye, Trans-Hazar güzergahının Avrupa kapısıdır ve koridor verimliliği arttıkça Marmara ile Ege liman ekosistemi stratejik değer kazanır. Sanayi – Kritik ham maddelerde yalnızca tedarik değil, rafinaj, ileri işleme ve ara ürün üretiminde ortak yatırım modelleri Türkiye’de sanayi derinleşmesine hizmet edebilir. Standartlar – AB pazarına erişim ve sürdürülebilirlik koşulları (izlenebilirlik, çevresel ve sosyal güvence) Türk tedarikçilerin rekabet gücünü belirler.
Kritik ham maddede Türkiye–AB–Özbekistan üçgeni: finansman, rafinaj ve ara ürün
Türkiye’nin kaynak çeşitlendirme adımlarını, AB’nin finansman ve standart ekosistemiyle ve Özbekistan’ın madencilik/işleme kapasitesiyle bir araya getirmek; rafinaj, manyetik alaşım ve batarya öncülü ara ürünlerde ortak yatırım fırsatları yaratır. Bu üçgen, tedariki coğrafi olarak güvence altına alırken, katma değeri bölge içinde tutmayı hedefler.
Trans-Hazar’da Türkiye’nin rekabet alanı: Standartlar, gümrük dijitalleşmesi ve zaman avantajı
Çok modlu akışta Türkiye’nin üstünlük alanı; sınır geçiş sürelerinin kısaltılması, tek pencere gümrük uygulamaları, veri paylaşımı ve izlenebilirlik altyapısıdır. Koridorun hız ve güvenilirlik metriği, Türkiye’nin lojistik merkez olma kapasitesini doğrudan artırır.
Türkiye–Umman ve nadir toprak perspektifi: Kapasiteyi koridora bağlamak
Türkiye’nin kritik mineraller alanındaki ikili adımları, nadir toprak elementleri stratejisi ve analitik kapasitesiyle birlikte okunduğunda; kaynağa erişim ile işleme ve geri dönüşüm kabiliyetini Trans-Hazar koridoru üzerinden AB’ye bağlayan bütüncül bir çerçeve ortaya çıkar. Türkiye, bu çerçevede yalnız geçiş ülkesi değil, yeşil tedarik zincirinin üretken düğümü olabilir.
İnsan hakları, şeffaflık ve izlenebilirlik: Yeni koridorun lisansı
AB çerçevesi, insan hakları, sivil toplum katılımı ve hukukun üstünlüğünü yakın iş birliğinin kurucu ilkeleri olarak tanımlar. Türkiye açısından bu, tedarik zincirinin yalnız teknik ve lojistik değil, aynı zamanda izlenebilirlik ve sosyal uygunluk kriterleriyle yönetileceği anlamına gelir. Koridorda hız kadar güven ve veri bütünlüğü de rekabet avantajı yaratacak.
Türkiye için eylem odaklı okuma: Köprü rolünü katma değere çevirmek
EPCA sonrası dönemde Türkiye’nin kazanımını maksimize edecek yaklaşım; Trans-Hazar hattında ulaşım ve lojistik darboğazlarının azaltılmasına katkı, gümrük-dijital entegrasyon, kritik ham maddelerde rafinaj ve yarı mamul üretiminde ortak girişimler ile malzeme teknolojileri ve geri dönüşüm kapasitesinin ölçeklenmesi olacaktır. Böylece Türkiye, yalnızca geçiş ülkesi değil, yeşil tedarik zincirinin üretken düğümü olarak konumlanabilir.
Son fotoğraf: Avrupa’nın doğuya, Orta Asya’nın batıya açılımı
EPCA, AB’nin yeşil ve dijital dönüşüm hedefleri ile Özbekistan’ın dışa açık büyüme stratejisini aynı çerçevede buluşturuyor. Trans-Hazar Koridoru bu buluşmanın sahnesi; Türk Devletleri Teşkilatı ise bağlamsal arka plan. Türkiye, bu iki katmanın kesişiminde, tedarik güvenliğini sanayi derinleşmesine çevirebildiği ölçüde yeni dönemin kazananları arasına yazılacak.
İlgili haberler
- Türkiye–Umman kritik mineraller anlaşması
- Türkiye nadir toprak elementleri stratejisi
- Türkiye nadir toprak elementleri analiz
- Türkiye nadir toprak elementleri jeopolitik analiz
- Türkiye nadir toprak elementlerinde küresel liderliğe hazırlanıyor
- Türkiye nadir toprak elementleri işleme sürecinde Çin ile iş birliği yapmaya hazırlanıyor
- Türkiye Beylikova nadir toprak işleme teknolojisi
- Temiz enerji için hayati mineraller ve sürdürülebilir madencilik
View this post on Instagram





















