Antalya COP31 ev sahipliği Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Türkiye Avustralya COP31 uzlaşması

Belém’de süren COP30 sırasında Türkiye ile Avustralya arasında bir yıldan uzun süredir devam eden COP31 ev sahipliği yarışı, Antalya’da zirve, Avustralya’nın ise hükümetler arası müzakerelere başkanlık edeceği olağan dışı bir uzlaşmayla sonuçlandı. Bu karar Türkiye’ye güçlü bir diplomatik vitrin açarken, ülkenin iklim sicilini, kömür bağımlılığını ve 2053 net sıfır hedefini de küresel merceğin altına taşıyor.

Hızlı bakış

  • Belém’deki COP30 zirvesinde Türkiye ve Avustralya arasındaki COP31 ev sahipliği yarışı Antalya ev sahipliği, Avustralya müzakere başkanlığı formülüyle sonuçlandı.
  • Antalya’nın ev sahibi şehir olması, Türkiye’ye iklim diplomasisinde vitrin, yumuşak güç ve yatırım çekme açısından önemli bir fırsat penceresi açıyor.
  • Avustralya’nın COP31 başkanlığını üstlenmesi, özellikle fosil yakıtlardan çıkış ve iklim finansmanı metinlerinde güçlü bir müzakere rolü anlamına geliyor.
  • Türkiye’nin kömür ağırlıklı enerji sistemi ve artan emisyonları, COP31 öncesinde kömürden çıkış, ETS ve güçlü iklim yasası adımlarını kritik hale getiriyor.
  • Antalya’daki zirve, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefini somut politika ve yatırımlarla destekleyip desteklemediğinin küresel ölçekte test edileceği bir dönüm noktası olacak.

Antalya COP31 ev sahipliği Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Türkiye Avustralya COP31 uzlaşmasıBelém’de şekillenen uzlaşma: Antalya ev sahibi, Avustralya müzakerelerde başkan

2025 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, yani COP30, 10–21 Kasım 2025 tarihlerinde Brezilya’nın Belém kentinde, UNFCCC takviminin 30. taraflar konferansı olarak düzenleniyor. Bu toplantı sırasında, 2026’da yapılacak COP31’in nerede gerçekleşeceği sorusu, Batı Avrupa ve Diğerleri Grubu (WEOG) içindeki rota gereği Türkiye ve Avustralya arasında yürüyen zorlu bir diplomatik bilek güreşine dönüştü.

Politico, AP ve diğer uluslararası kaynaklara göre, bir yılı aşkın süredir devam eden bu çekişme Belém’de yapılan yoğun kapalı kapı görüşmelerinin ardından çözüldü. Buna göre 2026’daki COP31, Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki Antalya kentinde düzenlenecek. Böylece zirvenin mekanı ve lojistiği Türkiye’ye emanet edilmiş olacak. Aynı uzlaşma çerçevesinde Avustralya, konferansın “müzakerelerden sorumlu başkanı” sıfatıyla hükümetler arası görüşmelere başkanlık edecek ve COP başkanlığının müzakere boyutundaki yetkilerini fiilen kullanacak.


Uzlaşmanın arka planında, WEOG içinde ev sahibi konusunda oybirliği sağlanamazsa zirvenin otomatik olarak Almanya’nın Bonn kentine kayacağı kuralı da etkili oldu. Hem Türkiye hem Avustralya, hem de UNFCCC sekretaryası için “zorunlu Bonn seçeneği”, sembolik ve lojistik açıdan arzu edilmeyen bir senaryo olarak görülüyordu; Belém’deki son tur görüşmeler bu risk masadayken sonuçlandı.

Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Türkiye Avustralya COP31 uzlaşması Antalya COP31 ev sahipliği Benzersiz başkanlık modeli: Mekan Türkiye’de, metin Avustralya’da şekillenecek

UNFCCC tarihinde genel kural, COP ev sahibinin aynı zamanda COP başkanlığını da üstlenmesi ve hem müzakerelerin içeriğini hem de zirvenin lojistiğini yönetmesidir. Bu model, örneğin Paris Anlaşması’na giden süreçte Fransa’nın 2015’teki COP21’de hem ev sahibi hem başkan olmasıyla somutlaşmıştı. Ancak sistem geçmişte, Fiji başkanlığında Almanya’nın Bonn’da ev sahipliği yaptığı COP23 örneğinde olduğu gibi, ev sahipliği ve başkanlığın ayrıldığı hibrit modellere de tanıklık etti.

2026 için ortaya çıkan Türkiye–Avustralya formülü, bu hibrit yapıyı daha da ileri taşıyor. Antalya, on binlerce delegenin, sivil toplum temsilcisinin ve iş dünyasının buluşacağı asıl COP31 mekanı olacak. Türkiye güvenlik, lojistik, alan yönetimi ve yeşil teknoloji fuarı gibi unsurları üstlenirken, Avustralya iklim müzakerelerinin başkanı olarak oturumları yönetecek, “cover karar” da dahil olmak üzere nihai karar metinlerinin taslağını hazırlayacak ve kolaylaştırıcıları atayacak. Ayrıca Avustralya’nın öncülüğünde Pasifik ülkeleri için ayrı bir ön zirve ve Pacific Resilience Fund için taahhüt toplantısı düzenlenmesi planlanıyor.

Bu olağan dışı paylaşım uluslararası alanda karışık tepkiler aldı. Birçok diplomat, Türkiye ile Avustralya’nın coğrafi olarak uzak fakat aynı bölgesel grup içinde yer alan iki ülke olarak uzlaşmaya varmasını “pozitif bir işaret” olarak okurken, bazı Avrupa diplomatları bu formülü “çirkin ama kaçınılmaz bir çözüm” şeklinde yorumladı ve Türkiye’nin ev sahipliğini “daha çok vitrin odaklı” bulan eleştiriler dile getirdi.

Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Antalya COP31 ev sahipliği Türkiye Avustralya COP31 uzlaşmasıTürkiye açısından kazanımlar: İklim diplomasisinde vitrin ve yumuşak güç

Antalya’da COP31’e ev sahipliği yapmak, Türkiye’ye iklim diplomasisi bakımından birden fazla kaldıraç sunuyor. Öncelikle zirvenin tematik çerçevesini, yan etkinliklerin odağını ve ülke pavyonlarının anlatısını etkileyebilme imkanı, Türkiye’ye yenilenebilir enerji, yeşil sanayi, iklim uyumu, kayıp ve zarar finansmanı gibi başlıklarda kendi önceliklerini öne çıkarma fırsatı veriyor. Küresel kuzey ile küresel güney arasında köprü rolü iddiası, bu tür bir ev sahipliği ile daha somut bir zemine taşınabilir.

İkinci olarak COP31, Türkiye’nin bölgesel güç olarak yumuşak gücünü artırabileceği bir sahne sunuyor. Antalya gibi turizm altyapısı güçlü bir kentte on binlerce katılımcıyı ağırlamak, yeşil yatırım fuarları ve ikili görüşmelerle birlikte düşünüldüğünde, Türkiye’yi hem Akdeniz hem de Orta Doğu–Avrasya hattında iklim ve enerji konularında daha görünür bir merkez haline getirebilir. Bu aynı zamanda yeşil finansman, sürdürülebilir altyapı ve iklim teknolojileri için yatırımcı ilgisini Türkiye’ye çekmek için de önemli bir fırsat anlamına geliyor.

Son olarak, Türkiye’nin son yıllarda sıkça vurguladığı “yeşil kalkınma devrimi” anlatısı ve 2053 net sıfır sera gazı emisyonu hedefi, COP31 ev sahipliği sayesinde küresel kamuoyuna daha yoğun şekilde anlatılabilecek. Avrupa Çevre Ajansı ve çeşitli analizler, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefini gerçekleştirebilmesi için enerji sistemini dönüştürmesi, yenilenebilir kapasitesini hızla artırması ve iklim politikalarını kalkınma stratejisiyle bütünleştirmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Antalya COP31 ev sahipliği Türkiye Avustralya COP31 uzlaşması İklim sicilinin gölgesi: Kömür liderliği, artan emisyonlar ve reform baskısı

Türkiye’nin COP31 ev sahipliği, ülkenin iklim siciline dair tartışmaları da ister istemez büyütecek. Climate Action Tracker ve diğer bağımsız analizlere göre Türkiye, 2053 için net sıfır hedefi açıklamış olsa da mevcut orta vadeli hedefler, emisyonların 2030’lar ortasına kadar artmaya devam etmesine izin veriyor ve bu durum 1,5 dereceyle uyumlu bir patikadan hala uzak olduğuna işaret ediyor.

Enerji tarafında ise tablo özellikle kömür kullanımında kritik. Ember verilerine dayanan çeşitli analizler, Türkiye’nin 2023 ve 2024’te kömürden elektrik üretiminde Avrupa’nın en büyük üreticisi konumuna yükseldiğini, 2024’te fosil yakıtlara dayalı elektrik üretiminden kaynaklanan emisyonların 154 milyon tonun üzerine çıkarak Almanya’yı geçtiğini ve elektrik üretiminde kömür payının yaklaşık %35 düzeyinde seyrettiğini gösteriyor. Bu tablo, Türkiye’yi Avrupa’nın yeni “kömür merkezi” olarak öne çıkarırken, COP31 öncesinde kömürden çıkış takvimi ve adil dönüşüm politikaları üzerindeki baskıyı artırıyor.

Diğer yandan Ankara, 2053 hedefi doğrultusunda yeni araçlar devreye sokmaya hazırlanıyor. 2025 Şubat ayında TBMM’ye sunulan iklim yasa taslağı, sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedefleyen ulusal bir emisyon ticaret sistemi (ETS) ve karbon piyasası kurulu oluşturulmasını öngörüyor; emisyon izinlerinin sermaye piyasası aracı olarak işlem görmesi ve bu yolla iklim dostu yatırımların finanse edilmesi planlanıyor. Tasarının yasalaşması ve uygulamaya geçmesi, Antalya’daki COP31 öncesinde Türkiye’nin iklim politikası kredibilitesini güçlendirebilecek adımlar arasında öne çıkıyor.

Tüm bu unsurlar birleştiğinde, COP31 ev sahipliği Türkiye için aynı anda hem fırsat hem stres testi niteliği taşıyor. Bir yanda yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve iklim finansmanı alanlarında atılacak adımlarla “yeşil kalkınma” iddiasını destekleme imkânı; diğer yanda kömür yoğun enerji sistemi ve artan emisyonlar nedeniyle oluşan güven sorunu var. Antalya’daki zirve, Türkiye’nin hangi yöne doğru evrildiğini gösterecek önemli bir eşik olacak.

Türkiye Avustralya COP31 uzlaşması Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Antalya COP31 ev sahipliği Avustralya cephesi ve Pasifik boyutu: Kaybedilen ev sahipliği, kazanılan metin gücü

Avustralya tarafında ise tablo farklı bir ikilem barındırıyor. Canberra hükümeti, Pasifik adalarıyla birlikte üç yıla yakın bir süre boyunca Adelaide merkezli bir COP31 ev sahipliği için kampanya yürüttü ve WEOG içindeki birçok gelişmiş ekonomiden – ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa gibi – açık destek aldı. Buna rağmen iç siyasette maliyet tartışmaları, iklim politikalarındaki çekinceler ve Türkiye’nin ısrarcı diplomasisi, ev sahipliği yarışının son düzlüğünde Avustralya’nın geri adım atmasıyla sonuçlandı.

Varılan uzlaşma, Avustralya’ya başka bir tür güç sağlıyor: Müzakere başkanlığı. İklim bakanı Chris Bowen’ın açıklamalarına göre Avustralya, Antalya’daki COP31’de müzakerelerin içeriğini şekillendiren taslak metinleri yazacak, oturumları yönetecek ve özellikle fosil yakıtlardan çıkış, uyum ve iklim finansmanı başlıklarında süreci yönlendirme yetkisine sahip olacak. Buna ek olarak Pasifik bölgesi için ayrı bir ön zirve ve Pacific Resilience Fund adına taahhüt/finansman toplantısı düzenlenmesi, Pasifik ülkelerinin uzun süredir talep ettiği “görünürlük ve kaynak” ihtiyacına kısmi bir yanıt olarak sunuluyor.

Bu açıdan bakıldığında, Türkiye–Avustralya uzlaşması tek taraflı bir “kaybeden–kazanan” denklemi yerine, iki ülkenin de farklı türden kazanımlar elde ettiği karma bir yapı ortaya koyuyor. Türkiye mekân ve vitrin gücünü, Avustralya ise karar metinlerinin içeriğini şekillendiren müzakere gücünü üstlenmiş durumda; asıl belirleyici olan ise bu iki gücün 2026 boyunca iklim eylemini ne kadar somutlaştırabildiği olacak.

Türkiye iklim diplomasisi kazanımı Türkiye Avustralya COP31 uzlaşması Antalya COP31 ev sahipliği Yeşil Haber perspektifi: COP31 kararı Türkiye’nin iklim patikasını nasıl değiştirebilir?

Yeşil Haber olarak daha önce “COP31 ev sahipliği diplomasisi” ve “COP31 Türkiye idari hazırlıkları resmi gazete” başlıklı analizlerimizde, hem Türkiye–Avustralya rekabetinin diplomatik boyutunu hem de Resmi Gazete’de yayımlanan idari hazırlık adımlarını detaylandırmıştık. Antalya’nın ev sahibi olarak öne çıkması ve Avustralya’nın müzakere başkanı pozisyonunu üstlenmesiyle birlikte, o yazılarda tartıştığımız senaryolardan biri artık somut gerçeklik haline gelmiş durumda.

Türkiye açısından bundan sonraki dönemi üç eksende okumak mümkün. Birincisi, iç politika ve ekonomi cephesinde, özellikle kömürden çıkış, ETS’nin hayata geçirilmesi, yenilenebilir enerji kapasitesinin hızlandırılması ve iklim risklerinin kamu maliyesiyle ilişkilendirilmesi gibi başlıklarda somut, takvimli adımlar atma gerekliliği. İkincisi, dış politika ve iklim diplomasisi cephesinde, Türkiye’nin Antalya’daki zirveyi küresel kuzey ile küresel güney arasında köprü kuran, iklim adaleti ve finansman konularında daha yapıcı bir rol üstlendiği bir platforma dönüştürüp dönüştüremeyeceği. Üçüncüsü ise şeffaflık, sivil toplum katılımı ve yerel toplulukların sürece dahil edilmesi; zira son yıllarda birçok COP, ev sahibi ülkelerin bu alanlardaki eksi ve artıları üzerinden de değerlendiriliyor.

Önümüzdeki aylarda Belém’deki COP30 kapanış kararları, Türkiye’nin iklim yasası ve ETS süreci, enerji sektörü verileri ve uluslararası iklim finansmanı akışları, Antalya’daki COP31’in çerçevesini belirleyen kritik işaret fişekleri olacak. Yeşil Haber ve Yeşil Pulse, bu süreci hem diplomasi hem enerji piyasaları hem de sürdürülebilirlik ekonomisi açısından yakından izlemeye devam edecek; Antalya’da düzenlenecek zirveyi, Türkiye’nin iklim patikasında gerçek bir kırılma noktası olup olmayacağı açısından mercek altına alacak.

Okur için soru: Sizce Antalya’daki COP31 ev sahipliği, Türkiye’nin iklim politikasında gerçek bir dönüşümün başlangıcı mı olacak, yoksa vitrin ağırlıklı sembolik bir adım olarak mı kalacak? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın.

İlgili haberler

 

View this post on Instagram

 

A post shared by Yeşil Haber (@yesilhabernet)


Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz