Akıllı sayaçlar, enerji dönüşümünün omurgası kadar, veri gizliliği tartışmalarının da merkezinde yer alıyor. Türkiye 2027’de akıllı ölçüme geçerken, sadece sayaç donanımını değil, veri yönetişimi, tüketici hakları ve şeffaflık mimarisini de birlikte inşa etmek zorunda.
Hızlı bakış
- Akıllı sayaçlar, enerji dönüşümünün merkezinde yer alırken veri gizliliği açısından yüksek hassasiyetli kişisel veri üretiyor.
- AB, GDPR ve ilgili direktiflerle akıllı sayaç verisi için veri minimizasyonu, amaçla sınırlılık ve saklama süresi kısıtlarını net biçimde tanımlıyor.
- Birleşik Krallık’ta SMETS2 sayaçlar ve DCC altyapısı, 15 dakikalık veriye erişimi tüketici rızasına bağlayan merkezi bir güvenlik modeli oluşturuyor.
- Almanya ve Hollanda, sertifikasyon, opt out hakkı ve 15 dakikalık verinin varsayılan kapalı olması gibi düzenlemelerle gizlilik odaklı bir yaklaşım benimsiyor.
- Türkiye’nin 2027 akıllı sayaç takvimi, sayaç donanımından önce veri yönetişimi, tüketici hakları ve şeffaflık mimarisinin tasarlanmasını gerektiriyor.
- Firecarrier bakışı, bilgiyi enerji, zamanı politika aracı olarak görerek Türkiye’nin 2030 sonrası enerji ve veri ekosistemine hazırlanmasını öneriyor.
GÜNCEL BİLGİLENDİRME (09.12.2025 – Yeşil Haber)
EPDK’nın 2027’ye kadar akıllı sayaç kullanımını zorunlu hale getiren yeni usul ve esasları, Türkiye’nin elektrik şebekesinde dijital ölçüm, veri toplama ve uzaktan izleme dönemini başlatıyor. Bu teknik dönüşüm, aynı zamanda veri güvenliği, gizlilik ve tüketici hakları açısından yeni bir çerçeve
oluşturma ihtiyacını da beraberinde getiriyor.
Akıllı sayaç verilerinin kimler tarafından, hangi amaçlarla ve hangi süreyle işlenebileceğine ilişkin politik tartışmalar, Avrupa ve dünya örneklerinde kritik bir yer tutuyor. Türkiye’nin 2027 yolculuğunun bu tartışmalardan bağımsız ilerlemesi mümkün değil.
Yeşil Haber olarak, akıllı sayaç altyapısının teknik zorunluluklarından ayrı biçimde,
veri yönetişimi ve gizlilik konularını ele alan kapsamlı analizimizi aşağıdaki özel dosyada inceledik:
Akıllı sayaçlarda veri güvenliği ve gizlilik: Türkiye 2027’ye hazırlanırken
Akıllı ölçüm çağında enerji verisi ve görünmeyen riskler
Akıllı sayaçlar, elektrik tüketimini belirli aralıklarla ölçen ve bu veriyi uzaktan ileten dijital cihazlar olarak tanımlanıyor. Ancak asıl dönüşüm, tek tek ölçümlerde değil, bu ölçümlerin zamana yayılmış desenlerinde ortaya çıkıyor. Tüketimin 15 dakikalık, 30 dakikalık ya da saatlik aralıklarla toplanması, bir hanenin ya da işletmenin günlük ritmini okunabilir hale getiriyor.
Bu ritim, yalnızca fatura hesaplamak için değil, şebeke işletimi, talep tarafı yönetimi, dinamik tarifeler, elektrikli araç şarj optimizasyonu, çatı GES entegrasyonu gibi alanlarda da kritik bir girdi. Aynı veri seti, yanlış ellerde veya zayıf bir hukuki çerçeve altında, mahremiyet açısından zafiyet kaynağına dönüşebiliyor. Evde kimsenin olmadığı zaman dilimlerinin tahmin edilebilmesi, belirli cihazların kullanım paternlerinin çıkarılabilmesi ve davranışsal profillerin oluşması bu riskin parçası.
Firecarrier bakışına göre burada kritik soru şu: Enerji verisi sadece bir işletme girdisi midir, yoksa aynı zamanda yüksek koruma gerektiren kişisel bir veri türü müdür? Akıllı sayaç mimarisi, bu soruyu teknik tasarımın, düzenlemenin ve kamusal tartışmanın merkezine taşımak zorunda.
Avrupa Birliği çerçevesi: GDPR ve veri minimizasyonunun akıllı sayaçlara uygulanması
Avrupa Birliği’nde akıllı sayaçlardan elde edilen tüm tüketim verileri, 2016/679 sayılı GDPR kapsamında “kişisel veri” olarak kabul ediliyor. Bu nedenle veri işleme süreçleri veri minimizasyonu, amaçla sınırlılık ve saklama süresi kısıtı ilkelerine tabi.
Avrupa Komisyonu’nun Enerji Verimliliği Direktifi (EED) ve Yenilenebilir Enerji Direktifi (RED II) ile birlikte yayımlanan uygulama rehberleri, sayaç verisinin hangi çözünürlükte hangi aktör tarafından işlenebileceğini tanımlıyor. Buna göre:
• Faturalama amacı: Aylık veya dönemsel toplu tüketim verisi yeterli görülüyor.
• Şebeke planlaması: DSO’lar saatlik veya 15 dakikalık veriye erişebiliyor.
• Ticari kullanım: Üçüncü tarafların erişimi yalnızca açık rıza ile mümkün.
Avrupa veri koruma otoriteleri özellikle şu konuda ortak görüş veriyor: yüksek çözünürlüklü tüketim verisi, yaşam alışkanlıklarını ortaya çıkarabildiği için “yüksek hassasiyetli kişisel veri” olarak ele alınmalı. Bu nedenle pek çok ülkede şebeke operatörleri, veriyi sadece anonimleştirilmiş ve toplulaştırılmış biçimde paylaşabiliyor.
Birleşik Krallık modeli: SMETS2 standardı, 15 dakikalık veri ve DCC altyapısı
Birleşik Krallık, dünyadaki en kapsamlı akıllı sayaç veri yönetişimi modellerinden birini uyguluyor. Tüm sayaçlar SMETS2 standardına uygun olmak zorunda ve veri akışı merkezi bir hub olan Data Communications Company (DCC) üzerinden yönetiliyor.
Birleşik Krallık mevzuatına göre:
• Varsayılan veri çözünürlüğü: 30 dakikalık tüketim verisi. (Ofgem, 2024)
• Daha hassas veri (15 dk): Ancak tüketici açıkça onay verirse işlenebiliyor.
• Saklama süresi: DCC, tüketiciye ait veriyi uzun süre saklayamaz; rol bazlı yetkilendirme ve şifreleme zorunlu.
Önemli bir fark şudur: Birleşik Krallık’ta sayaç verisi doğrudan enerji şirketlerinde depolanmaz; tüm trafik DCC üzerinden geçer. Bu, veri sızıntısı riskini azaltan merkezi bir güvenlik modeli oluşturur.
Ofgem ayrıca 2023’te yayımladığı rehberde, akıllı sayaç verilerinin evde bulunma/ayrılma zamanlarını tahmin etmek için kullanılabileceğini belirterek şirketleri “minimum erişim” ilkesine uymaları konusunda uyarmıştır.
Almanya ve Hollanda örnekleri: Güvenlik sertifikasyonu, opt-out hakkı ve veri sınırlandırma
Almanya: Almanya’daki akıllı sayaçlar yalnızca BSI (Federal Bilgi Güvenliği Kurumu) sertifikalı cihazlar arasından seçilebiliyor. BSI TR-03109 teknik standardı; şifreleme, kimlik doğrulama, firmware imzalama ve merkezi denetim gereklilikleri içeriyor.
Almanya ayrıca tüketicilere şu hakları tanıyor:
• Zaman serisi çözünürlüğünü düşürme: Faturalama dışında ayrıntılı veri paylaşımı reddedilebiliyor.
• Opt-out mekanizması: Bazı bölgelerde tüketiciler, yüksek çözünürlüklü verinin DSO’ya iletilmesini kısıtlayabiliyor.
Hollanda: Avrupa’daki en “gizlilik merkezcili” uygulamalardan biri. Hollanda Veri Koruma Kurumu’na göre:
• 15 dakikalık tüketim verisi varsayılan olarak kapalıdır.
• Dağıtım şirketleri bu veriye tüketici rızası olmadan erişemez.
• Saklama süresi 24 ayı geçemez.
Hollanda uygulamasının mantığı şudur: yüksek çözünürlüklü veriye erişim ancak tüketicinin buna doğrudan fayda sağlayan bir hizmet satın almasıyla mümkün olmalıdır.
Dünya örneklerinde ortak akıl: Akıllı sayaç, akıllı şebeke, akıllı düzenleme
Dünya genelinde akıllı sayaç projeleri, benzer bir üçlü sacayağı etrafında şekilleniyor: akıllı sayaç, akıllı şebeke ve akıllı düzenleme. Sayaçlar veriyi topluyor, şebekeler bu veriyi operasyonel kararlara dönüştürüyor, düzenleyici çerçeve ise bu dönüşümün haklar, yükümlülükler ve şeffaflık açısından sınırlarını çiziyor.
Farklı ülkelerdeki deneyimler, teknolojinin tek başına yeterli olmadığını gösteriyor. Yüksek penetrasyon oranına sahip bazı pazarlarda, veri güvenliği skandalları veya zayıf iletişim stratejileri, akıllı sayaçlara yönelik toplumsal itirazlara yol açtı. Başarılı örneklerde ise, güçlü bir hukuk çerçevesi, sıkı siber güvenlik standartları, bağımsız denetim ve tüketiciyle kurulan açık iletişim dili belirleyici oldu.
Firecarrier perspektifinden bakıldığında, akıllı sayaç programları bir donanım dağıtım kampanyası değil, uzun vadeli bir politika kurgusunun parçası. Bu kurguda zaman, sadece teknik devreye alma takvimi değil, güven ve meşruiyet inşasının da temel parametresi olarak ele alınmalı.
Türkiye’nin 2027 yol ayrımı: Sayaçtan önce veri yönetişimi tasarlamak
Türkiye’de 2027 takvimi, akıllı sayaçların yaygınlaşması açısından bir eşik anlamı taşıyor. Bu eşiği sadece yeni bir donanım nesline geçiş olarak görmek, önümüzdeki on yılı tanımlayacak kritik soruları ıskalama riski taşıyor. Asıl tartışma, akıllı sayaç verisinin nasıl yönetileceği, kimler tarafından hangi amaçla kullanılacağı ve nasıl korunacağı etrafında şekillenmeli.
Enerji piyasası düzenlemeleri ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuatın, akıllı ölçüm çağının gerçekliğini birlikte taşıyacak şekilde güncellenmesi gerekiyor. EPDK, ilgili bakanlıklar ve KVKK ekseninde kurulacak koordinasyon, sadece hukuki uyumu değil, sektörde öngörülebilirlik ve güveni de besleyecek.
Tüketici hakları ve bilgilendirme standardı
Akıllı sayaçların devreye alınması sürecinde, tüketicilerin hangi verinin toplandığını, hangi sıklıkta işlendiğini, kimlerle paylaşıldığını ve ne kadar süreyle saklandığını açık ve anlaşılır bir dille öğrenme hakkı bulunmalı. Bu bilgilendirme, yalnızca sözleşme dipnotlarında değil, sadeleştirilmiş broşürler, dijital paneller ve şeffaf iletişim kampanyalarıyla desteklenmeli.
Firecarrier bakışı açısından, tüketici bilgilendirmesi bir formalite değil, veri yönetişiminin en görünür “kamu yüzü”dür. İyi tasarlanmış bir bilgilendirme, ileride doğabilecek teknik hata veya kesinti durumlarında bile güven zemininin korunmasına yardımcı olur.
Şebeke işletmecisi, tedarikçi ve üçüncü taraf sınırları
Türkiye’nin önündeki temel ihtiyaçlardan biri, akıllı sayaç verisine erişebilecek aktörler arasındaki sınırların netleştirilmesidir. Şebeke işletmecisinin, perakende tedarikçinin ve olası üçüncü taraf hizmet sağlayıcıların hangi tür verilere, hangi gerekçeyle ve hangi süreyle erişebileceği düzenleyici düzeyde tanımlanmalı.
Bu çerçeve, hem veri güvenliğini hem de inovasyonu gözetmeli. Örneğin, enerji verimliliği danışmanlık hizmetleri veya dinamik fiyatlandırma çözümleri gibi yeni iş modelleri için alan açılırken, tüketici rızası, veri minimizasyonu ve anonimleştirme kuralları tavizsiz şekilde korunmalı.
Saklama süreleri, anonimleştirme ve ikincil kullanım
Akıllı sayaçlardan gelen verinin ne kadar süreyle saklanacağı, saklama süresi dolan verinin nasıl anonimleştirileceği ve hangi koşullarda istatistiksel ya da araştırma amaçlı ikincil kullanıma açılabileceği, Türkiye’nin bugünden yanıtlaması gereken başlıklar arasında.
Burada iki uçtan da kaçınmak gerekiyor. Veri saklama sürelerini gereğinden kısa tutmak, şebeke planlaması ve yatırım kararları için değerli bilgi setlerini yok edebilir. Gereğinden uzun ve kontrolsüz saklamak ise, kişisel veri güvenliği ve kötüye kullanım riskini artırır. Firecarrier yaklaşımı, bu denge noktasını açık ilkelerle tanımlamayı ve kamuoyuyla paylaşmayı savunur.
Firecarrier bakışı: Bilgiyi enerji, zamanı politika aracı olarak görmek
Firecarrier çerçevesinde bilgi, sadece depolanan bir kaynak değil, aynı zamanda yön verilen bir enerji biçimi olarak görülür. Akıllı sayaç verisi, hem enerji sistemlerinin verimliliğini artıran bir girdi, hem de yanlış yönetildiğinde toplumsal güveni tüketen bir risk faktörüdür.
Zaman kavramı da bu denklemde kritiktir. Bir yandan, saatlik ve 15 dakikalık tüketim verileri üzerinden şebekeyi gerçek zamana daha yakın yönetmek isteriz. Öte yandan, veri saklama süreleri, hukuki zamanaşımı, denetim periyotları ve teknoloji yenilenme döngüleri farklı ritimlerde akar. Firecarrier bakışı, bu ritimleri uyumlu hale getiren bir politika tasarımını önerir.
Türkiye’nin 2027 akıllı sayaç adımı, yalnızca şebekenin dijitalleşmesi değil, aynı zamanda veri odaklı kamu politikalarının olgunlaşması için de bir fırsat penceresi yaratıyor. Bu pencere doğru değerlendirilirse, ülke sadece teknoloji ithal eden değil, veri yönetişimi konusunda da referans alınan bir aktöre dönüşebilir.
Önümüzdeki on yıl için yol haritası: Türkiye hangi soruları sormalı
Akıllı sayaç programının başarısı, hangi cihazın seçildiğinden çok, bugün hangi soruların sorulduğuna bağlı olacak. Türkiye’nin önündeki on yıl, şu eksenlerde şekillenecek bir yol haritasına ihtiyaç duyuyor:
Akıllı sayaçlar hangi veri çözünürlüğünde çalışmalı ve bu çözünürlük hangi aktör için hangi amaçla erişilebilir olmalı? Faturalama için gereken veri ile gelişmiş şebeke yönetimi için gereken veri, ayrı katmanlar halinde tanımlanmalı.
Hangi algoritmalar, hangi denetim mekanizmalarıyla çalışacak? Talep tarafı yönetimi, dinamik fiyatlandırma ve kesinti yönetimi gibi alanlarda kullanılan algoritmaların hesap verebilirliği, bağımsız denetim ve şeffaf raporlama ile güvence altına alınmalı.
Tüketiciler, verilerini üçüncü taraf hizmet sağlayıcılarla paylaşmak istediklerinde, rıza süreci nasıl basit, anlaşılır ve geri alınabilir hale getirilecek? Dijital paneller ve mobil uygulamalar, Firecarrier bakışına uygun olarak, kullanıcının kendi verisi üzerinde gerçek bir kontrol hissi yaratmalı.
Siber güvenlik, donanım ve yazılım tarafında hangi asgari standartlarla tanımlanacak? Sayaçtan başlayan veri akışının, saha ekipmanından veri merkezine ve bulut altyapısına kadar her halkasında güvenlik seviyesi şeffaf olarak belirlenmeli ve düzenli olarak test edilmeli.
Veri yönetişimi kararları, topluma nasıl anlatılacak? Teknik detayların ötesinde, neden bu kadar veri toplandığı, bu verinin ülkenin enerji dönüşümüne nasıl katkı sunduğu ve hangi koruma önlemlerinin alındığı sade bir dille paylaşılmalı.
Firecarrier perspektifiyle bakıldığında, bu sorulara verilecek yanıtlar, Türkiye’yi sadece 2027’ye değil, 2030 sonrasının enerji ve veri ekosistemine de hazırlayacak. Akıllı sayaçlar, doğru kurgulandığında, hem yeşil dönüşümün hızlandırıcısı hem de veri odaklı yeni bir güven sözleşmesinin başlangıç noktası olabilir.
Sizce Türkiye’nin akıllı sayaç dönüşümünde en kritik adım veri güvenliği mi, teknik altyapı mı? Görüşlerinizi paylaşın.
İlgili haberler
- EPDK, akıllı sayaç kullanımını 2027’ye kadar zorunlu hale getirdi
- Türkiye’de zorunlu akıllı sayaç dönemi 2026’da başlıyor
- Elektrik Piyasası Ölçüm Sistemleri Yönetmeliği’ndeki yenilikler
- Dicle Elektrik’ten elektrik dağıtımında yapay zeka kullanımı
- EPDK lisanssız üretim taslağı büyük değişiklikler içeriyor






















