25 Eylül 2025’te Washington’da yapılan Trump–Erdoğan görüşmesi sonrasında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio “Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı”nı imzaladı.
Bu adım, Türkiye’nin nükleer yol haritası ve Akkuyu dengesi açısından yeni bir sayfayı işaret ediyor.
Hızlı bakış
- 25 Eylül 2025’te Beyaz Saray’da Türkiye ile ABD arasında sivil nükleer işbirliği mutabakatı imzalandı.
- Anlaşma, Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından imzalandı.
- Mutabakat, küçük modüler reaktörler ve yeni nesil teknolojiler için işbirliği zeminini kapsıyor.
- Akkuyu projesine ek olarak Türkiye’nin 2050’ye kadar 20 GW nükleer enerji hedefiyle uyumlu görülüyor.
- Amerikan basını, mutabakatı Trump–Erdoğan görüşmesindeki diğer kritik dosyalarla birlikte değerlendirdi.
İmza nerede, ne zaman ve kimler arasında atıldı?
Mutabakat, 25 Eylül 2025’te Washington’da Beyaz Saray temasları kapsamında; Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın huzurunda imzalandı. İlk açıklamalar ve haberler, bunun sivil nükleer teknoloji, yatırım ve enerji güvenliği alanlarında çerçeve niteliğinde bir mutabakat zaptı (MoU) olduğunu, ayrıntılı hükümlerin ilerleyen teknik/mesleki çalışmalarda şekilleneceğini aktarıyor.
Mutabakatın kapsamına dair şu an bilinenler
Resmi tam metin kamuya açık paylaşılmadı. Ancak ilk açıklamalara göre işbirliği alanları sivil nükleer teknolojilerde bilgi/paylaşım, yatırım ve finansman olanaklarının değerlendirilmesi, güvenlik ve denetim protokollerinde eşgüdüm ve küçük modüler reaktörler (SMR) dahil yeni nesil reaktör çözümlerinin fizibilitesi gibi başlıklarda çerçeve oluşturuyor. Bu yönüyle MoU, bağlayıcı ticari sözleşmeden önce işbirliği zeminini kuran stratejik bir niyet beyanı niteliğinde.
Akkuyu etkisi ve Türkiye’nin nükleer denklemi
Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu, build-own-operate (yap-sahip ol-işlet) modeliyle Rosatom tarafından inşa ediliyor. Dört adet VVER-1200 üniteden toplam ~4,5 GW kapasiteyle tamamlandığında ülke elektriğinin yaklaşık %10’unu üretmesi bekleniyor. Son takvime göre birinci ünitenin devreye alınması 2025’e sarkarken, tüm ünitelerin 2028 sonuna kadar kademeli devreye girmesi hedefleniyor. ABD ile imzalanan yeni mutabakat, teknoloji ve tedarikçi çeşitliliği yönünde Ankara’nın elini güçlendirirken, SMR ve yeni nesil reaktör seçeneklerinin Türkiye gündeminde daha görünür hale gelmesine zemin hazırlıyor.
Amerikan basınında nasıl görüldü?
ABD ana akım medyasında Trump–Erdoğan görüşmesinin gündeminde F-35 programı, Rusya/S-400 başlığı ve Gazze gibi jeopolitik dosyalar öne çıkarıldı. Sivil nükleer mutabakat ise görüşme çıktıları arasında yer alan başlıklardan biri olarak aktarıldı. Reuters ve Washington Post kapsamlı dosyaları öne çekerken, Scripps News doğrudan MoU’ya atıf yaptı. Bu çerçeve, Washington’un Türkiye’yle savunma/ekonomi ve enerji dosyalarını paket yaklaşımıyla ilerletmeyi hedeflediği izlenimini güçlendiriyor.
Net sıfır ve nükleer: IEA/Fatih Birol’un yaklaşımı
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, çok sayıda beyanında iklim hedeflerine zamanında ulaşmak için nükleerin “kaçınılmaz” bir rolü olduğunu vurguluyor. IEA’nın Net Sıfır 2050 Yol Haritasının 2023 güncellemesinde nükleerin rolü yukarı yönlü revize edildi. Bu perspektif, Türkiye’nin 2050’ye dek en az 20 GW nükleer kapasite hedefi ve ABD ile imzalanan işbirliği mutabakatıyla uyumlu bir çerçeve sunuyor.
Türkiye’nin yerli reaktör/20 GW hedefiyle stratejik uyum
Türkiye’nin açıklanmış vizyonunda yerli reaktör geliştirme çağrısı ve 2050’de 20 GW nükleer kapasite hedefi bulunuyor. ABD ile sivil nükleer işbirliği, bu vizyonu teknoloji ve sermaye tarafında çeşitlendirerek hızlandırabilecek bir kaldıraç sunuyor. Yeşil Haber’in önceki kapsamları için: Türkiye yerli nükleer reaktör çağrısı ve Türkiye 2050’de 20 GW nükleer enerji hedefi.
Önümüzdeki adımlar ve beklentiler
Mutabakatın uygulama yol haritası, izleyen haftalarda/aylarda açıklanacak teknik çalışma grupları, fizibiliteler ve olası yatırım/finansman paketleriyle netleşecek. ABD tarafıyla olası SMR projeleri ve mevzuat/denetim uyumu kritik başlıklar olarak öne çıkıyor. Türkiye açısından ise Akkuyu takviminin ilerleyişi, ikinci/üçüncü nükleer sahalara ilişkin kararlar ve arz güvenliği–karbon azaltımı–maliyet üçgenindeki denge arayışı belirleyici olacak.
Firecarrier bakışı: Küçük modüler reaktörler ve yeni nükleer dalga
Yeşil Haber olarak daha önce küçük modüler reaktörlerin geleceğin enerji kaynağı olabileceğini vurgulamıştık. Türkiye’nin hızla büyüyen yenilenebilir enerji altyapısı, depolama çözümleriyle desteklenirken baz yükün kömür ve doğalgazdan nükleere kaydırılması artık stratejik bir zorunluluk. Bu yaklaşım yalnızca emisyonları düşürmek için değil, aynı zamanda Türkiye’nin enerji güvenliği ve ekonomik dönüşümü için de kritik öneme sahip. Türkiye’nin dağınık coğrafyası, artan elektrifikasyon, savunma sanayisinde yükselen enerji ihtiyacı, veri merkezlerinin ortaya çıkışı ve elektrikli araç dönüşümü; esnek, güvenilir ve düşük karbonlu bir enerji kaynağına duyulan ihtiyacı her geçen gün artırıyor.
ABD’de Google, Microsoft ve Meta gibi şirketlerin SMR projelerine yatırım yapması, özel sektörün nükleer dalgayı nasıl sahiplendiğini gösteriyor. Çin ve Fransa’da da benzer teknolojik atılımlar gözlemlenirken, ABD Enerji Bakanı’nın 8 yılda ticari füzyon hedefi bu yeni dönemin vizyonunu ortaya koyuyor. İmzalanan ABD-Türkiye mutabakatı, yalnızca yeni reaktör projeleri değil, aynı zamanda en ileri teknolojilerin ortak geliştirilmesi ve Akkuyu ile kazanılmakta olan deneyimin daha ileri taşınması için kritik bir fırsat sunuyor.
Türkiye’nin nükleer vizyonu sadece büyük ölçekli santraller değil, küçük modüler reaktörler ve teknoloji transferiyle de şekillenmek zorunda. Bu yaklaşım, yalnızca enerji arz güvenliğini değil, aynı zamanda yapay zeka destekli veri merkezlerinden elektrifikasyona kadar uzanan yeni ekonomik dalganın sürdürülebilirliğini de garanti altına alabilir.
Küçük modüler reaktörler nedir
Küçük modüler reaktörler (SMR), geleneksel büyük nükleer santrallere kıyasla daha küçük kapasiteyle (50–300 MW) çalışan, fabrikada üretilip sahada modüler şekilde kurulabilen yeni nesil reaktörler. Daha düşük maliyet, esnek kurulum, artırılmış güvenlik ve yenilenebilir enerjiyle entegrasyon avantajları sunarlar. Bu nedenle hem Türkiye’nin dağınık coğrafyasında hem de artan veri merkezi ve sanayi yüklerinde geleceğin baz yük çözümü olarak öne çıkıyorlar.
Sizce ABD ile yapılan bu nükleer işbirliği Türkiye’nin enerji geleceğinde nasıl bir rol oynayacak? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.
İlgili haberler
- Türkiye’nin nükleer yol haritası: 2050’de 20 GW, SMR ve küresel iş birliği
- Türkiye yerli nükleer reaktör geliştirme çağrısı: Mikro reaktör, SMR ve prototip hedefi
- Türkiye 2035’e kadar Sinop ve Trakya’da nükleer elektrik üretimi
- Akkuyu’da baz yük üretimi, hisse satışı ve elektrik fiyatları
- Akkuyu NGS: 4. ünite için buhar yoğuşturucu tankı sahada
- Küçük modüler reaktörler Türkiye’nin geleceğinde rol alabilir
- Eksim Ventures’den Aalo Atomics’e küçük modüler reaktör yatırımı
- ABD Enerji Bakanı: “8 yılda ticari füzyon mümkün”. Türkiye için ne anlama geliyor?
View this post on Instagram