Türkiye 2025’te ulusal emisyon ticaret sistemi için hukuki ve kurumsal zemini kurarken, 1 Ocak 2026’da AB CBAM kesin dönemine geçilmesiyle karbon maliyeti ihracat zincirinde doğrudan hissedilen bir finansal kalem olacak.
Hızlı bakış
- Türkiye 2025’te ETS için hukuki ve kurumsal altyapıyı kurdu.
- 1 Ocak 2026’da AB CBAM kesin dönemine geçiyor ve karbon maliyeti görünür hale geliyor.
- 2026’da belirleyici olan karbon fiyatı değil benchmark ve ücretsiz tahsisat tasarımı olacak.
- Veri eksikliği ve raporlama hataları ihracatta ek maliyet riskini artırıyor.
- Erken veri hazırlığı ve proses verimliliği yatırımları şirketlere rekabet avantajı sağlayabilir.
2026’da ihracatçı için üç risk, üç fırsat aynı anda masada
2026’ya girerken AB’ye ihracat yapan şirketler için üç ana risk öne çıkıyor: doğrulanabilir veri eksikliği nedeniyle CBAM uyum maliyetinin yükselmesi, sözleşmelerde maliyet ve sorumluluk paylaşımının net olmaması, ulusal ETS altında benchmark’a göre oluşacak tahsisat açığının bilançoya baskı yapması.
Aynı dönemde üç ana fırsat da belirginleşiyor: verisini erken toparlayan şirketlerin alıcı nezdinde tercih edilir hale gelmesi, proses verimliliği ve elektrifikasyon yatırımlarıyla birim maliyet avantajı yakalanması, tedarik zinciri karbon yönetiminde liderlik kurarak fiyatlama gücünün artması.
2025’te iklim kanunu ve ETS taslağı ile piyasanın iskeleti kuruldu
Türkiye’nin ilk İklim Kanunu 9 Temmuz 2025’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi ve ETS için ana yasal zemini oluşturdu. Bu adımı, İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından 22 Temmuz 2025’te paylaşılan “Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi Yönetmeliği taslağı” izledi. Taslak, ETS’nin kapsamını, tahsisat mantığını ve izleme-raporlama-doğrulama (MRV) disipliniyle bağını tarif ederek, “piyasa fikrini” uygulama mimarisine çevirdi.
Bu dönemde ortaya çıkan tablo, “karbon fiyatı” tartışmasından önce, piyasanın güvenilirliğini belirleyecek idari ve teknik detayların öne çıkmasıydı. Kimlerin kapsama gireceği, hangi emisyon verisinin hangi takvimle doğrulanacağı ve tahsisat hakkaniyetinin nasıl kurulacağı, 2025’in ana gündemini oluşturdu.
MRV disiplini zaten vardı, 2025 bunu ETS’ye bağladı
Türkiye’de tesis seviyesinde sera gazı emisyonlarının izlenmesi ve doğrulanması, ETS’den önce de yürürlükte olan MRV sistemiyle ilerliyordu. 2025’in kritik farkı, raporlama zorunluluğu ile ticaret ve tahsisat mekanizmasının aynı çatı altına alınmaya başlanması oldu.
Bu bağlam, yeni ETS tasarımının AB’ye benzer bir mantıkla kurulmasına da zemin hazırladı: veri kalitesi, metodoloji standardı ve doğrulama altyapısı olmazsa, piyasa fiyatı olsa bile anlamlı bir sinyal üretilemez. 2025, piyasa sinyali üretebilecek veri fikrini merkeze aldı.
AB CBAM 1 Ocak 2026’da kesin döneme geçiyor, ihracat için oyun alanı daralıyor
AB’nin Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması (CBAM) 1 Ekim 2023’ten itibaren raporlama odaklı bir geçiş dönemiyle yürüdü. 31 Aralık 2025’te bu raporlama dönemi kapanırken, 1 Ocak 2026’dan itibaren CBAM’in kesin dönemi başlıyor ve maliyet boyutu ağırlık kazanıyor.
Bu geçiş, Türkiye’de ETS daha tam olgunlaşmadan bile, özellikle AB’ye ihracat yapan sektörlerde karbon ayak izi hesaplarının finansal bir gerçekliğe dönüşmesi anlamına geliyor. 2026’da ihracat zincirinde ürün başı gömülü emisyon ve doğrulanabilir veri talebi artarken, tedarikçi seçimi, fiyatlama ve sözleşme maddeleri de buna göre yeniden yazılmak zorunda kalacak.
CBAM tarafında veri yetersizliği veya raporlama hatası, şirketin sadece uyum riskini artırmaz; maliyetin daha yüksek bir seviyeden fiyatlanmasına ve ticari pazarlık gücünün zayıflamasına da yol açabilir.
2026’nın belirleyicisi karbon fiyatı değil, benchmark ve tahsisat tasarımı olacak
Kamuoyunda ETS denince ilk refleks karbonun fiyatı kaç olacak sorusu oluyor. Oysa ilk etapta asıl belirleyici, ücretsiz tahsisatın hangi kuralla dağıtılacağı ve sektör bazlı benchmark değerlerinin nasıl tanımlanacağı olacak.
Benchmark mantığı, her sektör için bir verimlilik referansı belirlenmesine dayanır. Bu referansa yakın tesisler daha az açık verirken, daha yoğun emisyonlu tesisler daha erken tahsisat açığı hisseder. 2026’ya giderken kritik soru, kimin ilk önce maliyet hissedeceği değil; kimin maliyet baskısı altında optimize olmaya zorlanacağıdır.
Mini örnek: benchmark altında kalan tesis tahsisat açığını erken hisseder
Aynı ürün grubunda, daha düşük emisyon yoğunluğuna sahip bir tesis benchmark’a yakın durduğu için ücretsiz tahsisatla daha iyi korunur. Emisyon yoğunluğu daha yüksek olan tesis ise aynı üretim düzeyinde daha hızlı tahsisat açığı vererek ya piyasadan izin almak ya da prosesini iyileştirmek zorunda kalır.
Karbon piyasası kurumları ve piyasa işletimi, fiyat sinyalinin kalitesini belirleyecek
ETS’nin gerçek piyasa olarak çalışabilmesi için, tahsisat arzının öngörülebilirliği, ihale takvimi, piyasa işletimi ve denetim mekanizmaları net olmak zorunda. Karbon piyasası kurumları, piyasa güvenini sağlarken kural değişim riskini azaltarak şirketlerin yatırım kararlarını kolaylaştırır.
2026 perspektifi iki parçalıdır: iç piyasada ETS’nin teknik olarak çalışır hale gelmesi ve AB CBAM nedeniyle ihracat tarafında veri ve maliyet disiplininin sertleşmesi. İki kanal aynı anda baskı yarattığında, fiyat sinyali olmasa bile karbon yönetimi şirket içinde zorunlu bir finans fonksiyonuna dönüşür.
Şirketler çoğu zaman karbon maliyetini sadece ton başı fiyat olarak görüp, veri ve sözleşme tarafındaki riskleri ihmal ediyor. Oysa 2026’da en hızlı maliyet, çoğu durumda veri boşluğu ve sözleşme belirsizliği üzerinden ortaya çıkacak.
Şirketler için 2026’ya girerken en rasyonel strateji: Veri, sözleşme, yatırım uyumu
2026’ya geçerken en gerçekçi yol haritası, önce veri kalitesini ve doğrulama süreçlerini sorunsuz işletmek, ardından ihracat sözleşmelerinde CBAM kaynaklı maliyet ve sorumluluk paylaşımını netleştirmek, daha sonra da proses verimliliği ve elektrifikasyon gibi yatırımlarla emisyon yoğunluğunu kalıcı olarak düşürmektir.
Önce veri, sonra sözleşme, en sonda yatırım. Bu sıralama, regülasyon uyumu ile rekabet avantajını aynı çizgide birleştirir.
Şirketler için hızlı kontrol listesi: 2026’ya kadar yapılacaklar
AB’ye ihracat yapan tüm ürünler için tesis ve ürün bazlı karbon envanterini tamamlayın; MRV ve CBAM raporlamasında veri boşluğu kalmasın.
Tedarikçilerden doğrulanabilir gömülü emisyon verisi talep edin, sözleşmelere veri paylaşımı ve doğrulama yükümlülükleri ekleyin.
CBAM sertifika maliyetinin fiyatlamaya nasıl yansıtılacağını modelleyin ve kimin bu maliyeti üstleneceğini sözleşmelerde açıkça tanımlayın.
Ulusal ETS altında ücretsiz tahsisat ve olası tahsisat açığı için senaryolar çalışın; benchmark altında kalan tesisler için yatırım önceliği belirleyin.
Kısa vadede enerji verimliliği ve proses optimizasyonu, orta ve uzun vadede elektrifikasyon ve düşük karbonlu yakıtlar için bir yatırım yol haritası oluşturun.
CEO’ya 5 soruda özet: 2026 karbon maliyeti bilançoya nasıl yansır
Şirketimizin 2026 itibarıyla CBAM ve Türkiye ETS kapsamında maruz kalacağı yıllık karbon maliyeti için bir tahminimiz var mı?
Ürünlerimizin AB’ye satışında gömülü emisyon verisini doğrulanmış şekilde sunabilecek durumda mıyız?
Tedarik zincirimizde en yüksek emisyon yoğunluğuna sahip halkaları biliyor muyuz ve bu tedarikçilerle yeni sözleşme modeli kurduk mu?
ETS kapsamındaki tesislerimiz için benchmark’a göre konumumuzu biliyor muyuz ve yatırım önceliklerini buna göre güncelledik mi?
Finans, strateji ve operasyon ekiplerinden oluşan kalıcı bir karbon yönetimi ekibi kurduk mu?
2025–2026 okumasının ana fikri: Piyasa bir günde açılmaz, maliyet bir takvim yılında bilançoya yansır
Türkiye’de ETS, 2025’te piyasanın doğuşu olarak okunmalı. 2026 ise maliyet gerçeğinin hızlandığı yıl olacak. AB CBAM’in kesin dönemi, karbon verisini ve doğrulanabilirliği bir fiyatlama parametresi haline getiriyor.
Bu nedenle 2026’yı sadece ETS ne zaman başlayacak sorusuyla değil, hangi sektör hangi benchmark ile hangi hızda uyumlanacak sorusuyla okumak gerekiyor. Karbon piyasası bir başlık değil; veri, hukuk ve rekabetin kesiştiği yeni bir yönetim dili.
Okura Soru
Sizce Türkiye’de şirketler 2026’ya girerken en büyük karbon riskini fiyat mı yoksa veri ve sözleşme tarafında mı yaşayacak? Kendi sektörünüzde gördüğünüz riskleri ve fırsatları yorumlarda paylaşır mısınız?
İlgili haberler
- AB’nin 2040 hedefi Türkiye için yeni fırsat CBAM ve ETS ile yeşil sanayi köprüsü dönemi
- CBAM 2026 öncesi Türkiye ihracatı ve ETS süreci kritik 12 ay
- Yeşil ekonomi dönüşümünde CBAM baskısı, sanayi rekabeti
- Dijital dönüşüm ve CBAM Türkiye’nin yeşil ekonomi yolu
- Türkiye’de karbon yönetimi ve dijital iklim çözümleri 2025 ETS, CBAM ve TSRS yol haritası
- AB ve Türkiye iklim diyaloğunda ETS tasarımı CBAM hattı ve uyum politikaları masada
- Türkiye karbon piyasası danışma kurulu ilk toplantısını gerçekleştirdi
- Avrupa sanayisinden ETS ve CBAM reform çağrısı




CEO’ya 5 soruda özet: 2026 karbon maliyeti bilançoya nasıl yansır














