San Francisco’daki büyük elektrik kesintisi, sürücüsüz taksi filolarını bir anda “dört tekerlekli bariyerlere” dönüştürdü. Bu sahne, Türkiye’de hem elektrik altyapısı hem de geleceğin otonom sistemleri için önemli uyarılar içeriyor.
Hızlı bakış
- San Francisco’daki büyük elektrik kesintisi, sürücüsüz taksilerin trafik ışıkları karardığında nasıl davranacağını gerçek bir stres testine soktu.
- Sürücüsüz araçların kavşaklarda durup kalması, güvenlik odaklı tasarım ile trafik akışının sürekliliği arasındaki gerilimi görünür hale getirdi.
- Elektrik altyapısı yalnızca araçları şarj etmekle kalmıyor, trafik ışıkları ve akıllı şehir sistemlerini de ayakta tutarak mobilitenin görünmeyen omurgasını oluşturuyor.
- Türkiye’de elektrikli araç ve şarj altyapısı hızla büyürken, olası kesintilerde trafik sinyalizasyonu ve geleceğin otonom sistemleri için dayanıklılık tartışması kaçınılmaz hale geliyor.
- Otonom trafikte güvenin zemini, yalnızca güçlü teknoloji değil; kriz anlarında nasıl davranılacağını önceden tanımlayan şeffaf ve öngörülebilir kurallar bütünü.
San Francisco’daki kesinti: Işıklar sönünce ne oldu
20 Aralık 2025 Cumartesi günü, San Francisco’da Pacific Gas and Electric’in bir trafo merkezinde çıkan yangının tetiklediği geniş çaplı elektrik kesintisi, öğleden sonra saatlerinde yaklaşık 130 bin aboneyi elektriksiz bırakırken şehir genelinde çok sayıda kavşakta trafik ışıklarının devre dışı kalmasına yol açtı. Bu durum, normalde ışıklarla yönetilen ana arterlerin ve kavşakların bir anda “görsel referanslarını” kaybetmesine ve sürücülerin birbirlerinin davranışına bakarak karar vermek zorunda kalmasına neden oldu.
Elektrik kesintisi sırasında Waymo’nun sürücüsüz taksileri, bu kararmış kavşaklarda sistemlerinin öngördüğü güvenlik protokollerine göre hareket etmeye çalıştı. Araçların önemli bir kısmı kavşak girişlerinde veya kavşakların içinde durarak, dörtlülerini yakıp beklemeyi tercih etti ve bu durum bazı noktalarda trafiğin neredeyse tamamen kilitlenmesine yol açtı.
Waymo’nun otonom yaklaşımı: Harita, lidar ve dört yönlü dur mantığı
Waymo’nun otonom sürüş sistemi, lidar, radar ve kameralarla çevreyi algılıyor ve yüksek çözünürlüklü haritalarla birlikte çalışarak her bir kavşağın normalde nasıl işlediğini biliyor. Çalışmayan trafik ışıkları senaryosunda sistem, bu kavşakları sürücüsüz araçlar için dört yönlü dur levhası gibi ele alacak şekilde tasarlanmış durumda.
Kesinti sırasında yaşananlar, bu mantığın teoride güvenli görünmesine karşın pratikte ölçeklenebilir olmadığını gösterdi. Çok sayıda kavşakta aynı anda ışıkların sönmesi ve yoğun araç trafiği ile birleşmesi, Waymo araçlarının “ekstra temkinli” davranıp uzun süre yerinden kıpırdamamasına ve kavşakların tıkanmasına neden oldu.
Tesla’nın kamera ve yapay zeka vurgusu
Aynı günlerde Tesla, kendi otonom sürüş yaklaşımının haritaya daha az bağımlı ve kamera tabanlı yapay zeka ağlarıyla “insan sürücü davranışını” taklit etmeye odaklı olduğunu vurguladı. Elon Musk, sosyal medyada paylaştığı mesajlarda Tesla robotaksi sistemlerinin San Francisco’daki kesintiden etkilenmediğini, yani bozuk ışıklar ve beklenmedik durumlarla baş edebildiğini öne sürdü.
Tesla’nın araçları bugün tamamen sürücüsüz modda çalışmıyor ve emniyet gereği hâlâ bir insan sürücü tarafından denetleniyor. Buna rağmen, şirketin “kamerayla gör, anla ve uyum sağla” yaklaşımı ile Waymo’nun lidar + harita tabanlı, kuralları önceden belirlenmiş sistemi arasındaki fark, bu kesinti sırasında kamuoyunun ve yatırımcıların daha çok konuştuğu bir başlık haline geldi.
Güvenlik tartışması: Durmak mı, akmak mı daha güvenli
Bu tür bir kesinti anında en temel soru, sistemin önceliğinin ne olması gerektiği: kaza riskini sıfıra yaklaştırmak için araçları durdurmak mı, yoksa trafik akışını tamamen kilitlemeden kontrollü ilerleme davranışını sürdürmek mi. Waymo örneğinde görülen tablo, yazılım tasarımında güvenliğin birinci sıraya konulduğunu, ancak akış ve öngörülebilirlik boyutunun yeterince çözülemediğini gösterdi.
Geleneksel insan sürücü refleksi çoğu zaman “kaza olmasın da trafik tıkansın, önemli değil” düşüncesine yakın duruyor ve şehir yönetimleri de emniyet bakımından benzer bir önceliklendirmeye sahip. Ancak otonom sistemlerde bu refleksi kodlarken, kavşağı tamamen kilitleyen ve diğer sürücülerin davranışını daha da öngörülemez hale getiren senaryolardan kaçınacak mantıkların geliştirilmesi gerekiyor.
Otonom sistemlerde güvenlik, yalnızca “en risksiz davranışı” seçmek değil; insan sürücüler ve şehir altyapısı tarafından öngörülebilir bir davranış sergilemeyi de içeriyor.
Altyapı kırılganlığı: Şarjdan trafik ışığına uzanan zayıf halka
Türkiye’de Kasım 2025 itibarıyla elektrikli araç sayısı 350 bini aşarken, kamu tartışması çoğunlukla şarj soketi sayısı, kurulu güç ve istasyon yatırımlarına odaklanıyor. Oysa San Francisco’daki örnek, aynı elektrik altyapısının yalnızca araçları şarj etmediğini; trafik ışıkları, tüneller, kavşak kontrol sistemleri ve akıllı şehir bileşenlerini de ayakta tuttuğunu hatırlatıyor.
Elektrik kesintisi anında yalnızca şarj istasyonlarının devre dışı kalması değil, trafik ışıkları ve sinyalizasyonun da kararması, mobiliteyi iki taraftan birden baskılıyor. Bir yanda şarj edilemeyen ve hareket alanı daralan araçlar, diğer yanda mevcut trafikte yönlendirme yapamayan kavşaklar aynı anda devre dışı kalırsa, günlük hayat ve acil durum yönetimi üzerinde çok daha büyük bir etki ortaya çıkıyor.
Türkiye’nin elektrikli araç ve şarj altyapısı resmi
San Francisco’daki kesinti, elektrik altyapısının bir anda hem araçları hem de trafik ışıklarını nasıl zora sokabileceğini gösteriyor. Türkiye’de ise elektrikli araç sayısı 351.836’ya, ticari şarj soketi sayısı 37.473’e ulaşmış durumda; yani benzer bir kırılganlık tartışması bizim için de giderek daha güncel hale geliyor.
Türkiye’de elektrikli araç parkının büyümesi, şarj altyapısının şebeke üzerindeki etkisi ve güneş ile depolama entegrasyonunun dayanıklılık boyutu için ayrıntılı analizimizi buradan okuyabilirsiniz: EPDK Kasım 2025: 351.836 elektrikli araç, 37.473 soket
Dayanıklı trafik sinyalizasyonu: Işıklar hiç kararmasın mı?
San Francisco örneği, kritik kavşaklardaki trafik sinyalizasyonunun aslında bir tür “hayati altyapı” olduğunu yeniden gündeme taşıdı. Özellikle yoğun yaya geçişleri, hastane ve itfaiye güzergahları, tünel girişleri ve ana arter kavşaklarında trafik ışıklarının uzun süre devre dışı kalması, hem güvenlik hem de acil ulaşım açısından ciddi riskler yaratabiliyor.
Bu çerçevede sık tartışılan çözümler arasında, kritik kavşaklardaki sinyalizasyonu kesintilere karşı yedekli besleyen UPS ve jeneratör uygulamaları, yerel güneş ve batarya destekli mini sistemler ve ağın geri kalanından kısmen bağımsız çalışabilen kontrol üniteleri yer alıyor. Bu tür çözümler, her kavşağın tamamen ada moduna geçmesini hedeflemese de, uzun süreli karanlık ve sinyal kaybı riskini azaltabiliyor.
Otonom sistemler için yeni tasarım ilkeleri
Elektrik kesintisi gibi olağan dışı senaryolar, otonom araç sistemlerinin yalnızca “normal şartlar” için değil, kriz anları için de net davranış kurallarına sahip olması gerektiğini gösteriyor. Bu kuralların hem yazılım düzeyinde tanımlanması hem de kamuoyuyla açık şekilde paylaşılması, güven ve beklenti yönetimi açısından kritik hale geliyor.
Olası yeni tasarım ilkeleri arasında kavşak içinde asla uzun süreli beklememeyi hedefleyen güvenli tahliye mantıkları, diğer araçların ve yayaların davranışını daha iyi okuyabilen algoritmalar ve acil durum görevlileriyle doğrudan iletişimi mümkün kılan çözümler sayılabilir. Böylece “önce dur” refleksi korunurken, kavşakların tamamen kilitlenmesi yerine daha kontrollü ve anlaşılır bir davranış seti tanımlanabilir.
Türkiye için dersler: Hızlı elektrikli araç artışından otonom trafiğe
Türkiye’de henüz San Francisco ölçeğinde sürücüsüz taksi pilotları yok, fakat elektrikli araç sayısındaki hızlı artış ve akıllı denetim sistemlerinin yaygınlaşması, benzer tartışmaların birkaç yıl içinde kaçınılmaz olacağını gösteriyor. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde hem şebeke yükü hem de trafik yoğunluğu halihazırda kritik seviyelerde seyrederken, olası bir kesintide trafik ışıklarının uzun süre devre dışı kalması ciddi bir mobilite sorunu yaratabilir.
Bu nedenle, elektrikli araç şarj altyapısına ilişkin tartışmaların, trafik sinyalizasyonunun dayanıklılığı ve ileride devreye girecek otonom sistemlerin olağan dışı durumlara nasıl tepki vereceği sorularıyla birlikte ele alınması gerekiyor. Yalnızca “kaç istasyon ve kaç araç” sorularını değil, “kesinti anında kavşaklar ve otonom araçlar ne yapacak” sorusunu da şimdiden sormak, ileride yaşanabilecek güven ve kabul krizlerinin önüne geçebilir.
Otonom trafikte güvenin zemini: Şeffaflık, öngörülebilirlik ve ortak kurallar
Waymo’nun San Francisco deneyimi, otonom araçların kabulü için teknolojinin tek başına yeterli olmadığını, şehir yönetimi, regülatörler, teknoloji şirketleri ve vatandaşlar arasında ortak kuralların netleşmesi gerektiğini gösteriyor. Kesinti anında araçların nasıl davranacağı, hangi durumda hizmetin tamamen durdurulacağı ve hangi senaryoda manuel müdahalenin devreye gireceği gibi sorular, şeffaf biçimde yanıtlanmadığında güven hızla zedelenebiliyor.
Türkiye, hem elektrikli araç parkını hem de akıllı trafik ve denetim altyapılarını büyütürken, bu şeffaflık ve öngörülebilirlik ilkelerini baştan benimseyerek avantaj sağlayabilir. Bugün atılacak adımlar, yarının otonom sistemlerinin yalnızca teknolojik açıdan değil, toplumsal açıdan da kabul gören ve kriz anlarında panik yerine güven üreten sistemler olmasını mümkün kılabilir.
Okura soru
Elektrik kesintisi gibi olağan dışı durumlarda, sizce otonom araçların önceliği ne olmalı: Her koşulda akışı sürdürmeye çalışmak mı, yoksa kavşakları kilitleme pahasına durup en güvenli senaryoyu beklemek mi? Görüşlerinizi ve özellikle Türkiye’deki trafik ve altyapı deneyimlerinizi yorumlarda paylaşır mısınız?
İlgili haberler
- EPDK Kasım 2025: 351.836 elektrikli araç, 37.473 soket
- Waymo Austin sürücüsüz robotaksi alanını 90 mil kareye çıkardı
- Robotaksi dönemi başladı: Tesla, Amazon ve küresel devlerin yarışında son durum
- Otonom araçlarla ücretsiz robotaksi servisi Las Vegas’ta
- Tesla, ilk tamamen otonom araç teslimatını gerçekleştirdi
- Tesla robotaksi genişlemesi: Model Y Hindistan ve Grok AI hamlesi
- Stellantis, NVIDIA, Foxconn ve Uber küresel robotaksi için iş birliği yaptı

















