Kritik hammaddelerdeki arz riski, güneşten elektriğe pek çok yeşil teknolojiyi doğrudan etkiliyor. Bu kırılganlık, yeşil dönüşüm hedeflerinin ölçeklenmesini de ciddi şekilde zorlaştırıyor.
Güneş panelleri, elektrikli araç bataryaları ve yarı iletkenler, dünya genelinde hız kazanan yeşil teknolojilerin temel yapı taşları. Ancak bu teknolojiler, üretimi sınırlı bölgelerde yoğunlaşan kritik hammaddelere dayanıyor. Elde edilen bulgular, silikon, alüminyum ve lityum gibi malzemelerde yaşanan kritik hammadde kıtlığı nedeniyle ülkelerin yeşil dönüşüm hedeflerinin giderek daha fazla baskı altında kaldığını gösteriyor. Bu tablo, tedarik zincirlerinin zayıflamasına yol açıyor ve yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda istenen ölçeklenmenin önemli ölçüde yavaşlamasına neden oluyor.

INGENIO ve üniversitelerin kapsamlı analizi kritik tabloyu netleştiriyor
Bu sonuçlar, Industry and Innovation dergisinde yayımlanan geniş kapsamlı akademik araştırmadan geliyor. Çalışma, INGENIO (CSIC–UPV) koordinasyonunda yürütüldü. İspanya Ulusal Araştırma Konseyi (CSIC) ile Universitat Politècnica de València (UPV) ortak araştırma enstitüsü olan INGENIO, bilimsel inovasyon, sürdürülebilirlik geçişleri ve politika analizi konularında uzmanlaşmış bir kurum.
Bu projede INGENIO’ya; Sapienza Università di Roma, Universitat de València ve University of London araştırmacıları eşlik etti. Ekip, küresel patent verilerini ve metin madenciliği yöntemlerini kullanarak kritik hammaddeler ile yeşil teknolojilerin ne ölçüde birbirine bağımlı olduğunu ayrıntılı şekilde inceledi. Verilere göre silikon, alüminyum ve lityum gibi malzemelerde büyüyen kritik hammadde kıtlığı, güneş enerjisi ve elektrikli araç endüstrilerinde gecikmelere neden oluyor. Bu durum, ülkelerin yeşil dönüşüm hedefleri açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.
Kritik hammadde kıtlığı yeşil teknoloji süreçlerinde baskı oluşturuyor
Araştırmaya göre rüzgâr türbini kaplamaları, batarya hücreleri ve yarı iletken teknolojileri gibi birçok alanda kritik hammaddelere yönelik talep hızla artıyor. Bu nedenle kritik hammadde kıtlığı, üretim süreçlerinde gecikmelere ve maliyet artışlarına neden oluyor. Her aksama, yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda planlanan teknolojik ilerlemeyi doğrudan etkiliyor.
Veriler ayrıca, söz konusu baskının yalnızca teknolojik alanla sınırlı olmadığını gösteriyor. Ekonomik ve politik kırılganlık da artıyor. Uzmanlar, kritik hammadde kıtlığı sürdükçe ülkelerin yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda rekabetçiliğini korumasının zorlaşacağını ifade ediyor.

Arzın sınırlı coğrafyalarda yoğunlaşması küresel kırılganlığı artırıyor
AB’nin tanımına göre kritik hammaddeler, ekonomik olarak vazgeçilmez ancak tedarik açısından riskli malzemeleri kapsıyor. Üretimin birkaç ülkeye sıkışması, küresel ölçekte kritik hammadde kıtlığı riskini artırıyor. Jeopolitik gerilimler, ihracat kısıtlamaları ve fiyat dalgalanmaları, ülkelerin yeşil dönüşüm hedefleri için gerekli teknolojilerin güvenli tedarikini giderek daha zor hale getiriyor.
INGENIO araştırmacısı Davide Consoli, AB’nin yeşil dönüşüm hedefleri kapsamında stratejik hammaddelerin %10’unu Avrupa içinde üretme hedefinin bu nedenle büyük önem taşıdığını belirtiyor. Yine de kritik hammadde kıtlığı, küresel pazarın yapısal bir sorunu olmaya devam ediyor.
Bu durum Türkiye için de kritik. Kritik hammaddeler tedarikinde yaşanacak her kesinti, ülkenin enerji projelerini yavaşlatma potansiyeline sahip. Bu tablo, Türkiye’nin kendi yeşil dönüşüm hedefleri açısından tedarik güvenliği politikalarının güçlendirilmesini gerektiriyor.

Ülkeler arasındaki bağımlılık yapısı hızla değişiyor
Elde edilen bulgular, Rusya, Avustralya, Tayvan ve Japonya gibi ülkelerin yüksek teknolojili üretim süreçlerinde kritik hammaddelere yoğun şekilde bağlı olduğunu gösteriyor. Bu ülkeler, olası bir kritik hammadde kıtlığı durumunda üretim kesintilerine daha açık hale geliyor. Bu kırılganlık, bu ülkelerin yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir bir üretim yapısı kurmasını güçleştiriyor.
Avrupa’da ise Avusturya, Çekya, İsviçre ve Portekiz’in sınırlı kaynaklara rağmen kritik hammaddelere yüksek derecede bağımlı olduğu görülüyor. Almanya, Fransa ve İspanya daha güçlü altyapıya sahip olsa da kritik hammadde kıtlığı, tüm Avrupa’nın yeşil dönüşüm hedefleri üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor.

Üretici ülkeler ile inovasyon liderleri arasındaki kopukluk derinleşiyor
Verilere göre kritik hammaddeler üreten ülkeler ile yeşil teknoloji inovasyonunda lider ülkeler arasındaki yapısal kopukluk büyüyor. Şili, Arjantin, Hindistan ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti gibi ülkeler yüksek hammadde üretim kapasitesine sahip olsa da inovasyon tarafında daha zayıf kalıyor. Buna karşılık ABD, Almanya ve Japonya inovasyonda önde olmalarına rağmen kritik hammadde kıtlığı nedeniyle tedarik açısından kırılgan bir yapıya sahip.
Bu çerçevede uzmanlar, uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi ve kritik hammaddeler için sürdürülebilir madencilik standartlarının geliştirilmesinin önemine dikkat çekiyor.
Geri dönüşüm kapasitesi güçlenmedikçe hedefler risk altında
Araştırma ekibi, kritik hammadde kıtlığı baskısını azaltmak için geri dönüşüm ve yeniden kullanım süreçlerinin geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Batarya geri dönüşümü, elektronik atık yönetimi ve malzeme geri kazanımı gibi alanlardaki iyileşmeler; ülkelerin yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda daha dayanıklı altyapılar kurmasına yardımcı oluyor. Bu süreçler aynı zamanda gelecekte kritik hammaddelere olan bağımlılığı daha yönetilebilir hale getiriyor.

Sürdürülebilir geçişte kritik denge daha belirleyici hale geliyor
Genel tablo, kritik hammaddeler tedarikinin geleceğin enerji ve teknoloji altyapısının merkezine yerleştiğini gösteriyor. Kritik hammadde kıtlığı sürdükçe, ülkelerin yeşil dönüşüm hedefleri daha fazla risk altında kalıyor. Bu durum, sürdürülebilir madencilik, geri dönüşüm teknolojileri ve tedarik güvenliği stratejilerinin önemini artırıyor. Bu eğilim, Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedefleri açısından yerli üretim, geri dönüşüm kapasitesi ve arz güvenliği alanlarında daha proaktif adımların gerekeceğine işaret ediyor. Yeşil teknolojilerin ölçeklenmesinde bu stratejik denge, geleceğin enerji politikalarının yönünü belirleyen temel unsurlardan biri haline geliyor.
İlgili Makaleler
- China Minmetals, Çin’deki yerel ortaklarıyla 1,4 milyar dolarlık lityum madeni kuruyor
- Çin’in lityum rezervleri üç katına çıktı: Dünya ikincisi oldu
- Türkiye nadir toprak elementleri işleme sürecinde Çin ile işbirliği yapmaya hazırlanıyor
- Nükleer atıklar stratejik malzemeye dönüşüyor
- Yapay zeka ile geri dönüşüm modeli Asya’da yayılıyor
















