11 Kasım 2025’te ortaya çıkan CBAM denetim taslağı, fiziksel saha ziyareti zorunluluğuna belirli koşullarda sanal denetim seçeneği getirilmesini öngörüyor. Bu değişiklik, Türkiye’nin AB’ye karbon yoğun ürün ihracatında maliyet, hız ve uyum stratejilerini doğrudan etkileme potansiyeli taşıyor.
Hızlı bakış
- CBAM denetim taslağı fiziki saha ziyareti zorunluluğuna belirli koşullarda sanal denetim esnekliği getiriyor.
- Bu esneklik denetim maliyetlerini ve lojistik yükü azaltırken belge, kayıt ve veri izlenebilirliği gerekliliklerini artırıyor.
- CBAM sertifikası fiyatının EU ETS açık artırma fiyatlarıyla daha sıkı hizalanması, ithalat üzerindeki karbon maliyetini doğrudan etkiliyor.
- Taslak henüz resmileşmedi ancak 2026 sonrası CBAM uygulamasının nasıl şekilleneceğine dair güçlü bir erken sinyal veriyor.
- Türkiye için erken uyum, ihracatta rekabet avantajı anlamına gelirken, gecikme maliyet ve uyum risklerini büyütebilir.
Sızan CBAM taslağı fiziki ziyaret zorunluluğunu esnetiyor
CBAM’ın temel tasarımında, gömülü emisyonların doğrulanması için AB tarafından akredite edilmiş doğrulayıcıların üretim tesislerini fiziksel olarak ziyaret etmesi öngörülüyordu. 11 Kasım 2025 tarihinde sızan teknik taslak, ilk kez bu kuralda esneklik tanıyan bir çerçeve öneriyor.
Taslak metne göre, CBAM kapsamındaki doğrulama süreçlerinde bazı koşullar altında fiziksel saha ziyareti yerine uzaktan, yani sanal denetim yapılabilmesi gündeme geliyor. Ayrıca hibrit modellerin ve belirli durumlarda ziyaret ertelemenin de mümkün olabileceği ifade ediliyor. Bu, hem lojistik hem de mali yük açısından ithalatçı ve üretici tarafında önemli bir fark yaratabilecek nitelikte.
Sızan taslak, AB’nin resmi mevzuatında henüz yayımlanmış bir değişiklik değil; ancak denetim altyapısının nasıl uygulanacağına ilişkin güçlü bir yönelim işareti olarak öne çıkıyor. Özellikle 2026’da CBAM’ın tam uygulamaya geçmesiyle birlikte, bu tür teknik düzenlemelerin fiili işleyişi belirleyeceği öngörülüyor.
AB neden denetim kurallarını yeniden yazıyor
AB’nin bu teknik taslakla denetim modelini yumuşatmasının arkasında birkaç somut baskı bulunuyor. Birincisi, denetçi kapasitesi sorunu. 2026’dan itibaren binlerce tesisin gömülü emisyon verilerinin doğrulanması gerekecek ve mevcut akredite doğrulayıcı sayısı bu yükü kısa sürede taşımakta zorlanabilir.
İkinci baskı alanı, lojistik ve maliyetler. AB dışındaki birçok ülkeye yapılan saha ziyaretlerinde uçuş, konaklama ve operasyon maliyetleri ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Ayrıca bazı bölgelerde güvenlik, vize ve siyasi riskler fiziksel denetimi zorlaştırıyor. Bu şartlar altında sanal veya hibrit denetim modeli, Komisyon açısından daha yönetilebilir bir araç haline geliyor.
Üçüncü unsur ise zaman baskısı. CBAM tam uygulamaya geçtiğinde, hem ithalatçıların hem de doğrulayıcı kuruluşların kısa sürede sonuç üretmesi gerekecek. Sızan taslak, bu baskıyı azaltmak için doğrulama mekanizmasını dijital araçlar ve uzaktan erişimle desteklemeyi hedefleyen bir geçiş adımı olarak okunabilir.
Türkiye’nin AB’ye ihracatı için yeni denge: Maliyet, hız ve veri
Türkiye, AB’ye çelik, alüminyum, çimento ve kimya gibi karbon yoğun sektörlerde güçlü bir ihracatçı konumunda. Bu nedenle CBAM kapsamındaki her teknik değişiklik, doğrudan ihracatçılar açısından yeni maliyet ve uyum parametreleri anlamına geliyor.
Fiziksel saha ziyareti zorunluluğunun esnemesi, ilk bakışta denetim maliyetlerini aşağı çekecek bir gelişme olarak görülebilir. Avrupa’dan Türkiye’ye gelen denetçilerin uçuş, konaklama ve günlük giderleri, özellikle çok sayıda tesis için kayda değer bir yük oluşturuyordu. Sanal veya hibrit denetim, bu kalemlerin bir kısmını azaltabilir ya da daha uzun bir zamana yayabilir.
Ancak sanal denetim, aynı zamanda çok daha güçlü bir belge, kayıt ve veri izlenebilirliği gerektiriyor. Çelik ve alüminyum üreticileri için proses verileri, elektrik tüketimi, yakıt kullanımı ve emisyon hesaplama metodolojilerinin standart hale getirilmesi kaçınılmaz olacak. Üretim sistemlerinin dijitalleştirilmesi, veri kayıtlarının tutarlı ve denetlenebilir şekilde saklanması, CBAM uyumunun merkezine yerleşiyor.
Bu tablo, Türkiye için hem risk hem fırsat içeriyor. Erken uyum sağlayabilen, emisyonlarını şeffaf biçimde kanıtlayabilen firmalar, AB pazarında rekabet avantajı kazanabilir. Buna karşılık, veri altyapısını güçlendirmeyen ve süreçlerini dijitalleştirmeyen üreticilerin CBAM maliyetleri ve uyum zorlukları artabilir.
Fiyat tarafı: CBAM sertifikasında EU ETS bağlantısı güçleniyor
Denetim esnekliği ile birlikte, sızan bilgiler CBAM sertifikalarının fiyatlandırmasının EU ETS açık artırma fiyatlarıyla daha sıkı bir biçimde hizalanacağını da teyit ediyor. Sertifika fiyatının, EU ETS izinlerinin haftalık ortalama açık artırma fiyatına bağlanması, AB içi karbon fiyatlaması ile ithalat üzerindeki karbon maliyeti arasındaki farkı daraltmayı hedefliyor.
Bu yapı, karbon fiyatlarındaki dalgalanmaların doğrudan CBAM kapsamındaki ithalat maliyetlerine yansıması anlamına geliyor. Dolayısıyla Türkiye’den AB’ye ihracat yapan firmalar için yalnızca emisyon azaltımı değil, aynı zamanda karbon piyasalarındaki fiyat hareketlerini izlemek de stratejik bir gereklilik haline geliyor.
Bu haberi 13 Kasım 2025’te neden yapıyoruz
Sızan teknik taslağın kamuoyuna yansıması 11 Kasım 2025 tarihi itibarıyla gerçekleşmiş durumda. Bu aşamada Avrupa Komisyonu tarafından yapılmış resmi ve detaylı bir duyuru yok. Değişiklikler mevzuata tam olarak işlenmiş değil. Ancak taslak, CBAM’ın nasıl uygulanacağına ilişkin gelecekteki çerçeve hakkında güçlü bir ön sinyal veriyor.
Türkçe kaynaklarda bu taslak ve özellikle doğrulama ile saha ziyareti esnekliği üzerine odaklanan bir analiz henüz yer almıyor. Bu nedenle konu, hem zamanlama hem de içerik bakımından stratejik bir boşluğu dolduruyor. Türkiye’nin ihracat kompozisyonu göz önünde bulundurulduğunda, denetim altyapısındaki bu dönüşümün erken okunması, sektörlere uyum için zaman tanıyan bir uyarı işlevi görüyor.
Haberi bu tarihte yapmak, CBAM tartışmaları henüz kural seviyesinden uygulama ayrıntılarına kaymaya başlamışken, Türkiye’deki paydaşlara erken bilgi sunma amacını taşıyor.
Yeşil Haber’in CBAM alanında kaynak rolü ve referans değeri
CBAM ve AB iklim mevzuatı, yalnızca karbon fiyatlamasından ibaret olmayan, ticaret, sanayi ve finansı aynı anda etkileyen karmaşık bir alan. Bu alanda Türkçe içerik üreten mecraların sayısı sınırlı ve çoğu zaman haberler, AB metinlerinin yüzeysel özetleriyle sınırlı kalıyor.
Yeşil Haber, AB Komisyonu belgelerini, teknik taslakları ve uygulama rehberlerini düzenli olarak izleyen, bunları Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısıyla ilişkilendirerek okura sunmayı hedefleyen bir yaklaşım benimsiyor. Bu haber, yalnızca “taslak sızdı” bilgisini aktarmakla kalmıyor, denetim esnekliğinin Türkiye’deki sektörler için ne anlama geldiğini de irdeleyerek referans niteliği taşıyan bir çerçeve sunuyor.
Böylece Yeşil Haber, CBAM ve benzeri mekanizmalar konusunda Türkçe alanda sadece haberi nakleden değil, aynı zamanda anlamlandıran ve yön gösteren bir kaynak rolüne doğru evriliyor. Bu rol, hem sanayi hem finans hem de politika yapıcılar açısından güvenilir, analiz temelli bilgiye duyulan ihtiyacı karşılamayı amaçlıyor.
Firecarrier perspektifi: Denetimden dijital karbon altyapısına geçiş
CBAM’daki denetim esnekliği tartışması, aslında daha büyük bir dönüşümün parçası. Firecarrier perspektifinden bakıldığında, AB’nin attığı bu adım, fiziksel denetim ağırlıklı bir modelden dijital karbon altyapısına dayanan bir modele geçişin ilk sinyali olarak okunabilir.
Bu dönüşümün üç temel ekseni öne çıkıyor. Birincisi, dijital karbon doğrulama sistemleri. Üretim süreçlerinin anlık veya düzenli veri akışıyla izlenmesi ve bu verilerin doğrulanabilir biçimde saklanması, yeni dönemin zorunlu altyapısı haline geliyor. İkincisi, menşei ve tedarik zinciri izlenebilirliği. Tedarik zinciri boyunca kullanılan girdilerin emisyon profili, nihai ürünün karbon ayak izinin ayrılmaz bir parçasına dönüşüyor.
Üçüncü eksen ise, ihracatçı ülkelerin dijital standartlara uyum baskısı. Türkiye, sanayi altyapısı, coğrafi konumu ve AB ile entegrasyonu sayesinde bu yeni oyunda avantajlı bir pozisyona sahip olabilir. Ancak bu avantaj, ancak veri, izlenebilirlik ve şeffaflık alanlarında güçlü bir hazırlık yapıldığı takdirde gerçeğe dönüşecek.
Sızan CBAM taslağı, bu büyük dönüşümün yalnızca teknik bir ayrıntısı değil, aynı zamanda denetim mantığının veri merkezli bir geleceğe doğru evrilmeye başladığının erken bir göstergesi olarak görülebilir. Firecarrier yaklaşımı, bu tür erken işaretleri okuyarak, Türkiye’deki paydaşların kendi stratejilerini zamanında yeniden kalibre etmesine yardımcı olmayı hedefliyor.
Yorumunuzu paylaşın
CBAM denetim sürecinde sanal ziyaret dönemine geçilmesi Türkiye’nin ihracatı için bir avantaj mı yoksa yeni bir uyum baskısı mı yaratır? Görüşlerinizi paylaşın.
Uyarı notu
Bu haber, 11 Kasım 2025 tarihinde sızdığı bildirilen teknik bir taslak metne dayanmakta. Söz konusu taslak, Avrupa Komisyonu tarafından henüz resmî olarak yayımlanmamış veya doğrulanmamıştır. Nihai mevzuatın içeriği, kapsamı ve uygulanma biçimi değişiklik gösterebilir. Bu analiz, mevcut bilgilere dayanarak hazırlanmış olup ileri bir tarihli resmi açıklamaların ardından güncellenebilir.
İlgili haberler
- CBAM 2026 öncesi Türkiye ihracatı ve ETS süreci için kritik 12 ay
- AB’nin 2040 hedefi Türkiye için yeni fırsat: CBAM ve ETS
- Yeşil ekonomi dönüşümünde CBAM baskısı ve sanayi rekabeti
- AB, CBAM’de montajlı ürün kapsamı ve anti-kaçınma: Türkiye’ye etkiler
- CBAM 2026: AB’den Türkiye’ye yeşil finansman desteği
- Avrupa sanayisinden ETS ve CBAM reform çağrısı
View this post on Instagram





















