2025 yılı Temmuz ayında Türkiye ve Akdeniz ülkelerinde yaşanan tarihi sıcaklık ve büyük orman yangınlarının kapsamlı değerlendirmesi.
Türkiye’deki orman yangınlarında yaşanan büyük kayıplar
Bursa’nın Uludağ eteklerinde başlayan yangınlarda 3.500’den fazla kişi evlerinden tahliye edildi ve yaklaşık 3.000 hektar ormanlık alan yok oldu. Bursa bölgesindeki yangınlarda toplamda 17 kişi hayatını kaybetti. Karabük, Eskişehir, Afyon, Hatay ve İzmir’de devam eden yangınlar nedeniyle İzmir’de Haziran ayından itibaren toplam 50.000’den fazla insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. İzmir yangınlarında 200’den fazla ev zarar gördü.
Türkiye’de sıcaklık rekoru ve ekosistem üzerindeki etkileri
25 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye’nin Şırnak ili Silopi ilçesinde ölçülen 50.5°C sıcaklık, ülke tarihindeki önceki rekor olan 49.5°C’yi (Ağustos 2023’te Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde ölçülen) aşarak yeni bir ulusal rekor olarak kayıtlara geçti. Bu tarihi sıcaklık dalgası, Türkiye genelinde toplam 132 meteoroloji istasyonunun kendi Temmuz ayı rekorlarını güncellemesine yol açtı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’nin yıllık ortalama sıcaklığı son 50 yıl içinde yaklaşık 2.5°C yükseldi. Bu artışın büyük bölümü 2000 sonrası gerçekleşti ve özellikle son 10 yıldaki sıcaklık artış oranı daha önceki dönemlere kıyasla iki katına çıktı.
Aynı dönemde Türkiye’nin yıllık toplam yağış miktarında ise belirgin bir düşüş gözlendi. Son 30 yılın verileri, özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yıllık yağış miktarının ortalama %20-25 oranında azaldığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin batı ve güney sahil bölgelerinde ise son 10 yıldaki yaz yağışlarının %40’a varan oranlarda azaldığı belirtiliyor.
Bu iklimsel dönüşüm, ülke genelindeki orman ekosistemlerinin sağlığını ciddi anlamda tehdit ediyor. Artan sıcaklıklar ve düşen yağış miktarları orman alanlarında kronik kuraklığa neden olarak, bitki örtüsünün direncini düşürüyor ve yangın riskini dramatik biçimde artırıyor. Son yıllarda Akdeniz, Ege ve Güneydoğu bölgelerinde yangınların sıklığının iki katına, büyüklüklerinin ise yaklaşık üç katına çıktığı gözlemleniyor.
Ekolojik uzmanlar, Türkiye’deki bu hızlı iklim değişiminin devam etmesi durumunda, özellikle Akdeniz tipi ormanların 2050 yılına kadar mevcut alanlarının yarısına yakınını kaybedebileceği konusunda uyarıyor. İklim krizinin bu yıkıcı etkileri göz önünde bulundurularak, ülke genelindeki ormancılık ve su yönetimi politikalarının hızla gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Türkiye’de yangınlar ve sıcaklık verileri (Güncel Durum)
Meteoroloji ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, 1 Ocak–27 Haziran 2025 arasında Türkiye’de 1.089 yangın çıktı ve yaklaşık 1.823 hektar alan zarar gördü. Sadece son bir haftada ise 624 yeni yangın kaydedildi.
Ayrıca Anadolu Ajansı’nın aktardığı EFFIS verilerine göreyse, 2025’in ilk yarısında Avrupa genelinde 1.250 yangın tespit edildi; bu sayı bir önceki yıla kıyasla %45 artış gösteriyor. Türkiye dahil olmak üzere Balkanlar ve Yunanistan’da yangın riski “aşırı” ve “çok aşırı” kategoride gösteriliyor.
Komşu ülkelerdeki yangınların durumu ve detayları
Yunanistan’ın orman yangınları ve kriz yönetimi
Yunanistan’da Evia, Attika, Kithira, Girit ve Messinia bölgelerinde sıcaklıkların 44-45°C seviyelerine çıkması nedeniyle yüzlerce noktada yangın çıktı. Yaklaşık 30.000 kişi tahliye edilirken, toplamda 50.000 hektardan fazla alan kül oldu. Yangınlara Avrupa Birliği ülkelerinden destek ekipleri katıldı.
Bulgaristan ve Balkanlar’daki yangınların etkisi
Bulgaristan’ın güney bölgelerinde 40°C’yi aşan sıcaklıklar nedeniyle başlayan yangınlarda 10.000 hektardan fazla ormanlık alan yok oldu. Karadağ ve Arnavutluk’ta da benzer sıcaklık artışları ile toplam 15.000 hektara yakın alan zarar gördü ve yüzlerce kişi evlerini terk etti.
İspanya, İtalya ve Kıbrıs’taki yangınların bilançosu
İspanya’da özellikle Endülüs ve Katalonya bölgelerinde başlayan yangınlarda toplamda 60.000 hektarlık alan tahrip oldu. İtalya’nın Sicilya ve Sardunya adalarında ise yaklaşık 20.000 hektar ormanlık alan zarar görürken, 5.000’den fazla kişi tahliye edildi. Kıbrıs adasında çıkan yangınlar nedeniyle 8.000 hektar alan kül oldu ve iki kişi hayatını kaybetti.
Detaylar: Isı‑yangın geri besleme döngüsü ve kritik eşik teorileri
Bilimsel araştırmalar, artan sıcaklıkların orman yangınlarını sadece tetiklemekle kalmayıp, orman yapısını zayıflatarak yangın döngüsünü hızlandıran bir pozitif geri besleme döngüsü oluşturduğunu gösteriyor. Bu mekanizma, ekosistemlerin kritik bir kırılma noktasına daha hızlı ulaşmasına yol açabiliyor.
Örneğin Kanada merkezli araştırmalar, orman yangınlarının yoğunlaştıkça atmosfere salınan CO₂ miktarının artması ve yanmış alanların albedo etkisinin düşmesi nedeniyle iklimin daha da ısınmasına neden olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Bu döngünün sonucunda, yangın mevsimleri uzuyor, yangın büyüklüğü artıyor, yeniden kuraklık yaratıyor ve yeniden yangın riskini tetikliyor.
Ekoloji literatüründe fire‑vegetation feedbacks adı verilen teorik çerçeve, bitki örtüsü yapısı ve yangın riski arasındaki dönüşümlü ilişkiyi tanımlar. Ağaç ve bitki örtüsünün yitirildiği bölgelerde alt tabaka kurur, güneş ışıması artar ve yerel hava sıcaklığı yükselir; bu da yeniden yangın ihtimalini artıran döngüyü güçlendirir. Böylece bir kez yangın riski aşan alanlar alternatif sabit ekosistem durumlarına geçebilir.
Bunun yanı sıra, IPCC ve diğer iklim araştırma kurumlarının raporlarında geçen tipping point (kritik geçiş eşiği) kavramı, bir sistemin geriye dönüşü olmayan yapısal bir değişime uğramasını tanımlar. Günümüzde küresel sıcaklık artışı 1 °C üzerine çıkmış durumda; 1.5–2 °C artış ise bölgesel ve küresel çapta birçok sistemin kırılma noktasını aşabileceği konusunda uyarıyor. Akdeniz iklim sistemi de bu kırılma eşiğine yaklaşmış gözüküyor.
Özetle bu teoriye göre, artan sıcaklıklar ormanların yangına karşı dengesini bozuyor, yangınların sıklaşması ve yoğunlaşması ise tekrar sıcaklık artışına katkıda bulunarak bir ısı‑yangın pozitif geri besleme döngüsü oluşturuyor. Bu döngüyü kırmak için ekosistemi yeniden yapılandıracak radikal iklim-adaptasyon stratejileri şart.
Ekosistemin kırılma noktası ve uzun vadeli riskler
Bilimsel çalışmalar, Akdeniz havzasındaki ormanların iklim değişikliği ve sıcaklık artışları nedeniyle önümüzdeki 20-30 yıl içinde kritik bir kırılma noktasına ulaşacağını gösteriyor. Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tarafından hazırlanan son raporlara göre, Akdeniz bölgesindeki ormanlık alanların yaklaşık %40’ının 2050 yılına kadar tamamen yok olması riski var. Bu yok oluşun etkileri yalnızca biyolojik çeşitlilik kaybıyla sınırlı kalmayıp; su kaynaklarının azalması, toprak erozyonunun artması, tarımsal üretimin düşmesi ve kırsal ekonomilerin çöküşü gibi zincirleme sonuçlara yol açabilecek. Ayrıca, ormanların yok oluşu, turizm sektörü üzerinde de büyük baskılar yaratarak bölge ekonomilerinde ciddi kayıplara neden olacak.
Dahası, Birleşmiş Milletler’in İklim Değişikliği Hükümetlerarası Paneli (IPCC) raporlarına göre, ormanların azalmasıyla birlikte karbon tutma kapasiteleri de büyük ölçüde düşecek, bu da küresel ısınmanın hızlanmasına katkıda bulunacak bir geri besleme döngüsüne neden olacak. Bu durum, küresel çapta ve özellikle Akdeniz bölgesinde yaşayan insanların hayat kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkileyecek.
Yangınlarla mücadelenin sosyolojik ve ekolojik boyutları
Orman yangınları, yalnızca teknik bir sorun değil, aynı zamanda derin sosyolojik ve ekolojik yönleri olan çok boyutlu bir krizdir. Başta Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde yapılan kapsamlı araştırmalar, toplumun yangınlara karşı bilinçlendirilmesinin, afet yönetiminin etkinliğini önemli ölçüde artırdığını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, halkın yangın riski ve afet hazırlığı konularında eğitilmesi, yerel yönetimlerle iş birliği içinde yapılan bilinçlendirme kampanyaları kritik öneme sahip.
Ekolojik açıdan ise sürdürülebilir ormancılık uygulamalarının benimsenmesi kaçınılmaz. Akdeniz ormanlarının çeşitlendirilmesi, daha dirençli türlerin tercih edilmesi, bölgesel ekosistemlerin korunması için kontrollü yanıklar gibi bilimsel yöntemlerin kullanılması gerekmektedir. Finlandiya, İsveç ve Kanada örneklerinde olduğu gibi, aktif ormancılık yönetimi ve uzun vadeli planlama ile yangınların zararı büyük oranda azaltılabilmekte.
Ayrıca, politik düzeyde güçlü ve entegre iklim politikalarının uygulanması, yangınların temel sebeplerine yönelik çözümler sunulması açısından hayati önem taşıyor. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat çerçevesinde hayata geçirdiği uygulamalar, Akdeniz bölgesi ülkeleri için de yol gösterici örnekler sunuyor.
Firecarrier yaklaşımı ile kapsamlı çözüm önerileri
İklim krizine karşı çözüm, geçici müdahaleler yerine kalıcı ve radikal değişikliklerle mümkündür. Bu radikal değişimler arasında ormanları yangınlara dayanıklı hale getirmek için yeniden planlama ve yönetim stratejileri bulunur:
Yangına dirençli ormancılık ve yeniden planlama
- Orman alanlarının daha küçük bölümlere ayrılarak yangınların yayılmasını engelleyici yollar ve koridorlar oluşturulması. Kanada ve ABD’de uygulanan “Firebreak” modeli buna örnek.
- Yangına dirençli türlerin (örneğin; servi, meşe ve defne gibi geniş yapraklı, yüksek nem tutabilen türlerin) stratejik gruplar halinde dikilmesi.
- Avustralya’da uygulanan kontrollü yakma (prescribed burning) gibi yöntemlerle yakıt yükünün azaltılması.
Drone ve yapay zekâ teknolojilerinin entegrasyonu
- Drone filolarıyla orman alanlarının sürekli gözetimi, erken yangın tespiti ve anlık veri aktarımı sağlanarak müdahale sürelerinin minimize edilmesi. Kaliforniya’da kullanılan insansız hava araçları sistemi buna iyi bir örnek.
- Yapay zekâ algoritmalarının kullanılmasıyla, uydu görüntüleri ve drone verileri analiz edilerek yangın riski haritalarının oluşturulması ve tahmin modelleri geliştirilmesi.
- İspanya ve Portekiz’de kullanılan, yapay zeka temelli yangın simülasyonları sayesinde önleyici müdahale planlarının hazırlanması.
Yangın söndürme uçakları ve helikopterlerinin etkin kullanımı
- Geniş düzlük ve açık alanlarda yüksek miktarda su bırakabilen uçaklar (örneğin; Canadair CL-415 gibi modeller) kullanılmalı, dar ve engebeli bölgelerde ise manevra kabiliyeti yüksek helikopterler tercih edilmeli.
- Yapay zeka destekli koordinasyon sistemleri ile hava araçlarının yangın noktalarına en hızlı şekilde yönlendirilmesi ve anlık lojistik destek sağlanması.
- Su kaynaklarının önceden belirlenmesi ve uçakların su dolum sürelerini kısaltacak sabit dolum istasyonları oluşturulması.
Su kaynakları ve altyapı geliştirmeleri
- Yangın riski yüksek bölgelere yakın yerlerde yapay göletler ve su havzaları oluşturularak müdahale için hazır su rezervlerinin artırılması.
- Orman içi ve çevresinde, acil müdahale araçlarının erişimini kolaylaştıracak yol ağlarının inşa edilmesi ve mevcut yolların düzenli bakımlarının yapılması.
- Ormanları yangına karşı bölmek için ABD ve Avustralya örneklerinde olduğu gibi düzenli olarak yangın şeritlerinin oluşturulması ve temizlenmesi.
Bu kapsamlı, yenilikçi ve bilimsel yöntemlerin entegrasyonu, Akdeniz bölgesi ve Türkiye’deki orman yangınlarıyla mücadeleyi güçlendirecek, sürdürülebilir ormancılık yönetimi sağlayarak gelecekte yaşanabilecek felaketlerin önüne geçecektir.
Sizce Türkiye’de orman yangınlarıyla mücadelede hangi yöntemlere öncelik verilmeli? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşın!
İlgili haberler
- İklim krizi orman yangınlarının şiddetini artırıyor
- Türkiye’de iklim krizi algısı araştırması 2024 sonuçları açıklandı
- Ormansızlaşmanın durdurulması ve iklim krizine etkileri
- Türkiye erken başlayan orman yangınlarıyla mücadele ediyor: İklim ve insan faktörü mercek altında
- Türkiye Orman Yangını Riski ve Yapay Zeka ile Önleme Yöntemleri
- David Suzuki: İklim kriziyle mücadeleyi kaybettik
View this post on Instagram