İklim krizinin tetiklediği zirai don olayları Türkiye tarımını giderek daha sık etkilemekte, Nisan 2025’teki büyük don felaketi bunun örneği.
Bu durum, tarımın teknik ve finansal önlemlerle yeni iklim normallerine adapte olmasını gerektiriyor.
Zirai don, iklim krizi ve Türkiye tarımına artan etkileri
Zirai don, bitkisel üretimi olumsuz etkileyen en önemli doğal afetlerden biri. Özellikle ilkbahar geç donları, meyve ağaçlarının çiçek dönemine rastlayarak ciddi rekolte kayıplarına yol açıyor. Son yıllarda iklim krizi nedeniyle hava olaylarının düzeni bozulmuş; geçmişte 50-100 yılda bir görülen ekstrem donlar artık birkaç yılda bir, hatta aynı yıl içinde bile tekrarlayabiliyor. Bu değişken iklim koşulları, Türkiye tarımını sık sık hazırlıksız yakalayarak üreticileri zor durumda bırakıyor.
2025 yılı Nisan ayı ortasında yaşanan ani soğuk hava dalgası bu durumun çarpıcı bir örneği. Türkiye genelinde 36 ilde sıcaklık sıfırın altına düştü, hatta bazı bölgelerde kar yağışı görüldü. Bu olağandışı Nisan donu Malatya’dan Tekirdağ’a kadar birçok bölgedeki mahsule zarar verdi. Özellikle Malatya’da dünyaca ünlü kayısı bahçeleri -6/-7°C’ye varan düşük sıcaklıklarla adeta felç oldu. Elazığ’da badem, üzüm bağları ve kayısılar, Ege ve Marmara’da üzüm bağları, kiraz, şeftali gibi meyveler, Karadeniz’de fındık bahçeleri don afetine maruz kaldı.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, bazı bölgelerde son 30 yılın en düşük Nisan sıcaklıklarının kaydedildiğini ve 2014’ten sonraki en büyük zirai don felaketinin yaşandığını vurguladı. Geniş bir ürün yelpazesinde (kayısı, üzüm, incir, elma, erik, kiraz, vişne, fındık, ceviz, badem, şeftali, zeytin vb.) %100’e varan hasarlar meydana geldiği bildirildi. Bu durum sadece üreticiyi değil, ürün kıtlığı ve fiyat artışları yoluyla tüketiciyi de etkiliyor. Geçmişte genellikle Şubat-Mart döneminde görülen don olaylarının artık Nisan ortasında bile gerçekleşebilmesi, uzmanlara göre iklim krizinin bir etkisi olup, tarımın bu yeni normale adapte edilmesini zorunlu kılıyor.
Zirai dona karşı geliştirilen teknik önlemler
Ani don riskine karşı tarımsal üretimde çeşitli teknik önlemler geliştiriliyor. İklim değişikliğinin etkileriyle baş edebilmek için erken uyarı sistemlerinden modern koruma tekniklerine ve iklim adaptasyonu stratejilerine kadar çok yönlü bir yaklaşım gerekiyor. Aşağıda, Türkiye’de ve dünyada uygulanan başlıca teknik önlemleri sıraladık.
Erken uyarı sistemleri
Don olayını önceden tahmin etmek, zararları azaltmada kritik öneme sahip. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, üreticilere günler öncesinden don riski bilgisi veren Zirai Don Uyarı Sistemi (ZDUS) adlı bir sistemi devreye aldı. Bu sistem, meteorolojik tahminleri bitki türleri ve fenolojik gelişim evreleriyle birleştirerek kritik eşik sıcaklıklarda risk uyarısı sunuyor. Üreticiler, bulundukları bölge için 5 güne kadar don ihtimalini takip ederek önlem alabiliyor. Ayrıca Meteoroloji’nin günlük zirai don uyarıları, bölgesel basın ve SMS gibi kanallarla çiftçilere iletiliyor, böylece don gelmeden önce haberdar olmaları sağlanıyor.
Sulama (sprinkler) ve ıslak donma tekniği
Don beklentisi durumunda meyve bahçelerinin üzerinin kontrollü su ile kaplanması, bitkiler üzerinde ince bir buz tabakası oluşturarak çiçek ve tomurcukların sıfırın altındaki aşırı soğuktan korunmasını sağlar. Don esnasında suyun donarken ısı açığa çıkarması prensibiyle bitkinin sıcaklığı kritik eşiklerin altına düşmez. Bu yöntem özellikle narenciye ve meyve bahçelerinde etkilidir ve Türkiye’de de son yıllarda yaygınlaşıyor. Örneğin, Kayseri’de bazı çiftçiler kayısı ağaçlarını üzerine su püskürterek donmaya karşı korumaya çalışmış; dallarda oluşan buz tabakası görsel olarak da dikkat çekmişti.
Don pervaneleri ve hava sirkülasyonu
Soğuk, durgun gecelerde hava tabakalaşması sonucu ağır soğuk hava zemine çöker ve bahçelerde don yapar. Don pervaneleri, büyük pervane sistemleriyle üst seviyelerdeki daha sıcak havayı aşağı karıştırarak bahçe içinde birkaç derece ısı artışı sağlar. Rüzgar olmayan don gecelerinde bu pervanelerin çalıştırılması, özellikle bağ ve bahçe alanlarında don riskini azaltmada etkili. Türkiye’de de bağcılık araştırma enstitüleri bu tür ekipmanların kullanımını teşvik ediyor, üreticileri bilgilendiriyor.
Isıtma ve dumanlama yöntemleri
Rüzgarsız, ayazlı gecelerde meyve bahçelerinde ateş yakarak ısıtma geleneksel ama etkili bir yöntem. Stratejik aralıklarla variller içinde odun, anız veya saman yakılarak oluşturulan duman ve sıcak hava, bitkileri çevreleyen soğuk tabakayı dağıtabilir. Fransa’daki üzüm bağlarında da benzer şekilde çiftçiler, yüzlerce büyük teneke içerisinde ateş yakıp parafin mumlar kullanarak asmalarını ısıtmaya çalışıyorlar. Bu yöntem gecelik maliyeti yüksek olsa da (hektar başına onlarca mum veya odun yakılması gerekebiliyor), kritik gecelerde donmanın önüne geçerek ürünü kurtarabildiği için uygulanmaktadır. Türkiye’de özellikle Marmara ve Ege’de bağcılar ve meyve üreticileri, meteorolojik uyarılar geldiğinde bağlarında saman balyaları yakarak veya dumanlama makineleri kullanarak benzer önlemler alıyorlar.
Seracılık ve örtü altı yetiştirme
Tarla koşullarında yetişen birçok sebze-meyve, erken veya geç donlardan zarar görüyor. Örtü altı tarım (sera), kontrollü ortam sağladığı için bu riski büyük ölçüde ortadan kaldırır. Özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde, açıkta yetiştirilen ürünlerde don riski yüksek günlerde naylon tüneller, örtüler kullanmak yaygın bir çözüm. Örneğin, erkenci sebze üreticileri fide ve ürünlerini basit seralarla örterek bahar geç donlarından koruyorlar. Seralarda ısıtma sistemleri bulunan işletmeler, gece sıcaklık düştüğünde soba veya ısıtıcı çalıştırarak ürünlerini koruyabilmiyor (örneğin domates, biber fideleri). Bu yöntem, ilk yatırım maliyeti gerektirse de iklim adaptasyonu açısından giderek önem kazanıyor.
İklim adaptasyonu ve dayanıklı çeşit geliştirme
Uzmanlar, iklim krizinin tarım üzerindeki etkilerini hafifletmek için geleneksel yöntemlerin ötesine geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Tarımsal araştırma enstitüleri, dona dayanıklı veya geç çiçeklenen yeni meyve çeşitleri geliştirmeye odaklanmış durumda. Örneğin, Malatya kayısısında daha geç açan çeşitler veya fındıkta soğuğa toleranslı genotipler üzerine çalışmalar yürütülüyor. Gen düzenleme ve ıslah teknolojileri sayesinde don, kuraklık ve sıcağa dayanıklı tohumların birkaç yıl içinde geliştirilmesi mümkün olabiliyor. Bu tür iklim dayanıklı çeşitlerin kullanıma girmesi, uzun vadede don riskini genetik düzeyde azaltabilir. Ayrıca çiftçiler ölçeğinde de adaptasyon adımları atılıyor: Örneğin bazı üreticiler riskli vadi tabanlarından daha yüksek rakımlara veya yamaçlara bahçelerini taşıyarak don riskini düşürüyor; ekim-dikim zamanlarını iklim kaymalarına göre ayarlıyorlar. Tüm bu teknik önlemler, don felaketinin tarımsal üretimdeki yıkıcı etkisini en aza indirmeyi amaçlıyor.
Don zararlarına karşı finansal destek mekanizmaları
Zirai donun yol açtığı ekonomik kayıplar, bireysel çiftçiden ulusal ekonomiye kadar geniş bir etki yaratıyor. Bu riskle başa çıkmak için teknik önlemlerin yanı sıra finansal araçlar ve destek mekanizmaları da büyük önem taşıyor.Türkiye’de don zararlarına karşı uygulanan başlıca finansal önlemleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.
Tarım sigortaları (TARSİM)
Don dahil çeşitli doğal afet risklerine karşı 2006’dan bu yana Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) kapsamında poliçeler sunuluyor.. TARSİM, meyve ağaçlarında don riskini teminat altına alan sigorta poliçeleri düzenlemekte ve bu poliçelerin priminin önemli bir kısmı devlet tarafından karşılanmakta. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, poliçe bedelinin %70’ine kadarını devlet sübvansiyon olarak ödüyor. Bu sayede çiftçiler düşük primlerle ürünlerini sigortalatabiliyor. Nisan 2025 donundan sonra TARSİM, hasar tespit çalışmalarına anında başlayıp sigortalı üreticilere ödemelerin en kısa sürede yapılacağını duyurdu. Gerçekten de, sigortası olan çiftçilerin zararları poliçe teminatı kapsamında tazmin edilmeye başlandı. Örneğin Malatya’da sigortalı kayısı bahçelerine birkaç hafta içinde toplam 330 milyon dolarlık hasar ödemesi yapılacağı açıklandı. TARSİM kapsamı dışında kalan durumlar için de il/ilçe hasar tespit komisyonları devreye giriyor.
Sigortasız çiftçilere destek ödemeleri
Her ne kadar tarım sigortası teşvik edilse de, çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramayan üreticiler de bulunuyor. Nisan 2025 donu sonrasında hükümet, sigortası olmayan ve Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticilere de doğrudan destek verme kararı aldı. Tarım Bakanı Yumaklı, sigortası olmayan çiftçilere “masrafları oranında destek ödemesi” yapılacağını açıkladı. Örneğin, bir üretici don öncesi bahçesine 1000 TL masraf yapmış ve ürününü tamamen (%100) kaybetmişse 1000 TL destek alacak; zarar oranı %50 ise 500 TL ödeme yapılacaktı. Bu, fiilen bir afet tazminatı niteliğinde ve üreticinin en azından girdi maliyetlerini karşılayarak sonraki sezon üretime devam edebilmesini amaçlıyor. Devlet, gerekli bütçeyi afet fonlarından ve tarımsal destek kalemlerinden aktarıyor. Bu uygulama, sigorta kapsamı dışında kalan küçük üreticiler için can suyu oluyor ve üretimin sürekliliğine katkı sağlıyor.

Banka ve kredi destekleri
Don felaketinin hemen ardından kamu ve özel bankalar, çiftçilere yönelik çeşitli finansal kolaylıklar açıkladı. Özellikle tarım sektörü kredilerinde uzmanlaşmış DenizBank, dondan etkilenen üreticilerin mevcut kredi borçlarını vade uzatma ve yeniden yapılandırma imkanlarıyla hafifletmeye devam ediyor. Banka, çiftçilerin taksit ödemelerini gelir durumlarına göre yeniden düzenleyip gerekirse ödemesiz dönem tanıyor; ayrıca hasar gören üreticilere ilave düşük faizli kredi olanağı sunuyor. DenizBank Tarım Finansmanı Grup Müdürü Engin Eskiduman, 65’ten fazla ilde görülen şiddetli donun özellikle sert çekirdekli meyve üreticilerini vurduğunu belirterek, üreticilerin nakit akışına uygun özel çözümler sunduklarını vurguladı.
Ziraat Bankası ise tarımda genç ve kadın üreticilere verdiği destekleri artırırken, dondan etkilenen üreticilere yönelik olarak faizsiz veya düşük faizli kredi yapılandırmaları sunmaya başladı. Özellikle küçükbaş hayvancılık faaliyetleri için 7 yıl vadeli, ilk 2 yılı ödemesiz kredi paketi dikkat çekiyor. Bunun yanında kadın ve genç üreticiler için kredi limitleri 2,5 milyon TL’den 3 milyon TL’ye yükseltildi.
Tarım Kredi Kooperatifleri de çiftçilere yönelik vade farksız tarımsal girdi kampanyaları başlatarak, gübre, tohum, ilaç gibi temel ihtiyaçların finansmanında destek sunuyor. Tüm bu önlemler, felaketten etkilenen üreticilerin sahada üretime devam edebilmesi için devreye alındı.
Devlet teşvikleri ve afet fonları
Don felaketi sonrasında Tarım ve Orman Bakanlığı, hem sigortalı hem de sigortasız üreticilere yönelik destek mekanizmalarını etkinleştirdi. Sigortalı üreticiler için TARSİM çatısı altında hasar tespit çalışmaları yürütülmekte; 1 Şubat – 14 Nisan 2025 dönemini kapsayan don olayları için tazminat ödemeleri hasar oranlarına göre yapılmaya başlandı. Malatya, Elazığ, Isparta ve Denizli gibi illerde binlerce üretici ödeme bekliyor.
Öte yandan sigortasız ve ÇKS’ye kayıtlı üreticilere yönelik olarak da masraf oranında doğrudan destek ödemeleri sağlanıyor. Örneğin 1.000 TL’lik üretim masrafı yapan ve %100 zarar gören bir üreticiye, doğrudan 1.000 TL destek ödemesi yapılmakta.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Nisan’da yaptığı açıklamada devletin sigortalı üreticilerin zararını TARSİM kapsamında karşılayacağını, sigortasız üreticilerin ise zarar tespiti sonrası mağduriyetlerinin giderileceğini belirtmişti. Bu açıklama, piyasalarda belirsizliğin dağılmasına katkı sağladı.
Gelecek haftalarda vergi ertelemeleri, KGF destekli yeni kredi paketleri, fide ve tohum hibeleri gibi uygulamaların da devreye alınması bekleniyor. Hasar tespit raporlarının tamamlanmasıyla birlikte desteklerin genişletilmesi gündemde.
Avrupa (üzüm bağları)
Son yıllarda Avrupa’da şaraplık üzüm bağları, alışılmadık şiddette bahar geç donlarıyla karşı karşıya kaldı. Örneğin Fransa’nın Burgonya bölgesinde Nisan 2021 ve 2022’de görülen donlar, genç filizleri yakarak rekoltede ciddi düşüşlere yol açtı. Fransız üreticiler çareyi bağlar arasında ateş çanakları ve mumlar yakmakta buldular; Chablis yöresinde yüzlerce büyük teneke bidon içinde sabaha dek ateş yakılarak asmalar ısıtılmaya çalışıldı. Hava sıcaklığının gece –7°C’lere düşmesiyle don tutan asmalar, bu sayede kısmen çözülebildi ve hasatın bir kısmı kurtarıldı. Yine bazı bağlarda sprinkler ile su püskürtülerek ince buz tabakası oluşturma yöntemi uygulandı. Ancak tüm çabalara rağmen Fransa ve İtalya’da 2021 rekoltesi kötü hava şartları yüzünden büyük darbe aldı; Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü (OIV), 2021–2022 sezonunda küresel şarap üretiminin son 60 yılın en düşük seviyesine indiğini ve bunda don, dolu, kuraklık gibi aşırı hava olaylarının büyük payı olduğunu raporladı. Avrupa örneği, iklim krizinin geleneksel bağcılık bölgelerinde bile üretimi nasıl zorlaştırdığını gösteriyor. Türkiye de önemli bir üzüm üreticisi olarak (özellikle Manisa ve Trakya bağları), benzer risklere karşı Avrupa’daki gibi aktif don mücadelesi tekniklerini ve dayanıklı bağ çeşitlerini gündemine almalıdır.
Amerika (kahve tarımı)
Latin Amerika’nın tropikal bölgeleri bile zaman zaman anormal don olaylarına sahne oluyor. Dünyanın en büyük kahve üreticisi Brezilya, 2021 yılında tarihsel bir don olayı yaşadı. Temmuz–Ağustos 2021’de ülkenin güneyindeki Minas Gerais ve São Paulo eyaletlerinde hava aniden soğuyarak sıfırın altına indi ve binlerce kahve ağacını dondurdu. Kahve bitkisi 5°C altındaki sıcaklıklara alışık olmadığından genç fidanlar kurudu, yapraklar don yanığı oldu ve sonraki sezonun ürün potansiyeli ciddi şekilde düştü. Bu olağandışı don, halihazırda kuraklıkla boğuşan Brezilya kahve sektörüne bir darbe daha vurdu. Sonuç olarak 2021 ürününde büyük açık oluştu ve dünya kahve fiyatları fırladı – Şubat 2022’de Arabica kahve fiyatları bir önceki yıla göre %64 artış gösterdi. Bu fiyat şoku, küresel piyasaları da etkiledi ve birçok ülkede kahve ürünleri zamlandı. İklim uzmanları, La Niña iklim döngüsü etkisiyle aşırı soğukların tetiklendiğini ve iklim değişikliğinin bu tür uç olayların şiddetini artırdığını belirtiyor. Latin Amerika’daki bu deneyim, Türkiye’nin de ders alması gereken bir durum: Nasıl ki kahve için Brezilya daha dayanıklı türler (örneğin soğuğa biraz daha toleranslı robusta çeşitleri) denemeye başladıysa, Türkiye de kendi hassas ürünleri (kayısı, incir, narenciye vb.) için iklim risklerini hesaba katan bir üretim planlaması yapmalı. Ayrıca, küresel düzeyde gıda-arz şoklarına yol açan bu tip don afetleri, Türkiye gibi ithalat/ihracat yapan ülkelerin tarımsal ürün fiyatlarında dalgalanmalara hazırlıklı olmasını gerektiriyor.
Asya (kakao üretimi)
Tropikal iklim kuşağında yetişen kakao ağacı normalde don riskiyle karşılaşmasa da, iklim değişikliğinin yol açtığı ekstrem hava desenleri kakao üretimini dolaylı yoldan tehdit ediyor. Asya’da önemli bir kakao üreticisi olan Endonezya örneğine bakarsak, son yıllarda mevsimlerdeki kayma ve yağış düzenlerindeki anormallik çiftçileri zorluyor. Öngörülemez hale gelen hava koşulları nedeniyle bazen alışılmadık serin dönemler yaşanabiliyor ya da uzun yağmur sezonları mantar hastalıklarını tetikleyerek verimi düşürüyor. 2020’lerin başında Endonezya ve Malezya’da kakao çiftçileri, normalden uzun süren yağışlar yüzünden “black pod” mantar hastalığının yayılması ile mücadele etti; ardından gelen aşırı sıcak ve kurak dönemler ağaçların meyve tutumunu azalttı. Bu dalgalanmalar, kakao verimini düşürünce küresel kakao fiyatları rekor seviyelere çıktı. Benzer şekilde Batı Afrika ülkelerinde de (Dünya kakao üretiminin %60’ı) 2023 yılında mevsim dışı aşırı yağmurlar ve 2024’teki ağır kuraklık birleşince kakao hasadı düştü ve Aralık 2024’te kakao fiyatları ton başına 12.600 dolar ile tarihi zirveye ulaştı. Asya’daki kakao örneği, don olmasa bile iklim kaynaklı ekstrem olayların tropikal ürünleri bile vurabileceğini gösteriyor. Türkiye her ne kadar kakao üreticisi olmasa da, bu durum küresel gıda zincirinin iklim krizine karşı ne kadar kırılgan olduğunun altını çiziyor. Türkiye’nin benzer şekilde kendi tropik-subtropik ürünleri (muz, çay, pamuk vs.) için uzun vadeli iklim risk planları yapması gerekiyor.
Donla gelen soğuk, güneş enerjisi üretimini de vurdu
Nisan ayındaki yoğun soğuk hava dalgası sadece tarımsal üretimi değil, aynı zamanda güneş enerjisi santrallerini de etkiledi. Meteorolojik verilere göre, Türkiye genelinde Nisan ayında güneşlenme süresi ve ışınım değerleri önceki yıllara göre ciddi oranda düşüş gösterdi. Bu da fotovoltaik (PV) sistemlerin performansını doğrudan etkiledi. EPİAŞ verilerine göre, Nisan 2025’te güneşten üretilen toplam elektrik miktarı hem Mart ayına göre, hem de 2024 Nisan’ına göre daha düşük kaldı. Güneş enerjisi üretiminin zayıf kalması, toplam elektrik arzında HES’lerin daha fazla devrede kalmasına neden oldu.
Bu durum, iklimsel olayların yenilenebilir enerji sistemleri üzerindeki kırılganlığına dikkat çekerken, HES’lerin sistemdeki dengeleme ve yedek kapasite rolünü de yeniden öne çıkardı.
Kıyaslamalı değerlendirme ve öğrenilen dersler
Bu küresel örnekler ışığında, Türkiye tarımı için çıkarılacak dersler açıktır. İklim krizine bağlı zirai don ve benzeri uç hava olayları yeni normal haline gelirken, tarım sektöründe iklim adaptasyonu bir lüks değil zorunluluktur. Avrupa’nın bağcıları teknolojik önlemlerle donla mücadeleye girişirken, Latin Amerika ve Asya’da üreticiler daha dayanıklı tür ve yöntemlere yöneliyor. Türkiye de hem teknik hem finansal anlamda proaktif adımlar atmalıdır: Erken uyarı sistemlerini yaygınlaştırmak, çiftçileri eğitmek, uygun mekanizasyon ve koruma ekipmanlarını teşvik etmek, tarımsal Ar-Ge ile iklime dayanıklı tohum ve fidanları geliştirmek büyük önem taşıyor. Finansman boyutunda ise sigorta sisteminin kapsayıcılığını artırmak, küçük çiftçiyi koruyacak destek fonlarını hazır tutmak ve kredi mekanizmalarını afet dönemlerinde hızlıca devreye sokmak gerekiyor. Sonuç olarak, zirai don ile mücadele, iklim krizine karşı dirençli bir tarım sektörü inşa etmenin kilit bir parçasıdır. Türkiye, kendi deneyimleri ve dünya örneklerinden ders alarak tarımsal üretimini bu yeni iklim gerçekliğine uyumlu hale getirebilirse, gelecekte benzer felaketlerin gıda güvenliğine ve ekonomiye vereceği zararı en aza indirebilir. Her kriz aynı zamanda bir öğrenme fırsatı olarak görülmeli. İklim krizinin “soğuk” yüzü olan zirai don karşısında alınacak önlemler, daha sürdürülebilir ve dayanıklı bir tarım sektörünün de yol haritasını çiziyor.
Bu dosya 5 Mayıs 2025 tarihinde tamamlanmış ve yayımlanmıştır.
Sizce Türkiye tarımı, iklim krizine karşı yeterince dirençli mi? Üreticiler ve karar vericiler bu tür afetlere karşı sizce nasıl hazırlık yapmalı? Yorumlarda görüşlerinizi paylaşın.
İlgili Haberler
- 2024’te Türkiye’de Aşırı Hava Olayları Rekor Seviyeye Ulaştı
- İklim Değişikliği ve Su Kıtlığına Karşı Alınabilecek Önlemler
- Ormansızlaşmanın Durdurulması ve İklim Krizinin Etkileri
- Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve İklim Stratejisi