Grönland’dan Alaska’ya, hatta Ege kıyılarına kadar buzulların erimesiyle ortaya çıkan yeni kıyı şeritleri, tsunami riskini artırıyor.
Grönland’da mega-tsunami vakası ve küresel sinyal
2023 yılında Grönland’ın Dickson Fiyordu’nda yaşanan olay, buzulların geri çekilmesiyle ortaya çıkan riskin ciddiyetini ortaya koydu. Büyük bir dağ zirvesinin çökmesiyle 25 milyon metreküp kaya ve buz, fiyorda düştü. Bu çökme, 200 metreye varan dalgalarla sonuçlanan bir mega-tsunamiye neden oldu. Olayın etkisi, dünya genelinde dokuz gün boyunca sismik iz bırakarak bilim insanlarının dikkatini çekti.
Alaska ve Norveç: Tsunami tehdidinin yeni merkezleri
Alaska’daki Taan Fiyordu’nda, 2015 yılında Tyndall Buzulu’nun hızla geri çekilmesi sonucu büyük bir toprak kayması meydana geldi. Bu kayma, 193 metre yüksekliğinde dalgalar oluşturdu. Benzer şekilde Norveç kıyılarında da geçmişte buzulların etkisiyle kıyı çöküntüleri yaşandı. Bilim insanları, bu olayların iklim değişikliğiyle birlikte daha sık ve daha güçlü hale geldiğini belirtiyor.
Depremler sonrası tetiklenen hareketler ve buzulların etkisi
Yüzeyin stabil olmadığı bölgelerde, buzulların erimesiyle ortaya çıkan boşluklar ve gevşemiş zeminler, depremler sonrası çok daha kolay tetiklenebiliyor. Buzul erimesiyle yumuşayan yamaçlar, sarsıntı sonrası büyük kütle kaymalarına neden olabiliyor. Bu da ani su yer değiştirmesiyle devasa tsunamilerin oluşmasına yol açıyor. Özellikle yüksek rakımlı fiyort bölgeleri, dağlık kıyılar ve buzullaşmış volkanik adalar bu açıdan kritik öneme sahip.
Türkiye kıyılarında olası etkiler ve risk bölgeleri
Türkiye, buzul alanı olmayan bir ülke olsa da, Akdeniz ve Ege’deki jeolojik yapı nedeniyle tsunami riskine tamamen kapalı değil. Özellikle Ege Denizi’nde bulunan Santorini Adası’ndaki aktif volkanik yapı ve deniz altı depremleri, Türkiye kıyılarını etkileme potansiyeline sahip. Santorini çevresinde yaşanacak büyük ölçekli bir çökme veya kayma, İzmir ve çevresine ulaşabilecek tsunami dalgaları yaratabilir.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tarafından kurulan erken uyarı sistemleri sayesinde Türkiye kıyılarında tsunami riski sürekli izleniyor. Uzmanlar, bu tür olayların düşük olasılıklı olsa da gerçekleşmesi durumunda büyük etkilere yol açabileceğini ve özellikle kıyı şehirlerinin altyapı planlamalarında bu risklerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
İklim değişikliği yalnızca sıcak hava dalgaları ve kuraklık anlamına gelmiyor. Buzulların geri çekilmesiyle doğan yeni coğrafi boşluklar, geleceğin sessiz ama yıkıcı tehditlerine zemin hazırlıyor. Bilimsel veriler bu sürecin küresel düzeyde izlenmesi ve yerel olarak önlem alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bu risk sizce yeterince ciddiye alınıyor mu?
İklim değişikliğiyle birlikte artan tsunami tehlikesi hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda görüşlerinizi bizimle paylaşın.
İlgili Haberler
- Akkuyu NGS’nin 1. güç ünitesinde pompa istasyonu devreye alınıyor
- Kardaki ayak izinden karbon ayak izine
- “Türkiye’de yüzer güneş santrallerinin zamanı geldi”