Yeni araştırma, yedi gün süren tam batma olaylarının pirinç verimini ölümcül biçimde azalttığını ve iklim değişikliği ile bu riskin hızla arttığını ortaya koyuyor.
Aşırı sel olayları dünya genelinde pirinç verimini önemli ölçüde düşürüyor ve gıda güvenliği üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu eğilim, iklim değişikliği nedeniyle artan yağış düzensizlikleriyle birlikte daha belirgin hale geliyor. Stanford University’nin yayımladığı yeni çalışma, pirinç bitkisinin su toleransındaki kritik eşiği netleştirerek küresel üretimde derinleşen kırılganlığı gözler önüne seriyor.
1980–2015 döneminde dünya genelinde her yıl ortalama %4,3 pirinç verimi kaybı yaşandı. Bu, yılda yaklaşık 18 milyon ton pirincin aşırı sel olayları nedeniyle üretilememesi anlamına geliyor. Araştırmacılar, iklim değişikliği ile birlikte aşırı yağışların şiddetinin ve sıklığının artması sonucu bu kayıpların 2000 sonrası dönemde daha da hızlandığını vurguluyor.

Dengesiz su döngüsü: Kuraklık ve sel birlikte tehdit oluşturuyor
Pirinç verimi üzerinde kuraklığın etkileri uzun süredir biliniyor. Çalışma, 35 yıllık dönemde kuraklığın pirinç verimini ortalama %8,1 azalttığını ortaya koyuyor. Ancak su fazlasının etkisi — özellikle aşırı sel olayları sırasında — giderek büyüyen bir tehdit oluşturuyor.
Pirinç erken büyüme döneminde sığ suyu tolere edebiliyor. Ancak aşırı sel olayları sırasında su seviyesi hızla yükseldiğinde veya uzun süre tam batma yaşandığında bitki oksijensiz kalarak ölüyor. Kuraklık verimi aşamalı olarak düşürürken, aşırı sel olayları özellikle tam batma eşiği aşıldığında ani sonuçlar yaratıyor.
‘Pirinç öldüren sel’ ilk kez bilimsel olarak tanımlanıyor
Bu çalışma, aşırı sel olayları ile pirinç verimi arasındaki ilişkiyi küresel ölçekte tanımlayan ve nicelleştiren ilk kapsamlı araştırma niteliğinde. Araştırma ekibi, pirinç için ölümcül eşiği şöyle belirliyor:
Yedi gün boyunca tam batma: Pirinç için öldürücü seviye.
Stanford University araştırmacısı Zhi Li, bu bulgunun hem geçmiş kayıpların açıklanmasında hem de geleceğe yönelik risk projeksiyonlarında kritik rol oynadığını belirtiyor. Bu eşik tanımlandıktan sonra bilim insanları geçmiş 65 yıllık verileri yeniden analiz ederek aşırı sel olayları ve kuraklığın mekânsal etkilerini netleştirdi.

Sel ve kuraklık hasarını ölçmek için çok katmanlı modelleme
Araştırmacılar, pirinç verimi verilerini, pirincin büyüme dönemlerinin takvimini, 1950’ye kadar uzanan sel ve kuraklık kayıtlarını, taşkın modellemelerini ve toprak nem simülasyonlarını bir arada değerlendirerek çok katmanlı bir analiz gerçekleştirdi.
Modellemeler, iklim değişikliği ile birlikte gelecekte aşırı sel olaylarının yoğunlaşacağını ve bunun pirinç verimi üzerinde daha geniş bir baskı oluşturacağını gösteriyor. Ayrıca bu modellemeler, aşırı sel olaylarının hangi bölgelerde pirinç verimini daha fazla tehdit edeceğini de ortaya koyuyor.
Gelecek yıllarda pirinç havzalarının en yoğun yağış aldığı hafta, 1980–2015 dönemine kıyasla ortalama %13 daha fazla yağış bırakacak. Bu artış, ölümcül tam batma olaylarının daha sık görülmesine ve pirinç verimi kayıplarının daha geniş alanlara yayılmasına yol açacak.
Yüksek riskli bölgeler ve sel dirençli çeşitlerin önemi
Çalışma, aşırı sel olaylarının özellikle Asya’daki bazı pirinç havzalarını ciddi biçimde etkilediğini ortaya koyuyor:
- Hindistan’daki Sabarmati Havzası – en uzun süreli tam batma olayları
- Kuzey Kore – en yüksek toplam pirinç verimi kaybı
- Doğu Çin – artan yağış şiddeti ve sürekli azalan pirinç verimi
- Endonezya, Filipinler, Nepal – aşırı sel olaylarıyla hızla büyüyen risk alanları
Buna karşın Hindistan’ın Pennar Havzası, sıcak ve kuru iklimin sel suyunu hızla buharlaştırması sayesinde zaman zaman pirinç verimini artırabilen istisnai bir bölge olarak öne çıkıyor.
Bu bölgelerdeki pirinç verimi kayıpları, artan yağış şiddeti ve uzun süren batma olayları ile doğrudan ilişkili. Araştırmaya göre iklim değişikliği nedeniyle artan aşırı sel olaylarına karşı en etkili strateji sel dirençli pirinç çeşitlerinin yaygınlaştırılması. Ancak bu çeşitlerin yayılımı birçok ülkede hâlâ sınırlı.

Türkiye için kırılganlık sinyalleri: Trakya ve Çukurova öne çıkıyor
Bu küresel eğilimlerin yerel yansımaları Türkiye’de de belirginleşiyor. Bu nedenle küresel eğilimler sadece büyük üreticiler için değil, daha küçük üretim hacmine sahip ülkeler için de stratejik uyarılar taşıyor. Türkiye küresel ölçekte küçük bir üretici olsa da iklim değişikliği nedeniyle artan su döngüsü oynaklığı, pirinç verimi üzerinde önemli baskılar oluşturuyor. Aşırı sel olayları Türkiye’de de giderek daha sık yaşanmaya başlıyor.
Türkiye’de Edirne, Kırklareli, Samsun, Çorum ve Çukurova bölgeleri pirinç üretiminde öne çıkıyor. Son yıllarda:
- ani sağanaklar,
- taşkın riski artan nehir havzaları,
- su tutma sürelerinin uzaması,
- kuraklık ve aşırı sel olayları arasında hızlı geçişler
pirinç verimi üzerinde ek baskı yaratıyor.
Dünya genelinde birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de su altında kalmaya hassas çeşitler yaygın kullanılıyor. Bu nedenle özellikle tam batma sırasında pirinç verimi kayıpları daha hızlı ortaya çıkabiliyor. Trakya’da taşkın riski yükselirken, Çukurova’da yüksek sıcaklıklarla birleşen aşırı sel olayları pirinç verimi üzerinde çifte stres oluşturuyor.
Birbirini izleyen iklim şokları etkiyi katlıyor
Ardışık iklim şokları — önce kuraklık, ardından aşırı sel olayları, sonra tekrar kuraklık — pirinç verimi kaybını tekil olaylara kıyasla neredeyse iki kat artırıyor. Bir sezonda birden fazla ekstrem olayın üst üste gelmesi, pirinci iklim değişikliği kaynaklı streslere karşı en hassas tarım ürünlerinden biri haline getiriyor.

İleriye bakış
Tüm bu bulgular birlikte değerlendirildiğinde, önümüzde net bir tablo çıkıyor. Uzmanlara göre pirinç üretiminde dayanıklılığı artıran politikalar artık tarımsal bir tercih değil, gıda güvenliğinin temel bir bileşeni haline geliyor. İklim değişikliği nedeniyle artan aşırı sel olayları, ölümcül tam batma eşiğinin daha sık aşılması ve ardışık iklim şoklarının yoğunlaşması, küresel pirinç verimini ciddi bir kırılganlık dönemine sürüklüyor.
Önümüzdeki dönemde pirinç üretiminin tüm aşamaları — çeşit seçimi, ekim zamanlaması, su yönetimi ve taşkın koruma altyapıları — iklim değişikliği baskılarına göre yeniden düşünülmek zorunda kalacak. Sel dirençli çeşitlerin yaygınlaştırılması, taşkın yönetimi ve sulama stratejilerinin güncellenmesi hem dünyada hem Türkiye’de aciliyet kazanıyor.
İlgili Makaleler
- İklim değişikliğinin tarıma etkileri TarımGES ile azalacak
- İklim Değişikliği ve Su Kıtlığına Karşı Alınabilecek Önlemler
- 2024’te Türkiye’de aşırı hava olayları rekor seviyeye ulaştı
- Rize’de 161,8 mm yağış bir günde sel ve heyelanlara yol açtı
- Ekim 2025 selleri: Meksika ve Çin’de 64 ölü, iklim uyarısı

















