Küresel ölçekte yeşil mimari, net sıfır hedefleri ve yaşam döngüsü yaklaşımıyla hızlanıyor. Türkiye’de ise sertifikasyon, mevzuat ve dönüşüm adımlarının daha sistematik bir çerçevede birleştirilmesi kritik önem taşıyor.
Hızlı bakış
- Yeşil mimari küresel ölçekte net sıfır ve yaşam döngüsü odaklı bir ivme kazanıyor.
- LEED, BREEAM, DGNB gibi sistemler ölçülebilir hedeflerle projelere yön veriyor.
- Dubai’de Al Sa’fat ile en az Bronze seviyesi yeni binalar için zorunlu hale geldi.
- DEWA, Expo City ve özel sektör projeleri Dubai’de portföy ölçeğinde dönüşümü hızlandırıyor.
- Türkiye’de sertifikasyon, mevzuat ve kentsel dönüşüm adımlarının entegrasyonu kritik.
Küresel bağlam: Net sıfır bina hedefleri ve yaşam döngüsü karbonu
Dünya genelinde yeşil mimari gündemi, binaların hem işletme aşamasındaki enerjisini hem de malzemelerden kaynaklanan gömülü emisyonları azaltmaya odaklanıyor. Net sıfır hedefleri, yeni inşaatta verimliliği, mevcut stokta ise derin yenileme hızını artırmayı zorunlu kılıyor. Yaşam döngüsü değerlendirmesi (LCA) artık tasarım kararlarını yönlendiren ana çerçevelerden biri haline geldi.
Sertifikasyonların rolü: LEED, BREEAM ve DGNB ile ölçülebilirlik
LEED, BREEAM ve DGNB gibi sistemler; enerji, su, iç hava kalitesi, malzeme ve atık yönetimi başlıklarında ölçülebilir hedefler koyarak projelere yol haritası sağlıyor. Sertifikasyon, yatırımcı ve kullanıcı tarafında karşılaştırılabilirlik yaratırken, işletme maliyetlerini ve riskleri düşürmeye yönelik bir yönetim çerçevesi sunuyor.
Dubai özel örnek: Al sa’fat ile zorunlu yeşil bina eşiği
Dubai Belediyesinin Al Sa’fat yeşil bina sistemi, Eylül 2020’den beri yeni binalarda en az “Bronz” eşiğini zorunlu tutuyor. Sistem; enerji ve su performansında “öğesel” veya “performans” yöntemleriyle uyumu kabul ediyor, malzeme-atık, iç mekân sağlığı ve ekoloji planlama başlıklarında ölçülebilir gereklilikler getiriyor.
Al sa’fat seviyeleri ve puanlama mantığı
Al Sa’fat ile dört sertifikasyon seviyesi tanımlanıyor. Bronze, Silver, Gold ve Platinum. Bronze seviyesi, yeni binalar için asgari ruhsat şartı. Temel enerji ve su verimliliği tedbirlerinin, iç mekan hava kalitesi ve atık yönetimi gibi çekirdek gerekliliklerle birlikte yerine getirildiğini gösteriyor.
Silver seviyesi, Bronze gerekliliklerinin ötesinde daha yüksek performans kanıtı istiyor. Kabuk ve sistem verimliliğinin artırılması, su tasarrufu ve geri kazanım uygulamalarının yaygınlaştırılması, malzeme kaynaklı çevresel etkilerin azaltılması ve iç mekan konfor metriklerinin iyileştirilmesi beklenir.
Gold seviyesi, enerji ve su açısından ileri düzey çözümler ile bütünleşik tasarım yaklaşımını öne çıkarıyor. Gömülü karbonu düşüren malzeme tercihleri, yenilenebilir enerji entegrasyonu, ısı ada etkisini sınırlayan yeşil çatı/peyzaj ve gelişmiş izleme-doğrulama süreçleri bu kapsamda tipik.
Platinum seviyesi en üst düzey. Bölgesel iklime uyarlanmış yüksek verimli sistemler, kapsamlı yenilenebilir enerji kullanımı, talep tarafı yönetimi, iç mekan sağlığına ilişkin üst düzey hedefler ve işletmede sürekli performans doğrulaması ile desteklenmiş bir yönetim modeli aranıyor.
Puanlama; enerji ve su verimliliği, iç mekan çevre kalitesi, malzeme ve atık, saha ve ekolojik planlama ile yönetim ve yenilik başlıklarına dağıtılmış zorunlu kriterler ve seçmeli puanlardan oluşur. Uyum, öğesel yöntemle (belirli önlem ve ürün koşullarını sağlama) ya da performans yöntemiyle (hesaplama, simülasyon ve ölçümle hedefe ulaşma) kanıtlanabilir. Üst seviyelere çıkıldıkça gerekliliklerin kapsamı ve hedef değerler sıkılaşır.
Net sıfır kamu yapısı: DEWA Al Sheraa genel merkezi
DEWA’nın Al Sheraa genel merkezi, yaklaşık 194.000–200.000 m² büyüklükte, 20+ katlı ve entegre 4,2 MWp fotovoltaik “yelken” sistemiyle net sıfır/pozitif enerji hedefli tasarlandı. Proje LEED Platinum, WELL Silver ve Al Sa’fat Platinum hedefliyor. Böylece kamu binalarında operasyonel karbonun kalıcı olarak düşürülmesi amaçlanıyor.
Kurumsal portföy dönüşümü: TECOM Group’ta %55 LEED
H1 2025 itibarıyla TECOM Group, 12 yeni sertifikayla LEED sertifikalı ofis binası sayısını 55’e çıkardı ve toplam kiralanabilir alanının yaklaşık %55’ini LEED kapsamına aldı. Bu ölçekli portföy dönüşümü, kira talebi ve işletme maliyetleri üzerinde olumlu etki yaratırken Dubai’de yeşil ofis arzını kalıcı biçimde artırıyor.
Sağlık ekosistemi: DHCC’de LEED Platinum ofis ve tıbbi kompleks
Dubai Healthcare City Authority, 1,3 milyar AED’lik faz-1 yatırımında LEED Platinum hedefli ofis binası ve amaca özel tıbbi kompleks kuruyor. Aralık 2025’te başlayıp Kasım 2027’de tamamlanması planlanan projede, akıllı otopark (Salik entegrasyonu) ve EV şarj altyapısı gibi düşük karbonlu işletmeye dönük unsurlar öne çıkıyor.
Masterplan ölçeği: Expo City Dubai ve yeşil inovasyon bölgesi
Expo City Dubai ana planı LEED Cities & Communities (Platinum) ve WELL Community ön sertifikalarına sahip. Yerleşke, 2050 net sıfır yol haritasına göre operasyonel ve gömülü karbonu azaltmayı hedefliyor. 2025’te açıklanan Yeşil İnovasyon Bölgesi ise temiz enerji, döngüsel ekonomi ve yeşil imalat girişimlerini tek ekosistemde toplayarak ölçeklenebilir sürdürülebilirlik modelleri üretiyor.
Topluluk ölçeği: The Sustainable City’de net sıfır yaşam modeli
Dubai’de The Sustainable City, çatı ve otoparklarda PV üretimi, gri su geri kazanımı ve atık yönetimiyle operasyonel net sıfır enerji yaklaşımını ölçekli bir konut topluluğunda hayata geçiriyor. Yaklaşık 3.000 sakinin yaşadığı yerleşim, pasif tasarım ve yüksek yalıtım ile soğutma yükünü sınırlıyor.
Amiral ofis: ICD Brookfield Place’te LEED Platinum
DIFC’deki 53 katlı ICD Brookfield Place, 2020’de LEED Platinum aldı ve EMEA bölgesinde bu seviyedeki en büyük ve en yüksek ticari binalardan biri olarak öne çıktı. Yüksek verimli kabuk-çekirdek tasarımı ve işletme optimizasyonu, büyük metrajlı ofislerde karbon yoğunluğunu düşürmek için referans oluşturuyor.
Retrofit dalgası: Mevcut stokta derin yenileme
Küresel emisyonların önemli bölümü mevcut binalardan geldiği için retrofit projeleri öne çıkıyor. Isı yalıtımı, ısı pompaları, yüksek verimli aydınlatma ve bina yönetim sistemleri gibi çözümler, kısa geri ödeme süreleriyle hem karbonu hem de faturaları düşürüyor. Şehir ölçeğinde ısı adası etkisini azaltmaya dönük yeşil çatı ve cephe uygulamaları da yaygınlaşıyor.
Dijitalleşme: Veri odaklı işletme ve esnek talep yönetimi
IoT tabanlı sensörler ve yapay zeka destekli bina yönetimi, enerji talebini saatlik profillerde optimize ederek şebeke üzerindeki baskıyı azaltıyor. Talep tarafı katılımı ve esnek yük yönetimi, özellikle ofis ve karma kullanımlı yapılarda yenilenebilir üretimle birlikte değerlendirildiğinde, hem karbonu hem de maliyetleri aşağı çekiyor.
Finans ve düzenlemeler: ESG, CSRD ve yeşil finansman etkisi
ESG raporlaması ve Avrupa’daki CSRD kapsamındaki açıklama yükümlülükleri, gayrimenkulde veri kalitesini yükseltiyor. Yeşil kredi ve sürdürülebilir tahvil gibi araçlar, performans göstergelerine bağlanan koşullarla projelerde verimlilik ve karbon azaltımı yatırımlarını hızlandırıyor. Bu çerçeve, yeşil bina sertifikasyonu ve enerji performansı hedeflerini finansal olarak anlamlı kılıyor.
Türkiye’de mevcut tablo: ÇEDBİK ekosistemi ve sertifikasyon ilgisi
Türkiye’de ÇEDBİK’in teşvik ettiği yeşil bina kültürü, özellikle büyük şehirlerde ofis ve karma kullanımlı projelerde görünürlüğünü artırıyor. Yeni projelerde sertifikasyon hedefleri, malzeme seçiminden su yönetimine kadar tasarımı yönlendirirken, portföy düzeyinde enerji giderlerini azaltmaya ve kurumsal sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlamaya başladı.
Mevzuat ve uygulama: Enerji performansı ve dönüşüm ihtiyacı
Binalarda enerji performansı ve enerji kimlik belgesi gereklilikleri, yeni projelerde asgari standartları belirliyor. Ancak, ülke genelindeki büyük ve heterojen yapı stoğunun verimlilik düzeyi değişken. Kentsel dönüşümün sadece dayanıklılık odağıyla değil, aynı zamanda enerji verimliliği ve iç mekân sağlığı hedefleriyle bütünleştirilmesi, yeşil mimarinin ölçek kazanması için belirleyici olacak.
Fırsatlar: İklim koşulları, yenilenebilir entegrasyonu ve maliyet avantajı
Güneşlenme süresi ve bölgesel iklim avantajı, güneş enerjisi entegrasyonu gibi çözümleri ekonomik kılıyor. Isıl konforu pasif tasarımla artıran gölgeleme, doğal havalandırma ve kabuk iyileştirmeleri, enerji maliyetlerini kalıcı olarak düşürme potansiyeli taşıyor. Büyük portföylerde enerji verimliliği projeleri, yeşil finansmanla birleştirildiğinde ölçülebilir geri dönüş sağlıyor.
Riskler: Uygulama standardı, denetim ve veri kalitesi
Projeden işletmeye geçişte performans kaybı, izleme ve doğrulama eksikliğiyle büyüyebiliyor. Malzeme pasaportları, devreye alma süreçleri ve ölç-verifye dayalı performans sözleşmeleri, bu riski sınırlamak için kritik. Tedarik zinciri ve yerel uygulama standartlarının güçlendirilmesi, karbon ve sağlık hedeflerinin sahada gerçekleşmesini kolaylaştırır.
Türkiye açısından pratik yol haritası: Üç eksende hızlanma
Tasarım ve malzeme: LCA temelli kararlar, ısı köprüsü azaltımı ve düşük gömülü karbonlu malzeme tercihleri.
İşletme ve veri: Sensörleşme, gerçek zamanlı izleme ve performans garantili sözleşmelerle sürekli iyileştirme.
Finans ve yönetişim: Portföy düzeyinde hedefler, yeşil kredi bağlantılı göstergeler ve sertifikasyonla uyumlu raporlama.
Yeşil mimaride rekabet gücü: Portföy bazlı yaklaşım ve şeffaflık
Türkiye’de geliştiriciler ve yatırımcılar için en güçlü kaldıraç, tekil binalar yerine portföy bazlı enerji ve karbon hedefleri koymak. Şeffaf veri ve sertifikasyonla desteklenen bu yaklaşım, hem kira talebini hem de varlık değerini güçlendirirken, finansman maliyetlerini de düşürmeye yardımcı olur.
Okur görüşü
Türkiye’de Al Sa’fat benzeri zorunlu bir asgari seviye uygulanmalı mı? Sizce hangi sertifikasyon yaklaşımı ülkemiz için daha uygun?
İlgili haberler
- İstanbul Modern’in yeşil binası LEED Altın Sertifikası aldı
- Biyofilik akustik ofis tasarımıyla sessiz verimlilik
- Levent–Maslak’taki biyofilik ofis dönüşümü: Global örneklerle
- Kentsel dönüşüm, deprem dayanımı ve enerji verimliliği
- Türkiye şehirleri iklim direncinde iletişimle öne çıkıyor






















