Sürdürülebilirlik hedefleriyle tanınmış Avrupa şeker üreticisi Pfeifer & Langen, 2020 yılında Saxony-Anhalt, Almanya’daki Könnern şeker fabrikasını dekarbonize etme amacıyla büyük bir dönüşüme girişti.
Bu girişim, sadece “Nasıl Yapılır”ları değil, aynı zamanda “Neden Yapılır”ları da gösteriyor.
Sürdürülebilir bir gelecek için işbirliği
Pfeifer & Langen, karbon emisyonlarını azaltma hedefini belirledikten sonra sürdürülebilir enerji çözümleri konusunda bir uzman olan Aalborg Energie Technik (AET) ile görüşmelere başladı. Bu iki şirket, şeker fabrikasının kazanlarının güç kaynağını, kömürden biyokütleye nasıl dönüştüreceklerini belirlemek için uğraştırıcı yanma ve yük testi süreçlerini yaşadılar.
Biyokütle ile başarılı dönüşüm
Biyokütle, kömür yerine kullanılabilen çevre dostu bir enerji kaynağı. Bu, organik maddelerden, genellikle bitki artıklarından ve odun atıklarından elde ediliyor. Biyokütle, karbon ayak izini azaltmada etkili, çünkü yanma işlemi sırasında atmosfere salınan karbondioksit bitkiler tarafından yeniden emiliyor, bu da net sıfır karbon etkisi ortaya çıkarıyor.
Değişen koşullara uyum sağlama
İlk olarak, plan, iki mevcut kazandan birini doğalgaza dönüştürmek ve diğerini biyokütlede bırakmaktı. Ancak, 2022’de Ukrayna’nın işgalinin ardından jeopolitik manzara dramatik şekilde değişti ve doğal gaz hem daha az bulunur hem de daha pahalı hale geldi. Pfeifer & Langen yönetimi, her iki kazanın da biyokütle üzerinde çalıştırılması gerektiği yönünde kritik bir karar aldı.
Kapsamlı dönüşüm planı
Biyokütle geçişini sağlamak için yapılan değişiklikler birkaç temel unsuru içeriyordu:
Yakıt Beslemesi
Mevcut kömür besleme sistemi yeniden kullanıldı ve olası bir geriye dönük yangını engellemek için acil durdurma valfinden fırın girişine kadar otomatik üç seviyeli bir güvenlik sistemi kuruldu.
Basınç Bölümü
2×4 MWth’lik biyogaz yakıcıları eklendi.
Hava ve Duman Gazı Sistemi
Birincil ve ikincil hava sistemlerinde önemli değişiklikler yapıldı. Duman gazı regülasyonu ve şeker fabrikasının atık işlem gazının yakılması bu değişikler arasındaydı.
Standart AET SNCR DeNOx Sistemi*
NOx emisyonlarını %6 O₂ @ 100 mg/Nm³ altında tutacak şekilde üre temelli bir SNCR sistemi, püskürtme cihazı seviyesinde kullanıldı.
Türkiye için bir ilham kaynağı. Benzer dönüşümler nerede uygulanabilir?
Sonuç olarak, Pfeifer & Langen’ın Könnern şeker fabrikasında biyokütle ile geçişine yönelik bu kararlı adım, sadece çevresel etkilerini azaltmakla kalmayıp aynı zamanda Türkiye ve benzer coğrafyalarda uygulanabilirlik potansiyeli taşıyor.
Bu tür dönüşümler yalnızca şeker fabrikalarında değil, aynı zamanda enerji üretimi, ısınma ve soğutma, endüstriyel işlemler ve biyoyakıt üretimi gibi birçok sektörde uygulanabilir. Örneğin, biyokütle enerjisi, Türkiye’nin enerji ihtiyacının bir kısmını karşılamak için kullanılabilir ve aynı zamanda ormansızlaşma sorunlarına katkıda bulunmadan odun atıklarının ve bitki artıklarının kullanımını teşvik edebilir. Ayrıca, biyokütle, tarım atıklarının ve hayvan dışkılarının enerji üretimi veya biyoplastiklerin üretiminde kullanılması gibi sürdürülebilir uygulamalar için bir kaynak olarak kullanılabilir.
Bu dönüşümler, sadece enerji üretimini sürdürülebilir hale getirmekle kalmaz, aynı zamanda çevresel etkileri azaltmak ve iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynar. Türkiye gibi büyük bir ülke için, biyokütle ve benzeri sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerji güvenliğini artırabilir ve çevresel sürdürülebilirliği teşvik edebilir.
*Standart AET SNCR DeNOx Sistemi
Azot oksit (NOx) emisyonlarını azaltmak için kullanılan bir teknolojidir. NOx emisyonları, birçok endüstriyel işlem ve enerji üretimi sırasında oluşan zararlı hava kirleticileridir. Bu emisyonların kontrol altına alınması, çevre kirliliğinin azaltılması ve hava kalitesinin iyileştirilmesi için önemlidir.
Bu sistemin çalışma prensibi, SNCR (Selective Non-Catalytic Reduction) olarak bilinen seçici olmayan katalitik indirgeme yöntemine dayanır. Bu yöntem, azot oksitlerin (NOx) atmosferdeki azaltılması için üre veya amonyak gibi kimyasal reaktiflerin emisyon gazlarına enjekte edilmesini içerir.