Yeni araştırma, küresel roket fırlatmalarının 2024 seviyesinin on katına çıkması durumunda ozon tabakasının incelme riskiyle karşı karşıya kalabileceğini ortaya koyuyor.
Küresel uzay endüstrisi hızla büyürken, İngiltere University of Cambridge ve University College London’dan bilim insanlarının yürüttüğü yeni bir çalışma, bu büyümenin gökyüzünün ötesinde bir tehdidi beraberinde getirdiğini gösteriyor. Bulgular ilk olarak The Conversation’da yayımlandı ve fırlatma sayısının mevcut düzeyin on katına çıkması halinde ozon tabakasındaki iyileşme sürecinin yavaşlayabileceğini ortaya koydu.

Ozon tabakası üzerindeki etkiler
Ozon tabakası, Güneş’ten gelen zararlı ultraviyole (UV) ışınlarına karşı Dünya’yı koruyan doğal bir kalkan. 1980’lerden bu yana Montreal Protokolü kapsamında yürütülen küresel çabalar sayesinde tabaka yavaş yavaş kendini yeniliyor. Ancak roketlerin atmosfere saldığı gazlar ve partiküller, bu küresel çabanın kazanımlarını riske atabilecek yeni bir faktör olarak öne çıkıyor.
Araştırmada, mevcut roket verileri temel alınarak çeşitli fırlatma senaryoları atmosfer modeliyle simüle edildi. Model sonuçlarına göre yılda yaklaşık 2.000 fırlatma gerçekleştiğinde ozon tabakası ortalama yüzde 3 oranında inceliyor. En belirgin kayıplar ise atmosferdeki dolaşım nedeniyle Antarktika üzerinde gözleniyor.
Artan fırlatmalar yeni bir risk oluşturuyor
2019 yılında dünyada 102 roket fırlatması yapılırken, 2024’te bu sayı 258’e çıktı. 2025 ve sonrasında bu rakamın daha da artması bekleniyor. Özellikle ABD, Çin, Rusya ve Yeni Zelanda’daki fırlatma merkezlerinde yoğunluk dikkat çekiyor.
Bu artışın ana nedeni, alçak Dünya yörüngesine yerleştirilen on binlerce küçük uydudan oluşan takımyıldız projeleri. Bu sistemler sürekli yenilendiğinden, düzenli fırlatmalar gerektiriyor.

Yakıt türü fark yaratıyor
Araştırmaya göre ozon üzerindeki etkinin boyutu, kullanılan roket yakıtına doğrudan bağlı. Klor içeren yakıtlar ve siyah karbon partikülleri yayan sistemler, ozon tabakasına en büyük zararı veriyor. Bu nedenle, roket endüstrisinin geleceğinde yakıt seçimi belirleyici rol oynayacak.
Bilim insanları, klor bazlı yakıtlardan uzak durulması, siyah karbon salımlarının azaltılması ve yeni nesil roketlerin daha temiz itki sistemleriyle donatılması gerektiğini vurguluyor. Bu önlemler, roket yakıtı emisyonlarının ozon tabakası üzerindeki etkisini azaltma açısından kritik önem taşıyor.
Olası çözüm yolları
Buna karşın, modellemelere göre yılda yaklaşık 900 fırlatma seviyesinde ozon kaybı belirginleşmiyor. Ancak bu öngörü, yalnızca mevcut roket tiplerine dayanıyor; yeni nesil ve daha güçlü araçlar devreye girdiğinde emisyon miktarlarının artması bekleniyor.
Araştırmacılar ayrıca, yörüngedeki uyduların atmosfere yeniden giriş sürecinde ortaya çıkan kimyasal tepkimelerin de etkisinin hâlâ tam olarak anlaşılmadığını belirtiyor.

Ortak eylem çağrısı
Bilim insanları, bu sonuçların kaçınılmaz olmadığının altını çiziyor. Uzay endüstrisinin büyümesiyle elde edilecek ekonomik faydalar korunabilir; ancak bu, sanayi, düzenleyici kurumlar ve bilim dünyasının birlikte hareket etmesini gerektiriyor.
Temiz yakıt teknolojilerinin geliştirilmesi, siyah karbon salımlarının azaltılması ve fırlatma emisyonlarının düzenli izlenmesi, ozon tabakasının onarım sürecini korumanın en etkili yolları olarak öne çıkıyor. Uzayda yeni bir çağ açılırken, bu ilerlemenin gezegenin atmosferine zarar vermemesi için bilim ve sanayinin ortak bir sorumlulukla hareket etmesi gerekiyor.
İlgili makaleler
- WMO raporu: Ozon tabakası iyileşiyor, ozon deliği küçülüyor
 - UN desteğiyle ozon tabakasının korunmasında başarı
 - Kontrolmatik’in uydu gönderen iştiraki Plan-S, yeni bir kilometre taşına ulaştı
 - UNEA-7: Küresel çevre sorunları Nairobi’de masaya yatırılıyor
 - Deniz altında çalışan sistem dalga gücünü elektriğe çeviriyor
 
            
  
















