yenilenebilir enerji entegrasyonu enerji altyapı yatırımları


İspanya ve Portekiz’deki elektrik kesintisi sonrası, Avrupa genelinde enerji güvenliği yeniden gündeme geldi. Yenilenebilir enerji artıyor ama şebeke yetersiz kalıyor. Uzmanlar, sınır ötesi “süper şebeke” fikrini tartışıyor. 

Avrupa Birliği, 2025 yılında 89 GW’lık yeni yenilenebilir enerji kapasitesi eklemeyi planlıyor. Bu kapasitenin yaklaşık %70’inin güneş enerjisinden, %25’inin ise rüzgar enerjisinden gelmesi bekleniyor. Bu hedef, bir önceki yıla göre 10 GW artış anlamına geliyor. Ancak güneş ve rüzgar enerjisi gibi kaynakların doğası gereği kesintili olması, sürekli enerji ihtiyacını karşılamada zorluk yaratıyor. Fazla üretimin olduğu zamanlarda elektriğin boşa gitmesi veya bedavaya verilmesi gibi ekonomik sorunlar da yaşanıyor.

“Süper şebeke” neden gündemde?

“Süper şebeke”, Avrupa ülkelerinin yüksek gerilimli elektrik hatlarıyla birbirine bağlandığı, kapsamlı bir altyapı sistemini ifade ediyor. Bu yapı genellikle yüksek gerilim doğru akım (HVDC – High-Voltage Direct Current) teknolojisiyle gerçekleştiriliyor. HVDC sistemleri, alternatif akıma göre daha düşük enerji kaybıyla uzun mesafelere elektrik taşıyabildiği için tercih ediliyor. Ayrıca, farklı ulusal şebekeleri teknik uyumsuzluklara rağmen verimli şekilde birbirine bağlamada büyük avantaj sağlıyor. Kuzeydeki rüzgar enerjisiyle, güneydeki güneş enerjisinin dengeli şekilde dağıtılmasını sağlamak, bu sistemin en büyük avantajı olarak gösteriliyor. Ancak bu dengeyi kurmak için yalnızca iletim hatları değil, enerji depolama teknolojileri de büyük önem taşıyor. Lityum-iyon bataryalar, pompa depolama sistemleri ve yeşil hidrojen gibi çözümler, üretim ile tüketim arasındaki zaman farklarını dengelemeye yardımcı olabilir.

Running Point Capital Advisors CIO‘su Michael Ashley Schulman, “Süper şebeke, enerjinin sınırlardan serbestçe akmasını sağlayarak arz-talep dengesini kurabilir. Bu da fiyatları düşürür, dayanıklılığı artırır ve fosil yakıtlardan daha hızlı çıkış sağlar” diyor. Running Point Capital Advisors, merkezi ABD’de bulunan, yatırım yönetimi ve finansal danışmanlık hizmetleri sunan bağımsız bir varlık yönetim şirketi.

yenilenebilir enerji entegrasyonu enerji altyapı yatırımları

Avrupa’nın altyapı planları ve sürecin zorlukları

Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya gibi ülkeler zaten çok terminalli HVDC (Yüksek Gerilim Doğru Akım) hatlarını planlamış durumda. Bu projelerin bir kısmı özellikle Kuzey Denizi’nde kurulacak denizüstü rüzgar santrallerini entegre etmeye yönelik offshore yapılar iken, diğerleri kıta içi (onshore) bağlantıları kapsıyor. Böylece hem kıyı ötesi hem de kara temelli yenilenebilir üretim merkezleri sisteme dahil edilebilecek. Bu yapılar, tıpkı otoyollar gibi zamanla birbirine bağlanarak daha büyük bir sistemin parçası olabilir. Ancak bu tür projelerin hayata geçmesi, yüksek maliyetlerin yanı sıra üye ülkeler arasındaki siyasi çekişmeler, karmaşık izin süreçleri ve yerel halkın karşı çıkması gibi sorunlara takılıyor.

Ayrıca, Avrupa Komisyonu’na göre 2030’a kadar sadece şebeke yatırımları için 584 milyar Euro gerekiyor. Bu rakam, Avrupa’nın yıllık enerji altyapısı harcamalarının yaklaşık dört katına denk geliyor ve enerji geçişinde büyük bir sıçrama yapılması gerektiğini gösteriyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA – International Energy Agency), şebeke altyapısının yetersiz kalmasının, temiz enerji geçişini yavaşlatacağını ve elektrik arz güvenliğini tehlikeye atacağını belirtiyor.

Sorun yalnızca teknik değil

Viyana Ekonomi Üniversitesi Ekolojik Ekonomi Enstitüsü’nden Therese Guttmann, süper şebekenin sadece ekonomik ve teknik değil, aynı zamanda toplumsal boyutları olduğunu vurguluyor: “Böylesi bir altyapı, ekolojik denge, toplumsal adalet ve enerji demokrasisi çerçevesinde şekillenmeli. Aksi halde, yeşil kalkınma adı altında merkeziyetçi enerji tekelleri oluşabilir”

yenilenebilir enerji entegrasyonu enerji altyapı yatırımları

Aşırı bağlantı yeni riskleri beraberinde getiriyor

2024 Temmuz ayının sonlarında İspanya ve Portekiz’de meydana gelen büyük çaplı elektrik kesintisi, süper şebekenin hem avantajlarını hem de potansiyel risklerini gözler önüne serdi. Kesintinin ana nedeni olarak ulusal iletim hatlarındaki senkronizasyon arızası gösterildi. Aşırı bağlantılı bir sistem, yerel bir arızanın tüm kıtayı etkileyebileceği bir kırılganlık yaratabilir. Örneğin, 2006 yılında Almanya’daki bir iletim hattında yapılan planlı bir bakım çalışması sırasında yaşanan dengesizlik, Avrupa genelinde 15 milyon haneyi etkileyen zincirleme bir kesintiye yol açmıştı. Bu olay, birbirine bağlı sistemlerde yerel hataların sistem genelinde nasıl büyüyebileceğini net şekilde göstermişti. Bu durum, siber saldırı riskleriyle birleştiğinde ciddi güvenlik tehditlerine dönüşebilir.

Running Point Capital Advisors‘dan Schulman, “Bir yandan bu kesinti, izole şebekelerin kırılganlığını ortaya koyuyor; diğer yandan da pan-Avrupa düzeyindeki bir arızanın yayılma potansiyelini hatırlatıyor” diyor.

Yerel enerji çözümleri ve katılımcı modeller şart

Uzmanlar, süper şebekenin tek başına bir çözüm olmadığını, yerel ve dağınık enerji çözümleriyle birlikte düşünülmesi gerektiğini savunuyor. Örneğin, Danimarka’nın Bornholm Adası’nda uygulanan akıllı mikro şebeke sistemi, rüzgar ve güneş enerjisini yerel depolama çözümleriyle entegre ederek tüketiciye doğrudan enerji sağlayabiliyor. Bu tür modeller, merkezi şebekeye aşırı bağımlılığı azaltıyor ve enerji geçişini hızlandırıyor. MayMaan Research CEO’su Doron Shmueli, “Süper şebeke, mevcut off-grid teknolojilerle desteklenirse daha etkili olur. Aksi halde aşırı yüklenmiş şebekelere bağımlılık devam eder” diye belirtiyor. MayMaan Research, ABD merkezli bir teknoloji şirketi olup, fosil yakıtlara alternatif çevreci enerji çözümleri ve hibrit motor teknolojileri geliştirmeye odaklanmakta.

Therese Guttmann ise daha temel bir soru soruyor: “Bu altyapı kimin için inşa ediliyor, kimin yararına çalışıyor? Şebekeyi sadece fiziksel kablolar değil, yönetişim ve katılım ilkeleri de taşımalı.”

yenilenebilir enerji entegrasyonu enerji altyapı yatırımları

Enerji bağımsızlığı için akıllı ve adil altyapı

Avrupa’da süper şebeke kurma fikri, yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjinin kıta genelinde dengeli ve etkin biçimde paylaşılmasını mümkün kılarak, fosil yakıtlardan çıkışı hızlandırabilecek önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Ancak bu tür bir dönüşüm yalnızca mühendislik ve teknolojiyle sınırlı değil; aynı zamanda güçlü bir siyasi irade, ekonomik kaynaklar ve toplumun geniş katılımını gerektiriyor. Merkeziyetçi yaklaşımlar yerine, yerel inisiyatifleri destekleyen, katılımcı ve şeffaf yönetişim anlayışıyla şekillenen çözümler ön planda olmalı.

Avrupa süper şebekesinin başarısı, sadece teknik altyapının kurulmasına değil, aynı zamanda sosyal kabul, bölgesel eşitlik ve demokratik enerji yönetimi ilkelerine bağlı. Karar alıcılar, altyapı projelerinin ötesine geçerek, toplumun farklı kesimlerini sürece dahil eden açık ve adil mekanizmalar geliştirmeli. Aksi halde, yeşil enerji geçişi sürdürülebilir olsa bile toplumsal açıdan kalıcı ve adil olmayabilir.

İlgili Makaleler

 

View this post on Instagram

 

A post shared by Yeşil Haber (@yesilhabernet)


Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz