Dış dünya ile siyasi, güvenlik, ekonomik, teknolojik, finansal ilişkiler bizim için başka ülkeler için olduğundan daha önemli. Hatta yaşamsal. Buna uygun örgüt, insan kaynakları, strateji ve iletişim yönünde değişim kaçınılmaz.

Çok hassas ilişkiler yürütülmesi gereken 12 ülke ile sınır paylaşıyoruz karadan ve denizden. Güneydoğu Avrupa, Rusya, Orta Asya/Kafkasya, Ortadoğu ve Doğu Karadeniz’in tam göbeğindeyiz. Doğalgazımızın yüzde 98’i, petrolümüzün yüzde 93’u dış dünyadan geliyor. Teknolojide dışarıya bağımlıyız. Turizmde de öyle. Dünya ticaret, finans ve yatırım akımları azıcık kesilse ekonomimiz zatürre olabilir.

Dünyadaki yerimizi de ne küçümseyelim ne de abartalım. Elbette ki stratejik önemimize paha biçilemez. Ama, objektif kıstaslar ile cüssemiz, yüzde bir. Dünya nüfusunun, GSMH’sının, ticaret ve yatırımlarının sadece yüzde 1’ine tekabül ediyoruz.

AYAĞIMIZI YORGANIMIZA GÖRE UZATMIYORUZ

Yüzde 1’lik ama Çin’den Almanya’ya, Rusya’dan Suudi Arabistan’a uzanan coğrafyanın en güçlü ekonomisi, silahlı kuvvetleri, en zengin insan sermayesi ve kültürel hinterlandı bizde. Bölgemize ilişkin hiçbir kurgu ve plan, bazen dışlamaya çalışsalar da nihai analizde biz olmadan şekillenemiyor.

Böyle bir ülke, dış ilişkilerinde herkese meydan okuyarak, sert kaslarını göstererek, düşmanlıkları çoğaltarak, yeni cepheler açarak, tarihi acıları hatırlatarak değil yumuşak ama kararlı bir güç olarak konumunu sağlamlaştırabilir.

Gazete manşetlerinin, televizyon ekranlarının, nazik diplomatik beyanların arkasında cereyan eden genellikle çok daha çarpıcı, ama gün ışığı görmeyen hikayeler, hesaplar, oyunlar vardır. Bunları ancak içinden yaşayanlar, güvenilir şebekelere, istihbarat kaynaklarına ilk elden sahip olanlar deşifre edebilir.

Günümüzde ya gücümüzle orantılı bir strateji ile oyuna dahil olamıyoruz ya elimizi abartıp ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı beceremeyen bir oyun kurmaya çalışıyoruz ya da başkalarının oyununun içine bilerek ya da bilmeyerek figüran rollerde dahil ediliyoruz.

ÇÖZÜM ÜRETMEMİZ GEREKEN SORUNLAR

Önümüzdeki dönemde üzerinde çalışmamız, çözümler üretmemiz gereken çetin meselelerden bazıları:

– Yeni oluşmakta olan küresel oyun düzeninde Rusya, ABD, AB, Çin ve İran düzleminde nasıl bir kazan-kazan ilişkiler manzumesi ve dengesi kurmalıyız?

– NATO’nun güvenlik şemsiyesi tek başına çok boyutlu ve asimetrik güvenlik riskleri ile baş etmemize imkan sağlıyor mu? Güvenlikte ilaveten ne gibi adımlar atmamız gerekiyor, özellikle bölgesel temelde?

– Savaşlara neden olan ve hepimizin yaşamına şu ya da bu şekilde dokunan enerjide satranç oyununun su ve gıdada olduğu gibi kaynak rekabetine, hatta sıcak çatışmalara dönüştüğü bir dünyada  ekonomimizin belkemiği olan enerji ikmal güvenliği için Rusya, İran, Hazar, Doğu Akdeniz, Irak denklemi en optimum şekilde nasıl kurulabilir? Aşırı bağımlılık nasıl önlenebilir, rekabet gücümüzü ve tüketicileri korumak için fiyatlar daha makul düzeylere çekilebilir mi?

– Suriye ve Irak üzerinde kurulması için yoğun çaba sarfedilen bağımsız Kürt devleti önlenmeli mi, yoksa bize dost ve müttefik olması için mi girişimler yapılmalı?

– Milli İstihbarat Teşkilatı’nın terör, diğer güvenlik riskleri, mali suçlar, fikri mülkiyet haklarının korunması, karşı istihbarat alanlarında önemli bir dünya gücü haline gelmesi nasıl sağlanabilir? Çok daha etkin asker, diplomat, istihbaratçı, bilim adamı ve girişimci/tüccar işbirliği için neler yapılmalı?

– Çin’in yeni ekonomik süpergüç konumuna yükselmesi, dünyanın en büyük pazarlarına, hammadde ve enerji kaynaklarına uzanan yüz milyarlarca dolarlık Tek Kuşak-Tek Yol girişimini devreye sokması karşısında Asya-Avrupa ekonomik koridorunda Türkiye için nasıl bir rol biçmeliyiz?

– Avrupa Birliği’nin rekabet gücünün aşınması, nüfusunun yaşlanması, ırkçılıkla mücadele etmek zorunda kalması, Brexit ile zayıflaması, Atlantik ötesi ile ilişkilerinin bozulması gözönüne alındığında yarım yüzyılı aşkın tam üyelik rüyası bitirilmeli ve her iki tarafın menfaatlerine hizmet edecek daha gerçekçi bir ilişkiler çerçevesi mi kurulmalı?

– Özellikle komşu coğrafyalarda Türk kültürü, sanatı ve sporunun daha yaygın tanınması, böylece dış politika ve güvenlik menfaatlerimizin takviye edilmesi için neler yapılabilir?

-Teknoloji, inovasyon ve markalaşma üzerine en iyi uygulamalar, yenilikler ülkemize nasıl çekilebilir, verilen mevcut destekler nasıl daha etkin hale nasıl getirilebilir?

Bu ve benzeri soruların sorulması, kapsamlı çalışmalara dayalı yanıtlar ve politika kararları hazırlanması mevcut Dışişleri ve Milli İstihbarat kurumsal ve insan kaynakları kapasitesi ile hiç de kolay gözükmüyor. Siyasi iktidarların liyakat yerine sadakat ve biata prim vermeleri, karmaşık ve uzun vadeli yansımaları olacak konuları sadece danışmanları marifetiyle ele almaları, bilgi, deneyim ve cesareti mükafatlandırmamaları işimizi zorlaştırıyor.

DIŞ İLİŞKİLERDE ETKİLİ DÖNÜŞÜME GİTMELİYİZ

Unutmayalım, hiç oyunsuz dönem geçmedi insanlık tarihi boyunca. Devlet liderleri de, askeri stratejistler de, istihbaratçılar da, finans dünyasının devleri de, enerji şirketlerinin başkanları da, tüccarlar da farklı şekillerde hep oyun kurguladılar, oynadılar. Menfaatlerin derinliğine, oyuncuların kalibresine göre oyunların çapı, etkisi küçük de olabiliyor bir asra damgasını vuracak büyük ölçekte de.

Yeni oyuna uygun esnek, yaratıcı politikalar geliştirmeyenler oyun dışında kalıyor, eski düzenin etkisiz oyuncuları olmaya mahkum oluyorlar. Oyunu doğru okuyabilen, kurgulanmasına katkı sağlayabilen, doğru kararları alabilenler ise etkin olarak sivriliyorlar küresel sistemde.

İçinde bulunduğumuz dönemde muazzam kalite ve sofistikasyonda bir diplomasi teşkilatına ve ekibine ihtiyaç var. Ancak ve ancak cevval bir Dışişleri (ve de Milli İstihbarat) örgütü ve ekibi halihazırda mürekkebi kurumamış yeni bir “Büyük Oyun”un şifrelerini okuyabilir, atılması gereken adımları, karşı önlemleri, yaratıcı çözümleri geliştirip siyasi liderliğe karar için sunabilir.

Şunu unutmayalım: Şayet akıllı bir liderlik, kıvrak diplomasi, sağlam istihbarat, ekonomi yönetimi varsa yüzde 1 iken yüzde 3 gibi hareket edebiliriz.

Varolan gücümüzün çok ötesinde maceralara atılırsak ayağına bastığımız oyuncular bizi baltalamaya, ayağımızı kaydırmaya çalışırlar. Sonra da oturup, üzerimize oynanan “çirkin oyunlar”ı, bizim güçlenmemizi nasıl engellediklerini ballandıra ballandıra anlatırız.

Gücümüz, ekonomik rekabet gücü, askeri kapasite, istihbarat, teknolojik üstünlük, inovasyon, enerji güvenliği gibi “olmazsa olmazlar”ın yanısıra akıllı liderliğe ve kıvrak, sabırlı, stratejik, öngörülü diplomasiye bağlı.

Ve bu yönde dış ilişkilerde etkili dönüşümü gecikmeksizin gerçekleştirmeye.

Önceki İçerikTortum HES için 2 Kasım’a kadar teklif verilebilecek
Sonraki İçerikNorveçli Statkraft, Çetin HES’i Limak’a sattı
Mehmet Öğütçü
1983'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitiren Mehmet Öğütçü, London School of Economics (LSE)'den Uluslararası Ekonomi üzerine yüksek lisans derecesi aldı. Bruges'deki College d'Europe'da Avrupa Yönetimi alanında master da yapan Öğütçü, halen zaman zaman LSE, Reading University, Dundee University ve Harvard'ta “Enerji Jeopolitiği”, “Rekabet Gücü”, “Su-Gida-Enerji Denklemi” ve “Kalkınma İçin Yatırım” gibi konularda ders veriyor. Çin, Rusya, Orta Asya, Ortadoğu ve Türkiye ile ilgili enerji, jeopolitika ve yatırım konularında, uluslararası bir otorite olarak kabul edilen Öğütçü, BBC, France-24, Dünya, CNBC, Bloomberg, Habertürk, Al Jazeera, CNNTürk, Hürriyet Daily News, Moscow Times, International New York Times, World Journal of Trade and Investment ve OECD Observer gibi yayınlara yazılı/sözlü katkılar sağlıyor. Mehmet Öğütçü, Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve konuşma düzeyinde Çince biliyor.

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.