Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, Türkiye’nin geçen yıl rüzgar enerjisinde Avrupa’nın kapasitesini en fazla artıran ülkelerden olduğunu belirterek, “Bu yıl ekim sonu itibarıyla işletmeye alınan 663 megavat kapasiteyle birlikte 8 bin 300 megavat düzeyinde işletmede rüzgar santralimiz var.” dedi.

Yılmaz, videokonferans yöntemiyle gerçekleştirilen 9. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi’nin açılış oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin rüzgarının güçlü estiğini ve potansiyelinin fazla olduğunu söyledi.

Enerji ithalatının ve cari açığın azaltılması için rüzgar enerjisinin en önemli kaynaklar arasında bulunduğunu ifade eden Yılmaz, küresel bir güç olmak için nükleer enerji de dahil olmak üzere pek çok kaynaktan yararlanmak gerektiğini ifade etti.

Yılmaz, Türkiye’nin ürettiği doğal gazın da elektrik üretiminde pay sahibi olmasını beklediklerini belirterek şöyle devam etti: “Geçtiğimiz yıl rüzgar enerjisi alanında Avrupa’nın kapasitesini en çok artıran ülkelerden biri olduk. Bu yıl ekim sonu itibarıyla işletmeye alınan 663 megavat kapasiteyle birlikte 8 bin 300 megavat düzeyinde işletmede rüzgar santralimiz var.

Henüz işletme ya da kısmi işletmede olmayan, proje aşamasında yaklaşık 1440 megavat kurulu gücünde, 3 bin 833 megavat ön lisanslı projemiz bulunuyor. Bu yıl toplam 1063 megavat kurulu güce sahip 19 RES projesine lisans vermiş durumdayız. Elektrik üretimimizin yaklaşık yüzde 8,6’sı lisanslı rüzgar santrallerinde üretilmekte. Bu rakamlar bize doğru istikamette olduğumuzu gösteriyor.”

“YEK-G İLE RÜZGAR SEKTÖRÜ YENİ İVME YAKALAYACAK”

Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sonuçlandırılan 1000 megavatlık YEKA RES-1 ihalesine eylül ayı sonunda ön lisans verdiklerini anımsatarak, 1000 megavatlık YEKA RES-2 ihalesinin ise 250 megavatlık 4 bölgede yapıldığını dile getirdi.

Proje kapsamında Bakanlık tarafından tanımlanan süreçlerin tamamlanmasının ardından ön lisans başvurusu aşamasına geçileceğini bildiren Yılmaz, şunları kaydetti: “2021 ve sonrasında özellikle yerli ürün kullanımının artarak devamını da sağlayacak teşvik yöntemi uygulanması için gerekli çalışmalarımızı yaparak Bakanlığımıza sunduk.

Bundan sonraki süreçte söz yatırımcımızda olacak. Mevcut ön lisanslı veya lisanslı proje stokumuzun en kısa zamanda işletmeye geçmesi için elimizden gelen gayreti de göstermeliyiz ki, ülkemizin kaynakları boşa gitmesin, rüzgarımızın hızı hiç kesilmesin.

Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti (YEK-G) Sistemi inşallah haziran ayında devreye girecek ve EPİAŞ tarafından işletilecek. Bu piyasada, hem tüketicilerin kullandığı elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiği garanti edilecek hem de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üreten yatırımcılar için yeni bir ürün ve gelir kalemi oluşturulacak. Yeşil Sertifika Piyasası’nın devreye girmesiyle rüzgar sektörümüzde yeni bir ivme yakalayacağımıza inanıyorum.”

“RÜZGAR ENERJİSİ ELEKTRİĞİN YÜZDE 17’SİNİ KARŞILIYOR”

Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi (TÜREK) Başkanı Hakan Yıldırım da 100’den fazla yerli ve yabancı yatırımcı, yaklaşık 250 santralde bulunan 3 bin 700 rüzgar türbiniyle Türkiye’de rüzgar enerjisinin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 17’sini karşılayabildiğini dile getirdi.

YEKDEM mekanizması ve yerli imalata verilen teşvikler sayesinde rüzgar enerjisinde yerli tedarik zincirinde bulunan kanat üreticilerinin 6 bin, kule üreticilerinin 1200, türbin üreticilerinin 1000 ve yatırımcıların yaklaşık 2 bin kişiyi doğrudan istihdam ettiğini belirten Yıldırım, “Bu 4 ana segmentin tedarikçileri, danışmanları, bankacıları, montajcıları, nakliyecileri, gümrükçüleri, mühendislik şirketleri de yaklaşık 5 bin kişi istihdam ediyor.

2020 sonrasında uygulanacak mekanizmaların geleceğin küresel gerçeklerine uygun olarak tasarlanması ve bu 15 bin kişilik iş gücünü aktif ve üretken tutacak projelerin oluşturulması en acil konumuz olmalıdır.” Dedi.

VARANK: “TÜRBİN EKİPMAN ÜRETİMİNDE İLK 5’TE YER ALIYORUZ”

Kongre oturumunda konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye’nin rüzgar türbini ekipman üretimi yapan büyük ölçekli tesisleriyle Avrupa’da ilk 5 ülke içinde yer aldığını belirterek, “Hem kara hem deniz üstü rüzgar türbin ekipmanlarının üretiminde, yurt içi sanayimizi rekabetçi bir noktaya taşımayı hedefliyoruz.” dedi.

Varank, şunları söyledi: “Yapılan analizler, 2050’de dünyada üretilen enerjinin yüzde 85’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanacağını gösteriyor. Bu yüzde 85’lik bölümde en büyük paya sırayla, rüzgar ve güneş enerjisinin sahip olması bekleniyor.

Önümüzdeki 10 yılda, kamu ve özel sektör tarafından taahhüt edilmiş 1 trilyon dolarlık rüzgar ve güneş enerjisi yatırımı bulunuyor. Bu rakamlar, hem sektörün taşıdığı önemi hem de yurt içi sanayinin bu değişime hızla adapte olması gereğini açıkça ortaya koyuyor.”

“YERLİLİK ORANLARINI ARTIRMA PEŞİNDEYİZ”

Varank, ürün bazında yüzde 80-90’lara ulaşan yerlilik oranlarının yakalandığını ancak rüzgar türbini yerlilik oranının yüzde 60’lar seviyesinde bulunduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Biz bu oranı daha da artırmanın peşindeyiz.

Henüz ülkemizde üretilmeyen, sektörün değer zincirindeki diğer ekipmanların üretilmesi için gerekli adımları atacağız. Sektörün gelişme alanlarından birisi sizlerin de çok iyi bildiği gibi, deniz üstü rüzgar türbinleri olacak.

Hem kara hem deniz üstü rüzgar türbin ekipmanlarının üretiminde, yurt içi sanayimizi rekabetçi bir noktaya taşımayı hedefliyoruz. Kendi tasarladığımız ve ürettiğimiz türbin modelleriyle, rakiplerine fark atabilecek seviyelere gelebiliriz.”

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.